Davacılar, dava konusu 492 ada 43 parselin bodrum katında bulunup dükkan olarak kullanılan taşınmazın kayden maliki olduklarını, haklı bir nedenleri olmaksızın davalıların bu taşınmaza elattıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı Mehmet, plan ve projeye aykırı durumda bulunan dava konusu taşınmazı harici satımla satın aldığını, taşınmazın ihya etmesi nedeniyle hapis hakkı bulunduğunu, davalı Ferhat ise, davalı Mehmet’in kiracısı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın proje dışı yapılmış olması, davacıların üst katlarda bulunan bağımsız bölümlerin sahipleri olmaları nedeniyle mülkiyet iddialarının doğru olmadığı ve çekişmeli yerin haricen davalı Mehmet’e satılmış olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, kat mülkiyeti kurulmuş bulunan taşınmazdaki binada ortak yere elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden davacıların kat maliki oldukları halde, davalıların taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, ancak taşınmazdaki ortak yeri kullandıkları anlaşılmaktadır.
İddiaya karşı davalılar, çekişmeye konu edilen binanın ortak yerini bazı kat maliklerinden kiralamak suretiyle kullandıklarını savunmuşlardır.
O halde kira savunmasının binada kat mülkiyeti kurulu olduğuna göre, 634 sayılı Yasa’nın 45. maddesi hükmü gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği, bir başka ifade ile geçerli bir kira akdinin varlığının kabul edilebilmesi için anılan ve özel nitelik taşıyan bu düzenleme ile birlikte Kat Mülkiyeti Yasası’nın 16. ve 19. maddeleri hükümleri çerçevesinde çekişmenin giderilmesinin gerektiği tartışmasızdır.
Hemen belirtilmelidir ki, 634 sayılı Yasa’ya 2814 sayılı Yasa ile eklenen (ek 1) maddesinde aynen “Değeri ne olursa olsun Kat Mülkiyeti Kanunu’nun uygulamasından doğan her türlü uyuşmazlıkların çözümünde Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olacağı” hükmü öngörülmüştür.
Öyleyse, taraflar arasındaki çekişmenin çözümünde görevli olan mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu göz ardı edilerek işin esası bakımın dan yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Bilindiği üzere, görev kaidesi kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gereken bir kuraldır.
Hal böyle olunca, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince bu yöne hasren BOZUL MASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.02.2009 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. (1. HD. 02.02.2009 gün-E.11910- K.1202)
KARŞI OY
Davacıların açmış olduğu elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istekli dava, niza konusu yerin kat irtifakı kurulmuş olan taşınmazın ortak yerlerinden olduğundan mahkemece ret edilmiştir.
Davacıların temyizi üzerine Yüksek Daire, taşınmazda kat irtifakının kurulduğunu, bu nedenle davaya 634 sayılı Yasa hükümlerine göre Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılması gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararını bozmuştur.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası’nın ek madde 1 hükmüne göre, bu kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlığın Sulh Hukuk Mahkeme sinde görülmesi gerekmektedir. Ancak, davada bu yasanın herhangi bir maddesinin uygulanmasını gerektiren bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalıların niza konusu taşınmazda hak sahibi olmayıp, herhangi bir bağımsız bölümünde maliki olmadıkları halde taşınmazın ortak yerine el atıldığı iddiası ile eldeki dava açılmıştır. Ortak yerler müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan ve TMY’nin 693. maddesine göre paydaşlardan her biri ortak yararların korunması için diğer paydaşları temsilen dava açabileceğinden davanın genel hükümlere göre ve dava değeri dikkate alınmak suretiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır. Yargıtay On sekizinci Hukuk Dairesi’nin 13.02.1992 gün 1992/163-498 sayılı Kararında da belirtildiği gibi, nizanın Kat Mülkiyeti Yasası hükümlerine göre çözümlenebilmesi için tarafların anataşınmazda bağımsız bölüm ya da başka bir hak sahibi olmaları gerekmektedir.
(Mahir Ersin Germeç-Kat Mülkiyeti Kanunu-2006-sayfa 1294). Hatta taraflar aynı bağımsız bölümde paydaş olsalar dahi, aralarında çıkan nizada yine Kat Mülkiyeti Yasası’nın uygulanması söz konusu değildir (Y.18.HD. 10.02.1995, 1995/971-1742; aynı eser sayfa 1288).
Sonuç olarak dava genel hükümlere göre açılmış elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası olup, davanın değere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması ve işin esasının incelenmesi görüşünde olduğumdan Yüksek Daire’nin görev yönünden bozma gerekçesine katılmıyorum.