TAPDK Alkol Satışı Para Cezasına İtiraz

Alkol Satış Cezasına Nasıl İtiraz Edebilirim?

Saat 22.00’den sonra alkol satışı yasaktır. Alkol satılması durumunda idari para cezası uygulanır. Söz konusu idari para cezasına(22’den sonra alkol satış cezası) itiraz ve savunma için yön gösteren dilekçeler aşağıdaki gibidir. Süreci bir avukat ile ilerletilmesi tavsiye niteliğindedir.

TAPDK Alkol Satışı Para Cezasına İtiraz -1-


ADANA ( ) NÖBETÇİ  ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

SAYIN  HAKİMLİĞİ’NE

İDARİ PARA CEZASINA İTİRAZ EDEN :

VEKİLLERİ: Avukat Saim İNCEKAŞ -Adana/Seyhan

İDARİ PARA CEZASINI VEREN     : T.C. TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU SEKTÖREL REKABET VE TÜKETİCİ HAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI

KONUSU: T.C. TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU SEKTÖREL REKABET VE TÜKETİCİ HAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI’nın  tarihli …….. sayılı …..TL tutarındaki idari para cezasının iptaline karar verilmesi isteminden ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Müvekkil şirkete aleyhine, T.C. TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU SEKTÖREL REKABET VE TÜKETİCİ HAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI tarafından, eylemin 4250 sayılı Kanun’un 6.maddesi 5.fıkrasında yer alan “..alkollü içkiler 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz “ hükmüne aykırılık teşkil ettiğine ve bu nedenle 4733 sayılı kanunun 8.maddesi 5.fıkrasının (k) bendi hükmü çerçevesinde ..tarihli ve ..sayılı kurul kararı ile müvekkil şirket hakkında 30.454,00 TL idari para cezası uygulanmasına karar vermiş ve karar dair tebligat ..tarihinde müvekkil şirkete tebliğ edilmiştir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ OLMAYAN İKİ POLİS MEMURU TARAFINDAN DÜZENLENEN …TARİHLİ TUTANAK VE BU TUTANAĞA DAYANILARAK , T.C.TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU SEKTÖREL REKABET VE TÜKETİCİ HAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI’NIN ..TARİHLİ ..SAYILI KARARI İLE VERMİŞ OLDUĞU ..TUTARINDAKİ İDARİ PARA CEZASI AŞAĞIDAKİ SEBEBPLER İLE DE KANUNA VE HUKUKA AYKIRIDIR :

Düzenlenen tutanakta alkollü içki satışı yapıldığı belirtilmiş ise de; Düzenlenen tutanakta alkollü içki satışı yapıldığı belirtilmiş ise de; satışı yapıldığı iddia edilen alkollü içkinin nev’i, markası, ebatları, fişi, faturası vs. hiçbir bilgiye yer verilmemiştir.

Düzenlenen tutanakta alkollü içki satışı yapıldığı belirtilmiş ise de ; satışı yapıldığı iddia edilen alkollü içkinin kime satıldığı belirtilmemiş, tespit edilmemiş, tutanakta ifadesine ve imzasına yer verilmemiştir.

Düzenlenen tutanakta alkollü içki satışı yapıldığı belirtilmiş ise de; satışı yapıldığı iddia edilen alkollü içki, bütün mevcut teknik imkanlar var olmasına rağmen, fotoğraflamamış ve el konulmamıştır.

Düzenlenen tutanakta, tutanağı tanzim edenlerin görevli ve yetkili olduklarını gösterir bir ibare ve onaylı kimlik belge ve bilgilerine yer verilmemiştir.

Düzenlenen tutanakta, tanık beyanlarına yer verilmemiştir.
Düzenlenen tutanakta işyerine “ ihbar “ üzerine gidildiği belirtilmiş ise de ne konuda ihbarda bulunulduğuna yer verilmemiştir.

Tutanak düzenlenirken, esasen müvekkil şirketin yasal saatler içerisinde de alkollü içki satışı yapmasının engellenmesi amaçlanmış, müvekkil şirket yetkilisine tutanağı imzalamaması halinde 150.000,00 TL ceza verileceği söylenmek sureti ile müvekkilin tutanağı imzalaması sağlanmıştır. Yani tutanakta bulunan müvekkil şirket yetkilisine ait imza, hile, aldatma ve baskı yolu ile alınmıştır.
Tutanağın düzenlendiği saatin 23:10 olduğu belirtilmiş ise de bu beyan ve iddia da hiçbir şekilde delillendirilmemiş, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanmamıştır.

Tutanağın kötü niyetle tanzim edildiği, alkollü içki satışına konu alkollü içkiyi alanın tespitinin yapılmamış olması, kimlik bilgilerine yer verilmemiş olması, hatta böyle bir alıcının varlığından dahi söz edilmemiş olmasından da açıkça anlaşılmaktadır. Aynı şekilde tanık beyanlarına yer verilmemiş olması da tutanağın gerçekliğini yalanlamaktadır.

UYGULANAN PARA CEZASI KANUNA,USULE VE HUKUKA AYKIRI OLDUĞU GİBİ HİÇ BİR ŞEKİLDE DELİLLENDİRİLMEMİŞTİR:

Belirtilmelidir müvekkilin işyeri ile ilgili denetim yapıldığı, bu denetim kapsamında tutanak tutulduğu ve ilgili mevzuata dair aykırılıklar içerdiği iddiasına dair  beyanları kabul etmiyoruz. Şöyle ki;

Müvekkil şirketin, 09.09.2013 tarihinde yürürlüğe giren kanunda belirtilen satış saati yasağına aykırı bir işlemi söz konusu olmamıştır. 25.03.2014 tarihinde, kurum mevzuatına göre denetim yapma konusunda yetkilendirilmemiş kişiler tarafından müvekkilin satış saatine dair beyanlarda bulunulmuş ve müvekkilin hiçbir itiraz ve beyanlarına  yer verilmeksizin ,hukuken kabul edilebilir  hiçbir delil ortaya konulmaksızın araştırılmaksızın ,sorgulanmaksızın bir tutanak tanzim edilmiştir. Polis tarafından tek taraflı beyanlar ile tanzim olunan, kötüniyetli olarak müvekkilin  alkollü içki ticaretini yapmasının engellenmesi amacı ile  düzenlenen bir tutanağa dayanarak, tek taraflı bir beyan ile müvekkile verilen fahiş para cezasının kabulü mümkün olmayıp, görevli ve yetkili olmayan  kişilerce ,sadece gerçek dışı kendi beyanları  ile müvekkilin ticari faaliyetinin kanuna aykırı olarak ve kanun hükümleri dolanılmak sureti ile   tamamen bitirilmesine neden olacak dava konusu para cezasının iptali gerekmektedir. Müvekkil şirket uğrayacağı yıkımı bir ölçüde de olsa hafifletebilmek amacı ile, davadan önce ödeme indiriminden yararlanmak sureti İDARİ PARA CEZASININ ile,……. TL ‘lık bölümünü iyi niyetle ödemiş ise de, bu ödeme hiçbir şekilde  haksız olarak tahakkuk ettirilen idari para cezasını kabul ettiği anlamına gelmemektedir.

Müvekkil şirket….’nin ticari kayıtları, kasa fişleri, faturaları, defter ve belgeleri ile satış raporları incelendiğinde belirtilen saatler arasında herhangi bir alkollü içki satışına dair hiçbir kayıt veya belge bulunmamakta olduğu kolaylıkla ortaya konulabileceği ve kanıtlanabileceği gibi,  işyerinin  muhtelif yerlerinde ilgili satış yasağını belirten yazıların olması da haklılığımızı ortaya koymakta, iddia sahipleri iddialarını ispatlayamazken müvekkil şirketin suçsuzluğunun karinesi olmaktadır.

Yetkisi dahi olmayan kolluk tarafından tüm bu beyanlar incelenmeksizin, dikkate almaksızın düzenlenen işbu tutanak usule uygun değildir.

Yukarıda açıkladığımız nedenler ile, müvekkil şirketin yasalara uyma konusundaki hassasiyetine rağmen, tek taraflı beyan ve isnatlar içeren, hiçbir itiraz ve savunmamın dahi dikkate alınmadığı bir tutanak ile  idari yaptırımda bulunulması hukuka aykırılık içermektedir. Kanunlarda delilerin kesin ve ihtiyari olduğu ortada iken doğruluğu hiçbir şekilde resmi olarak belgelenemeyen bir iddiaya istinaden müvekkil şirket aleyhine tutanak tanzim edilerek cezai işleme konu edilmesi Anayasanın en temel maddelerine ve prensiplerine de aykırılık içermektir. Bahse konu denetim ve uygulamalar ölçülülük ilkesinden uzak, müvekkilin savunma   hakkının gözetilmediği hatta gasp edildiği de dikkate alındığında ticari hayatını bitirme riskine neden olabilecek böyle  bir işlem hukuki dayanaktan yoksundur.

YUKARIDA ARZ ETTİĞİMİZ HUSUSLAR ÇERÇEVESİNDE, MÜVEKKİL ŞİRKETE VERİLEN İDARİ PARA CEZASI,EKTE SUNDUĞUMUZ YARGITAY CEZA GENEL KURULU’NUN 2012/1-1289 Esas- 2013/84 Karar SAYILI 05.03.2013 TARİHLİ İÇTİHATINA DA AÇIKÇA AYKIRIDIR :

“Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.”

DELİLLER         :

1)    Müvekkil şirket defter, belge ve kayıtları

2)    Tanık beyanları

3)    Müvekkil şirket tarafından idareye verilen itiraz dilekçesi

4)     İş yeri kayıtları

5)    Yargıtay Kararları

6)    Ödeme makbuzu

7)    Her türlü yasal delil

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah ettiğimiz sebeplerle, yasaya ve hukuka aykırı olarak yetkili ve görevli olmayan kişilerce ve tek bir delil dahi ortaya konulmaksızın ve müvekkilin şirket yetkilisinin savunması ile tanık beyanlarına başvurulmadan , sadece tutanağı düzenleyenlerin kendi soyut,ispatlanamayan, gerçek dışı beyanlarına itibar edilerek müvekkil şirket aleyhine T.C.TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU SEKTÖREL REKABET VE TÜKETİCİ HAKLARI DAİRE BAŞKANLIĞI’NIN …TARİHLİ .. SAYILI KARARI İLE VERİLEN ….TL tutarındaki idari para cezasının iptaline yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı idareden tahsiline karar verilmesini vekaleten ve saygı ile arz ve talep ederim.

                                                                       İdari Para Cezasına İtiraz Eden

Vekili Av.

EKLERİ            :

Vekaletname
….tarihli tutanak
TÜTÜN ALKOL PİYASASI

DÜZENLEME KURUMU KARARI

İDARİ PARA CEZASI TEBLİGATI
ÖDEME MAKBUZU
YARGITAY KARARI

Saat 22.00’den Sonra Alkol Satışı Cezasına İtiraz ve Savunma Dilekçesi(Olumlu Netice) -2-

TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI TÜTÜN VE ALKOL DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA TAKİP NUMARASI:

SAVUNMADA BULUNAN  :

ADRES:

SAVUNMAM:

Görevli ve yetkili olmayan iki polis tarafından düzenlenen 18.10.2018 tarihli tutanak kanuna ve hukuka aykırıdır. Düzenlenen tutanakta Alkollü içki satışı yapıldığı belirtmiş ise de; satışı yapıldığı iddia edilen alkollü içkinin nev’i, markası, ebatları, fişi, faturası vs, hiç bir bilgiye yer verilmemiştir.

Düzenlenen tutanakta Alkollü içki satışı yapıldığı belirtmiş ise de satışı yapıldığı iddia edilen içkinin satıldığı kişinin ifadesi alınmamış, tutanakta o kişiye ait imzası da olmaması ve hiç bir tanık beyanına da yer  verilmemiştir. Bu da tutanağın gerçekliğini yalanlamaktadır. . Kaldı ki tutanakta benim imzam bile dahi yoktur. Bu da  Tutanağın kötü niyetle tanzim edildiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Tutanağın düzenlendiği saatin 00:15 olduğu belirtilmiş ise de bu beyan ve iddia da hiç bir şekilde dillendirilmemiş kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlanamamıştır.

Belirtilmelidir iş yerimle ilgili denetim yapıldığı, bu denetim kapsamında tutanak tutulduğu ve ilgili mevzuata aykırılıklar içerdiği iddiasına dair beyanları kabul etmiyorum şöyle ki;

İş yerimde, 09.09.2013 tarihinde yürürlüğe giren kanunda belirtilen satış saati yasağına aykırı bir işlemi söz konusu olmamıştır.18.10.2018 tarihinde kurum mevzuatına göre denetim yapma konusunda yetkilendirilmemiş kişiler tarafından benim alkollü içki sattığıma dair saate ilişkin beyanlarda bulunulmuş ve benim hiç bir itiraz ve beyanlarıma yer verilmeksizin, hukuken kabul edilebilir hiç bir delil ortaya konulmaksızın, araştırılmaksızın, sorgulanmaksızın bir tutanak tanzim edilmiştir. Polis tarafından tek taraflı beyanlar ile tanzim olunan kötüniyetli olarak benim alkollü içki ticareti yapmamın engellenmesi amacıyla görevli ve yetkili olmayan kişilerce sadece gerçek dışı beyanları ile benim ticari faaliyetimin kanuna aykırı olarak ve kanun hükümleri dolanılmak sureti ile tamamen bitirilmesine neden olacak iş bu tutanak işlemi hukuka aykırı olup  kötüniyetli olarak tanzim edilmiştir.

Benim iş yerim olan … Büfe’nin kasa fişleri, faturaları ve satış raporları incelendiğinde belirtilen saatler arasında herhangi bir alkollü içki satışına dair hiç bir kayıt veya belge bulunmamakta olduğu kolaylıkla ortaya konulabileceği ve kanıtlanabileceği gibi iş yerinin muhtelif yerlerinde ilgili satış yasağını belirten yazıların olması da  haklılığımızı ortaya koymakta iddia sahipleri iddialarını ispatlayamazken, benim suçsuzluğumun karinesi olmaktadır

Yetkisi dahi  olmayan kolluk tarafından tüm bu beyanlar incelenmeksizin dikkate almaksızın düzenlenen iş bu tutanak usule uygun değildir. Yukarıda açıkladığım nedenler ile yasak saatlerde içki satışına ilişkin hassasiyetime rağmen tek taraflı beyan ve istinatlar içeren  hiç bir itiraz ve savunmamın dahi dikkate alınmadığı bir tutanak ile idari yaptırımda bulunulması hukuka aykırılık içermektedir. Kanunlarda delillerin kesin ve ihtiyari olduğu ortada iken doğruluğu hiç bir şekilde resmi olarak belgelenmeyen bir iddiaya istinaden aleyhime tutanak tanzim edilmesi ve gerçeğe aykırı olarak düzenlenen  bu tutanağın cezai işleme konu  edilecek olması da  Anayasanın en temel maddelerine ve prensiplerine de aykırılık içermektedir.

DELİLLER: İş yerimle ilgili belge ve kayıtlar, Tanık beyanları, İş yeri kayıtları ve her türlü yasal delil.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah ettiğim sebeplerle, yasaya ve hukuka aykırı olarak görevli ve yetkili olmayan kişilerce ve tek bir delil dahi ortaya konulmaksızın ve benim savunmam ile tanık beyanlarına başvurulmadan sadece tutanağı düzenleyenlerin kendi soyut ispatlanamayan gerçek dışı beyanlarına itibar edilmemesini arz ve talep ederim.15.02.2019

TAPDK Alkol Satışı Para Cezasına İtiraz

TAPDK Alkol Satışı Para Cezasına İtiraz(Olumlu Netice) -3-

ADANA NÖBETÇİ SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

İTİRAZ EDEN:

VEKİLİ:

KARARINA İTİRAZ

EDİLEN MAKAM: Tarım ve Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı

KONU: Tarım ve Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı’nın 36612508-. sayılı idari para cezası işleminin iptaline karar verilmesi isteminden ibarettir.

AÇIKLAMALAR:

30.06.2017 tarihinde saat 22:00 sıralarında … İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerince müvekkilin sahibi olduğu … Tekel Bayii ünvanlı işyerinde denetim yapılmıştır. Netice olarak da müvekkile 36.758,00 TL idari para cezası kesilmiştir. Kesilen idari para cezası hukuka aykırı olup, cezanın iptali gerekmektedir. Şöyle ki;

Söz konusu idari para cezası kesilmeden önce polis memurları tarafından tutanak tutulmuş, tutulan bu tutanak ise idari para cezasına kanıt olarak gösterilmiştir. Ancak tutulan tutanak hukuka aykırı bir tutanaktır ve bu nedenle kanıt olarak kabulü mümkün değildir. Polis memurları tutanağı yazarken ne müvekkilin eşi …. beyanlarını ne de müşteri ….. beyanlarını dikkate almışlardır. Polis memurlarınca gerçeğe aykırı bir şekilde yalnızca idari yaptırım uygulanması niyetiyle bir tutanak tutulmuştur. Kolluk görevlilerince tutulan 23.05.2017 tarihli gerçeğe ve hukuka aykırı bu tutanağı kabul etmiyoruz.

Müvekkilin eşinin 24.05.2017 tarihinde saat 00:50’de …Polis Merkezi Amirliği’nde vermiş olduğu ifadede görüleceği üzere, müvekkilin eşi … saat 22:00’dan sonra alkol satışı yapmamıştır. Saat 18:30 sıralarında mesaide olan müvekkilin eşinin arkadaşı olan … 6 adet Tuborg ve 2 adet Amsterdam bira ve 1 adet cipsin satışını yapmış, karşılığında da 65,00 TL para almıştır. Daha sonra da …. mesaide olması sebebiyle, …. ricası üzerine alınan malzemeleri poşetleyip emanet olarak yan tarafta bulunan depoya koymuştur. …. mesaisi bittikten sonra da saat 23:15 sıralarında depoda bulunan ve hazır olarak poşetlenmiş malzemeleri …. teslim etmiştir. …. X tarihinde saat 00:29’da Polis Merkezi Amirliği’nde vermiş olduğu ifadede aynen bu şekildedir.

Hayatın olağan akışı düşünüldüğünde; iki arkadaş arasında yapılan alışveriş sonrası alınanların sonra teslim edilmesi yadırganacak bir durum değildir. Kaldı ki; genel yaşam şartları düşünüldüğünde sadece tekel bayiler açısından değil bir çok esnaf açısından belli başlı nedenlerle satış yapıldıktan sonra satılan malların belli bir süre kenarda bekletilerek daha sonra teslim edilmesi oldukça olağandır. Hayatın hızlı akışı nedeni insanlar aldıklarını bazen ağırlık yapmaması bazen gidecekleri yerlerde aldıklarının görünmemesi gibi bir çok sebeple satın aldığı esnafa daha sonra teslim almak üzere emanet bırakmaktadır.

Müvekkilin …saat 22:00’dan sonra alkol satışı yapmamıştır. Dolayısıyla da idari yaptırıma konu olacak bir eylem gerçekleşmemiştir. Tüm bu anlatılanlar polis memurlarına anlatılmaya çalışılsa da, müvekkilinin eşinin ve …. beyanlarına itibar edilmemiş, yalnızca idari yaptırım uygulanması amacı güdülerek bir tutanak hazırlanmıştır. Polis memurlarınca tutulan tutanak hukuka aykırı olup, müvekkilin eşi …ve müşteri …. beyanlarını içermemekte ve gerçeği yansıtmamaktadır.

Müvekkilin yasalara uyma konusundaki hassasiyetine rağmen, tek taraflı beyanlar ile tanzim olunan,hiçbir itiraz ve savunmanın dikkate alınmadığı, kötüniyetli olarak müvekkilin alkollü içki ticaretini yapmasının engellenmesi amacı ile hukuka aykırı bir şekilde düzenlenen tutanağa dayanarak müvekkile idari yaptırımda bulunulması kanuna ve hukuka aykırıdır. Kanunlarda, ceza verilebilmesi için delillerin kesin olması gerekirken doğruluğu hiçbir şekilde resmi olarak belgelenemeyen bir iddiaya istinaden müvekkilin aleyhine tutanak tanzim edilerek cezai işleme konu edilmesi Anayasanın temel ilkelerine aykırıdır. Bahse konu denetim ve uygulamalar ölçülülük ilkesinden uzak olup, tamamen baskı psikolojisi ile müvekkilinin eşinin kendini ifade etme ve savunma hürriyetini yok sayarak düzenlenen tutanak ile müvekkilin ticari hayatını bitirme riskine neden olabilecek bu işlem hukuki dayanaktan yoksundur.

Müvekkilin X yılı dönem net karı 25.592,18 TL olup TAPDK tarafından kesilen idari para cezası ise 36.758,00 TL’dir. Yani kesilen ceza miktarı müvekkilin bir senelik net karının yaklaşık 1 buçuk katırdı. Bu durum hakkaniyete aykırıdır. Suç ve cezaların orantılı olması sosyal devlet anlayışının da bir uzantısıdır. Müvekkilin esnaflık faaliyetleri bu miktarda kesilen idari para cezasından dolayı son bulma tehlikesi altındadır.

Anayasamızın benimsediği sosyal devlet anlayışı gereği devlet vatandaşlarının çalışma ve geçim ortamlarını rahatlatması, vatandaşlarına çalışabilme hürriyeti ve olanağı sağlaması gerekir. Ancak söz konusu idari yaptırımda olduğu gibi müvekkilimizin ve bir çok esnafın gelirleri dikkate alındığında belirtilen ceza vatandaşların ticari hayatlarını sonlandırabilecek derecede yüksek olmakla birlikte orantılılık ilkesine ve sosyal devlet prensibine aykırıdır

Anayasamızın 5. Maddesi  “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” şeklindedir. 4250 sayılı Kanunun 6. Maddesinin 5. fıkrası Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın  işbu maddesine aykırıdır. Bu nedenle Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmaktayız

Halk arasında 22:00 yasağı olarak bilinen bu kısıtlama sadece müvekkili değil tüm tekel bayi işletmelerini zor durumda bırakmaktadır. Belediyelerin vermiş olduğu işyeri ruhsatlarında iş yerini kapatma saati 01:00 olmasına rağmen 22:00’da alkol satışının yasaklanması büyük mağduriyetlere yol açmaktadır. Şöyle ki; işbu yasak, 22:00’dan sonra gelen bazı müşterilere alkol satışı olmadığı belirtildiğinde kavga boyutuna yaklaşan tartışmalara neden olmakta ve işyeri sahiplerinin can güvenliğini tehdit etmektedir.

Kanaatimizce işbu yasaklamanın yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Örneğin, belediyeler tarafından verilen işyeri ruhsatlarında işyerinin 22:00’da kapanması gerektiği ya da alkol satışının işyeri kapanış saati ile birlikte sona ereceği konusunda düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu sebeple birlikte dosyanın Anayasaya aykırılık iddiasından dolayı Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep etmekteyiz.

Yukarıda açıklamış olduğumuz nedenlerden dolayı, müvekkil hakkında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Müdürlüğü tarafından kesilen idari para cezasının iptal edilebilmesi için itirazlarımızı Sayın Hakimliğinize sunma gereği hasıl olmuştur.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıkladığımız nedenlerden dolayı; öncelikle 4250 sayılı Kanunun 6. Maddesinin 5. fıkrası Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 5. Maddesine aykırı olduğundan dolayı dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesine, daha sonra da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Müdürlüğü’nün tarihli,  yazı ile uygulanan İdari Para Cezası kararının iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi saygıyla vekaleten talep olunur. 29.05.2018

                                                                                           İtiraz Eden Vekili

                                                                                                                                              Savunmada Bulunan

Avukat Saim İNCEKAŞ Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

Alkol yasağı cezasına itiraz 4

ADANA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEPLİDİR

DAVACI:

Adres:

DAVALI:

Adres:

TEBLİĞ TARİHİ:

KONU: ……………………. Valiliği İl Hıfzısıhha Kurulu’nun ………………….. Genelge’sinin yetki/şekil/konu/sebep/amaç unsurları açısından açıkça hukuka aykırı olması nedeniyle iptali ve gecikilmesi halinde telafisi güç veya imkansız zararlar ortaya çıkabileceğinden yürütmenin durdurulması istemidir

OLAYLAR

  1. ……….. Valiliği İl Hıfzıssıhha Kurulu “İdare” ……………….. tarihli toplantısında aldığı ……………. numaralı karar ile İçişleri Bakanlığının 30.11.2020 tarih 20076 sayılı Genelgesi ve 30.11.2020 tarih 141 sayılı İl Hıfzıssıhha Kurulu Kararı ile hafta sonları; Cuma saat 21.00 Pazartesi saat 05.00 arasında, hafta içerisindeki günlerde ise akşam saat 21.00’de başlayıp ertesi gün saat 05.00’te bitecek şekilde sokağa çıkma kısıtlaması getirildiği, sokağa çıkma kısıtlaması uygulanan süre ve günlerde açık kalmasına izin verilen her türlü market, bakkal vb. işyerlerinde sokağa çıkma kısıtlaması süresince alkollü içecek satışı yapılmaması ve belirtilen işyeri sahiplerine kısıtlama süresince alkollü içecek satamayacaklarına dair bilgilendirmenin yapılmasına,  bilgilendirmelerin emniyet ve zabıta birimlerince yapılmasına, kolluk kuvvetlerince bu kapsamda gerekli denetimlerin rutin olarak yapılmasına hükmetmiştir.
  2. İdare, kararının dayanağı olarak 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27. ve 72.maddelerini göstermiştir. Kararlara uymayanlara Umumi Hıfzıssıhha Kanununun ilgili maddeleri gereğince idari yaptırım tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
  3. İşbu talebe konu olan idari işlem nedeniyle alkollü içecekleri tüketme özgürlüğüm, haksız, hukuksuz ve keyfi bir şekilde engellenmiş durumdadır. İdare’nin hangi amaca hizmet ettiği belirli olmayan bu idari işlemi nedeniyle, detayları aşağıda açıklanacağı üzere temel hak ve özgürlüklerim açıkça ihlal edilmektedir.

B) HUKUKİ AÇIKLAMALAR

  1. Mevzuata göre alkollü içeceklerin satışı ve tüketilmesi yasak değildir. Vatandaşların alkollü içecek satın alma ve tüketme özgürlükleri mevcuttur. Bu eylem bireylerin hakkı ve özgürlüğü olup kural olarak İdare tarafından sınırlandırılamaz. İstisnai olarak İdare, bu hak ve özgürlüğü  TC. Anayasası’nın 13.maddesine göre sınırlandırabilir. Bu maddeye göre temel hak ve özgürlükler yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Anayasa Mahkemesi’ne (Başvuru Numarası: 2017/38953) göre;

103- Anayasa uyarınca temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların öncelikle kanunla öngörülmüş olması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre de, Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütünün karşılanması için müdahale şekli anlamda bir kanuna dayanmalıdır.

104. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada kanunun niteliği önem kazanmaktadır. Kanunla sınırlama ölçütü sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmekte; böylece uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin hukuku bilmesine de yardımcı olmakta; bu yönüyle hukuk güvenliği teminatı sağlamaktadır.

  • 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (a) fıkrasında, iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtilmiştir. Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre iptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlali”, dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. ANCAK Menfaatin kişisel olması idari işlemin mutlaka davacı hakkında tesis edilmiş olması sonucunu yaratmamaktadır. 

Anayasa’nın 2.maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa’nın ilgili maddelerinde bireylerin temel hak ve özgürlükleri belirtilmektedir. İdari bir işlem nedeniyle hak ve özgürlükleri açıkça ihlal edilen tüm vatandaşların menfaatleri de ihlal edilmektedir. Hukuksuzluk ve keyfilik rejimine karşı vatandaşların hak arama hürriyetlerine engel olunması hiçbir hukuk kuralı tarafından korunamaz.

Danıştay da 19.10.2001, E. 2001/415, K. 2001/737 sayılı kararında “Hukuk devleti esasının tüm kurum ve kuralları ile yerleştirilmesinin, ülkede yaşayan herkesin menfaati gereği olduğundan, toplumun ve dolayısıyla bireyin menfaatini zedeleyen, hukuk devleti esaslarına aykırı uygulamalara ilişkin işlemlere karşı bireylerin dava açmakta menfaati bulunmadığını söylemek mümkün değildir.” ifadelerine yer vermiştir.

SONUÇ OLARAK İPTALİNİ İSTEDİĞİM İDARİ İŞLEM İLE MENFAAT İLGİM AÇIKÇA MEVCUTTUR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI VE ……………… ŞEHRİNİN SAKİNİ OLMAM DAVADA MENFAAT İHLALİ İÇİN YETERLİ ŞARTTIR.

  • İdare’nin bu işlemi yetki ve şekil unsuru açısından sakattır zira;

Anayasanın 123. maddesinin birinci fıkrasında ; “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Danıştay’a göre “İdari işlemlerin kanuni dayanağının olması “Kanuni idare” ilkesinin sonucudur. Bu sebeple, idarenin kanuni dayanağı bulunmayan bir yetkiyi kullanması olanaklı değildir. Öte yandan, dayanılan kanun maddesinin idari işlemde belirtilmesinin “Kanuni idare” ilkesi açısından bir gereklilik olduğu gibi, idari işlemlerin yargısal denetimi yapılırken, idarenin kanuna uygun hareket edip etmediğinin, ilgili kanun maddesinde yer alan usul ve esaslara uyulup uyulmadığının belirlenmesi açısından önem arz etmektedir.”  (6. D., E. 2019/8346 K. 2020/728 T. 31.1.2020) 1593 sayılı Kanun’un 72. maddesinde salgın hastalıklar nedeniyle alınabilecek tedbirler SINIRLI SAYIDA (NUMERUS CLASUS) sayılmak suretiyle düzenlenmiştir. Bir başka deyişle uygulanabilecek tedbirler TEK TEK belirtilmiş olup “gibi”, “benzeri” şeklindeki ifadelere yer verilmemiştir. Bu tedbirler,  hastalığa yakalan kişilerin karantinaya alınması ve tedavi edilmesi, hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbik edilmesi, hastalık bulaşan hayvanların itlafı gibi tamamen sağlık ile ilgili temel hususlardır. Kanun’da sayılan 7 tedbir arasında işletmelerin kapatılmasının veya faaliyetlerinin sınırlandırılmasınının dayanağı olacak herhangi bir tedbir bulunmamaktadır. İdare tarafından ilan edilen Genelge doğrultusunda alkollü içecek satışı yapan işletmelerinin salgın nedeniyle belirli gün ve saatlerde kapalı tutulmasının herhangi bir hukuki dayanağı yoktur.  Kanun’da sayılan tedbirler arasında alkollü içecek satışının yasaklanmasına ilişkin de herhangi bir tedbir yer almamaktadır.  Bu nedenle Genelge ile tesis edilen yasağın herhangi bir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. İdare’nin 1593 sayılı Kanun’un 72. Maddesi doğrultusunda işbu talebe konu olan Genelge’yi tesis etme yetkisi YOKTUR. İdare’nin Kanun’da yer almayan yasaklar getirdiği bu işlem açıkça HUKUKA AYKIRIDIR.

Ayrıca ve açıkça belirtmek isterim ki İdare’nin 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi ile 66. maddesi doğrultusunda alkollü içeceklerin satışının yasaklanmasına ilişkin karar alma yetkisi bulunmamaktadır. 5542 sayılı Kanunun 11/C maddesinde valilere, salgın hastalık veya genel sağlık sebebiyle alkollü içeceklerin satışını yasaklama yetkisi veren açık bir hüküm yoktur. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin yetkilerin kanunlarda açıkça yazılması gerekir. Tüm bu nedenlerle, İdare’nin 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi doğrultusunda işbu talebe konu olan Genelge’yi tesis etme yetkisi bulunmamaktadır.

  • İdare’nin bu işlemi sebep unsuru açısından sakattır zira;

İdare, idari işlemin hangi sebebe ve hukuki nedenlere dayalı olarak tesis edildiğini açıkça belirtmekle yükümlüdür. İdare, yasak tedbirini Covid-19 hastalığını gerekçe göstererek 1593 sayılı Kanun’un 72.maddesi doğrultusunda aldığını ileri sürmüştür. Gerçekten de İdare, 1593 sayılı Kanun kapsamında salgın hastalıkları sebep göstererek bazı tedbirler tesis edebilir. Ancak bu tedbirler arasında alkollü içeceklerin satışının yasaklanması bulunmamaktadır. Salgın hastalık sebep gösterilerek alınabilecek tedbirler tek tek sayılmış olup yorum yoluyla genişletilebilmesi mümkün değildir. Bu konuda İdare’nin herhangi bir takdir yetkisi de yoktur.

  • İdare’nin bu işlemi amaç unsuru açısından sakattır zira;

İdare’nin her yaptığı işlem amacına uygun olmak zorundadır. İdare, Covid-19 hastalığı nedeniyle bir idari işlem tesis ediyor ise bu işlem neticesinde;

  1. Covid-19 nedeniyle vefat eden vatandaşların sayısı azalmalıdır.
  2. Covid-19 hastalığının yayılma hızı azalmalıdır.
  3. Covid-19 nedeniyle ortaya çıkan ekonomik zararlar giderilmelidir.

Yukarıda belirtilen hususlar Covid-19 hastalığı gerekçe gösterilerek tesis edilen bir işlemin temel amaçları olmalıdır.

İdare, hiçbir hukuki ve bilimsel dayanağı olmadan, buna yönelik herhangi bir kanıt da sunmadan, haksız ve keyfi bir şekilde, Covid-19 hastalığının vatandaşlar üzerinde yarattığı tıbbi ve ekonomik riskleri alaya alırcasına, alkollü içeceklerin satışını yasaklayarak yukarıdaki amaçlara ulaşılabileceğini iddia etmektedir. Alkollü içeceklerin satışının yasaklanmasının salgının yayılım hızının azaltılmasıyla, vefat eden vatandaşların sayısının azalmasıyla veya ekonomik zararların hafifletilmesiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu yasak, İdare’nin alkollü içecekler ile ilgili son 20 yıldır devam eden ayrımcı, dışlayıcı, özgürlük karşıtı politikalarının son halkasıdır. İdare, alkollü içeceklerin reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımlarının yasaklanması, üreticilerin teşvik, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içecek dağıtmasının yasaklanması, trenlerde alkollü içecek satışının yasaklanması, otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içecek satışının yasaklanması, televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içeceklere yer verilmesinin yasaklanması ile alkollü içeceklerin 22.00 – 06.00 saatleri arasında satışının yasaklanmasının yanında 6 ayda bir otomatik olarak yapılan vergi zamları ile alkollü içeceklerin satışı ve tüketilmesini fiilen yasaklamaya çalışmaktadır. İdare, yukarıda sayılan her yasağı, gerçek amacını gizlemek için, çeşitli kılıflara sokarak gerekçelendirmiştir. Genelge ile getirilen yasağın da bunlardan bir farkı yoktur. İdare, alkollü içeceklerin satışının ve tüketilmesinin fiilen yasaklanmasına yönelik politikasını hızlandırmak için yeni bir gerekçe uydurmuştur. Durum bundan ibarettir.

Tüm bu nedenlerle talebe konu olan idari işlem kişisel veya siyasi bazı amaçlara hizmet ettiğinden amaç unsuru yönünden açıkça hukuka aykırıdır.

  • İdare’nin bu işleminin yürütmesinin durdurulması gerekmektedir zira;

İdare tarafından tesis edilen ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan, yetki,şekil, amaç, konu ve sebep unsurları yönünden iptali gereken işlem nedeniyle haklı menfaatlerim ihlal edilmektedir. Tüm bu nedenlerle karşı tarafın savunması beklenmeksizin idari işlemin yürütmesinin durdurulmasını arz ve talep ederim.

HUKUKİ SEBEPLER: TC Anayasası, HMK, İYUK, 1593 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat

DELİLLER: Dilekçede sayılan ve ekte sunulan belgeler, Davalı idare elindeki belgeler, ilgili mevzuat.

SONUÇ VE TALEP:

Yukarıda belirtilen ve re’sen göz önüne alınacak tüm sebeplerle;

  1. İdare tarafından tesis edilen yetki, şekil, konu, sebep ve amaç yönlerinden açıkça hukuka aykırı olan işlemin iptaline,
  2. Gecikme durumunda telafisi güç veya imkansız zararlar ortaya çıkabileceğinden yürütmenin durdurulmasına,
  3. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine ilişkin karar verilmesini arz ve talep ederim.

Tekel Alkol Satış Cezasının İptali 5

ADANA İDARE MAHKEMESİNE

Yürütmeyi durdurma ve Duruşma Taleplidir.

DOSYA NO :

DAVACI ::

DAVALI : TC TARIM VE ORMAN BAKANLIĞ – Ankara

GÖREVSİZLİK KARARI TARİHİ :

KONU : Tarım ve Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı’nın 09.03.2021 tarihli E-12508-483.03.03-667530 sayılı 69.628 TL tutarındaki idari para cezasının ÖNCELİKLE YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve yargılama neticesinde İPTALİNE yönünde karar verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR :

1- Öncelikle şunu belirmek isterim ki suça konu olan arama hukuka aykırıdır. Somut olayda; Arabamla seyir halinde evime giderken PVSK 4/A VE AÖAY 27’YE AYKIRI OLARAK, KEYFİYETEN, MAKUL BİR ŞÜPHE ve ARAMA KARARI OLMADAN, HUKUKA AYKIRI OLARAK DURDURULUP KABA ÜST ARAMASI YAPILMIŞ VE SUÇA KONU OLAN FİŞ, KARTVİZİT, ALKOL, SİGARA BULUNARAK HUKUKA AYKIRI DELİL ELDE EDİLMİŞTİR. Şöyle ki ;

31.01.2021 tarihli, polis memurlarının tuttuğu somut olayı izah eden tutanakta, arabamı ”durumumdan şüphelendikleri” için durdurduklarını, kabaca yapılan üst aramasında suça konu olan olan bir şey bulamadıklarını tutanakta şöyle ifade etmiştir ” …gbt kontrolünde herhangi bir olumsuzluğa rastlanılmamış, ayrıca şahısların yapılan kaba üst aramasında suç unsuruna rastlanmamıştır.” Kaba üst aramasında suç unsuruna rastlamayan polis memurları ELLERİNDE BİR ARAMA KARARI OLMADAN üzerimizi ve arabamı detaylı bir şekilde aramaya başlayıp suça konu edilmek istenen delillerden işyerime ait post cihazını torpido gözünde, Restoranıma ait 3 adet fişi ise yan koltukta oturan arkadaşımın cebinden polis memurları kendileri çıkarmışlardır.

I. Polisler, hukuka aykırı olarak arabamı durdurmuşlar ve neden durdurduklarını açıklamamışlardır. (Polislerin durduğu sırada her normal vatandaş gibi arkadaşımla Evime gitmekteydim. )

II. Sadece ”durumundan şüphelendiğimiz” gibi akla ve mantığa uygun olmayan basmakalıp genel bir ifadeyle yani kısacası KEYFİYETEN arabamı durdurarak, kaba üst araması yapmışlar ve suça konu edilmek istenen eşyaları hukuka aykırı bir şekilde bularak işbu tutanağı oluşturmuşlardır. Zira ilgili tutanakta da durumumuzdan ne suretle şüphelendiklerine ilişkin akla ve mantığa uygun bir gerekçe bulunmamaktadır.

2- Polisin, kimlik sorgusu yapabilmesi için her vatandaşa PVSK 4/A-2. fıkra uyarınca makul şüphe sebebini açıkça izah edip, göstermesi gerekmektedir. Makul şüphe sebebi VE arama kararı yokken keyfi bir şekilde kimlik sorgusu yapılması ve bu nedenle vatandaşın durdurulması açıkça kanuna aykırıdır. Şöyle ki;

PVSK 4/A-2.fıkra uyarınca; ”Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.”denilmektedir.

AÖAY 27.maddesi uyarınca; ”Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, “umma” derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silâhlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişi durdurulabilir. Somut emarelerle desteklenen şüphe bulunmadan, süreklilik arzedecek, fiilî durum ve keyfilikoluşturacak şekilde durdurma ve kontrol işlemi yapılamaz.” denilmektedir.

Her iki maddeden de görüleceği üzere; Makul şüphe /makul sebep yokken keyfi yapılan her kimlik sorgusu, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının açık ihlalidir. Polisin, “huzur” adı altında bir ilçeyi, il veya ülkeyi kapsayan uygulamalarının hiç bir kanuni dayanağı yoktur ve görünüşte bir karara veya emre dayansa dahi hukuka aykırıdır. Kolluğun PVSK 4/A maddesi uyarınca yapacağı durdurma bireysel bir işlem olup, “makul bir sebebe” dayanması gereklidir. Makul bir sebep 2 şekilde ortaya çıkar;

a. Birincisi, kolluğun elinde o kişiyi durdurması gereken istatistiki somut bir bilgi olması gereklidir. Örneğin, kişinin veya aracın, o gün işlenen bir bir suçta verilen tarife uyması.

b. İkincisi de, olağan dışı bir durum olması. Elinde kanlı bir bıçak, tabanca veya çırılçıplak sokakta dolaşan bir kimse vb.

Sokakta, HER NORMAL VATANDAŞ GİBİ ARABAMLA EVİME GİDERKEN sebepsiz şekilde arabamı durdurarak kimliğimi istemek PVSK 4/A’ nın koşullarını taşımadığı gibi, devlet görevlisi olan polisin dahi özellikle de özgürlüğe müdahale niteliğinde olan işlemi gerçekleştirmeden önce, vatandaşa işlemin dayanağını göstermek/açıklamak, sebebini de izah etmek ve bunu tutanağa da geçirmek zorundadır. Bunu yapmamış olması dahi işlemin usule aykırılığı sonucunu doğurup, yapılan kaba üst aramasında bulunan suça konu olan delilleri hukuka aykırı hale getirecektir.

Nitekim, Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 20.11.2013 tarih ve E.2012/29290, K.2013/27219 sayılı bir kararında; kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 30.12.2009 tarihli tutanağa göre, gündüz vakti saat 16:00 sıralarında cadde üzerinde devriye görevi sırasında durumu şüpheli görülen ve çeşitli suçlardan kaydı bulunduğu bilinen sanığın durdurularak elinde bulunan siyah poşette yapılan aramada, ambalaj içinde bir adet erkek kazağının bulunduğu, sanığın söz konusu kazağı “Alınterim” isimli işyerinden birinin defolu diye verdiğini beyan etmesi üzerine anılan iş yeri sahibi Murat ile yapılan görüşmede, kaza ğın kendilerine ait olup iş yerlerinin önünde bulunan sepetten alınmış olduğunu, ancak para ile mi, parasız mı alındığını bilmediğini belirtmesi nedeniyle sanığın yapılan üst aramasında emanette kayıtlı olan ve 6136 sayılı Yasa kapsamında olduğu belirlenen sustalı çakının ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında; gündüz vakti cadde üzerinde yürürken kolluk güçlerince durdurulan sanığın elinde bulunan poşetin aranması için ortada “makul şüphe”yi gerektiren olgular ve buna bağlı olarak da arama kararı veya emri verilebilmesinin koşulları bulunmadığı halde, sanık hakkında yalnızca “çeşitli suçlardan kaydı bulunduğu” gerekçesiyle, hukuka aykırı bir şekilde yapılan arama sonucu elde edilen deliller ile buna ilişkin düzenlenen tutanağa dayanılarak, atılı hırsızlık ve 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından sanığın hükümlülüğüne

karar verilmesi hukuka aykırıdır.”diyerek bu konudaki görüşünü ”hukuk devleti ilkesi” kapsamında oluşturmuştur.

3- HUKUKA AYKIRI YOLLARDAN ELDE EDİLEN DELİLLER HÜKME ESAS ALINAMAZ.

CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adlî arama kararı” alınmadan, arabamda arama yapılması hukuka aykırıdır. Bu aramalar sonucu bulunan deliller ise hem “suçun maddî konusu” hem de “suçun delili” olup hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olup Anayasa’nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın

206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamaz” (Yarg. 20. CD, 6.6.2016, 11357/3453).

Somut olayda ; Kolluk görevlileri bizi keyfiyeten durdurduktan sonra arabadan indirip kaba üst aramasında delil elde edemeyince, yanımda bulunan arkadaşımın cebine elini atarak 3 adet suça konu edilmek istenen fişleri bulup tutanağa aynen şöyle geçirmiştir ” …… isimli şahsın elinde 3 adet promil büfeye ait post makinesi fişi kırıştırılmış şekilde görülmüş ve rızaen teslim edip etmeyeceği sorulmuş ve rızaen teslim edeceğini beyan etti “. denmiş. Şimdi sayın mahkemeye soruyorum hangi suçun faili, suç delilini göz göre göre elinde tutar ? Tabiki kimse tutmaz . Zira bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır. Suça konu edilmek istenen fişler benim elimde değil arkadaşımın cebindeydi, kolluk görevlileri arkadaşımın cebine elini sokmak suretiyle çıkarmıştır. Ayrıca iş yerime ait post cihazı arabamın torpido gözünden çıkarılmıştır, bu yetmemiş polis memurları işyerime ait post cihazımdan gün sonu alarak haksız delil elde etmeye çalışmıştır. ( Bu durum tanıkla ispat edilecektir )

4. UYGULANAN PARA CEZASI YETKİ, SEBEP, AMAÇ, ŞEKİL, KONU BAKIMINDAN USÜLE VE HUKUKA AYKIRI OLDUĞU GİBİ HİÇ BİR ŞEKİLDE DELİLLENDİRİLMEMİŞTİR.

Düzenlenen tutanakta alkollü içki satışı yapıldığı belirtilmiş ise de ; satışı yapıldığı iddia edilen alkollü içkinin kime satıldığı belirtilmemiş, satılan kişi tespit edilmemiş, tutanakta imzasına ve ifadesine yer verilmemiştir. Satışın yapıldığına dair varsayıma dayanan delillerle hakkımda ceza kesilmiştir.

Düzenlenen tutanakta tanık beyanlarına da yer verilmemiştir. Ayrıca hukuka aykırı şekilde Düzenlenen tutanağa daha önceleri hakkımda yapılan ihbar ve şikayetin varlığından da bahsedilmiş. Yaptıkları hukuka aykırı aramayı tutanakta ilan etmişlerdir. Tüm bu nedenler tutanağın gerçek olmadığının ilanı niteliğindedir.

Şirketimin ticari kayıtları, kasa fişleri , defter ve belgelerim incelendiğinde belirtilen saatler arasında herhangi bir alkollü içki satışına dair hiç bir belge ve kayıt bulunmadığı kolaylıkla ortaya koyulabileceği ve kanıtlanabileceği gibi iddia sahibinin arabamda şahsıma ait olan arkadaşımla birlikte evimde tüketmek üzere aldığım alkol ve diğer ürünleri suça konu etmiştir. Ve bu iddiasını desteklemek için gerçek dışı beyanları tutanağa geçirmiştir. Ve tutanağı imzalamadığımız takdirde 300 bin tl ceza yazmak ile tehdit etmişlerdir. Alkol satışı yapmadığımı evimde arkadaşımla tüketmek için satın aldığımı söylememe rağmen tutanağı zorla imzalatan polis memurları , imzadan imtina etme hakkımın olduklarını bildikleri halde bu hakkımı kullandırmayıp, tehdit, baskı, hile ile bu tutanağı imzalatmışlardır.

5. YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEBİM VARDIR.

İşletmeme yazılan bu hukuksuz ceza 1 yıllık kazancımla eşdeğerdir. İş yoğunluğumun olmadığı bu pandemi döneminde işletmem 1 yıl boyunca bu cezayı ödemek için çalışacak. Personel ücreti , faturalar, işyeri kirası gibi giderlerimi ödeyemeyeceğimden dolayı Sayın Mahkemenizin vereceği yürütmeyi durdurma kararı büyük önem taşımaktadır. Aksi halde pandemi salgınının olduğu bu dönemde işletmemi kapatmak zorunda kalıp ve geçen sürede de müşterilerimi ve tüm gelirimi kaybedeceğim. Bu şekilde telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkması mümkündür.

6- SAVUNMAMLA İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 8/1/2018 tarihli ve E.201713858, K.2018/119 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:”…Dosya kapsamına göre, kabahatli hakkındaki idari para cezasına dayanak teşkil eden 04/11/2016tarihli tutanak altında gerek kabahatlinin gerekse olay saatinde işyerinde bulunan ortağı F.A.’nın imzasının bulunmadığı gibi F.A.’nın imzadan imtina ettiğinin de belirtilmediği, tanık olarak ifadesine başvurulan K. Ö.’un aldığı biraları başkabirişletmeden almasını müteakip kabahatlinin işletmesine çerez almak için geldiğini, kabahatlinin işletmesinden içki satın almadığını beyan ettiği, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 17/2. maddesinde yer alan ‘(2) İdarî para cezası, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de belirlenebilir. Bu durumda, idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin susuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulur.’ şeklindeki hüküm ile 04/11/2016 tarihli tutanak haricinde kabahatlinin perakende alkollü içki satışı yapılamayan zaman diliminde alkollü içki satışında bulunduğuna ilişkin başkaca bir delinin bulunmaması…”

Yargıtay 20. Ceza Dairesi 07.05.2015 tarihli, 2015/567 E. ve 2015/489 K. sayılı kararına göre Olay tutanağının içeriğine göre sanığın, hakkındaki dosya yaş küçüklüğü nedeniyle ayrılan M.. E.. A.. ile birlikte plakası tespit edilemeyen araç içerisindeki kişilere beyaz kağıda sarılı madde verdiğinin görülmesi üzerine kolluk güçlerince yanlarına gidilerek yapılan üst aramalarında sanık Taha’dan net 1.3 gram esrar ele geçirilmiştir.2559 sayılı PVSK’nın 9. maddesine göre “önleme araması”, suç işlenmesinin veya bir tehlikenin önlenmesi için yapılan aramadır. Önleme aramasının muhatapları suç şüphesi altında olmayan kişilerdir.CMK’nın 116 ve 119. maddelerine göre “adli arama” ise, şüphelinin veya sanığın yakalanması ya da suç delillerinin elde edilmesi için yapılan aramadır. Somut bir suçun işlendiği şüphesi varsa önleme araması değil ancak adli arama yapılabilir .Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/610, 2014/512, 2013/841, 2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; adli arama kararı gerektiren bir olayda önleme araması kararına dayanılarak ya da koşullarına uygun olmayan arama kararı üzerine yapılan arama hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan deliller ya da suçun maddi konusu “hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş” olacağından, Anayasa’nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamaz.

(Yargıtay 12. C.D., 20.01.2014, E.2013/24450, K.2014/938, UYAP’tan alınmıştır). “…hakkında yapılmakta olan bir soruşturma ve kovuşturmanın bulunması veya suç ihbarı üzerine işin esası araştırılıp şüpheli veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin bulunduğu hususunda “makul şüphe” değerlendirmesi, başka suretle delil elde edilme imkanının bulunup bulunmadığı ve buna ait somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, yukarıda belirtilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararındaki ölçütler de nazara alınarak, arama kararı verilmesi gerekirken; davacının konutunda “uyuşturucu maddelerden olan esrar maddesi ve yasak niteliğe haiz iki adet kaleşnikof silah bulunduğuna” ilişkin isimsiz telefon ihbarı üzerine, CMK’nın 160. maddesi gereğince, yetkili Cumhuriyet savcılığınca işin gerçeği araştırılmaya başlanmadan, ortada makul şüphe olduğuna dair bir delil ve baş- ka kişi veya olaylar hakkında yapılan bir soruşturma da bulunmadığı dikkate alındığında, yapılan aramanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarındaki ölçüt ve ilkelere uygun olmadığı dolayısıyla hukuka aykırı olduğu anlaşılan arama kararı nedeniyle, davacı lehine makul miktarda bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi,

Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 13.01.2014 tarih ve E.2013/5639, K.2014/140 sayılı kararının karşı oy gerekçesi: “…Sanık elinde bir valizle yürümekte iken, devriye gezen kolluk görevlilerince durdurulmuş ve valizinde yapılan aramada 182 paket kaçak nitelikte sigara bulunmuş, açılan davanın yargılaması sonucu sanığın ticari amaçla sigara bulundurduğundan bahisle mahkûmiyetine karar verilmiştir. (…) Sanık hakkında mahkûmiyet kararı verebilmek için yakalanan sigaralardan başka delil yoktur. Ancak arama, CMK’nun 119. maddesine aykırı biçimde, hâkim kararı alınmadan Cumhuriyet savcısı ya da kolluk amirinin yazılı emri olmadan kolluk tarafından yapılmıştır. Kolluğun doğrudan arama yapması hukuka aykırıdır. Bu şekilde ele geçen delillerde hukuka aykırı delil niteliğindedir.” (UYAP’tan alınmıştır).

YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ ESAS: 2013/5127 KARAR: 2013/17549 karşı oy yazısında,” Kaldı ki somut olayda rıza da sözkonusu değildir. Görevli polisler sanıklardan aracın bagajını açmalarını istemişlerdir. Kolluğun bu istediği üzerine sanıklar bagaj kapağını açmak zorunda kalmışlardır. Görevli üç polisin bu talebine karşı çıkmamaları sanıkların rıza gösterdikleri anlamına gelmez. Sanıklar el konulan eşyaları da kendi rızalarıyla teslim etmemişlerdir. Görevli polisler, araçta el koydukları eşyaları Aksu Polis Merkezine kendileri teslim etmişlerdir. El koyma işlemi de CMK nun 127. maddesine aykırıdır. Hakim kararı veya yetkili merciin yazılı emrine dayanmamaktadır. El koyma işlemi hakim onayına da sunulmamıştır. Bu yönüyle de arama ve el koyma kanuna aykırıdır.”

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin, ihaleye fesat karıştırma suçu ile ilgili bir davada, 21.03.2013 gün ve 2012/3352 E. 2013/2126 K. sayılı kararıyla, hakim kararı olmadan yapılan aramada düzenlenen tutanakta gecikmede sakınca bulunduğuna ve Cumhuriyet Savcılığına ulaşılamadığına dair hiç bir belirlemeye yer verilmeden ve hakim kararı alınmasının gecikme

yaratacağına ilişkin dosyada hiç bir bilgi ve belge de bulunmadığı halde kolluğun arama yapmasının hukuka aykırı olduğuna ve bu suretle elde edilen delilin de yasal delil sayılamayacağına karar verilmiştir.

HUKUKİ NEDENLER : TC anayasası, cmk , hmk, iyuk, 4733 sayılı kanun

DELİLLER : Dilekçede sayılan ve ekte sunulan belgeler, davalı idare elindeki belgeler, sulh ceza mahkemesi görevsizlik kararı, ilgili mevzuat, tanık, tutanak

SONUÇ VE TALEP :

1- Gecikme durumunda telafisi güç ve imkansız zararlar ortaya çıkabileceğinden öncelikle yürütmenin durdurulmasına,

2- İdare tarafından yetki, şekil ,sebep, konu ve amaç yönlerinden açıkça hukuka aykırı olan işlemin ve hukuka aykırı olarak yapılan arama sonucu düzenlenen tutanakla verilen idari para cezasının iptaline,

3- Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine ilişkin karar verilmesini arz ve talep ederim.

Davacı

EKLER

1- Sulh ceza hakimliği duruşma tutanağı

2- İdari yaptırım karar tutanağı

3- İdari para cezası tebligatı

4- 05.04.2021 tarihinde düzenlenen tutanak

5-Tarım ve orman bakanlığı tarafından yazılan itiraza cevap dilekçesi

Saat 10’dan Sonra Alkol Satışı Cezasına Nasıl İtiraz Edilir? Bu yazıyı aynı zamanda sesli olarak dinleyebilirsiniz.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin