OHAL Komisyonu Kararının İptali İstemi

ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

 Gönderilmek Üzere

ADANA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

 

DAVACI                                : /İstanbul

 

VEKİLİ                             : Avukat Saim İNCEKAŞ- Turhan Cemal Beriker Bulvarı, Ziya Algan İş Merkezi No:9 K:5 D:41, 01010 Seyhan/ADANA     

DAVALILAR                        :Milli Savunma Bakanlığı – ANKARA.

 

KONU                                   :Öncelikle 701 sayılı KHK nin Anayasa aykırılığı iddiasının kabulü ile Milli Savunma Bakanlığı –Çanakkale Boğaz Komutanlığı bünyesinde Astsubay Üstçavuş  olarak görev yapmakta iken; 08.07.2018 tarih ve 30472 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 701 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname de ismimin yer alması sebebiyle kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte tahsili ve tarafına iadesi ile özlük haklarının iadesi amacıyla OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapmış bulunduğu …………….. sayılı başvurunun reddine ilişkin 10.10.2018 tarihli kararın İPTALİNE karar verilmesi talebimizdir.

ÖĞRENME TARİHİ           :.

AÇIKLAMALAR________ :

 

Müvekkilim ………….., Milli Savunma Bakanlığı – ……………………. görev yapmakta iken; 08.07.2018 tarih ve…………..  (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 701 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname de isminin yer alması sebebiyle başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın kamu görevinden çıkarılmıştır.

           

            1)OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun müvekkilime tebliğ etmiş olduğu  ret kararın da  gerekçe belirtilmemiştir. Gerekçe tesis edilmeden ret kararının verilmesi hukuki olmayıp adaletle de  bağdaşmamaktadır.

2) 08.07.2018 tarih ve ………. (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 701 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname de müvekkilimin ismi yer almaktadır. Bu şekilde hakkında memurluktan çıkarma işlemi yapılmıştır.

            Müvekkilim meslek hayatını bugüne kadar vatan ve millet sevgisi içinde başarıyla yerine getirmiştir. Ne FETÖ/PDY terör örgütü ile ne de herhangi başka bir terör örgütü ile uzaktan yakından ilgisi bulunmamıştır ve bulunması da mümkün değildir. 15 Temmuz 2016 gecesi ülkemizde yaşanan hain saldırıları, vatanını ve milletini seven her Türk vatandaşı gibi endişe ve üzüntü ile karşılamıştır.

Müvekkilimin Devletimize, milletimize ve demokrasimize yapılacak herhangi bir hain saldırıyı desteklemesi hem kendi kişiliği hem de mensubu bulunduğu meslek nedeni ile mümkün değildir. Müvekkilim hakkında bugüne kadar örgüt üyeliği ve benzer suçlamalar ile herhangi bir şikayette bulunulmamıştır.

Müvekkilim tüm çalışma hayatını ülkesine  ve milletine layık bir şekilde geçirmiştir. Memuriyetten ihracını düzenleyen 701 sayılı KHK ile kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır.  Müvekkilim doğrudan ya da dolaylı irtibatı olmayan terör örgütü suçlamasıyla ömür boyu kamu görevinden bir daha çalışamayacak şekilde işinden ihraç edilmiştir. Müvekkilimin Darbe girişimi öncesinde, bahsi geçen suçlamalarla alakalı daha önce hakkında açılmış bir disiplin soruşturması ya da ceza kovuşturması mevcut değildir.

Müvekkilim herhangi bir cemaat toplantısına katılmamıştır. Terör örgütüne himmet vs ad altında herhangi bir yardımda bulunmamıştır. Yapılan aramalarda evinde örgüte ait herhangi bir suç unsuru bulunmamıştır.

Bu bağlamda müvekkilimin, hiçbir terör örgütüne veya Milli Savunma Bakanlığınca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı yahut bunlarla irtibatı kesinlikle bulunmamakta olup, bu sebeple kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlem ile OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun başvurusu hakkında vermiş olduğu ret kararı açıkça hukuka aykırıdır.

            3)Aşağıda 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa’ya aykırılığı konusundaki açıklamalarımızı sunuyoruz.

            701 sayılı KHK Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır;

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN;

“ADİL YARGILANMA HAKKI” BAŞLIKLI; 6. MADDESİ;

1-Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik

bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basma ve dinleyicilere kapatılabilir.

  1. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
  2. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
  3. Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
  4. Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
  5. Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
  6. İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
  7. Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.”

KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ BAŞLIKLI; 7. MADDESİ;

“Hiç kimse islendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkum edilemez.Yine hiç kimseye, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Bu madde, işlendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk ilkelerine göre suç sayılan bir fiil veya ihmalden suçlanan bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir.”

Yukarıda belirttiğimiz AİHS sözleşmesi maddeleri ülkemizin de kabul ettiği uluslar arası bir sözleşme olup, tüm kurum ve kuruluşlar anılan maddelere uygun davranmak durumundadır. Müvekkilim bahse konu KHK ile tarafıma savunma imkanı verilmeden mesleğimden ihraç edilmiş bulunmaktadır. İdarece AİHS hükümlerine aykırı iş ve eylem yapılmıştır.

701 sayılı KHK, OHAL KHK’sı Mahiyetinde Olmadığından Anayasa’ya Aykırıdır;

  1. Dava konusu işlem Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi hükümlerine göre tesis edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, olağanüstü hal ilânının düzenlendiği 120. maddesinde, “ Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddî belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu’nun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân edebileceği,” 121. maddesinde ise Anayasanın 119 ve 120. maddeleri uyarınca olağanüstü hal ilânına karar verilmesi durumunda, bu kararın Resmî Gazetede yayımlanacağı ve hemen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulacağı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağırılacağı, Meclis’in, olağanüstü hal süresini değiştirebileceği, Bakanlar Kurulu’nun istemi üzerine, her defasında dört ayı geçmemek üzere, süreyi uzatabileceği veya olağanüstü hali kaldırabileceği,119. madde uyarınca ilân edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasa’nın 15. maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri, Olağanüstü Hal Kanunu’nda düzenleneceği, olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabileceği, Bu kararnamelerin, Resmî Gazetede yayımlanacağı ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulacağı hükme bağlanmıştır.
  2. Anayasa’nın Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması başlıklı 15. maddesinde, “ Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabileceği veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabileceği, birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı; kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı ve bunlardan dolayı suçlanamayacağı; suç ve cezalar geçmişe yürütülemeyeceği; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı” düzenlemesine yer verilmiştir.
  3. Anayasa’nın 121. maddesinde; olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasa’nın 15. maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usullerinin Olağanüstü Hal Kanunu’nda düzenlenmesi kuralı doğrultusunda hazırlanan Olağanüstü Hal Kanunu 27.10.1983 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış ve yayımlandığı tarihte de yürürlüğe girmiştir.
  4. Olağanüstü Hal Kanunu’nun 4. maddesinde, olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda Anayasa’nın 91. maddesindeki kısıtlamalara ve usule bağlı olmaksızın, kanun hükmünde kararnamemeler çıkarabileceği belirtildikten sonra şiddet hareketlerinde alınacak tedbirler 11. Maddede sayılmıştır.
  5. Anayasa’da, Anayasa Mahkemesi’nin görevlerinin düzenlendiği 148. maddede, Anayasa Mahkemesi’nin, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetleyeceği ve bireysel başvuruları karara bağlayacağı, Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceleyeceği ve denetleyeceği, ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamayacağı belirtilmiştir.
  6. Anayasa’daki bu düzenlemeler bir arada değerlendirildiğinde asıl olanın olağan durum olduğu, olağanüstü halin istisnai ve geçici bir hal olduğu, bu geçici durumdan olağan hale dönebilmek için halin gerektirdiği tedbirlerin Anayasa’nın 15. maddesi ile belirlenen ölçülere bağlı kalınarak alınabileceği, bu geçicilik ve sınırlılık sebebiyledir ki olağanüstü hallerde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmasına Anayasa yapıcı tarafından gerek duyulmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  1. Bu değerlendirmenin ruhuna uygun olarak Yasama yetkisinin asıl sahibi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ihdas edilen ve yukarıda ilgili maddelerine yer verilen 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çıkarılmıştır ve halen yürürlüktedir. Bu düzenlemenin tamamında bir geçiciliğin olduğu bellidir. Ölçülüdür, bir diğer ifade ile Anayasanın 15. maddesinde belirlenen sınırlamalara riayet edilmiştir ve halin gereklerine uygundur. Bu niteliklere sahip olmayan bir olağanüstü hal kararnamesi çıkarılamaz. Çıkarılması durumunda Bakanlar Kurulu konu bakımından yetkisini aşmış ve dolayısıyla Anayasa’dan alınmayan bir yetki kullanıldığından Anayasa ihlal edilmiş olacaktır.
  2. Yetkisizce, Anayasa’ya ve hukuka aykırı olarak çıkarılan, hele hele de geçici olmayan ve ileriye dönük kalıcı sonuçlar (ömür boyu memuriyetten men gibi) doğuran böyle bir olağanüstü hal kararnamesinin Anayasa’ya aykırılığı 148. madde hükmü gereği ileri sürülebilmelidir.

            Anayasa Mahkemesi 10.1.1991 tarih ve E:1990/25, K:1991/1 sayılı kararında;

Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya uygunluk denetimi için önüne getirilen ve yasama veya yürütme organı tarafından yürürlüğe konulan düzenleyici işlemin hukuksal nitelemesini yapmak zorundadır. Çünkü, Anayasa Mahkemesi, denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini bağlı sayamaz. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi “olağanüstü hal KHK’si” adı altında yapılan düzenlemelerin Anayasa’nın öngördüğü ve Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir “olağanüstü hal KHK’si” niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapmak zorunda” olduğunu,

Olağanüstü Hal Yasası ülkenin tümü için çıkarılmış genel nitelikte bir yasadır. Bu yasa ve öngördüğü önlemler herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde veya ülkenin tümünde olağanüstü hal ilân edildiğinde kendiliğinden uygulamaya konulur. Anayasa’nın 121. maddesinin öngördüğü KHK’ler yalnızca, olağanüstü hal süresince ve olağanüstü hal bölgesinde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda düzenlemeler yapan KHK’lerdir. Ancak, bu koşullan taşıyan KHK kurallarına karşı Anayasa’nın 148. madde hükmü gereğince biçim ve öz yönlerinden Anayasa’ya aykırılık savı ile dava açılamaz. KHK ile yürürlüğe konulan kural, olağanüstü halin gerekli kıldığı konuya ilişkin olsa bile başka bir zamanda veya başka bir yerde olağanüstü hal ilân edilmesi durumunda yürürlüğe girebiliyorsa, başa bir anlatımla, kural konulmasına neden olan olağanüstü halin sona ermesine karşın geçerliliğini yitirmeyip yürürlüğünü sürdürüyorsa olağanüstü hal KHK kuralı sayılamazlar. Olağanüstü hal KHK kuralı niteliğinde görülmeyen kurallar ise Anayasa’ya uygunluk denetimi kapsamına” gireceğini,

Olağanüstü hal KHK’leri olağanüstü hal ilân edilen yerlerde ve olağanüstü hal süresince uygulanacak olmaları nedeniyle bu tür KHK’lerle yasalarda değişiklik yapılamaz. Tersi durumda olağanüstü hal ilân edilen bölgenin dışına tasma ve olağanüstü halin sona ermesine karşın kuralın yürürlüğünü koruması söz konusu olacaktır.

 

 

 

Diğer yönden Anayasa’nın 121. maddesinin ikinci fıkrasında olağanüstü hal yasasında düzenlenecek konular açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle olağanüstü hal yasasında yapılacak bir değişikliğin mutlaka yasayla yapılması zorunludur. Olağanüstü Hal Yasası ile bunda değişiklik yapan yasalar Anayasa’ya uygunluk denetimine bağlıdırlar. Oysa, yasayla, düzenlenmesi gereken konuların olağanüstü hal KHK’leri ile düzenlenmesi Anayasa’ya uygunluk denetiminin dışına çıkma sonucunu doğurur. Bu ise Anayasa’nın temelini oluşturan hukuk devleti ilkesiyle” bağdaşmayacağını belirtmiş ve hüküm fıkrasında

” 1- 2935 sayılı Yasa’nın 11. maddesinin (ö) bendini, 33. ve Ek 1. maddelerini yeniden düzenleyen 1., 2. ve 3. maddelerinin Anayasa’nın 121. maddesinin üçüncü fıkrasında çıkarılabileceği ve 148. maddesinin birinci fıkrasında da biçim ve öz yönlerinden Anayasa’ya aykırılığı savıyla dava açılamayacağı öngörülen KHK kuralları niteliğinde olmadıklarına veAnayasa’ya aykırı olduklarından İPTALİNE,

2- 10.7.1987 günlü, 285 sayılı KHK’nin 4. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendini ve 7. maddesini yeniden düzenleyen 4. maddesiyle yine bu KHK’nin 5. maddesinin 24.7.1987 günlü, 287 sayılı KHK ile değişik beşinci fıkrasını değiştiren 5. maddesi, Anayasa’nın 11. maddesi üçüncü fıkrasında çıkartılabileceği ve 148. maddesinde biçim ve öz yönlerinden Anayasa’ya aykırılığı savıyla Anayasa Mahkemesi’ne dava açılamayacağı öngörülen KHK kuralı niteliğinde olduğundan bu maddelere yönelik iptal isteminin yetkisizlik nedeniyle REDDİNE “karar vermiştir.

  1. Anayasa Mahkemesi’nin kararı değerlendirildiğinde şu sonuçlara ulaşabiliriz.

OHAL’in gerekli kıldığı konularda çıkarılmayan kararnameler OHAL KHK’si sayılamazlar ve bunlar hakkında AYM’ye iptal davası açılabilir.

OHAL KHK’leri sadece OHAL süresince geçerlidir. OHAL kalkınca bunlar da kendiliğinden yürürlükten kalkar. OHAL’in veya sıkıyönetimin gerekli kıldığı konularda çıkartılan KHK’ler, bu rejimlerin ilan edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler.

OHAL KHK’leri yasalarda değişiklik yapamaz. Çünkü bunlar sadece “OHAL’in gerekli kıldığı konular”a ilişkindir ve OHAL süresince geçerlidir. Bu kuralların OHAL bölgeleri dışında veya OHAL’in bitmesinden sonra da devamı isteniyorsa, yasa çıkarmak şarttır.

  1. Bu tespitler ışında 701 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeler değerlendirildiğinde bu düzenlemelerin, olağanüstü halin gereklerini aşan nitelikte olduğu, süre yönünden herhangi bir belirleme içermediği, etkilerini olağanüstü halden sonra da devam ettirdiği ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu görülecektir. Bakanlar Kurulu kendisine Anayasa ile verilmeyen konularda yetki kullandığından, bir diğer ifade ile ancak Kanun ile yapılabilecek düzenlemeleri KHK ile yaptığından sayılı KHK Anayasa’ya aykırıdır ve iptali için Başkanlığınızca dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.

701 sayılı KHK’nın İlgili ihraç İşlemini Düzenleyen Hükmü de Anayasa’ya Aykırıdır,

  1. Mezkur KHK incelendiğinde, Anayasa’nın 15. Maddesinde sayılan haller dikkate alınmadan yayımlanarak yürürlüğe girdiği açıkça görülmektedir. En bariz örneği ise hiçbir somut gerekçe olmaksızın Masumiyet Karinesi çiğnenerek müvekkilimin ve ekli listelerde isimleri bulunan kişilerin, mahkeme kararı ile saptanmadan peşinen suçlu ilan edilerek meslekten çıkarılmış bulunmasıdır.
  2. OHAL kararının ve 701 sayılı KHK’nın Anayasa’ya açıkça aykırı olması ve KHK’nın belirtilen usulde TBMM’de onaylanmaması nedeniyle geçerli bir hukuk normu değildir. Bu haliyle AİHS’nin 7. Maddesi ihlal edilmiştir.
  3. Bir diğer husus ise, ilgili devlet kurumları bir suç tespit etmiş ise bu suç tarihinin ne olduğunun ortaya konulması, hangi yasa kurallarının uygulanacağı noktasında çok önemlidir. Kanunilik ilkesi gereğince lehte kanunun uygulanması ve fiilin işlendiği zaman suç teşkil edip etmemesi gibi konular titizlikle irdelenmelidir. Bir tespit yetkili kurumlarca yapılmış ise tespitin yapıldığı yani fiilin gerçekleştiği zamanki hukuk kuralları uygulanmalıdır. KHK ise kişilerin işlediği iddia edilen eylemlerinden sonra çıkarılmış ve geçmişe yürüyecek şekilde kapsamı genişletilerek kişileri cezalandırmıştır. Özetle OHAL ilanından önce işlendiği iddia edilen eylemler için OHAL KHK’ları uygulanamaz ve OHAL öncesi hukuk kuralları ile işlem tesis edilmelidir. Bu haliyle de anılan KHK suçta ve cezada kanunilik ilkesine de aykırıdır.
  4. Anayasamızın 128. maddesinin ikinci fıkrasına göre;“Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük hakları kanunla düzenlenir. Ancak mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.” ve Anayasa’nın 38. Maddesinin 1. Fıkrasındaki “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur”. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin işlemleri Anayasa’nın 128/2 maddesindeki “diğer özlük hakları” kapsamındadır ve disiplin cezalarının neler olduğuna dair eylemler ile cezalar ancak kanunla düzenlenecek olup, KHK ile belirlenemeyeceği net bir şekilde ortaya koyulmuştur.
  5. “Hak arama hürriyeti” başlıklı;

MADDE 36- “(Değişik: 3/10/2001-4709/14 md.) Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”

  1. Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı;

MADDE 38Kimse, islendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.

Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.

Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/15 md.) Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.

Ceza sorumluluğu şahsîdir…”

  1. “Çalışma hakkı ve ödevi” başlıklı;

MADDE 49- “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.

(Değişik: 3/10/2001-4709/19 md.) Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. (Ek fıkra: 3/10/2001-4709/15 md.; Mülga: 7/5/2004-5170/5 md.)”

  1. “Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma” başlıklı;

MADDE 90: son fıkrası: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”

  1. “Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence” başlıklı;

MADDE 129-2. Fıkrası : “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.”şeklinde düzenlenmiştir.    

            Anayasamızın 121. Maddesinde; Anayasanın 119 uncu maddesi uyarınca ilân edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasanın 15 inci maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usullerinin, Olağanüstü Hal Kanununda düzenleneceği belirtilmiştir.

            Yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde, olağanüstü hal dönemlerinde dahi idarelerce gerçekleştirilen işlemlerin, taraf olduğumuz uluslararası sözleşme hükümleri ile T.C. Anayasasında yer alan hükümler doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda belirtiğimiz tüm hususular 701 sayılı KHK’nın Anayasa’ya aykırı olduğunu göstermektedir.

Yukarıda ayrıntıları ile açıkladığımız tüm aykırılıklar ışığında müvekkilimin davalı idarenin meslekten ihraç edilmesine ilişkin işlemi hukuka aykırıdır. Davalı idare yasal hiçbir mevzuata uymadan tamamen keyfi hareket ederek, müvekkilimin en başta savunma hakkı olmak üzere, çalışma hakkı, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı gibi Anayasa ile güvence altına alınmış pek çok hakkını bertaraf ederek işlem tesis etmiştir.

Müvekkilim hakkımda yürütülen soruşturma sonucunda, idare tarafından FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat halinde olduğu kanaatiyle kamu görevinden çıkarma cezası gibi ağır bir yaptırım ile karşı karşıya bırakılmış bulunmaktadır. Ayrıca, müvekkilimin soruşturma kapsamında şahsına yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden haberdar edilmediği gibi; savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı da engellenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi ve Anayasanın 36. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı çiğnenmiştir.

Anayasa’nın 129/2. maddesinde, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Anılan Anayasa hükmünün gerekçesinde, “yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnad olunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkanı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır” ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak Anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının içeriği belirtilmiştir.

DANIŞTAY İDARÎ DAVA DAİRELERİ KURULUNUN 2007/1846 E., 2011/66 K. SAYILI KARARINDA da savunma alınmadan verildiği anlaşılan disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı açıkça ifade edilmiştir. Aynı kararın gerekçesinde; Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin, savunmahakkının önemini ve gereğini vurgulayan maddesini de dikkate alarak savunma hakkının niteliğini vurguladığı, 14.7.1998 günlü, 1997/41, 1998/47 sayılı kararında, herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukukî niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir.

Anayasa hükmü, gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi kararı karşısında, disiplin cezaları ile ilgili olarak savunma hakkı kullandırılmadan disiplin cezası verilmesinin hukuken olanaklı olmadığı; savunma hakkının hukuka uygun şekilde kullanılabilmesi için de, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını bilmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, tüm bu hususlar kendisine bildirilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağı açıktır…” denilmiştir.

Evrensel hukuk ilkeleri gereğince savunma hakkı kutsaldır. Anayasamız da savunma hakkını güvence altına almıştır. Yukarıda bahsi geçen Danıştay İDDK kararında ve bu kararın atıfta bulunmuş olduğu Anayasa Mahkemesi kararında; herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukukî niteliğini bilmeyen

kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir.

Diğer yandan; “KANUNSUZ CEZA OLMAZ” İLKESİ; evrensel hukuk ilkeleri arasında yer almakta olup, gerek ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ve gerekse iç hukukumuzda benimsenmiş bir ilkedir:

Dolayısıyla işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiilden (legal yollarla kurulmuş olan bir sendika üyeliği, bankada hesabın bulunması vb.) dolayı kişilere ceza verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinde ve Anayasanın 38. Maddesinde yer alan “kanunsuz ceza olmaz” ilkesine açıkça aykırıdır.

Bu, bağlamda, müvekkilim hakkındaki FETÖ/PDY ile irtibat halinde olduğuma ilişkin iddialar tamamen asılsız ve mesnetsizdir. Herhangi bir örgütle bağlantı içinde bulunduğunu kanıtlayacak nitelikte somut bir delil bulunması mümkün değildir.

Kamu görevinden çıkarılmasını gerektirecek somut nedenlerin açık ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması gereklidir. Bu bağlamda, dava konusu işlemin ve OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin kararın iptali gerekmektedir.

T.C. Anayasası’nın 125. Maddesinde yer alan “idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” hükmü uyarınca, müvekkilimin  hukuka aykırı olan dava konusu işlemden dolayı uğradığı maddi hak kayıplarının da idare tarafından telafisi gerekmektedir.

Karşı karşıya kaldığım işlem nedeni müvekkilim  bir memurun uğrayabileceği en ağır ceza ile hukuksuz olarak cezalandırılmış bulunmaktadır. Anılan KHK ile sadece kendisi değil tüm ailesi de büyük mağduriyet yaşamış ve halen yaşamaktadır. Bu nedenle sayın mahkemenizin konuyu ivedilikle görüşmesini talep ederiz.

HUKUKSAL NEDENLER : T.C. Anayasası, AİHS, İYUK, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 701 Sayılı OHAL KHK’sı ve ilgili mevzuat.

HUKUKSAL DELİLLER    :Dava konusu işlem, şahsıma ait davalı Milli Savunma Bakanlığı nezdindeki sicil dosyası (celbini talep ediyorum.), yasal tüm deliller.

SONUÇ VE İSTEM______ :

  1. ………….. karar numaralı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu (başvurunun reddine ilişkin) kararının iptali ile ……………..  (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 701 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname 1 sayılı liste – 11 de isminin yer alması nedeni ile kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmasına ilişkin işlemin iptaline ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tahsiline ve tarafına iadesine ve tüm özlük haklarımın tarafına iadesine karar verilmesini,
  2. Yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini saygıyla talep ederiz. 12.02.2019

                                                                                                Davacı .

                                                                                                            Vekili

                                                                                                AV.

EKLER:

  • …………… karar numaralıOHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu (başvurunun reddine ilişkin) kararı,
  • 701 sayılı KHK ve İsmin bulunduğu liste çıktısı,

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir