Türk Hukukunda mirasbırakana kan bağı ile bağlı tüm kişiler yasal mirasçılardır. Alman, İsviçre ve Avusturya Medeni Kanunlanın’daki düzenlemeler de aynı şekildedir.
Mirasbırakanın yasal mirasçılarının kimler olacağı sorusunun yanıtı öncelikle mirasbırakanın öldüğü tarihte hangi yasa hükümlerinin yürürlükte olduğuna göre verilir. Yasa koyucu, miras hukuku
ile ilgili ne zaman bir değişiklik gerçekleştirse bu değişiklik ile birlikte, kimin hangi oranda mirasçı olacağı konusunun ölüm tarihindeki yasaya göre belirleneceğini de ifade etmiştir.
Örnek 1999 yılında evli, ancak çocuğu olmadan ölen mirasbırakanın teyzesi mirasçılık belgesi istediğinde, teyzenin mirasçı olup olmayacağının tespiti için, yeni Medeni Kanun hükümlerine değil, eski Medeni Kanun’un 3678 sayılı yasa ile değişik hükümlerine bakılmalıdır.
Yeni Medeni Kanuna göre, büyük ana ve büyük baba ve onların altsoyu da yasal mirasçıdır ve mirasbırakan, altsoyu ve ana babası ve ana babanın altsoyu da olmadan ölmüş ise bunlar mirasçı olurlar. Büyük ana ve baba ve onların altsoyu (olayımızda teyze), sağ kalan eş ile birlikte mirasçı olduğunda mirasın 1/4’ünü alır. Ancak eski Medeni Kanun’un 3678 sayılı yasa ile değişik hükmüne
göre, mirasbırakandan önce vefat etmiş olan büyük baba ve büyük ana, sağ kalan eş bulunmadığı takdirde, her tabakada halefi yet yoluyla mirasçı olan füruları tarafından temsil olunur. Yani, 3678 sayılı yasa döneminde büyük ana ve babanın altsoyunun mirasçılığı sağ kalan eşin bulunmaması koşuluna bağlanmıştır. Örneğimizde mirasbırakan 1999 yılında ölmüş olduğundan teyze mirasçı olamayacaktır.
Kimler Yasal Mirasçı Olabilir?
Evlilik Nedeniyle Yasal Mirasçılık
Sağ kalan eşin mirasçılığının nedeni evlilik bağı, yani resmi nikah ilişkisidir. Konu, boşanma ve evliliğin iptali davalarında bazı özellikler sergilemektedir.
Evliliğin İptali Davasında
Boşanma ve evliliğin iptali söz konusu olduğunda eşler birbirlerinin mirasçısı olamazlar. Ancak bunun için boşanma veya evliliğin iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmiş olması da
gerekir. Yani yargılama devam ederken veya karar kesinleşmeden eşlerden biri ölürse sağ kalan eş diğerinin mirasçısı olur. Bu kuralın bazı istisnaları vardır.
Evliliğin iptali davası devam ederken eşlerden birinin ölümü halinde gerek eski Medeni Kanun’da gerekse yeni Medeni Kanun’da mirasçılara davaya devam etme olanağı tanınmıştır. Medeni
Kanun’un 159. maddesine göre, evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder.
Boşanma Davasında
Eski Medeni Kanun’da boşanma davası yönünden evliliğin iptali davasında olduğu gibi bir düzenleme bulunmuyordu.
Boşanma davasında davalı ağır kusuru ile dava açılmasına sebebiyet verdiğinde, söz konusu dava devam ederken davacının ölmesi ve davalının sağ kalan eş sıfatıyla mirasa hak kazanması somut olayda hakkaniyet duygularını sarsabilir. Bu nedenle yeni Medeni Kanun’da 181. madde getirilmiştir. Bu kural, Türk hukukuna özgüdür.
MK’nun 181. maddesine göre, “Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler. Boşanma davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması halinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır”.
Anlaşmalı boşanma halinde MK m. 181 uygulanabilir mi?
MK m. 181 istisnai bir düzenlemedir. Bu konuda kural, ölüm tarihinde kesinleşmiş bir yargı kararı ile evlilik son bulmamışsa sağ kalan eşin mirasçı olmasıdır. Bunun istisnası davalının ağır kusurlu davranışları ile boşanma davası açılmasına sebep olmasıdır. Bu nedenle anlaşmalı boşanma halinde MK m. 181 uygulanmaz.
MK m. 181’in Uygulanmasının Koşulları
Bir boşanma davasının açılmış olması
MK m. 181’in uygulanabilmesi için boşanma davasının açılmış olması gerekir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’na göre açılmış bir dava bulunmalıdır, davanın hangi aşamada olduğu önemli değildir.
Dava devam ederken davacının ölmüş olması
Davacının hangi sebeple ölmüş olduğu önem taşımaz. Eceliyle ölmüş olabilir, kaza sonucu ölmüş olabilir, bir başkasının kasıtlı bir fiili sonucu ölmüş olabilir.
Davacıyı davalı öldürmüşse, bu durum, mirastan yoksunluk sebebi olduğundan davalı, zaten mirasçı olamaz. Mirasbırakanı öldüren veya öldürmeye teşebbüs eden kişi, eski TKM m. 520, yeni
MK m. 578 gereğince herhangi bir tasarrufa ihtiyaç olmadan mirastan yoksun kalır.
Boşanma davasına davalının kusuru ile sebebiyet vermiş olması
Burada her kusur değil, davalının ağır kusurlu davranışları göz önüne alınır. Örneğin, zina, terk, müessir fiil, mirastan yoksunluğu gerektirmeyecek ölçüde cana kast gibi ağır kusurlu davranışlar bulunmalıdır.
Davalının mirasçılarının veya mirasçılarından birinin davaya devam etmesi
Bu usul hukuku ile ilgili bir konudur. Davacı öldüğünde, yargıç, davacının mirasçılarına tebligat yapar veya mirasçılardan biri davaya devam eder. Mirasçılardan herhangi biri davaya devam etmez ise, davalının eylemi ne kadar ağır olursa olsun ana kural uygulanır.
Eski Medeni Kanun döneminde mirasçılık söz konusu olduğunda akdi ilişkiden ve kan bağından söz ediliyordu. Akdi ilişkinin alt ayrımları olarak da evlilik akdi ve evlat edinme akdinden bahsediliyordu. Bugün artık Türk hukukunda evlatlık ilişkisi sözleşme ile kurulan bir bağ olmaktan çıkarılmıştır. Evlatlık ilişkisi yargı kararı ile kurulur ve bu bağ kurulduktan sonra artık ortadan kaldırılamaz.
Yeni Medeni Kanun bu nedenle evlatlık ilişkisinin kurulmasında deneme süresi getirmiştir. Küçüklerin evlat edinilmesinde bir yıllık, erginlerin ve kısıtlıların evlat edinilmesinde ise iki yıllık deneme süresi bulunmaktadır.
Yine eski Medeni Kanun döneminde altsoyu bulunanlar evlat edinemiyordu. Yeni yasa bu konuda ikili bir ayırım yapmıştır. Küçüklerin evlat edinilmesinde altsoyun bulunması artık engel değildir. Ancak, altsoy varsa ergin veya kısıtlılar evlat edinilemez.
Miras açıldığı tarihte, yani ölüm tarihinde MK’nun 305 vd. maddelerine uygun bir evlatlık ilişkisi kurulmuş ise evlatlık mirasçıdır. Evlatlık ilişkisi çifte mirasçılığa yol açar. Evlatlık hem evlat edinenin mirasçısıdır, hem de kendi ailesinden miras alır.
Evlatlık ilişkisi aynı zamanda tek yönlü mirasçılığa yol açar. Evlatlık evlat edinenin mirasçısı olur, ancak evlat edinen evlatlığın mirasçısı olamaz.
Evlatlığın mirasçıhğı için ölüm tarihinde geçerli bir evlatlık ilişkisinin varlığı yeterlidir. ilişkinin geçersiz olduğuna ilişkin bir dava açıldığında, bu dava bekletici mesele olur ve dava sonucunda evlat edinmenin geçerli olduğuna karar verildiğinde, yani, dava reddedildiğinde evlatlığın mirasçılığında bir sorun çıkmaz.
Uyruğu Olduğu Devletin Yasal Mirasçı Olması
Kıta Avrupası hukuk sistemlerinin tamamında miras bırakmaksızın ölen bir kişinin mirası devlete kalır. Bunun kaynağı uyrukluk ilişkisidir. Mirasbırakan hangi ülkenin vatandaşı ise mirası o ülkeye kalır. Çifte vatandaşlık söz konusu ise, taşınmaz veya taşınır mallar hangi ülkede ise çifte vatandaşlık sahibinin malları o ülkeye aittir.
Devletin mirasçılığı, diğer mirasçıların mirasçılığına göre bazı özellikler sergiler. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:
Yasal veya Ölüme Bağlı Tasarrufa Dayanan Mirasçının Bulunmaması
Devletin mirasçılığı mirasbırakanın hiç mirasçısı olmaması koşulunu gerektirir. Mirasbırakanın hem yasal mirasçısı hem de ölüme bağlı tasarrufa dayanan mirasçısı olmamalıdır.
Devletin Ölenin Borçlarından Sorumluluğu
Devletin mirasçılığı diğer mirasçılıklardan farklıdır. Devlet, ölenin borçlarından kendisine kalan miras kadar sorumludur. Oysa, mirasçılar, ölenin borçlarından tüm malvarlıklarıyla müteselsilen
sorumludurlar.
Devletin Mirası Reddedememesi
Miras hukuku sistemimizde ölen her kişinin mutlaka bir mirasçısının olması esası kabul edilmiştir. Hiç mirasçısı olmayan kişinin en son mirasçısı devlettir (MK m. 501). Ancak, devletin diğer
mirasçılardan bir farkı vardır, devlet mirası reddedemez. Aksi halde ölen kişi mirasçısız kalır. Devlete böyle bir hakkın tanınmamış olması bir zarara yol açmamaktadır. Zira, yine devletin mirasçılığının bir başka özelliği vardır. Devlet, ölenin borçlarından diğer mirasçılardan farklı olarak sadece kendisine intikal eden miras ile sınırlı olarak sorumludur.
Mən qızımı nənəmin hesabına keçirmək istəyirəm. Necə edə billəm