Küçüğün temsili için kayyım tayin ettirilmesi davacıya ait değil mahkemeye ait yükümlülüktür
Dava dilekçesinde, davacının nüfusuna kayıtlı olan küçük Umut hakkında soybağının reddine karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece küçüğe kayyım tayin ettirilmesi için davacı tarafa verilen kesin süre içerisinde kayyım tayinine ilişkin dava açılmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde, davada tarafların, taraf ve dava ehliyetine ve kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde de temsilcinin gerekli niteliğe sahip olmaları dava şartları arasında sayılmış; 115. maddesinde ise, mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceği, ancak, bu noksanlığın giderilmesi mümkün ise tamamlanması için kesin süre verileceği, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedeceği hükme bağlanmıştır.
Türk Medeni Kanununun 426. maddesinde bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, vesayet makamınca, ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı atanacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda, küçük Umut’un davacının çocuğu olmadığından bahisle soybağının reddi istemli dava açıldığı, baba tarafından açılan soybağınm reddi davasının yasal olarak anne ve küçüğe karşı açılması gerektiği, anne ile küçük arasında menfaat çatışmasının bulunması nedeniyle küçüğe kayyım tayin edilmesinin zorunlu olduğu ve bu husus kamu düzenini ilgilendirdiğinden, davada taraf konumunda bulunan küçük Umut’un temsili için mahkemece kayyım tayin ettirilmeden ve bunun davacıya ait bir yükümlülük olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. (Y18HD, 30.06.2015, E. 2014/20429, K. 2015/11555)
Kaynak: https://www.yargitay.gov.tr/
0 Yorum