Babasının Arazisine Ev Yapan Oğulun Tapuyu İsteyebilmesi İçin Babasının Evi Devir Vaadinde Bulunduğunu İspatlaması Gerekir

Olayımızda davacı oğul babasının arazisine babasıyla birlikte bina dikiyor. Daha sonra binayla birlikte arazinin tapusunu almak istiyor ancak babası bu talebini reddediyor. Davacı oğul babasının kendisine evin devredileceğine dair taahhüt verdiğini iddia etse de bunu ispatlayamıyor ve bu nedenle davası reddediliyor. Sonuç olarak bu olayda davacı oğul sadece malzeme ve işçilik olarak katkıda bulunduğu tutarı ayrı bir alacak davası açarak iade isteyebilir.

Bu olayı içeren Yargıtay kararı da şu şekildedir:

📜 Yargıtay Kararı

Davacı, davalı babasına ait 547 parselde onun rızası ve onayı ile iyi niyetli olarak ve ileride mülkiyeti kendisine verileceği inancı ile bina yaptığını, babasının şimdi evden çıkartmak istediğini, MK 724. maddesi gereğince evin bulunduğu arsanın tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı ise, inşaata davacı askerde iken başladığını ve zemin katı tamamladığını, daha sonra askerden dönen davacının kendisine yardım amacıyla inşaat ile ilgilenip yardım ettiğini, tüm masrafların kendisi tarafından yapıldığını ve oğlu davacı evlenince oturmasına izin verdiğini, ne evi ne de arsasını davacıya bağışlamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkeme, yörede geleneksel olarak evlilik çağına gelen çocuklar için ev yaptırıldığını, davalının da davacı oğlunun evlilik öncesi ev yapmasına yardımcı olduğunu, inşaatın yapımına rıza gösterdiğini, bu nedenle davacının inşaata başladığını ve iyi niyetli olduğunu, binanın değerinin de arsa değerinden fazla olduğunu belirterek davanın kabulüne karar vermiştir. Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, TMK 724 maddesi uyarınca açılan temliken tescil isteğine ilişkindir.

TMK 718/2. maddesine göre, arazi üzerindeki mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. TMK 724. maddesin de bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup, zemin ile üzerindeki yapı arasındaki bağlantı kesilmiş ve aşağıdaki koşulların oluşması halinde ise, yapı sahibine üze rinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır. Bunun için bu yapıyı kendi malzemesi ile yapan kişinin, inşaatın başlangıcından bitimine kadar iyi niyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 5.7.1944-12/26 s. IBK belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.

Somut olayda toplanan tüm deliller değerlendirildiğinde, dava konusu binanın davacı oğul ve davalı baba tarafından birlikte yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak davacı binanın arsasının mülkiyetinin davalı tarafından kendisine verildiğine ya da verileceğine dair delil ibraz edememiştir. Dava konusu binanın, davalının rızası ile davacı evlendiğinde oturması için birlikte yapılmış olması, davacının evin yapımında masraf ve emek harcamış olması, binanın arsasının mülkiyetinin de devredildiği sonucunu doğurmaz. Çaplı taşınmazda mülkiyetin ne şekilde devredileceği kanun tarafından belirlenmiştir. Bu nedenle davacı ancak inşaatın yapımında katkıda bulunduğunu iddia ettiği malzeme bedelini isteyebilir, mülkiyetin devrini isteyemez.

Diğer taraftan yapının bulunduğu arazi parçası davalıya taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise, tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsar. Mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için de bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının mümkün olması gereklidir. Dava konusu binanın bulunduğu ve bilirkişi tarafından zorunlu kullanım alanı ile birlikte belirlenen 385 m2 yerin 547 parselden ifrazının mümkün olmadığı, Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Daire Başkanlığınca bildirilmiş olduğundan, ifrazen tesciline de karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece bütün bu yönler gözetilerek davanın reddi yerine, dosyada toplanan deliller hatalı değerlendirilerek istemin hüküm altına alınması doğru olmadığından karar bozulmalıdır”. (14. Hukuk Dairesi 21.2.2006-284/1790 sayılı kararı)

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir