Üst İşverenin İşçi Alacağı Davasına Cevap Dilekçesi

İŞ MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİNE

DOSYA NO :

CEVAP VEREN (DAVALILAR) :

VEKİLİ :

KARŞI TARAF (DAVACI) :

VEKİLİ :

KONUSU : Davacı vekilinin 12 tarihli dava dilekçesine karşı cevap ve itirazlarımız ile delillerimizin sunulmasıdır.

CEVAPLARIMIZ

Davacı vekili X havale tarihli dava dilekçesi ile; müvekkilinin asıl iş veren olan X’de yaklaşık 7 yıllık bir süre günde 8 saat 3 vardiya halinde sigortalı olarak çalıştığını ancak müvekkilinin 2013 yılı Haziran ayında sebepsiz yere ve işçilik alacakları ödenmeden işten çıkarıldığını bu sebeple de fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile toplam 5.000,00 TL işçilik alacağının aralarında müvekkilim olan iki şirket de bulunmak üzere dava dilekçesinde belirtilen 7 davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Ancak aşağıda yasal gerekçeleri ile de izah edileceği üzere müvekkilim şirketler hakkında haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddi gerekmektedir.

1- Zaman aşımına ilişkin itirazlarımız:

Borçlar Kanunun 126. maddesine göre; işçi ücretlerine ilişkin davalar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıcı ise söz konusu alacakların doğduğu yani hak edildikleri tarihtir. Bu sebeple davacı vekilince açılan dava ile talep edilen Fazla çalışma ücret alacağı, hafta sonu çalışma ücret alacağı ve ulusal bayramlar ile tatil günleri çalışma karşılığına ilişkin alacak talepleri dava tarihi itibari ile zaman aşımına uğramıştır. Söz konusu alacak kalemlerine ilişkin taleplerin zaman aşımı itirazımız da dikkate alınarak reddini talep etmekteyiz.

2- Davanın esasına ilişkin cevap ve itirazlarımız:

Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkillerim şirketler ile birlikte asıl işveren olan X’de bağlı bulunduğu Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünü ve aynı kurumdan ihale alan 4 ayrı taşeron firmayı daha davalı göstermiş ancak davacının 01.01.2012-31.12.2012 tarihleri arasında çalışmış olduğu X unvanlı iş yerini davalı olarak göstermemiştir. Bu sebeple davacının 01.01.2012-31.12.2012 tarihleri arasında çalışmış olduğu X unvanlı iş yerinin de davaya dahil edilmesini talep etmekteyiz.

*Kıdem Tazminatı Talebi: Davacı müvekkilim şirketlerden X iş yerinde 01.01.2009-31.12.2010 tarihleri arasında 720 gün, X iş yerinde ise 01.01.2011-31.12.2011 tarihleri arasında 360 gün son olarak da X iş yerinde 01.01.2013-11.06.2013 tarihleri arasında 161 gün diğer davalı ve asıl işveren olan X’de “bakım personeli” olarak görev yapmıştır.

Müvekkilim şirketler cevap dilekçemize ekli sözleşme örneklerinde de görüleceği üzere asıl işveren olan X isimli iş yerinin yukarıda belirttiğimiz tarihler arasında alt işveren-yüklenici olarak sigortalı çalıştırma işini ihale yolu ile almış ve sigortalı çalıştırmıştır.

Bilindiği üzere Kamu idareleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu çerçevesinde özellikle yemek, güvenlik ve temizlik gibi hizmetleri hizmet alımı yoluyla taşeronlara gördürmektedirler. Bu vesile ile Kamu idaresi ile taşeron firma arasında ihale dokümanında belirtilen hizmetin ifasına ilişkin sözleşme imzalanmakta ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’inci maddesi çerçevesinde iş ilişkisi kurulmaktadır. Bu iş ilişkisinde kamu kurumu asıl işveren ve taşeron firma alt işveren konumundadır. Asıl işveren ile çalışacak işçiler arasında herhangi bir sözleşme imzalanmamakla birlikte aynı madde hükmü çerçevesinde asıl işveren, alt işverenini işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak 4857 sayılı kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludurlar.

Ancak uygulamada kamu idareleri çeşitli sebeplerle ihale konusu işte çalıştırılacak personeli kendileri belirlemekte, işe almada ve işten çıkarmada etkin olmakta ve uzun yıllar aynı personelle taşeronların iradesi dışında çalışmaktadırlar. Nitekim davacı da X iş yerinde müvekkilim şirketlerin ihale almasından çok daha önce (müvekkilim şirketler söz konusu iş yerinde ilk olarak 01.01.2009 tarihinde ihale ile sigortalı çalıştırmaya başlamışken davacı X tarihinde bu iş yerinde çalışmaya başlamıştır.

Nitekim 4857 sayılı İş Kanunun “işverenin haklı sebeple derhal fesih hakkı” başlıklı 25. maddesinin “h” bendinde “İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi” durumunda işverenin işçinin iş akdini derhal feshedebileceği belirtilmiştir. Davacı, davacı vekilinin dava dilekçesinde de belirttiği üzere X iş yerinde “bakıcı anne” olarak görev yapmıştır. Ancak cevap dilekçemize ek olarak sunduğumuz 8 adet tutanakta da görüleceği üzere davacı bakmakla yükümlü olduğu çocukların bakım ve temizliğini sürekli ihmal etmiş, mesai saatlerine riayet etmemiş (26.05.2013 tarihli tutanak), amirlerine ve yuva personeline karşı sürekli saygısızca tavır ve davranışlar sergilemiş (18.02.2013 tarihli tutanak) mesai saatleri içerisinde sürekli cep telefonu ile görüşme yapmış (06.02.2013 tarihli tutanak) tüm bunlara rağmen müvekkilim şirket yetkililerince iş akdi sona erdirilmemiş ancak son olarak X Müdürlüğünün X tarih ve X sayılı yazısı üzerine 4857 sayılı yasanın 25/h bendi hükmü gereğince “haklı sebeple iş akdi feshedilmiştir.

4857 sayılı İş Kanununun 1475 sayılı mülga İş Kanunu 14. maddesine yapmış olduğu atıf sonucu iş akdi “haklı sebeple” feshedilen işçinin kıdem tazminatı isteyemeyeceği aynı zamanda yerleşik Yargıtay içtihatlarındandır. Bu sebeple davacı tarafça talep edilen kıdem tazminatı alacağına ilişkin istemin reddine karar verilmesini talep etmekteyiz.

*İhbar Tazminatı Talebi: Davacı, iş akdinin feshinden sonra müvekkilim X hakkında Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) İl Müdürlüğüne “ihbar tazminatı almadığı” gerekçesi ile şikâyette bulunmuş ve adı geçen Kurum tarafından müvekkilim şirkete yazılan X tarih, X sayılı yazı ile davacının ihbar tazminatının ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu yazı üzerine müvekkilim şirket X tarihinde davacının X Bankası TR X numaralı hesabına X TL ihbar tazminatı ödemesi yapmıştır. Yapılan ödemeye ilişkin banka dekontu cevap dilekçemize ek olarak sunulmuştur.

Bu sebeple kötü niyetle talep edilen ihbar tazminatına yönelik istemin reddine karar verilmesini talep etmekteyiz.

*Fazla Çalışma Ücret Alacağı Talebi: 4857 sayılı yasanın 41/1. maddesinde fazla çalışma haftalık 45 saati aşan süreler olarak kabul edilmiştir. Davacı vekili, müvekkilinin fazla çalışma yaptığını bu sebeple fazla çalışma ücretlerinin ödenmesini talep etmiştir. Ancak aynı dava dilekçesinde “müvekkilinin günde 8 saat 3 vardiya halinde çalışma yaptığından bahsetmiştir ki davacının çalışması da bu şekildedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına da yansıdığı üzere vardiya usulü yapılan çalışmalarda fazla mesai uygulamasının olmaması hayatın olağan akışına uygun bir durum olup aksinin kanıtlanması gerekmektedir ki davacı vekili de müvekkilinin günlük 8 saat çalıştığı hususunu dava dilekçesi ile ikrar etmiştir.

*Hafta Sonu Çalışma ve Bayram ve Tatil Günleri Ücret Alacağı Talebi: 4857 Sayılı Yasanın 46. maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı yasanın 63. maddesine göre belirlenen iş günlerinde çalışması koşulu ile 7 günlük zaman dilimi içinde 24 saat dinlenme hakkının olduğu belirtilmiş işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmadan bir günlük ücrete hak kazanacağı 46. maddenin 2. fıkrasında hüküm altına alınmıştır.

2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 3. Maddesine göre ise hafta tatili Pazar günüdür. Ancak bu genel kural mutlak nitelikte olmadığından bu iznin Pazar günü dışında da kullandırılması mümkündür. Kural olarak hafta tatili ve Bayram günlerinde çalışıldığının ispat yükü işçidedir.

Cevap dilekçemize ekli sözleşmelerde de görüleceği üzere davacı haftanın bir günü mutlak surette hafta sonu izni kullanmıştır. Davacının Bayram Tatillerinde çalıştığına ilişkin iddiaları ise tamamen soyut ve mesnetsiz iddialardır. Zira müvekkili şirketler ile sözleşme yapan kurumlar resmi nitelikte olup bu kurumlarda bayram tatillerinde çalışma yapılmaması esastır. Bu sebeple kötü niyetle talep edilen Hafta Sonu Çalışma ve Bayram ve Tatil Günleri Ücret Alacağı yönelik istemin reddine karar verilmesini talep etmekteyiz.

Tüm Bu sebeplerle haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddini talep etme gereği hasıl olmuştur.

DELİLLER : SGK Kayıtları, sigortalı şahsi sicil dosyası, tanık beyanları, bilirkişi incelemesi sair delil.

SONUÇ VE İSTEM : Sunulan nedenlerle hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini müvekkilim şirketler adına saygıyla arz ve talep ederim.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir