Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin Muvazza Nedeniyle İptali

Yapılan sözleşme şüpheye yer vermeyecek şekilde açıkça muvazaa içermelidir.

Muvazaa, bir hukuki ilişkinin taraflarının, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda yaptıkları gizli anlaşmadır. Gerçek irade görünen işlemin yapılmasına yönelik olmadığı halde, üçüncü kişileri aldatma maksadıyla anlaşma söz konusudur.(7.10.1953 Tarih, 8/7 Sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı)

Yargıtay HGK E. 1981/1-497 K. 1983/719 T. 22.6.1983 sayılı kararında; Hâkimin muvazaayı istek olmaksızın re `sen göz önünde tutması gerektiğine; muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlemin geçerli hale gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğuna; muvazaanın gerek def’in ve gerekse dava yoluyla her zaman ileri sürülebileceğine, bir başka ifade ile muvazaa iddialarında zamanaşımı söz konusu olmadığı belirtmiştir.

Adana İncekaş Hukuk Bürosu gayrimenkul avukatları muvazaanın ispatının çetrefilli bir süreç olduğunu ve mutlaka uzman bir destek alınması gerektiğini belirtmektedir.

Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin Muvazza Nedeniyle İptali Dava Dilekçesi

 ADANA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NE

“İhtiyati tedbir taleplidir.”

 

Davacı:

Adresi:

Vekili:

Davalı:

Konu                :Muvazaa nedeniyle taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin iptali davasıdır ve ihtiyati tedbir istemlidir.

Açıklamalar:

Davalılardan X noterliğince düzenleme şekliyle oluşturulan X tarihli yev. No:—– işlemiyle, diğer davalı oğlu X’i, taşınmaz alım satımı ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapması vb. işlemleri kapsayan yetkiler için özel vekâletname ile vekil tayin etmiştir.

Davalı X söz konusu vekâletnameye güvenerek, baba X adına X noterliğince düzenleme şekliyle oluşturulan X ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapmışlardır. Sözleşme uyarınca taraflardan her birine X Katlardan birer daireyi, daire başı X TL ( X yeni türk lirası) bedel karşılığında taraflara satmayı vaat etmiştir. Daire başı X TL babalarıX ödenmiş ve daireler teslim alınmıştır.

Hukuk düzeninin korumadığı ve mevzuat hükümlerine aykırılık teşkil eden yukarıda adı geçen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi hükümsüzdür ve bu sebeple iptali gerekmektedir. Şöyle ki;

1-) Yapılan sözleşme şüpheye yer vermeyecek şekilde açıkça muvazaa içermektedir.

Muvazaa, bir hukuki ilişkinin taraflarının, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda yaptıkları gizli anlaşmadır. Gerçek irade görünen işlemin yapılmasına yönelik olmadığı halde, üçüncü kişileri aldatma maksadıyla anlaşma söz konusudur.(7.10.1953 Tarih, 8/7 Sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı)

Taraflar görünürdeki işlem ve muvazaa anlaşması esasında anlaştıkları başka bir işlemi gizlemek amacıyla yaptıkları için nisbi muvazaa söz konusudur. Burada ayrıca gizli bir işlem bulunur. Taraflar, esasen mirasçı kızı olan müvekkilim X’i miras hakkından yoksun bırakmak için, “Mirastan Mal Kaçırma” esas amaçlarını ve esas iradelerini gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazları tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış olarak göstermektedir. Görünürdeki işlem olan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi muvazaa nedeniyle hükümsüzdür ve Hâkim burada muvazaayı re’ sen göz önüne almalıdır. Hukuk düzenimizde her ne kadar sözleşme serbestisi ilkesi geçerli olsa da Muvazaalı işlemler hiçbir zaman hukuk düzenimizce korunmamış, mevzuatımız, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve doktrine göre muvazaalı sözleşmeler hükümsüzdür.

Yargıtay HGK E. 1981/1-497 K. 1983/719 T. 22.6.1983 sayılı kararında; Hâkimin muvazaayı istek olmaksızın re `sen göz önünde tutması gerektiğine; muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlemin geçerli hale gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğuna; muvazaanın gerek def’in ve gerekse dava yoluyla her zaman ileri sürülebileceğine, bir başka ifade ile muvazaa iddialarında zamanaşımı söz konusu olmadığı belirtmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2015/1531 Kararın da “Mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapılan taşınmaz temliklerinde iki işlem vardır, bunlardan görünürdeki işlem, yani satış sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli işlem yani bağış işlemi de resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. Bu geçersizlik, miras hakkı ihlal edilen tüm mirasçılar tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir. Ayrıca, temlik tarihinde miras bırakanın ekonomik durumunun iyi olması, taşınmaz mal satma ihtiyacının olmaması, taşınmaz devrinde o tarihteki değeri ile akitte gösterilen değer arasında fahiş bir fark olması, taşınmazı devralanın böyle bir ekonomik güçte olmaması gibi durumlar miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik hareket ettiğini ve yapılan temlikin muvazaalı olduğunu gösterir denilmiştir.

 Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 günlü ikinci toplantısında   “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu`nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanun`un 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına” oy çokluğuyla karar verilmiş.

Aynı şekilde yasal mirasçılarının mirastan yoksun bırakmak için muvazaalı yapılan işlemler “Yukarıda Yargıtay içtihadı birleştirme kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından gizli bağış sözleşmesi de TMK m.706 TBK m.237 tapu kanunun m.26 da öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin sayın mahkemece geçersizliğinin tespiti gerekecektir.”(Yargıtay 1. HD 2015/10454 kararı)

Örnek Yargıtay Kararları bu doğrultudadır.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’ nin 2014/5067 E., 2014/9904 K., 20.05.2014 T. Sayılı kararında;

Temyize konu dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19.maddesi uyarınca açılmış şahsi hakka dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Tarafların 19.4.2012 tarihinde evlendikleri ve halen evli oldukları anlaşılmaktadır. Davalı eş ile diğer davalı arasında gerçekleştirildiği iddia olunan muvazaalı işlem davacı yönünden haksız eylem niteliğinde bulunduğuna göre davacının, şahsi hakkına dayanarak evlilik birliği içinde edinilen taşınmazların davalı eş C. tarafından dava dışı O.’a devredilmesine ilişkin işlemin muvazaa sebebiyle iptali ile eski hale getirilerek, taşınmazların davalı eş C. adına tekrar tescil edilmesi talebinde hukuki yararının bulunduğu gözetilerek davaya devam edilmesi, taraf delillerinin toplanması, toplanacak tüm deliller TBK’nun 19.maddesinde yazılı muvazaa talebi doğrultusunda birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esası ile ilgili olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hukuki yarar yokluğundan davanın reddedilmesi doğru olmamıştır.

Sonuç ve istem     :  yukarıda açıklanan ve resen göz önüne alınan sebepler nedeniyle satış vaadi sözleşmesinin iptalini, ayrıca yargılama ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine arz ve talep ederim.

                                                                                             Avukat

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir