Sigortalılık-Hizmet Süresinin Tespiti

Sigortalılık-Hizmet Süresinin Tespiti Davası

Sigortalılık Hizmet Tespiti Davasında Hangi Mahkeme Görevlidir?

Görev: 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine gore, sigortalılık süresinin tespitine ilişkin davaların, iş mahkemesinde (birden fazla iş mahkemesi bulunup, sosyal güvenlikle ilgili davalara bakmakla gorevli olan varsa, bu konuda gorevlendirilen iş mahkemesinde) iş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde, iş mahkemesi sıfatı ile asliye hukuk mahkemelerinde açılıp goruülmesi gerekir

Sigortalılık Hizmet Tespiti Davasında Hangi Mahkeme Yetkilidir?

Yetki: sigortalılık süresinin tespitine ilişkin davalarda, çalışmaların geçtiği yer veya davalılardan birisinin ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Ancak davanın açıldığı yer, dava açılmadan önce büyükşehir belediyesi sınırları içine alınmış ise il ağır ceza mahkemesinin yetki sınırları esas alınarak ildeki iş mahkemesi yetkilidir (Y.10.H.D.13.06.2006 tarih ve 2446-9008 sayılı kararı). 

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş uygulamalarında, prim borcuna ilişkin davaların, işlemi yapan kurum ünitesinin bulunduğu yer iş mahkemesinde açılması gerektiği ve kesin yetkiyi oluşturduğu, bunun dışındaki davalarda yetki kamu düzenine ilişkin sayılmadığından, ilk itiraz olarak ileri sürülebileceği esas alınmakta ise de; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 26.09.2012 tarih ve 14995-15660 sayılı kararında, İş Mahkemeleri Kanunu’nda kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralının düzenlendiğini belirtmiştir. Bu görüşe göre, yetkili olup olmadığının mahkemece kendiliğinden değerlendirilmesi gerekir. 

Dava Kime Karşı Açılır?

Taraf ve Husumet Yönünden: Davacı olarak, sigortalının kendisi veya yasal temsilcisi, sigortalının olmüş olması durumunda, mirasçıları veya bunların yasal temsilcileri, hizmet sozleşmesine dayalı sigortalılık süresinin tespitine ilişkin davalarda, sigortalı sendika üyesi ise vereceği yetki belgesi ile sendika temsilcisi tarafından dava açılabilir. 

Davalı olarak, Bağ-Kur sigortalılık süresine ilişkin uyuşmazlıklarda, husumetin SGK Başkanlığı’na yöneltilmesi gerekir. Hizmet sözleşmesine dayalı sigortalılık sürelerinin tespitine ilişkin davalarda husumetin, işverenle birlikte, verilecek tespit hükmünün uygulayıcısı olduğundan, SGK Başkanlığı’na da yöneltilmesi gerekir. 

Taraflar arasında zorunlu veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığı sürece farklı davacılar tarafından aynı işverene ya da aynı davacı tarafından farklı işverenlere karşı aynı dosyada husumet yöneltilerek dava açılamaz (YHGK 09.05.2007 tarih ve 21/255-260 sayılı kararı; Y.10.HD 15.02.2011 tarih ve 2009/13306 – 2011/1643 sayılı kararı). 

İşveren olarak gerçek veya tüzel kişiliği bulunmayanlar adına da kurumda işyeri tescili yapılması mümkündür. Ancak usul hukuku açısından gerçek veya tüzel kişiliği bulunmayanların taraf ehliyeti bulunmayıp kendilerine dava ile husumet yoneltilemeyeceğinden, gerçek veya tüzel kişi olan işverenler belirlenip husumetin doğru kişilere yöneltilmesi sağlanmalıdır. Ayrı bir tüzel kişiliği bulunmadığından iş ortaklığını oluşturan gerçek veya tüzel kişiler belirlenip husumetin bunlara yöneltilmesi gerekir. 

İşverenler arasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu durumlarda, alt işverene mutlaka husumet yoneltilmelidir. Asıl işveren, prim borçlarından kuruma karşı alt işverenle birlikte müteselsilen sorumlu olduğundan asıl işverene de husumetin yoneltilmesi sağlanmalıdır. 

Kurum il müdürlüklerinin tüzel kişiliği bulunmadığından, husumetin SGK Başkanlığı’na yöneltilmesi gerekir. Dava dilekçesinde, husumetin kurum il müdürlüğüne yöneltilmesi durumunda, kurum kendisini avukat ile temsil ettirir ise hasımda yanılma sayılarak husumetin SGK Başkanlığı’na yöneltilmesi sağlanıp yargılamaya devam edilmelidir. 

Yargılama Usulü Nedir?

İş mahkemelerindeki yargılama basit yargılama usulüne tabidir. Ancak duruşma açılarak karar verilmesi gerekir (Y. 10.H.D. 12.06.2012 tarih 10139-11255 sayılı Karar). 

SGK’nın Tek Çatı Altında Toplanması

Konuya 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihi oncesi ve sonrası olarak bakmakta yarar bulunmaktadır. Bilindiği üzere bu yasadan önce hizmet sözleşmesi ile çalışanlar 506 sayılı SSK Kanunu, kendi adına ve bağımsız çalışanlar 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu, kamu idarelerinde çalışanlar ise 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamındaydı. Bundan başka 2925 sayılı Tarım İşçileri Kanunu SSK kapsamında, 2926 sayılı Kanunla tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Bağ-Kur kapsamında değerlendirilmekteydi. 5510 sayılı Kanun ile sosyal güvenlik kurumları norm ve standart birliği sağlamak amacıyla tek çatı altına toplanmıştır. 

Esasen 5510 sayılı kanun 01.10.2008 tarihi sonrasındaki çalışmalar ve sigortalılıklar yonünden uygulanacaktır. Ancak 01.10.2008 tarihi oncesi çalışmalar yonünden ise 5510 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinde, bu yasanın yürürlük tarihine kadar 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı, mülga 2926 sayılı, 5434 sayılı Yasalar ile 506 sayılı Yasa’nın geçici 20. maddesine güre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibarı hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları yasa hükümlerine gore değerlendirileceği yonündeki hüküm ile genel olarak yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davacının tabi olduğu sosyal güvenlik kurumu gozetilerek 506, 1479, 2926, 2925 ya da 5434 sayılı Yasa hükümleri uygulanabilecektir. 

506 SAYILI YASA UYARINCA AÇILACAK HİZMET TESPİTİ DAVALARI 

Açılma Koşulları 

1-) Sigortalılık ilişkisi ortaya konulmalıdır. 

Tespit davasının kabulü için oncelikle davacının sigortalığını ortaya koyan hizmet sozleşmesine (iş sozleşmesi) dayalı fiilen çalıştığı kanıtlanmalıdır. Zaman ve bağımlılık unsuru oluşacak şekilde hizmet sozleşmesi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılırlar. 

2-) Kanunda öngörülen şekilde bir işyeri bulunmalıdır. 

Tespit davalarında sigortasız olarak çalışıldığı iddia edilen işyerinin kanun kapsamında olması veya bu kapsama alınması mümkün bulunması gerekmektedir. 

3-) Yönetmelikte gösterilen belgeler verilmemelidir. 

İşverence aylık sigorta bilgileri ile dort aylık donem bordroları verilmemeli veya eksik bildirilmeli, sigortalının çalıştığı bir şekilde kurumca saptanmamalıdır. Aksi halde bu tür davanın açılmasında hukuki yarar soz konusu olmaz. 

4-) Dava hak düşürücü süre içinde açılmalıdır. 

Bu davalarda son koşul davanın hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak yasada gosterilen belli bir hak düşürücü sürede açılma koşuludur. Bu süre geçtikten sonra açılan davalar dinlenmez.

Davanın Tarafları 

Tespit davaları, genelde sigortalı tarafından bizzat veya ölümü halinde hak sahipleri tarafından açılır. Bu davalar işveren ve SGK aleyhine birlikte açılmalıdır. Bunlardan birinin yokluğu halinde alınacak kararın infaz kabiliyeti bulunmaz. 

Görevli ve Yetkili Mahkeme 

Tespit davaları 506 sayılı Yasa’nın 134. maddesi gereği iş mahkemelerinde açılır ve görülür. Yetkili mahkeme ise 5521 sayıl İş Mahkemeleri Yargılama Kanunu hükümleri ile yollamada bulunan 6100 sayılı HMK hükümlerine gore belirlenir. Görevli olmayan mahkemelerden alınan ilamlar kurumca infaz edilemez. İnfaz edilmeleri halinde ise davacı yararına kazanılmış hak oluşturamaz.

Hangi Tür Deliller Kullanılır?

  • Hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin olduğu ve re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu hem doktrin hem de içtihatlarda genel kabul gormektedir. Buna bağlı olarak çalışma olgusunun yemin hariç her türlü delille kanıtlanması mümkündür (Y. 10. HD 2012/16247 Esas 2012/14093 Karar; Y. 10. HD 2011/3402 Esas 2012/11407 Karar; Y. 10. HD 2009/8752 Esas 2010/16319 Karar).
  • Anayasanın 60’ıncı maddesi uyarınca sosyal güvenlik hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve vazgeçilmez bir hak olduğundan hizmet tespiti davasından feragat edilemez ancak takipten vazgeçilebilir ki ileride tekrar dava açılabilir. (HGK 2011/10-53 Esas – 2011/258 Karar.) 
  • Uyuşmazlık konusu süre ve çalışmaların geçtiği ileri sürülen işyeri doğru olarak belirlenmelidir. 
  • Davacıdan, sigortalının elinde bulunan hastalık belgeleri, referans yazısı, fotoğraf, sigortalılık belgesi, çalışma niteliğine gore trafik cezaları vs. davalıya ait işyerindeki çalışma iddiasını destekleyecek her türlü belge, 
  • İşverenden, sigortalının işyeri şahsi dosyası, ücret bordroları, ibranameler vs. çalışmayla ilgili her türlü belge, 
  • SGK Başkanlığı’ndan (sigortalının kimlik bilgileri, TC kimlik numarası ve sigorta sicil numarası ile işverenin işyeri numaraları doğru olarak yazılıp); 
    • Davacının (mirasçı olarak dava açılmış ise çalışmalarının tespiti istenilen sigortalının) hizmet cetveli ve işe giriş bildirgelerini içerir kurum şahsi sicil dosyası ile ayrıca varsa 1479 sayılı (Esnaf Bağ-Kur), 2926 sayılı (Tarım Bağ- Kur) Kanunları uyarınca ilgili dosyaları,
    • İşyerinin davaya konu donemde 506 (5510) sayılı Kanun kapsamında olup olmadığı, kapsama alındığı ve kapsamdan çıkarıldığı tarihler, halen faal olup olmadığı, işyerinin niteliği, varsa uyuşmazlık konusu donemle sınırlı olarak davalı kurum ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri ya da yoklama memurları tarafından düzenlenen tutanak ve raporlar, 
    • Çalışmaların geçtiği ileri sürülen donemlere ilişkin donem bordroları delil olarak getirtilebilir.
  • Ayrıca erkek sigortalılar için tespiti istenilen donem ile askerlikte geçirilen sure çakışabileceğinden gerektiğinde, izin sürelerini de gosterir şekilde, askerlikte geçirilen sürelere ilişkin belge ilgili askerlik şubesinden; çalışmanın, bir aracın kullanılması şeklinde gerçekleştiğinin ileri sürülmesi durumunda, araç plakası da yazılarak, dava konusu donemde aracın kimin adına kayıtlı olduğu ve trafik cezası düzenlenmiş ise, buna ilişkin belgeler ilgili yerlerden getirtilerek sigortalının çalışma iddiası araştırılmalıdır. 
  • İşyeri, ticari faaliyetinin başladığı tarihte değil de sigortalı çalışanın bildirilmesi ile kanun kapsamına alındığından çalışmaların, işyerinin kanun kapsamına alınmasından once de gerçekleşmiş olabileceği dikkate alınmalıdır. 
  • Sigortalı işe giriş bildirgelerini ve ilgili belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını soylememiş ise birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin aksinin ancak eşdeğerde delillerle kanıtlanması gerekmektedir (YHGK 26.02.2003 tarih ve 2003/21-43-97 sayılı kararı).

Tanıkların Niteliği

Çoğu zaman yazılı delillere ulaşılamaz temel ve tek delil olarak tanık beyanları kalır. Tanıkların mümkün olduğunca, davaya konu hizmetlerin geçtiği iddia edilen işyerinde davaya konu donemde bildirimleri bulunan ve bordro tanığı tabir edilen sigortalılardan ya da komşu işyerlerinin işveren veya bordrolara geçmiş çalışanlarından seçilmesi gerekir.

Bu hususun denetimi içinde, özellikle bordro tanıklarının hizmet cetvelleri celp edildiğinde, davaya konu donemde çalıştıkları işyerlerinin işyeri sicil numaralarından kontrolü araştırmayı kolaylaştırmaktadır. Aynı işyerinde çalışsa da uyuşmazlık konusu donem için sigortalı bildirimleri bulunmayan tanıkların, bordro tanığı özelliği taşımayacağı gözetilmelidir. 

Tanıklara Yöneltilecek Sorular

Mahkemece, uyuşmazlık konusu donem ve çalışmaların niteliği tam olarak belirlenip, tanıklara, iddia edilen çalışma şekline gore çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri itibariyle bilgileri sorulmalı, ay, mevsim, tarih veya ozel olaylar vs. nedeniyle çalışmaya ilişkin beyanları açıklatılmalıdır. Orneğin; 2005 yılı ile 2008 yılı arasında çalıştı gibi soyut beyanlar yerine; 2005 yılı bahar başlarında başlayıp 2008 yılı kış başlarında ayrıldı, aynı işyerinde çalışmaya başladığında davacı çalışıyordu askerlik nedeniyle işten ayrıldığımda da çalışması devam ediyordu vs. gibi somut bilgilerle açıklama yapılması sağlanmalıdır. 

Kesintinin Araştırılması

İddiaya konu sürelerde sigortalının hizmet cetvelinde davalı işyerininkinden başka sicil numaralı işyerlerinden çakışan bildirimler bulunması durumunda, bu sicil numaralarının ait olduğu işyerleri ve davalı işveren ve işyeriyle ilgisi saptanmalıdır. Çünkü çakışan işyerlerindeki çalışmaların bazen işverene ait değişik işyerleri olduğu ya da işveren tarafından, çalışmanın kesintiye uğratılması amacıyla çalışılmayan işyerlerinden bildirimler yapıldığı gorülebilmektedir. (Y.10. HD 2011/7580 Esas 2012/10501 Karar)

Bazı durumlarda, başka işyerindeki çalışma fiili ve gerçek olsa bile uyuşmazlık konusu çalışmayı kesintiye uğratmayabileceği gozetilerek (orneğin, bir işyerinde gece bekçiliği yapılırken, aynı sürede kesinti oluşturmayacak şekilde gündüzleri de ayrı bir işyerinde çalışılması gibi) çalışmaların, birbiri ile kesinti oluşturup oluşturmayacağı araştırılmalıdır. 

Kamu İşyerlerindeki Hizmetin Tespiti

Kamu işyerlerinde bildirilmediği veya eksik bildirildiği belirtilerek açılan sigortalılık süresinin tespitine ilişkin davalarda, (burada belirtilen çalışma, kamuya ait işyerlerinde, kamunun asıl işveren olup alt işverene bağlı olarak gerçekleşen çalışmalar değildir) kamu işyerinde gerçekleşen çalışma belgelere dayalı olduğundan, belgeler esas alınarak araştırma yapılmalıdır. Sel, yangın, deprem vs. doğal afet nedeniyle belgelere ulaşılamadığının anlaşılması durumunda, çalışmaların gerçekleştiği kamu işyerinin yoneticisi, bolüm sorumluları ve diğer çalışanlarının vb. beyanlarına başvurularak çalışma süresi belirlenebilir. 

Aylık miktarını etkileyebileceğinden, yaşlılık aylığı almakta olan bir kişinin de hizmet tespiti davası açmakta hukuki yararı vardır (Y. 10. HD 2011/13613 Esas 2012/22049 Karar). 

Usta Öğreticiler

Üsta oğreticiler yonünden ikili bir ayrım yapılabilir. 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden sonrası için anılan kanunun 80/j maddesi gereğince kendisine ek ders ücret bordrosu ile yapılan aylık brüt odeme toplamı prime esas günlük alt sınıra bolunmekte, çıkan rakam 30 dan küçükse bu rakam kadar, 30 günden büyükse 30 gün üzerinden bildirim yapılmaktadır.

Bu madde kanunların zaman bakımından uygulanması esasları gereği geriye yürütülemez. 1 Ekim 2008 oncesinde ise artık aksi soyut tanık beyanları dışındaki delillerle ispat edilebilir olmakla birlikte, kısmi süreli çalıştıkları kabul edilmektedir. Ay bazında toplam çalışma saati 7,5 saate bolünmekte, küsuratlar bir güne tamamlanarak bildirim yapılmaktadır. Ancak ileride kesin hükümle karşılaşılabileceğinden ücret bordrolarında ya da puantaj cetvellerinde çalışmaları olduğu halde davacının hizmetleri arasında gorünmeyen sürelerin tespitinin gerekeceği nazara alınmalıdır (YHGK 2008/10-555 Esas 2008/530 Karar; Y.10. HD 2011/8102 Esas 2012/138 Karar; Y.10. HD 2011/11299 Esas 2012/150 Karar).

Kapıcılar

Kapıcıların “kısmi zamanlı” çalışmaları soz konusu olabilmektedir. Mesaisinin tümünü işyerine hasretmediğinin anlaşılması durumunda, sigortalı kapıcının binada yerine getirdiği çop toplama, sabah servisi, temizlik, komür kaloriferinde komür yakma gibi işlere ne kadar süre ayırdığı binanın kat ve daire sayısı, ısınma şekli gibi ozelliklerine gore belirlenmek suretiyle aylık toplam çalışma saati, 7,5 saate bolunerek çalışma günü bulunup hüküm altına alınmalıdır (YHGK – 2011/21-130 Esas 2011/256 Karar; Y. 10. HD – 2011/15993 Esas 2011/17260 Karar).

Kapıcılık yapıldığına ilişkin tespit isteminde, hizmet sözleşmesinin kiminle kurulduğu araştırılıp hizmet sözleşmesinin davacı ile değil de, eşi ile kurulduğunun anlaşılması durumunda, kapıcılık hizmetlerinin bazen eş ve çocuklar tarafından da yapıldığı gözetilip, çalışma eşe ait olacağından davacının çalışmalarının eşe yardım niteliğinde olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. 

Tarım Özel Sektör

Ozel sektore ait tarım ve orman işlerinde ücretle ve sürekli olarak hizmet akdine tabi çalışıldığından, 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılan sigortalıların ozellikle çiftliklerdeki çalışmalarının tespitine ilişkin davalar, yapılacak araştırmanın genişliği nedeniyle farklılık arz etmektedir. Bu tür davalarda işyerinin kaç dünüm olduğu, ne tür ağaç ya da başka tarım ürünlerinin bulunduğu, büyükbaş ya da küçükbaş hayvan sayısı ve hangi tarihlerden beri kayıtlı olduğu, işverenin ziraat odası ya da vergi kaydı yine işverenin Bağ-Kur sigortalılığı ve süresi, sigortalının işyerinde ikamet ettiğinin iddia edilmesi durumunda eski sağlık ocaklarındaki yeni aile sağlık merkezlerindeki takip fişlerinin bulunup bulunmadığı, sigortalının varsa çocuklarının okul kayıtları, bu hususların gerekirse keşif de yapılmak suretiyle tespit edilmesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir (Y.10. HD 2010/8396 Esas, 2012/659 Karar, Y.10. HD 2008/8788 Esas 2009/15516 Karar Sayılı İçtihatları bu yondedir). 

Çıraklar

Çıraklar yonünden ise 506 sayılı Kanun’un 3/İİ–B maddesinde, ozel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve olüm sigortaları ile bu kanunun 35 inci maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu nedenle; bunlar tüm sigorta kollarına tabi değil, kısa vadeli sigorta kollarına tabi çalışabilmektedirler.

Tespiti istenen doneme gore 5 Temmuz 1977 de yürürlüğe giren 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Üstalık Kanunu veya 19 Haziran 1986 tarihinde yürürlüğe giren 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu hükümlerine güre çıraklık olgusu değerlendirilmelidir. Burada genelde işe giriş bildirgesindeki çırak ibaresi ya da bildirgelerde kısa vadeli sigorta kollarına tabi bildirimleri bulunup bulunmadığına dikkat edilmelidir. Çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın oğretilmesidir. Çırak işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bizzat katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden soz edilemeyecektir (YHGK 2006/10-629 Esas 2006/669 Karar; Y. 10. HD 2010/1399 Esas 2011/7745 Karar; Y. 10. HD – 2009/7276 Esas 2010/15468 Karar Sayılı İçtihatları). 

Davayı İspat Yöntemi

Özel bir yöntem öngörülmemiştir. 

Yasada ozel bir yontem ongörülmemiştir İspat yükü açısından her türlü kanıttan yaralanılabilir. Yazılı veya resmi kanıt zorunluluğu bu davalarda soz konusu değildir. Ancak işyeri kayıtlarından, SGK şubelerinde bulunan işyeri dosyalarından, muhtasar vergi beyannamelerinden, kurum müfettiş raporu ve tutanaklarından, polis kayıtlarından, mahalli idare kayıtlarından, yurda giriş çıkışı gosteren kayıtlardan, vizite kâğıtları ve buna benzer kayıtlardan faydalanılabilir. Tanık beyanları tüm çalışma donemini kapsayacak düzeyde bulunmalı, çalışma olgusunu aydınlatabilecek beyanlara geçerlilik tanınmalıdır.

Hâkimin gereğinde soruşturmayı genişletme ve gerçeği saptama görevi bulunmaktadır. 

Bu tür davalar Anayasa ile güvenceye alınmış sosyal güvenlik ilkesi gereği kamu düzenini ilgilendirmektedir. Hâkim tarafların gosterdikleri kanıtlarla bağlı kalmaksızın gereğinde soruşturmayı derinleştirmek ve doğrudan kanıtları toplamakla gorevlidir.

Resmi ya da yazılı belgelerin varlığı halinde öncelik bunlara verilmelidir. 

İspat vasıtası olması açısından resmi ya da yazılı belgeler diğer delillere gore oncelik taşımaktadır. 

Sigorta müfettiş tutanakları ve raporların bağlayıcılığı bulunmaktadır. 

Tespit davalarında, uyuşmazlık konusu tespiti istenilen sürelere ilişkin kurum veya iş müfettişlerinin düzenledikleri tutanak ve bunlara dayalı rapor ve ekleri aksi kanıtlanıncaya kadar itibar edilmesi gerekli belgelerdendir.

Dava Açıldıktan Sonra Yapılması Gereken İşlemler

Oncelikle gorev ve yetki hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir, bu yapıldıktan sonra; 

  1. Davacının SGK’ya kayıtlı olup olmadığı araştırılmalı, kaydının bulunması halinde şahsi sicil dosyası kurumdan celp edilmelidir. 
  2. Davalı işyerine ilişkin işyeri tescil dosyası SGK’ dan celp edilmelidir. 
  3. Davacının çalıştığı döneme ilişkin donem bordrolarının verilip verilmediği araştırılmalı, donem bordrolarının işveren tarafından kuruma verilmiş olması halinde bordrolar celp edilmelidir. Dinlenen tanıkların bu durumda mutlaka bordro tanığı olmalarına özen gösterilmelidir.
  4. Donem bordrolarının kuruma verilmemiş olması halinde ya da bordro tanıklarına ulaşılamaması ya da beyanları ile yetinilmemesi halinde davacının tespitini istediği tarihler arasında çalıştığını iddia ettiği işyerine komşu olan işyerlerinin belediye, emniyet veya jandarma vasıtasıyla saptanarak saptanan bu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişileri, başka bir anlatımla, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda kayıtları olan komşu işyeri veya benzer işi yapan işyeri sahipleri veya çalışanları tespit edilerek bilgilerine başvurulmalıdır. 
  5. İşveren tarafından düzenlenen ücret bordroları, puantaj kayıtları ücret odeme belgeleri vizite kayıtları v.s getirtilmelidir. 
  6. 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesi uyarınca davanın; hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren 5 yıllık süre içinde açılıp açılmadığı mutlaka kontrol edilmeli, hak düşürücü süreyi kesen, işe giriş bildirgesi, donem bordroları, SGK primleri, kesilmiş ücret bordroları, müfettiş tutanakları gibi belgelerin varlığı araştırılmalıdır.

Bir sigortalı hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmiş ise; 

  • Sigortalılık tespit davalarına ilişkin hak düşürücü süre kesilir. 
  • Sigortalılığın başlangıcı yününden onemli bir karinenin varlığı kabul edilir.
  • Aynı işveren emrinde çalışmak kaydıyla askerlik süresi boyunca hizmet sozleşmesi askıda olup bu durum hak düşürücü süreyi keser.
  • İhtilaf konusu donem içinde başka işveren adına kayıtlı işyerinden bildirimin varlığı, hem davalı işyerinde çalışmanın olmadığını kanıtlayacağından hem de hak düşürücü süreyi işleteceğinden bu husus üzerinde titizlikle durulmalıdır. 
  • İşyerinin mutlaka 506 sayılı Yasa kapsamında tescilli bir işyeri olması koşul olmayıp sadece 506 sayılı Yasa kapsamına alınabilinecek iş yeri olması ve fiilen çalışılan bir iş yeri olması yeterlidir. Bu amaçla belediye kayıtları, vergi kaydı ve zabıta araştırılması yapılarak işyerinin faaliyet durumu tespit edilebilir.
  • Komşu işyeri tanığı dinlenmesi halinde mutlaka tanıklara ilişkin hizmet cetveli celp edilmeli, tanığın ihtilaflı donemde gerçekten komşu işyerinden bildiriminin olup olmadığı tespit edilmelidir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir