ADANA NÖBETÇİ İCRA HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ’NE
(Tedbir Taleplidir)
İCRA DOSYA NO :
DAVACI :
ADRESİ :
VEKİLİ :
ADRES :
DAVALI :
ADRESİ :
KONU : Borca, faize, faiz oranına ve tüm fer’ilerine itirazımızdır.
AÇIKLAMALAR :
1-) Adana İcra Müdürlüğü 2021/11 Es. Sayılı dosyasından müvekkil aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus icra takibine ilişkin ödeme emri, müvekkile 14 tarihinde tebliğ edilmiş olmakla birlikte yasal süresi içerisinde (5 gün) borca, faize, faiz oranına ve tüm fer’ilerine itirazımızın sunulması ve öncelikle açılmış takibin tedbiren durdurulması istemimizden ibarettir.
2-) Borca, faize, faiz oranına ve Fer’ilerine itiraz; Takibe konu bonodaki imzanın müvekkile ait olduğunu kabul anlamına gelmemesi kaydıyla; Her ne kadar icra takibi ile alacağın sebebi bono gösterilmiş ise de, müvekkilin, davalı firma ile takibe konu bono nedeniyle hiçbir borcu bulunmadığından, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takibe konu bonodaki borca, faize ve borcun sair tüm ferilerine itiraz ediyoruz. Müvekkilin davalı/ firmaya yönelik takibe konu bono ile ilgili borcu yoktur.
3-) Bu husus, davalı tarafından yazılı delille ispat etmesi gerekir. Ayrıca tanık dinlenilmesine muvafakatimiz/onayımız yoktur.
4-) Takip konusu kambiyo senedi karşılıksızdır.
Davaya konu senedin, teminat senedi olabilmesi için, senet üzerinde “teminat senedi” olduğuna dair şerh olması veya açıkça kuşkuya yer bırakmayacak şekilde sözleşmeye bağlanması gerekmektedir.
Davaya ve Adana İcra Müdürlüğü 2021/11 Esas sayılı dosyası ve takibe konu keşide yeri Adana, düzenleme tarihi 14 günlü ve 10.000 TL bedelli bononun teminat olarak verildiğine dair, bononun arkasında, “iş bu senet satışı sonrası Ahmet’e iade edilecektir. Teminat olarak verilmiştir.” Şeklinde teminat senedi olduğu yazılıdır.
Müvekkil/davacı ile davalı arasında davaya ve icra takibine konu bono nedeniyle ticari bir alış-veriş veya ticari ilişkisi yoktur ve olmamıştır.
6102 sayılı TTK’nın 776/1. maddesinin (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini içermesi gerektiği, 777. maddesinde ise bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Öte yandan takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu, senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir. (HGK’nın 06.03.2013 tarih ve 2012/12-768 E., 2013/312 K. sayılı ve 20.06.2001 tarih ve 2001/12-496 sayılı kararları).
Davacı/müvekkil Ahmet’e vekaleten takibe konu senedin teminat amaçlı verildiği başvurusu İİK’nın 169/a maddesi kapsamında borca itiraz niteliğindedir ve takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK’nun 14.03.2001 tarih ve 2001/12-233 E, 2001/257 K. sayılı ve yine HGK’nun 20.06.2001 T. ve 2001/12-496 sayılı kararları).
Hal böyle olunca, davaya ve Adana İcra Müdürlüğü 2021/11 Esas sayılı dosyası ve takibe konu keşide yeri Adana, düzenleme tarihi 14 günlü ve 10.000 TL bedelli bononun teminat olarak verildiği sabit olması nedeniyle, bu haliyle bononun, kambiyo vasfının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer bir deyimle, alacağın dayanağı olarak gösterilen takibe konu bononun “teminat senedi olduğuna dair” arkasında şerh bulunması itibariyle, Yargıtay 12.H.D.’nin 2015/25477-2016/2031E-K;2014/16087-18762E-K sayılı ilamları nazara alındığında takip dayanağı bononun niteliği ortadadır.
Bu nedenlerle, davaya ve Adana İcra Müdürlüğü 2021/11 Esas sayılı dosyası ve takibe konu keşide yeri Adana, düzenleme tarihi 14 günlü ve 10.000 TL bedelli bononun bonoyu haksız, hukuka aykırı ve kötüniyetle icra takibine konulmuş olup takibe konu alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla müvekkil/davacı hakkında kambiyo senedine mahsus genel haciz yoluyla yapılan takibin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776/1-b, İİK’nın 170/a maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekmektedir.
5-a Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2017/616 esas-2017/3253 karar sayılı ve 06.03.2017 günlü ilamından aynen “…Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK’nun 14.03.2001 tarih, 2001/12-233 E., 2001/257 K. sayılı ve 20.06.2001 tarih, 2001/12-496 Sayılı kararları). HGK’nın kararlarında da kabul edildiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı bir belge ile kanıtlanmadığı sürece, onun takibe konu edilmesi engellenemez. Takip dayanağı bononun ön kısmında “sözleşme senedidir” ibaresi mevcut ise de, bononun neyin teminatı olduğu ayrıca açıklanmamış olup, sadece bono üzerindeki bu ibarenin, bonoyu teminat bonosu haline getirmesi mümkün değildir. O halde mahkemece istemin reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir….” şeklindeki ilamı,
b- İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2017/855 esas-2017/1167 karar sayılı ve 08.05.2017 günlü ilamından aynen “…Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir. Dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı bir belge ile kanıtlanmadığı sürece, onun takibe konu edilmesi engellenemez. Takip dayanağı bononun ön kısmında “teminat” ibaresi mevcut ise de, bononun neyin teminatı olduğu ayrıca açıklanmamış olup, sadece bono üzerindeki bu ibarenin, bonoyu teminat bonosu haline getirmesi mümkün değildir. ( Yargıtay 12 HD’ nin 06/03/2017 tarih ve 2017/616-3253 EK sayılı kararı ) Bu nedenle davacı tarafın takibe konu senedin teminat senedi olduğuna dair iddiası ispatlanamamış olduğundan bu yöndeki itirazının reddi gerekir. Nitekim mahkemece de benzer gerekçe ile davanın reddine karar verildiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….” şeklindeki ilamı,
c- Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/8359 esas-2016/347 karar sayılı ve 19.01.2016 günlü ilamından aynen “…Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, dava konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin senet üzerinde yazılmış herhangi bir şerh olmadığı, bononun unsurlarının tamamen doldurulmaksızın tedavüle çıkarılmasının mümkün olduğu, bononun bazı unsurlarının eksik olarak tedavüle çıkarıldığının ve unsurların sözleşmeye aykırı doldurulduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, İİK 72/4 maddesi uyarınca şartları oluştuğundan %20 oranında tazminatın davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
d- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2017/111 esas-2017/109 karar sayılı ve 16.03.2017 günlü ilamından aynen “…senedin teminat senedi olduğuna ilişkin iddia, borçlular tarafından açılacak bir menfi tespit davasına konu olabilir. Alacaklı bankanın faaliyet alınana göre, bononun kullanılan kredinin teminatı olarak alındığı varsayımına göre istemin reddi yerinde değildir ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/01/2015 gün ve 2014/18273 Esas, 2015/284 Karar sayılı kararı) Bu durumda, İİK’nın 257.maddesinde belirlenen koşullar oluştuğundan ve başkaca bir araştırma yapılması gerekmediğinden HMK’nın 353/b-2.maddesi uyarınca istinaf isteminin kabulü ile mahkemenin ret kararının kaldırılarak %15 teminat karşılığı ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….” şeklindeki ilamı,
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2017/616 esas-2017/3253 karar sayılı ve 06.03.2017 günlü ilamından aynen “…Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK’nun 14.03.2001 tarih, 2001/12-233 E., 2001/257 K. sayılı ve 20.06.2001 tarih, 2001/12-496 Sayılı kararları). HGK’nın kararlarında da kabul edildiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı bir belge ile kanıtlanmadığı sürece, onun takibe konu edilmesi engellenemez. Takip dayanağı bononun ön kısmında “sözleşme senedidir” ibaresi mevcut ise de, bononun neyin teminatı olduğu ayrıca açıklanmamış olup, sadece bono üzerindeki bu ibarenin, bonoyu teminat bonosu haline getirmesi mümkün değildir. O halde mahkemece istemin reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir….” şeklindeki ilamı,
e- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/12-233 esas-2001/257 karar sayılı ve 14.03.2001 günlü ilamından aynen “…Senet arkasındaki teminat yazısının, hangi ilişkinin teminatı olduğu açıkça belirtilmediğinden, bu sözcük nazara alınarak takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir….Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, senet arkasındaki açıklamanın, davalının şahsi borcu ile ortağı olduğu şirket borcunun birbirinden ayrılması maksadıyla yazıldığının anlaşılmasına ve teminat sözcüğünün borcu destekleyici bir anlam taşımasına, böylece bu açıklamaların borcu kayıtsız şartsız ortadan kaldırıcı nitelikte olmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır….” şeklindeki ilamı,
f- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/8157 esas-2016/2784 karar sayılı ve 14.03.2016 günlü ilamında aynen “…Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davaya konu bononun soyut borç ikrarını içerdiği, senedin üzerinde teminat senedidir şeklinde bir ibarenin de bulunmadığı, davacı bu senedin davalı şirketin iş yerinde meydana gelen hırsızlık sebebiyle çalınan paranın karşılığı olarak kendisine zorla imzalatıldığını iddia ettiğinden mahkemece zorla imzalatılma yönündeki somut olayın tespiti yönünden tanık dinlenmesi isteminin kabul edildiği, ancak yargılama sırasında sunulan deliller arasında davalı şirketin, davacının davaya konu hırsızlık sebebiyle yargılandığı ve beraatine karar verildiği ….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/679 Esas sayılı dosyasında Yargıtay İlgili Daire Başkanlığı’na sunulmak üzere 22. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliğine hitaben yazılmış 5.9.2013 tarihli temyiz dilekçesinin 4. Sayfasında 6 numaralı bentte açıkça; “….. müvekkil iş yerinden çalınan para karşılığı sanık…. adına 25.243,00 TL değerinde bono imzalamıştır. Sanık iş yeri kasasından alınan 25.243 TL’den sorumlu olmasaydı müvekkil şirkete bu bedelle bir bono vermez ve olayın aydınlatılması için yardımcı olurdu. Bu durumda sanığın suç konusu eylemi gerçekleştirmiş olabileceğine dair bir delil olup yerel mahkeme bu hususu da göz önünde bulundurmamıştır….” şeklinde beyanda bulunduğu, davacının şiddetle davaya konu bononun davalının iş yerinde meydana gelen hırsızlık sebebiyle kendisine imzalatıldığını iddia ederken davalının bu iddiayı kabul etmediği, davalı tarafın ceza dava dosyasında sunduğu temyiz dilekçesindeki işbu davanın konusu bonoya yönelik beyanlarının mahkeme içi ikrar olarak kabul edilerek davacının davaya konu bonoyu hırsızlık sebebiyle davalının baskı ve istemi doğrultusunda imzaladığı, davacının isteminde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” şeklindeki ilamı,
g- Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/238 esas-2019/2115 karar sayılı ve 08.11.2019 günlü ilamında aynen “…Dava ve takibe konu bononun , dosya kapsamı ve ceza dosyaları kapsamına göre işyeri devri amacıyla teminat olarak vade ve keşide tarihleri boş bırakılarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı Banu’nun işyerini dava dışı A. Türkmen ‘e devrettiği, bu şahıs adına olan 19/01/2015 tarihli vergi levha kaydı ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dava ve takibe konu bono, davacının işyerinin A. Türkmen’e devrinin teminatı olarak düzenlendiğinden, devir gerçekleşmiş olmakta 19/01/2015 tarihi itibarıyla bono bedelsiz kalmıştır. A. Türkmen bedelsiz kaldığını bildiği halde bonoyu davalı M. Şinasi’ye ciro yoluyla devretmiştir. Davalı tarafından da senet 23/06/2015 tarihinde icra takibine konu edilmiştir.
Davalı hakkında Manavgat 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/55 esas sayılı dosyasında resmi belgede sahtecilik suçundan delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiş ve Serik Asliye Ceza Mahkemesince bedelsiz senedi kullanmak suçundan yeterli delil olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ise de, delil yetersizliğinden verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz.
Dosyada fotokopisi bulunan Nevzat isimli şahsın Hazırlık aşamasında Emniyette verdiği beyanında, davacıdan devralınan dükkandan zarar ettikleri için zarara davacının da katlanması düşüncesiyle Tevfik’in senedi, davalı üzerinden takibe konu ettiği, davalının da adı geçen tanığa “Tevfik’in senedi senin üzerinden takibe konu edelim, tahsil edebilirsek parayı alırız” şeklinde beyanları ve hazırlık aşamasında dinlenen diğer tanık anlatımlarında davaya konu senedin dükkan devrinin teminatı olarak verildiği anlaşılmaktadır.
Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/55 esas sayılı gerekçeli kararında, sanık – davalının savunması ve A. Türkmen in savunmalarına göre ikisinin birlikte senedi avukat bürosuna götürdükleri ve büroda senedin boş kısımlarının doldurulduğuna yönelik beyanları, davalının dava dışı A. Türkmen’e verdiği borç karşılığı senedi aldığına ilişkin yazılı bir delili olmadığı, aradaki temel ilişkiyi ispatlayamadığı, nazara alındığında davalı, ciro yoluyla senedi iktisapta kötüniyetli sayılmalıdır.
Bu nedenle davacı şirket yönünden menfi tespit talebinin kabulü gerekmektedir. İlk Derece Mahkemesince davacı şirket yönünden de davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacılar vekilinin bu yöne ilişen istinaf başvurusu yerindedir.
Sonuç olarak, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı Banu vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
SONUÇ : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı Banu Sungur vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-)Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı davadan vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE, 3-)6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince Serik 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08/11/2018 tarih ve 2018/41 Esas, 2018/1783 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
a-)Davacı Banu Sungur’un açtığı menfi tespit davasının REDDİNE,
b-)Davacı Sungur Dayanıklı Tüketin Malları Tic. Ltd. Şti’nin açtığı menfi tespit davasının KABULÜ ile, Serik 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/2582 esas sayılı dosyasına konu, keşidecisi Banu sungur, avalisti Sungur Ltd. Şti, lehtarı A. Türkmen olan 11/03/2013 tanzim, 10/07/2013 vade tarihli, 50.000,00-TL bedelli ve üzerinde ”teminat senedidir” yazılı senetten dolayı davacı şirketin DAVALIYA BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,…” şeklindeki ilamı ve benzer içtihatları iş bu dava ve icra takibine konu senedin teminat senedi olduğunu doğrulamaktadır.
Dolayısıyla davaya ve takibe konu bononun teminat olarak verildiği sabit olması nedeniyle, bu haliyle bononun, kambiyo vasfının bulunmadığı sabittir.
6-) Takibe konu bononun borcunu kabul anlamına gelmemesi kaydıyla; Diğer taraftan, takibe konu bono ile ilgili olarak faiz miktarı ve faiz oranı fahiş olarak belirlenmiş olup kabul etmiyoruz.
7-) Ayrıca, Takibe konu bononun borcunu kabul anlamına gelmemesi kaydıyla, Takibe konu bono, 6102 Sayılı Türk ticaret Kanunu’nun 776. ve davamı maddeleri gereğince yasal unsurları yoktur. Bonolarda
a) Senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini,
c) Vadeyi,
d) Ödeme yerini,
e) Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,
f) Düzenlenme tarihini ve yerini,
g) Düzenleyenin imzasının olması gereklidir.
Takibe konu bonoda ise, düzenleme yeri belirtilmemiştir. Bonodaki “Keşide yeri” altındaki “Samsun” ibaresi, düzenleme yeri olarak kabul edilir ise o zaman ödeme yeri belirtilmemiştir.
😎 Takibe konu bononun borcunu kabul anlamına gelmemesi kaydıyla, Bununla birlikte, takibe konu yapılan ödeme emri usulsüz olarak yapılmış olup takip geçersizdir.
9-) Müvekkil hiçbir ilgisi bulunmayan borç sebebiyle, hakkında icra takibi başlatılarak icra tehdidine maruz bırakılmıştır.
Takibin devamı halinde, ileride telafisi imkansız zararlar oluşmaması amacıyla, takibin, dava sonuçlanıncaya kadar teminatsız olarak durdurulmasını talep etmekteyiz.
10-) Takip kötüniyetli ve haksız olarak başlatıldığından, müvekkil lehine % 20 oranında icra inkar (kötüniyet tazminatı talep ediyoruz.
Yukarıda da açıklandığı üzere; söz konusu alacağa konu bono davacı tarafından hesaplanmış olması nedeniyle, davayı açmalarında kötüniyetli olduklarını göstermekte ve likit/belirlenebilir olan iş bu alacaktan dolayı da icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2015/7110 esas-2016/12067 karar sayılı ve 25.04.2016 günlü ilamında aynen “..İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 Sayılı Kanun’un 8. ve 28. maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Mahkemece; davacının bakiye ücret alacağına dair talebi ile kıdem tazminatına yönelik talebini içeren icra takiplerine yapılan itirazların ipatli ile alacağın likit olması sebebiyle davalının %40 icra inkar tazminatı ödemesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkemece davacının diğer takipleri ücret alacağına ve işveren tarafından taahhüt edildiği ileri sürülen alacağa dair icra takipleri için ise; takipten önce davacıya ödeme yapılması ve sözleşmeden kaynaklanmayan bir talep olması sebebiyle davacı alacaklının kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davalı lehine % 40 oranında tazminatına hükmedilmiştir.
İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 Sayılı Kanun’un 8. ve 28. maddelerinin işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez.
Somut olayda davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti uyuşmazlık konusu olup bu hususlar yargılama ve araştırmayı gerektirdiğinden alacak likittir. Bu sebeple davacı lehine icra inkar tazminatına dair talebin kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir…” şeklindeki ilamı,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2017/23564 esas-2017/13366 karar sayılı ve 14.9.2017 günlü ilamında aynen “..3-)Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında icra takibine konu
alacağın belirlenmesine yönelik hizmet süresi ve işçinin ücreti uyuşmazlık konusu değildir. Alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirmesi, likitliği etkileyen bir husus değildir. Hizmet süresi ve ücret miktarı belli olduğundan alacak likittir. Asıl alacak yönünden icra inkar tazminatı talebinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi hatalıdır…” şeklindeki ilamı,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/9-418 esas-2010/505 karar sayılı ve 13.10.2010 günlü ilamında aynen “..Somut olayda davacı işçi işe başlatılmaması nedeniyle iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği tarihteki ücreti üzerinden boşta geçen dört aylık ücret ile dört aylık işe başlatmama tazminatını talep etmiştir. Davacının iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği tarihte aldığı ücret taraflar arasında ihtilaflı değildir. Kaldı ki davalı tarafça bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya da açıkça itiraz edilmemiştir. Davacının talep ettiği alacak likit olup davalı tarafça da bilindiğinden mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Dairemizin 15/09/2009 tarih 2008/40178 Esas 2009/22974 Karar, 2008/40181 Esas 2009/22976 Karar, sayılı emsal kararı da bu yöndedir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır…” şeklindeki ilamı,
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/19609 esas-2015/14554 karar sayılı ve 11.11.2015 günlü ilamında aynen “…Diğer taraftan, davacının alacağı faturaya dayandığından İİK’nın 67/2. maddesi anlamında likit (bilinebilir, hesaplanabilir) bir alacak söz konusu olduğu halde davacının icra inkar tazminatı talebinin yazılı gerekçe ile reddi de doğru görülmemiştir….” şeklindeki ilamı,
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2017/3506 esas-2018/3959 karar sayılı ve 28.05.2018 günlü ilamında aynen “…Mahkemece; Kat mülkiyet Kanununun 19. maddesine göre mantolama işlemi ısı yalıtımı yanında dış cepheyi koruma ve su izolasyonu sağlama amaçlı yapıyı koruyan ve güçlendiren bir özelliği vardır. Aynı Kanunun 42. maddesine göre bu tarz kararlar oy çokluğu ile alınmaktadır. Ücretler ise herkesin kullanım alanı kapsamı oranında olmaktadır.
Aynı Kanunun 35. maddesinde ise yönetici faydalı masrafları kendiliğinden almalıdır. Somut olayda mantolama işlemi iki daire sakini dışında oy çokluğu ile alınmıştır. Bu durumda mantolama ve çatı tamiri açısından gerekli kararların usulüne uygun olarak alındığı kabul edilmiştir. Davalının tapudaki hissesine bakıldığında davalının eşit şekilde gidere katılması gerekmektedir. Mantolama işi için yapılan sözleşmede yüklenicinin imzası bulunmamaktadır. Ancak 4.500 TL peşin alındığına dair gider makbuzu ve … Bankası yolu ile tahsil edilen bonoda tahsil cirosunda yüklenicinin adı bulunduğundan sözleşmeye uygunluk sebebiyle içeriğinin doğru olduğunun kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Sözleşmenin 3. maddesinde işin bedeli ve deme şekli başlığı ile peşin olarak 4500 TL’nin alınacağı bakiye 10.000 TL’nin ise daire başı ayda 100 TL olmak şartı ile 10 eşit taksitte çek veya senet ile ödeme bulunulacağı belirtilmiştir. 4. maddede toplam 14.500 TL olarak değerlendirildiği gösterilmiştir. Bu kısımda toplam miktara tükenmez kalemle 8000 TL ekleme yapılmış ve 22.500 TL yapılmıştır.” ibaresi konulmuştur. Bu ibare yüklenicinin imza ve parafını taşımadığı gibi ödeme şeklinde belirlenen 14.500 TL’ye uygun değildir. Peşin ödemeye dair
4.500 TL sözleşmeye uygun olup bono vasıtası ile yapılan ödemelere toplamı ise 8000 TL’dir. Toplamda 12.500 TL ödeme yapılmıştır. Sonuç olarak davalının 1.450 TL ödeme yapması gerekmektedir.
Her ne kadar çatı ödemesi belgelenememiş ise de dinlenen tanık beyanları davacının iddiasını ispatladığından kabulüne karar verilmiş ve davalının 300 TL çatı bedeli ödemesine karar verilmiştir.
Davalının aidat ödemesi yaptığı ispatlanamamış olup her ne kadar davalı geriye dönük 10 yıllık aidat ödemesini talep etmiş ise de Yargıtay kararları ile uygulama kazandığı üzere geriye dönük 5 yıllık aidat talebi mahkemece kabul edilmiştir. Tüm bu yukarda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabülü ile davalı tarafından….3. İcra Dairesinin 2013/286 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın 2.950 TL açısından iptali ile talebin bu açıdan kabulüne, takibin kaldığı yerden devamına, icra dosyasının gerekçeli karardan bir suret alınarak müdürlüğe iadesine, fazlaya dair istemin reddine, alacak likit olduğundan kabul beyanı üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ortak gider alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
SONUÇ : Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; 02.12.2012 tarihli kat malikleri kurul kararında “her ay 20 TL aidat toplanacağı kararı alınmış, bunun yanında gayrimenkulün çatı aktarması yapılmış olup daire başına 300 TL toplandığı davalının bu miktarı ödemediği, ayrıca dış cephe mantolamanın yapıldığı ve daire başına 2500 TL toplandığı ancak davalının bu meblağı da ödemediği ,bu konu hakkında dava açılacağı karara bağlanmış olduğu anlaşılmakla dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA…” şeklindeki ilamı ve benzer içtihatları ve uygulama dikkate alındığında,
İcra takibine ve şikayete konu alacağın ihtilafa mahal vermeyecek şekilde belirleyebilme imkanlarına sahip iken, likit/belirlenebilir işbu takip nedeniyle, kötüniyet söz konusu olması dikkate alınarak, icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
HUKUKİ SEBEPLER : İİK, TTK, TMK, TBK, HMK sair yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER :
1- Adana İcra Müdürlüğü 202../… Es. (Adana İcra Müdürlüğü’nden celbedilmelidir) (Kambiyo senetlerine mahsus takip ödeme emri sureti ve bono sureti dava dilekçesi ile eklidir)
2- Bilirkişi incelemesi,
3- Bilahare sunacağımız delil listesi ve bilahare açık kimlik ve adreslerini ibraz edeceğimiz tanık listesi,
4- Davalının delil listesi sunması halinde mukabil delil listesi sunma hakkımız mahfuzdur,
5- Her türlü yasal kanıt,
NETİCE-İ TALEP : Yukarıda açıklanan ve resen gözetilecek nedenlerle;
1-) Adana İcra Müdürlüğü 2021/11 Es. Sayılı dosya numarası ile Takibe konu senet nedeniyle BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-) Dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren Adana İcra Müdürlüğü 2021/11 Es. Sayılı dosyanın icra takibinin, dosyadaki mevcut delil durumuna göre, teminatsız olarak İHTİYATİ TEDBİR kararı ile durdurulmasına, aksi tutumda teminat mukabilinde tedbiren durdurulmasına;
3-) Kötü niyetli alacaklının takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine,
4-) Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkilimiz adına saygıyla talep ederiz.
Davacı vekili
Ek : 1- Adana İcra Müdürlüğü 202../… Es. sayılı dosyası ödeme emri sureti ve icra dosyasındaki bono sureti
2- 1 Adet Onanmış Vekaletname