Muhdesatın aidiyeti davası ile mi karşı karşıyasınız? Gelin davaya ne şekilde cevap verebileceğinizi size izah edelim:
Muhdesatın Aidiyeti Davasına Cevap Dilekçesi 1
ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO:
CEVAP VEREN DAVALI :
VEKİLİ:
DAVACI:
VEKİLİ:
KONU: Davaya karşı cevaplarımızın sunulması hk.
AÇIKLAMALAR
Davacı taraf, Adana ili … ilçesi … Mahallesi …. parseldeki taşınmaz üzerinde bulunan ev ve meyve bahçesinin tarafınca inşa edildiğini ve bu nedenle … Sulh Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyasından görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasında muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmak için verilen süre üzerine işbu dava açılmıştır. Hukuka aykırı açılmış davayı kabul etmiyor, cevaplarımızı sunuyoruz. Şöyle ki;
Davacı tarafından iddia olunan söz konusu taşınmaz üzerinde bulunan ev ve meyve bahçesinin davacı tarafından yapılmış olduğunu kabul etmemekteyiz. Davacı tarafça her ne kadar dosya kapsamına sunulmuş olan faturalar mevcutsa da söz konusu bu faturalar, davaya konu taşınmazın davacı tarafından yapıldığına dair kesin delil teşkil etmemektedir. Öncelikle olarak söz konusu taşınmazın davacı tarafından yapıldığına dair kesin delillerle ispatı gerekmektedir.
Davaya konu taşınmazın davacı tarafından yapıldığı kabul edilse dahi söz konusu taşınmaz kaçak ve ruhsatsız olarak yapılmıştır. Bu nedenle ruhsatsız binaların mülkiyetinin tespiti mümkün değildir. Bu tür binaların ekonomik değeri söz konusu olmayıp yok sayılması gerekmektedir. Bu nedenle mülkiyetin tespiti talep edilemez durumdadır. Davacı tarafça her ne kadar dosyaya Yapı Kayıt Belgesi sunulmuş olsa da işbu belge geçici bir belge niteliğinde olup hukuki geçerliliği de tartışmalıdır. Yapı kayıt belgesi verilen binalar hala imara aykırı olarak kabul edilmektedir. İşbu nedenle davacının açmış olduğu davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
HUKUKİ NEDENLER: TMK, HMK ve ilgili yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER: Tapu kayıtları, Adana SHM … sayılı dosyası, tanık beyanları, keşif, bilirkişi incelemesi ve yasal her türlü delil.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; davacının açmış olduğu haksız ve mesnetsiz davasının REDDİNE, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini bilvekale talep ederiz.
DAVALI VEKİLİ
Muhdesatın Aidiyeti Davasına Cevap Dilekçesi 2
Bir başka muhdesatın aidiyeti davasına cevap dilekçesi aşağıdaki gibidir:
ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO :
CEVAP VEREN DAVALI :
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU : davaya ilişkin cevaplarımızın sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Davacı taraf, .. ili Pazarcık ilçesi .. Mahallesi .. Ada no’lu parseldeki taşınmaz üzerinde bulunan evin tarafınca inşa edildiğini, bu nedenle muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılmıştır. Hukuka aykırı açılmış davayı kabul etmiyor, cevaplarımızı sunuyoruz. Şöyle ki;
Davacı tarafından iddia olunan söz konusu taşınmaz üzerinde bulunan evin davacı tarafından yapılmış olduğunu kabul etmemekteyiz. Davaya konu taşınmaz davacı tarafından yapıldığına dair kesin delil bulunmamaktadır. Nitekim müvekkilden söz konusu taşınmazın bakım onarım ve masrafları için de defalarca ödeme yapılması istenmiş ve bu ödemelerin bir kısmı elden davacıya verilmiş bir kısmı ise banka aracılığıyla gönderilmiş olup bu dekontları ve söz konusu taşınmazın vergisi müvekkilce ödendiğine ilişkin kayıtları dosyaya sunmaktayız.(EK-1)
Davaya konu taşınmaz murisin çocukları tarafından yapılmıştır. Ancak kötüniyetli davacı diğer paydaşların payına düşen kısımdan da faydalanıp kazanç sağlamaktadır. Buna ilişkin … Sayılı dosyada ecrimisil davamız derdesttir.
Kaldı ki, söz konusu taşınmaz müvekkilin …. yılında vefatıyla birlikte (EK-2 veraset ilamı) mirasçıların iştirak halinde malik oldukları ve belirtildiği gibi 30 yıllık bir kullanım süresinin veya rızanın olmadığı … ortaklığın giderilmesi davasının ikame edilmesinden anlaşılmakta olup davacının işbu davadaki iddiaları mesnetsizdir.
Nitekim, YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ 2010/6789 E. 2011/1161 K. 01.03.2011 tarihli kararında;
“..O halde mahkemece; öncelikle 179 ada 59 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağı ilgili Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmeli, daha sonra az yukarıda açıklanan hukuki olgunun belirlenmesi açısından gerekirse taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, keşifte muhdesatın her bir katının hangi tarihte, kim tarafından, ne şekilde meydana getirildiği, taraflar, tanıklar ve uzman bilirkişiden sorulmalı, bu yolla davada hak düşürücü sürenin geçip geçmediği duraksamasız saptanmalı, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmeli, hüküm oluşturulurken de mevcut muhdesatın oturulabilir hale getirilebilmesi için yapılan harcamaların yeni bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp iyileştirme gideri (faydalı ve zorunlu gider) niteliğinde olduğu, bu gibi giderlerin ancak ve koşullarının varlığı halinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasına konu edilebileceği gözden uzak tutulmadan sadece muhdesatların kim tarafından meydana getirildiğinin tespiti ile yetinilmeli, mülkiyet olgusu doğurur şekilde aidiyet kararı vermekten kaçınılmalıdır.” Şeklinde belirttiği gibi saf mülkiyet olgusu kararı verilmeden önce yeterli delillerin var olup olmadığı araştırılmalı, işbu davaya konu yapılan işlemler muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayan giderler olduğundan farklı bir dava konusudur ve davanın reddi gerekmektedir.
HUKUKİ NEDENLER: TMK, HMK ve ilgili yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER : … kayıtları, Tapu kayıtları, tanık beyanları, keşif, bilirkişi incelemesi ve yasal her türlü delil
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; davacının açmış olduğu haksız ve mesnetsiz davanın REDDİNE, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini bilvekale talep ederiz.
DAVALI VEKİLİ
Muhdesatın Aidiyeti Davasına Cevap Dilekçesi 3
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
DOSYA NO :
CEVAP DİLEKÇESİNİ SUNAN DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ : Av.
KONU : Davaya cevaplarımızın sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR
USULE İLİŞKİN CEVAPLARIMIZ
ALACAK LİKİT VE BELİRLENEBİLİR OLDUĞU İÇİN DAVACI TARAFÇA EKSİK HARCIN TAMAMLANMASI GEREKMEKTEDİR. Şöyle ki;“…Somut olayda, davanın taşınmaz malın aynına dair olduğu ve konusunu oluşturan hakkın parayla değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi “Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır. Müdahalenin men’i tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değeri nazara alınır…” hükmü uyarınca eldeki uyuşmazlıkta nispi harç alınması gerekmektedir.
Ne var ki; davacılar eldeki asıl davayı açarken, başlangıçta başvurma harcıyla dava dilekçesinde dava değeri olarak gösterilen 15.000,00 TL üzerinden alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcını yatırmıştır. Yargılama sırasında yıkımı istenen yapının değeri belirlenerek, bu yeni dava değeri üzerinden alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcının ilgilisince tamamlandığına veya mahkemece eksik harcın tahsil edildiğine dair bir belge ya da bilgi dosyada yer almamaktadır.
Davacı taraf, 492 Sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, belirlenecek dava değeri üzerinden eksik peşin nispi karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça, eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, yukarda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler göz ardı edilerek, yargılama sırasında usulünce yatırılmış yargı harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Buna göre mahkemece yapılacak iş; asıl davada davaya konu edilen ve yıkımı istenen yapı değerinin belirlenmesi, davacı tarafa yürürlükte olan tarife uyarınca belirlenen dava değeri üzerinden eksik peşin karar ve ilam harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.” Yargıtay HGK 2013/1-410 Esas 2014/46 Karar 29.01.2014 Tarih
“Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davanın muhdesatın aidiyetinin tespitine yönelik olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu; böyle bir davada, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. ( 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 413. ) ve 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddeleri uyarınca dava değerinin davanın konusu ( müddeabih ) davalıların paylarına isabet eden ( zemin bedeli hariç ) muhdesat değeri olacağı kuşkusuzdur ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32.maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.” Yargıtay 8. H.D. E. 2018/11601 K. 2018/14920 T. 4.7.2018
ESASA İLİŞKİN CEVAPLARIMIZ
Miras konusu taşınmaz üzerinde bulunan 2 katlı betonarme ev ve 1 adet ahır ve 487 m2 cam sera, aynı taşınmaz içerisinde bulunan ağaçlar ve yine aynı parsele komşu…..parsel de bulunan cam sera üzerindeki davacının mülkiyet iddiasını kabul etmiyoruz. Şöyle ki:
TMK’nun 684. maddesinde “Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.” denilmektir. İlgili madde gereği somut olayda tarafımızca açılan ortaklığın giderilmesi talepli … Sulh Hukuk Mahkemesi ../… E. sayılı davaya konu taşınmazlardan ……… nolu parsel ile ….nolu parseller üzerinde bulunan muhdesatlar (bina, ağaç, sera, ahır vs.) ana taşınmazın bütünleyici parçası olup Tapu Kayıtlarında da malik olarak gözüken miras bırakan ………’e aittir.
Türk Medeni kanunun 728. maddesinde “Başkasının arazisi üzerinde kalıcı olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri hafif yapılar, bunların malikine aittir. Bu tür yapılar, taşınır mal hükümlerine tâbi olur ve tapu kütüğünde gösterilmez.” ifadesinden de anlaşılacağı üzere yalnızca taşınmaz üzerinde bulunan taşınırlar için tapuda şerh zorunluluğu yoktur. Somut olay bakımından da söz konusu taşınmazlar için davacı adına tapu kütüğünde herhangi bir şerh bulunmamakta olup, bu hususta paydaşlar arasında muhdesatın davacıya ait olduğuna dair bir ittifak da bulunmamaktadır. Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre:
“…Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç vs. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%…) oran kurulmak suretiyle belirlenir.” (14. H.D. 18.12.2014 T. 2014/10597 E. 2014/14503 K.) muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh olmaması veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak olmaması durumunda muhdesat ile ilgili ayrıca hesaplama yapılmasına gerek yoktur. Üzerindeki muhdesatlar taşınmazın bütünleyici parçası olduğundan ve taşınmaz maliki murise ait olduğundan ana taşınmazlara dahil edilerek bunlarla birlikte paydaşların payları oranında paylaştırılması gerekmektedir.
Ayrıca 22.12.1995 tarih ve 1/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da vurgulandığı gibi muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK madde 722, 724 ve 729). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/7-164 E. 2009/239 K. ,03.06.2009 tarihli kararında; “…Davacı taraf evin miras bırakanı Osman Sağlam tarafından kendisine bağışlandığını kanıtlayamadığı gibi, davaya konu evin yapıldığı tarihte davacının 21.05.1943 doğumlu ve 24 yaşlarında olduğu, ayrı bir işi ve geliri bulunduğunun kanıtlanamadığı gözetildiğinde babası ile birlikte oturan davacının kendi adına ve hesabına ev yaptırmasından da söz edilemez.” denilmektedir.
Davacının tüm bu dava konusu muhdesatları yaptırabilecek ekonomik gücü bulunmamakta olup, muhdesatlar müvekkillerin murisi tarafından yapılmıştır.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2008/250 E. , 2008/3464 K. 16.09.2008 tarihli kararında aynen; “Babası ile birlikte oturan ve babasına ait tarlaları işleyerek geçimini sağlayan, kendisine ait ayrı bir işi ve geliri bulunmayan davacının büyük masraf gerektiren davaya konu narenciye ağaçlarını kendi adına ve hesabına dikip yetiştirdiğinin kabulü hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, babasına ait tarlalarla ilgilenmesi, bu tarlalardan elde edilen gelirlerle fidan dikmesi, fidanları bakıp yetiştirmesi, bu amaçla emek sarfetmesi de babasına karşı evlat olmadan kaynaklanan ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğindedir. Bu olgu gözetildiğinde fidan faturalarının davacı adına düzenlenmesi, çalışan işçi ücretlerinin davacı tarafından ödenmesi, dikilen fidanların bakımının fiilen davacı tarafından yapılması sonuca etkili olmadığı gibi ağaçların davacıya ait olması sonucunu da doğurmaz. Bu nedenle 4125 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan davaya konu narenciye ağaçlarının da davacı tarafından ancak babası olan ortak miras bırakan adına ve hesabına dikilip yetiştirildiğinin, ortak miras bırakanın ölümü ile de tüm mirasçılarına intikal ettiğinin kabulü gerekir.” denilmektedir.
Davacı taraf da aynı şekilde babası ile birlikte oturmuş ve babasına ait tarlaları işleyerek geçimini sağlamıştır. Yargıtay kararında da belirtildiği üzere muhdesatların murisin ölümü ile birlikte tüm mirasçılara intikal ettiğinin kabulü gerekir.
Kaldı ki kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı, kullandığı murise ait taşınmazda şimdiye kadar birtakım tadilat ve onarım masrafı yapmışsa bile bunlar gerekli ve zorunlu giderler kapsamına girdiğinden bahsedilen faydalı ve iyileştirici giderlerin tespit davasına konu edilmesi mümkün değildir. Nitekim Yargıtay kararlarında da bu husus açıkça hüküm altına alınmıştır.
Bu sebepten davacının bu yöndeki iddiaları …………. Mahkemesi’nde görülen ……… E. sayılı ortaklığın giderilmesi davasında da kabul edilmemiş olup işbu dava da davacı tarafından mahkemeyi yanıltarak yargılamayı uzatma amacıyla açılmıştır. Dosya kapsamından da görüleceği üzere ispat yükü üzerine düşen davacı söz konusu muhdesatı meydana getirdiğini
ispatlayamadığından ve iddia olunan tasarruflara muvafakatimiz olmadığından işbu haksız davanın reddini talep etme zorunluluğumu hasıl olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER : 4721 S. K. m. 684, 698, 699, 722, 6100 S. K. m. 322.
HUKUKİ DELİLLER : Karşı tarafça sunulacak olan delillere karşı mukabil delil sunma hakkımız saklı kalmak üzere;
1- Tapu Kayıtları
2-……….. Mahkemesi’nin ……..Esas sayılı dosyası (Celbini talep ederiz.)
3-………… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ………E. sayılı dosyası (Celbini talep ederiz.)
4-Tanık beyanları (İsim ve adresleri bilahare bildirilecektir.)
5- Keşif
6- Bilirkişi incelemesi
7-Her türlü yasal delil
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkilimiz adına saygıyla arz ve talep ederiz.
Davalılar Vekili