ADANA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA
Yürütmenin Durdurulması Taleplidir.
DAVACI :
DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI – DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI
KONUSU : Milli Savunma Bakanlığının X tarihli, X Sıra No. X sayılı ve “Kamu Görevinden Çıkarılma” konulu yazısının İPTALİ ile şahsımın MESLEĞE İADE EDİLMESİ ve mahrum kaldığım tüm mali ve özlük hakların görevden çıkarıldığım tarihten itibaren ŞAHSIMA ÖDENMESİ talebi hakkındadır.
TEBLİĞ TARİHİ:
AÇIKLAMALAR
1. X tarihinde kurumum tarafından görevden uzaklaştırıldım. Bu tarihten itibaren geçen süre zarfında;
a. Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlığı bünyesinde yer alan Adli Takip ve İdari İşlem Şube tarafından tesis edilen bir heyet tarafından bilgime başvurulacağı bildirilerek Deniz Kuvvetleri Karargahına çağrıldım. Bahse konu heyet ile olan görüşmemde ailem, arkadaşlarım ve benzer konularda şahsıma bir takım sorular sorulmasına rağmen neden görevden uzaklaştırıldığım hakkında detaylı bir bilgi verilmemiştir. Bununla birlikte; bilgi alma tutanağı adı altında düzenlenen belge, talep etmeme rağmen tarafıma verilmemiştir.
b. X tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından şahsıma savunma verilmiştir. Bahse konu savunma EK-1’de, savunmaya cevaben sunduğum yazı EK-2’de sunulmuştur.
c. X tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’da Mühendis Kıdemli Yüzbaşı rütbesi ile görevli iken, kamu görevinden çıkarılmama ilişkin Milli Savunma Bakanlığının X tarihli, X Sıra No. X sayılı ve “Kamu Görevinden Çıkarılma” konulu yazısı (MSB Onay Kararı) şahsıma tebliğ edilerek kurumumdan ilişiğimin kesildiği X Deniz Ana Üs Komutanlığı tarafından yazılı olarak tarafıma tebliğ edilmiştir. Hakkımda herhangi bir kovuşturma, soruşturma olmadığı halde TSK’dan çıkarılma kararı verilmiştir. Şahsımla ilgili herhangi bir somut delil ihtiva etmeyen söz konusu MSB Onay Kararı’nın bir nüshası talep etmiş olmama rağmen şahsıma verilmemiş, bahse konu karar yazısında genel geçer ifadeler kullanılmak suretiyle “şahsıma özel” ihraç gerekçeleri belirtilmemiştir.
2. TSK’dan ihraç edilmeme konu olan X tarihinde şahsıma verilen savunma yazısında (EK-1) yer alan şahsıma yönelik isnatlar incelendiğinde;
a. İlk isnat, şahsımla ilgili değildir. Anayasa’nın Suç ve Cezalar başlıklı 38. maddesinin 7. fıkrasında “ceza sorumluluğu şahsidir” ilkesi ile Türk Ceza Kanunu (TCK)’nın 20. maddesindeki “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz” amir hükümleri gereğince söz konusu iddianın tarafıma delil teşkil edilerek şahsımın cezalandırılmasının anayasaya aykırı olduğu görülmektedir.
b. İkinci isnat, X Katılım Bankası’nda hesabımın olduğuna dairdir. X yılında bilgim haricinde açılmış ve X yılında kapanmış sözde hesaba ilişkin, X Katılım Bankası A.Ş. tarafından X tarihinde talebime istinaden tarafıma sunulan inceleme yazısı EK-3’dedir. İnceleme yazısı incelendiğinde, bankanın adrese kredi kartı gönderimi ve kapıda sözleşme yapılması şeklinde uygulanan kampanyası kapsamında; bilgim haricinde şahsım adına kredi kartı çıkarttığı ve X tarihinde zorunlu bir banka uygulaması olarak bu kredi kartına istinaden bir banka hesabı açtığı görülmektedir.
Varlığından bile haberdar olmadığım kredi kartı, 5 ay sonra X tarihinde banka tarafından imha edilmiş ve müteakiben hesap kapatılmıştır. İmzalı bir beyan ya da bir sözleşme yapılmadan açılan sözde hesabın hiçbir dönem aktif hale gelmediği inceleme yazısında açıkça belirtilmiştir. Adı geçen bankanın diğer banka uygulamalarında da olduğu gibi, kendi inisiyatifi çerçevesinde müşteri kazanmak adına tek taraflı yapmış olduğu bir uygulama sonucunda bu tür bir iddiaya maruz kalmış bulunmaktayım.
c. Üçüncü isnat, FETÖ/PDY örgütü ile iltisaklı sicil amirlerince sicilimin desteklendiğine dairdir. EK-1’deki savunmada da görüleceği üzere kurumum tarafından bu isnat ile ilgili tarafıma yeterince bilgi, delil ve gerekçe sunulmamış, sadece böyle bir iddiada bulunulmuştur. Bu iddiada sicilimin kim tarafından, ne şekilde desteklendiğine dair herhangi bir bilgi tarafıma bildirilmemiştir. Konuyla ilgili olarak;
(1) Deniz Kuvvetlerinde uygulanan sicil verme sisteminin teamüllerine bakıldığında, personelin iş ahlakında, zaman ve görev disiplininde göze batan bir zafiyet veya çok anormal bir durumu söz konusu olmadığı müddetçe amir, astının sicilini bozmamaktadır. Amirin kötü sicil vermesi için astın amirlerine saygısızlık yapması, işe devamlı geç gelmesi, işini savsaklaması, kasten ve sürekli olarak istirahat alması, isteksiz çalışması, iş ortamında huzursuzluklar çıkarması vb. gibi anormal durumların olması gerekmektedir. Bu durum herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
(2) Mezun olduğum günden bugüne bulunduğum görevlerde her zaman severek ve kutsallığına inanarak çalıştım. Görevimi çocuklarımın da önünde tutarak mesai mefhumu gözetmeksizin özveri ile yaptım. Amirlerime karşı her zaman saygılı oldum. Dolayısıyla sistemin olağan koşulları gereği bu tarz çalışma şeklim sonucunda amirlerimden genel olarak kötü sicil almadım.
(3) Bilakis mezun olduğum X yılından itibaren aldığım siciller incelendiğinde, tek kötü sicilin X yılında FETÖ itirafçılarından X tarafından verildiği görülmektedir. O dönemde sicilimi oldukça düşürerek sınıf sıralamasında üst sıralardayken birden bire son sıralara düşmeme neden olmuştur. Harp Filosunun yoğun iş temposunda her zaman özverili çalışmama rağmen nedenini anlayamadığım bir şekilde sicilim aşırı derecede düşmüştür.
(4) Özellikle Harp Filosu Komutanlığı bünyesinde çalışan her personelin olduğu gibi benim çalıştığım amirlerimin de çoğunluğu X kumpas davalarında yargılanmıştır. X davalarında yargılanan amirlerimin verdiği siciller dikkate alındığında;
(a) X gemisinde çalıştığım dönemde;
i. Gemi Komutanı olan X,
ii. Gemi II. Komutanı ve sonrasında Gemi Komutanı olan X,
iii. Gemi II. Komutanı olan X,
(b) Harp Filosu Komutanlığında çalıştığım dönemde;
i. Harp Filosu Kurmay Başkanı olan X,
ii. Harp Filosu Komutanı olan X’den,
iyi siciller aldım. Takdirlerim incelenirse çoğunun bu komutanlarım tarafından verildiği görülecektir.
(c) Ayrıca normal bir personelin görevi süresince aldığı takdir sayısının üzerinde bir takdir almadığım ortadadır. Bir teamül olarak ve her Deniz Kuvvetleri personelinin bildiği üzere kurumda takdirlerin verilmesi uygulaması, genellikle sicil döneminde ya da denetleme vb. faaliyetler sonrası tüm birlik/bölüm/şubede birden fazla personeli kapsayacak şekilde topluca verme şeklinde uygulanmaktadır. Aldığım takdirlerin tamamı bu kapsamda verilen takdirler olup, hiçbirisi sicilimi destekler vaziyette tek olarak sadece şahsıma verilmiş takdirler değildir.
(5) Sonuç olarak şimdiye kadar sicilimi bozan tek kişinin FETÖ itirafçısı olduğu ve X mağduru amirlerim tarafından iyi siciller ve takdirler verildiği dikkate alındığında, bu durum benim örgüt ile iltisaklı olduğumu değil, aksine örgüt ile iltisaklı olmadığımı destekler niteliktedir. Belirttiğim hususların açıkça görülebilmesi açısından görevim süresince şahsıma verilen sicil notları ve takdirler ile bunların kimler tarafından verildiği bilgisinin kurumumdan temin edilerek incelenmesini talep etmekteyim.
3. İlişik kesme işlemine konu olan EK-1’de yer alan yazılı savunmada belirtilen hususlarla ilgili olarak;
a. Şahsımla ilgili olmayan hususların aleyhime delil olarak sunulması,
b. X Katılım Bankası ile ilgili başta Sayın Cumhurbaşkanı’nın beyanları olmak üzere yüksek mahkeme kararları dikkate alındığında, X tarihlerinin milat olarak kabul edildiği ve bu tarihler öncesinde söz konusu banka ile ilişkilerin herhangi bir delil olarak değerlendirilemeyeceği vurgusuna rağmen; X yılında yukarıda belirttiğim şekilde açılan, imzalı beyan ya da herhangi bir sözleşme olmadığını ve hiçbir dönem aktif hale gelmediğini EK-3 ile ispatladığım sözde hesabın aleyhime delil olarak sunulması,
c. Aldığım tek kötü sicilin FETÖ itirafçısı tarafından verilmesine ve X mağduru amirlerim tarafından iyi sicil ve takdirler verilmesine rağmen hakkımda böyle anlamsız ve mantık dışı bir değerlendirme yapılması,
Kurumumun şahsımı TSK’dan ihraç etmek için delil üretmeye çalıştığına dair açık ve somut delillerdir.
4. FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı olmadığımı somut bir şekilde gösteren diğer hususlar aşağıdadır.
a. X yılında Hava Harp Okulu sınavlarının spor ve sağlık aşamalarını tamamlayarak son aşama olan öğrenci seçme uçuşuna katıldım ve uçuşlarımın iyi olmasına rağmen elendim. FETÖ/PDY örgütünün harp okullarına girişte kendi adamlarını kayırdığı ve desteklediği bilinirken, benim Hava Harp Okulu sınavlarından elenmem bu örgütle herhangi bir iltisakım olmadığının kanıtıdır.
b. X yılında Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ile 1’nci olarak girdiğim Deniz Harp Okulu’ndan X yılında 51. olarak mezun oldum. Bu durum eğitim sürecimde herhangi bir kayırmaya tabi olmadığımı ve söz konusu örgüt ile iltisakımın bulunmadığını göstermektedir.
c. FETÖ terör örgütü üyeliği için aranan kriterlerin şahsımda bulunup bulunmadığına bakılacak olunursa; bu örgütün sohbetlerinde yer almamış, hiçbir okuluna, dershanesine gitmemiş, FETÖ üyeleri tarafından kullanılan BYLOCK programını kullanmamış, herhangi bir gazete veya dergisine abone olmamış bulunmaktayım. Dolayısıyla üzerimde terör örgütü kriterlerine uygun hiçbir somut iddia ve delil bulunmamaktadır.
5. Ayrıca şunu belirtmek isterim ki, ülkemizin önemli projelerinden Milli Denizaltı İnşasında Proje Subaylığı yaptım. Çocuğum gibi gördüğüm, gönülden bağlandığım ve severek görev yaptığım denizaltıdan uzaklaştırılmak beni ziyadesiyle üzmektedir. Başından beri içinde bulunduğum projede edindiğim tecrübelerimin mesnetsiz bir değerlendirme sonucu heba edilmesini bir kayıp olarak değerlendirmekteyim. Milli Denizaltı Projesinde çeşitli zaman ve çeşitli mecralarda hakkımda çıkan haberleri gururla sunarım. (EK-4)
6. Hayatında hiçbir zaman herhangi bir terör örgütüne üye olmamış aksine devlete ve anayasal düzene karşı olan tüm kişilere, örgütlere ve oluşumlara karşı durmuş bir bireyim. Bu durum hakkımda sunulan iddiaları çürütmekle birlikte örgüt ile herhangi bir iltisakımın olmadığının da bir kanıtıdır. Yukarıda belirttiğim üzere atılı suçu işlediğime dair hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Hal böyle iken, şahsıma yönelik hiçbir soruşturma, kovuşturma ve hatta herhangi bir somut delil dahi yokken hakkımda ihraç kararı verilmiştir.
7. Yerleşik Danıştay içtihatlarına göre;
a. Disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurulların öncelikle; ilgililerin geçmiş hizmetleri ile sicil durumlarına göre bir alt ceza ile cezalandırıp cezalandırmayacağı konusunda bir değerlendirme yapmaları ve bu değerlendirmenin sonucuna göre ceza verilmesi gerekir. Bu durumun göz ardı edilmesi hukuka aykırıdır (DAN. İDDK. 2005/374 E. 2007/103 K. 22.02.2007 T.).
b. Başarılı ve sicili iyi olan görevli için bir alt disiplin cezasının uygulanmaması nedeni verilen kararda açıklanmalıdır (Danıştay 8. Dairesi 28.10.1991 gün E 1991/1399, K 1991/1677).
c. Bu bağlamda son görev yerim olan X Deniz Ana Üs Komutanlığı tarafından şahsıma verilen ihraç cezasının gerekçelerinin açıklanmamasının yanı sıra, bir alt cezanın neden verilmediğinin gerekçesi de açıklanmamıştır. Bugüne kadar hiçbir soruşturma geçirmemiş, hiçbir ceza almamış ve genel olarak görevinde başarılı bir personel olmama rağmen, bu durumun değerlendirilmemesi hukuka aykırıdır.
8. Bilindiği üzere ceza kanunları çerçevesinde en temel kural masumiyet karinesidir. Bir başka deyişle suçu sabit olana kadar herkes masumdur. Şahsım hakkında hiçbir ceza mahkemesi kararı olmamasına rağmen mesleğimden ihraç edilmem hukuka ve hakkaniyete aykırıdır. Anayasa’nın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması” başlıklı 15. maddesine göre “Suçluluğu Mahkeme Kararı ile Saptanıncaya Kadar Kimse Suçlu Sayılamaz”. Tüm kanunların üzerinde olan Anayasa’da açıkça belirtildiği üzere olağanüstü dönemlerde dahi kimse mahkeme kararı ile suçu sabit olana dek suçlanamayacaktır. Ancak şahsım sabit suçum olmamasına ve hakkımda hiçbir soruşturma ve kovuşturma olmamasına rağmen idarece peşinen hüküm kesinleşmiş ve şahsım hakkında mesleğimden ihraç kararı verilmiştir. Verilen bu karar ziyadesiyle hukuka aykırıdır.
9. Şahsıma uygulanan TSK ile ilişiğin kesilip kamu görevinden ihraç edilmesine ilişkin yaptırımın hiçbir gerekçesi, delili ya da hukuki dayanağı yoktur. Kamu görevim ile bağımın kesilmesini gerektirici herhangi bir davranışım, işlemim söz konusu değildir. Her zaman kamu görevlisi statüsünün Anayasal ve Yasalarda çizilen gereklerine uygun davrandım. Kamu görevlilerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin Anayasa’nın 129. maddesinde belirtilen Anayasa ve Kanunlara bağlı olma yükümlülüğümü ortadan kaldıran bir fiilim söz konusu olmamıştır. Ayrıca; Türk Silahlı Kuvvetleri Askeri Disiplin Kanunu’nun 20. maddesinde sayılan Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezasını Gerektiren Disiplinsizlik Halleri:
a. Aşırı borçlanmak ve borçlarını ödeyememek,
b. Ahlaki zayıflık,
c. Hizmete engel davranışlarda bulunmak,
ç. Gizli bilgileri açıklamak,
d. İdeolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak,
e. Uzun süreli firar etmek,
f. Disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek,
g. İffetsiz bir kimse ile evlenmek veya böyle bir kimse ile yaşamak,
ğ. Gayri tabii mukarenette bulunmak,
olarak sayılmış olup bu işlemlerin hiçbiri şahsım tarafından gerçekleştirilmemiştir. Mesleğimi icraya başladığım andan itibaren onur ve şerefime yakışır bir şekilde çalıştım.
10. Terör örgütü üyeliği TCK’da tanımlanmıştır. Ancak kurumum tarafından şahsıma tebliğ edilen Milli Savunma Bakanlığının X tarihli, Sıra No. X sayılı ve “Kamu Görevinden Çıkarılma” konulu yazısında yer alan “iltisak” kavramı hiçbir hukuki metinde yargısal kararda tanımlanmamıştır. Bu şekilde şahsımın yasal olmayan, objektiflikten uzak, nesnel olmayan suçlamayla suçlanması, iddia edilen, Terör Örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin Güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan kişilerden olduğu hususu bir yargı kararıyla, somut delilleriyle ortaya konulmadan cezalandırılması ve bu cezalandırma işleminin kesinleşmiş bir yargı kararına dayanılmadan, hangi delile dayandığı bilgisi verilmeden, bahse konu MSB Onay Kararı ile yapılması ve TSK Personel Kanunu ve 6413 Sayılı TSK Disiplin Kanunu’nda belirtilen usuller uygulanmadan yapılması, hukukun üstünlüğü, hukuk kurallarına ilişkin öngörülebilirlik, bilinir olma, belirlilik, kuvvetler ayrımı ilkesi, masumiyet karinesi, savunma hakkı, adil yargılanma hakkı, suçların ve cezaların kanuniliği ilkeleri ile bağdaştırılamaz, tümü emredici nitelikteki Anayasal temel ilke ve kurallara aykırıdır.
11. Hakkımda herhangi bir soruşturma veya kovuşturma söz konusu olmamasına rağmen kamu görevinden çıkarılmam açıkça hukuka aykırı olup, bu durum Anayasa ve tarafı olunan Milletlerarası Sözleşmelerle tanınan temel hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir. Şöyle ki; Kişinin güvenliği ve hak arama özgürlüğü kişilik hakkının korunduğu olmazsa olmaz manevi değerlerdir. Bu sebeple yeterli gerekçeler ileri sürülmeksizin verilen karar, kişilik hakkına yapılan bir saldırı niteliğindedir. Kişinin Özgürlük ve Güvenlik hakkı hem Anayasa (md. 19) hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (md. 5) ile teminat altına alınan temel haklardandır.
12. Kişinin “Savunma Hakkı” ve “Adil Yargılanma Hakkı” konusunda;
a. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi 1’inci fıkrasında; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükümlerince savunma ve adil yargılanma hakkı Anayasal güvence altına alınmıştır.
b. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Adil Yargılanma Hakkı isimli 6. maddesinde; “…Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır. Her sanık en azından şu haklara sahiptir: Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek, Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak…” hükümlerine amirdir.
c. Bilindiği üzere; “Adil Yargılanma Hakkı” bütün insanların “onur ve haklar bakımından eşit” kabul edildiği evrensel insanlık düşüncesine dayanmakta ve “herkesin hakları ve yükümlülükleri ile hakkındaki suç isnadının karara bağlanmasında bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından adil ve aleni olarak tam bir eşitlikle yararlanma hakkına sahip…” olmasını içermektedir. Bu hak, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Amerika İnsan Hakları Sözleşmesi, Afrika İnsan ve Halklar Hakları Şartları dâhil evrensel ve bölgesel düzenlemelerde ortak koruma kültürünün irade beyanları olarak yer almaktadır.
ç. Bu bağlamda, savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesi için kişinin aleyhindeki isnadı tam ve eksiksiz olarak bilmesi gerekmektedir. İsnadı öğrenme hakkı, müdafaa hakkının temel unsurlarındandır. Burada kişiye; işlediği sanılan suçun yeri, zamanı, kime karşı işlenmiş olduğunun ana hatları ile bildirilmesi yeterlidir. Fakat sadece suçun isminin söylenmesi, mesela; “Hırsızlıkla suçlanıyorsunuz”, denilmesi, yeterli değildir. Dava konusu işlemde, işleme dayanak yapılan suçun ne olduğu, yeri, zamanı, kime karşı işlenmiş olduğu hiçbir suretle bildirilmemiştir. Hatta suçun ismi dahi bildirilmemiştir. Şahsımın “isnadı öğrenme hakkı” ve “savunma hakkı” gibi temel haklar elimden alınmıştır.
13. Sonuç olarak yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, şahsım hakkında terör örgütü ile iltisaklı olduğuma dair hiçbir somut iddia ve delil bulunmamaktadır. Tüm bu hususlar şahsımın terör örgütü ile iltisaklı olduğumu değil, aksine iltisaklı olmadığımı göstermektedir. Davalı idare hangi gerekçelere dayanarak şahsım hakkında ihraç kararı vermiştir? HAKKIMDA VERİLEN HUKUKA AYKIRI VE MESNETSİZ İŞBU KARARIN İPTALİNE KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.
YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI GEREKTİREN NEDENLER : Söz konusu kamu görevinden çıkarılma işlemi telafisi imkansız zararların doğmasına yol açacağından esasa ilişkin hüküm verilene kadar iptali istenen işlemin yürütmesinin durdurulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin getirdiği yasal bir zorunluluktur.
HUKUKİ NEDENLER :
1. T.C. Anayasası,
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,
3. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu,
4. 657 Sayılı Devlet Memuru Kanunu,
5. 4483 Sayılı Kanun,
6. İYUK,
7. 5271 Sayılı CMK,
8. 6413 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve Disiplin Yönetmelikleri,
9. Şahsıma Ait Özlük Dosyası (Şahsi Sicil Dosyası) (Kurumumdan talep edilmesi),
10. Taraf Olduğumuz Uluslararası Mevzuat ve İlgili Yasal Mevzuat.
SONUÇ VE TALEP :
Yukarıda arz ve izah olunan nedenler ve re’sen gözetilecek diğer nedenlerle;
1. Milli Savunma Bakanlığının X tarihli ve Sıra No. X sayılı kamu görevinden çıkarılmama ilişkin davalı idare işleminin YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA,
2. Hakkımda tesis edilen kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanlığının X tarihli, Sıra No. X sayılı ve “Kamu Görevinden Çıkarılma” konulu kararının İPTALİNE,
3. Yoksun kaldığım maddi hakların meslekten çıkarma tarihi olan X tarihinden itibaren hesaplanacak EN YÜKSEK BANKA MEVDUATI FAİZİ İLE BİRLİKTE TAHSİLİNE, TÜM ÖZLÜK VE EKONOMİK HAKLARIMIN İADESİNE,
4. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
DAVACI
EKLER:
EK-1 : 1 Nüsha “Savunma Hakkı” Konulu Yazı Fotokopisi.
EK-2 : 1 Nüsha Savunmaya Esas Cevap Yazısı Fotokopisi.
EK-3 : 1 Nüsha Asya Katılım A.Ş. İnceleme Yazısı.
EK-4 : Hakkımda Basında Çıkan Haberler.