Menfi Tespit Davası Dilekçe Örneği (İcra Takibinden Sonra Fatura Kaynaklı) -1-
ADANA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
–İHTİYATİ TEDBİR TALELİDİR-
İCRA DOSYA NO:
DAVACI:
VEKİLİ: Avukat Saim İNCEKAŞ- Turhan Cemal Beriker Bulvarı, Ziya Algan İş Merkezi No:9 K:5 D:41, 01010 Seyhan/ADANA
DAVALI
KONU: Davalıya herhangi bir borcumuzun olmadığının tespiti talebimizden ibarettir.
DAVA: MENFİ TESPİT DAVASI
HARCA ESAS DEĞER:
AÇIKLAMALAR
Müvekkil aleyhine davalı şahıs tarafından Adana 1.İcra Müd. 14 E. numarasına kayıtlı takip başlatılmıştır. YAPILAN TAKİP AÇIKÇA USULE AYKIRI OLDUĞU GİBİ DAVALI TARAFINDAN BAŞLATILAN SÖZ KONUSU İCRA TAKİBİNE KONU ALACAKLARIN KESİNLİKLE HİÇ BİR HUKUKİ DAYANAĞI YOKTUR. MÜVEKKİLİN BÖYLE BİR BORCU BULUNMAMAKTADIR. ŞÖYLE Kİ;
Müvekkilim hakkında açılan icra takibinde hiçbir yasal dayanak belirtilmeden açılmış olup takip talebinde borcun sebebi olarak 12 tarihli fatura gösterilmiştir. Bu faturalar davalı tarafından gerçeği yansıtmayacak şekilde tek taraflı olarak düzenlenmiştir. Zira müvekkil şirketin davalı ile fatura kesilmesini gerektirecek bir ticari alışverişi olmamıştır. Haksız kazanç elde etmeye çalışılarak ilamsız takip açılmış ve ya tutarsa mantığıyla hareket edilerek ilamsız icra takibi yapılmıştır. Bu takip müvekkile tebliğ edilmemiş olup müvekkil tarafından tesadüfen öğrenilmiştir. Davalı yalnızca kendisinin düzenlediği faturaya dayanarak alacağını ispat edemez. Davalı herhangi bir sözleşme ve mal alım satımı yapıldığına dair bir yazılı belge davaya sunamayacaktır. Çünkü müvekkil şirket böyle bir alışveriş yapmamış olup ticari işlerinde her şeyi usulüne uygun olarak yapmaktadır. Davalı faturaya dayanarak alacaklı olduğunu iddia ediyorsa bunu somut ve inandırıcı ıslak imzalı yazılı delillerle ispat etmesi gerekmektedir. Yargıtay karaları da bu yöndedir. Dolayısıyla Davalı Şahıs yanlış ve haksız olarak müvekkilime karşı icra takibi başlatmıştır.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2014/14716 E. 2015/553 K. 20.01.2015 tarihli kararı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2016/790 E. 2017/619 K. 07.02.2017 tarihli kararlarında Özetle; Tek taraflı olarak Fatura düzenlenip, ticari defterlere kaydedilmesi akdi ilişkini varlığını ispata yeterli değildir.TBK 207. Maddesi gereğince satıcının malın teslimini kanıtlaması gerekir. Somut olayda ispat yükü satıcı konumunda bulunan davalıdadır. Davalının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerekir. Faturanın sadece davalı satıcının defterinde kayıtlı olması malın teslimine karine teşkil etmez. Bizim olayımızda benzer mahiyette olduğundan tek taraflı düzenlenen faturayla icra takibi yapılamayacağından Yargıtay kararları doğrultusunda davamızın haklılığı ortaya çıkmaktadır.(Emsal Kararlar Ekte Mevcuttur)
Yukarıda açıklanan nedenlerle telafisi imkânsız zararlar doğmaması ve hak kaybı yaşanmaması için ÖNCELİKLE VE İVEDİLİKLE teminatsız veya uygun görülecek bir teminat karşılığında Adana 1. İcra Müd. 14 E. sayılı TAKİBİN DURDURULMASINI TALEP EDİYORUZ.
HUKUKİ NEDENLER: İİK,TBK,TTK,HMK, VE ilgili diğer mevzuat
DELİLLERİMİZ: Adana 1.İcra Müd. 14 E. sayılı dosyası, Ödeme Emri, Emsal Yargıtay Kararları, bilirkişi incelemesi, tanık, yemin ve sair tüm deliller.
CEVAP SÜRESİ: İki Hafta
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle uyarınca;
ÖNCELİKLE VE İVEDİLİKLE teminatsız yahut teminat mukabili olarak tedbiren Adana 1. İcra Müd. 14 E. sayılı icra dosyasında vezneye giren paranın alacaklıya ÖDENMEMESİNE ve icra takibinin DURDURULMASINA,
Haklı davamızın kabulüne ve Adana 1. İcra Müdürlüğü 14 E. sayılı icra takibinin İPTALİNE,
Alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine,
Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla vekâleten talep ederiz.
Davacı Vekili
Ekler: 1.Vekâletname Örneği 2.Adana İcra Müd. 14 E. sayılı dosyası 3.Takip Talebi Örneği 4.Emsal Yargıtay Kararları
Menfi Tespit Davası Dilekçesi (Sahte Senede Dayalı İhbarname Tehdidi) 2
ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR.
DAVACI:
VEKİLLERİ:
DAVALILAR:
KONUSU: Fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal haklarımız saklı kalmak kaydıyla; şimdilik 10.000 TL yönünden borçlu olmadığımızın tespiti talebinden ibarettir.
MÜDDEABİH: 10.000 TL (Fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal haklarımız saklı kalmak kaydıyla)
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil davacı, paraya ihtiyacı olduğu bir dönemde davalılardan Ahmet’ten kendisi gibi öğrenci olan arkadaşı dava dışı Kemal aracılığıyla muhtelif tarihlerde küçük miktarlarda 2 kez faizli borç para almış ve bu aldığı paralar karşılığında ise ıslak imzalı ve müvekkil davacının ismini muhtevi senetler vermiştir. Bu senetler vadesinden dahi önce ödenerek müvekkil davacıya iade edilmiştir.
Aradan geçen zaman içerisinde davalılar elinde müvekkil davacının imzasını havi hiçbir senet(bono) kalmamasına rağmen davalılardan Ahmet tarafından sahte tanzim olunarak tahrifatlar yapılmış 12 tanzim, 15 vade tarihli, 10.000 TL meblağlı bononun Adana İcra Müdürlüğü’nün 15 Sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiği tarafımızca öğrenilmiştir. Mezkur dosya ile ilgili olarak tarafımızca Adana İcra Hukuk Mahkemesi’nin 12 Sayılı dosyası üzerinden itirazlarımız yapılmış ve davalılardan Ahmet hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11 Sor. Sayılı dosyası üzerinden suç duyurusunda bulunulmuş olup dava ve soruşturma devam etmektedir.
Kendisine ait olmayan bir senedin icra takibine geçilmesi sebebiyle mağdur olan davacıya bu kez Banka Şubesinden 13 vadeli, 10.000 TL meblağlı senet(bono) hakkında ihbarname gönderilmiştir.
Mahkemenizce yapılacak yargılamada sübuta ereceği üzere mezkur bono müvekkil davacı tarafından keşide edilmemiş olup müvekkil davacının davalılara herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Bu sebeple de müvekkil davacının 15 vadeli, 10.000 TL meblağlı senet(bono) yönünden davalılara borçlu olmadığının tespiti için işbu davanın açılma zarureti hasıl olmuştur.
Davalılar bakımından DAVA KONUSU BONO SEBEBİYLE HENÜZ İCRA TAKİBİNE GİRİŞİLMEMİŞ OLUP talep edilen meblağın yüksekliği ve bilhassa DAVA KONUSU YAPILAN BONOLARIN SUÇ MAHSULÜ OLDUĞU dikkate alındığında İİK 72/2 maddesi doğrultusunda icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmekteyiz.
Davalıların haksız ve kötüniyetli oldukları açık olduğundan dolayı davalıların fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal haklarımız saklı kalmak kaydıyla bono miktarının %40’ından aşağı olmamak üzere takdir olunacak tazminata mahkum edilmesini talep etmekteyiz.
HUKUKİ SEBEPLER: BK, İİK vs. mevzuat
DELİLLER: 12 Sor. Sayılı dosyası, tanık beyanları, bilirkişi incelemesi, yemin vs. deliller.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda izah olunan ve re’sen saptanacak sebeplerin muvacehesinde; Fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal haklarımız saklı kalmak kaydıyla; şimdilik,
1-) Öncelikle İİK 72/2 maddesi doğrultusunda icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine,
2-) Davamızın kabulü ile fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL yönünden borçlu olmadığımızın tespitine,
3-) Haksız ve kötüniyetli davalıların bono miktarının %40’ından aşağı olmamak üzere takdir olunacak tazminata mahkum edilmesine,
4-) Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline,
Karar verilmesinin gereğini dileriz. Saygılarımızla.
DAVACI VEKİLİ
Menfi Tespit Davası Dilekçe Örneği (Senet Mükerrer Tahsilat Kaynaklı) 3
ADANA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
-İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR-
İCRA DOSYO NO:
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
KONU: Davalıya herhangi bir borcumuz olmadığının tespiti talebimizden ibarettir
AÇIKLAMALAR:
1-) Müvekkilimize alacaklı tarafından, Adana İcra Müdürlüğünde 12 esas numaralı dosya kapsamında 22.000 TL değerinde icra takibinde bulunulmuştur. Ödeme emri tarafımıza tebliğ edilmemiştir. Müvekkilim Ahmet hakkında başlatılan icra takibini e-devlet üzerinden öğrenmiştir. Bu takibe tarafımızca düzenlenen 21/10/2019 tarihli dilekçemiz ile itiraz edilmiştir. Ancak davamız süresi nedeniyle reddedilmiştir.
2-) Davalı tarafından 30/03/2018 ve 30/04/2018 tarihli senetlere dayanarak icra takibi başlatılmıştır. Ancak müvekkilim söz konusu borcun tamamını ifa etmiştir. Bu ödemelere ilişkin şirket yetkilisi ve muhasebecisi tarafından müvekkilimize ıslak imzalı belgeler verilmiştir. Bu belgelerde de görüleceği üzere müvekkilimizin 30/03/2018 ve 30/04/2018 tarihli senetlere binaen ödeme yaptığı şirket yetkilisinin el yazısı ile ikrar edilmiştir. Ayrıca davalı firma tarafından tahsilat makbuzu kesilmiştir. Bu belgeler dilekçemizin ekinde mevcuttur. (EK-1)
3-) Müvekkilimin 10.000 TL ve 12.000 TL’lik borcunun tamamını ödemesine rağmen davalı tarafından başlatılan icra takibi ile mükerrer tahsilat yapılmaya çalışılmaktadır.
4-) Müvekkilimizin davalıya maddi anlamda herhangi bir borcu kalmamakla birlikte takibin dayanağı da ifa edilmiştir. Takip başlangıcı olan 29/08/2019 tarihinden önce müvekkilim tarafından, davalıya borç ifa edilmesine rağmen başlatılan takip haksız ve kötü niyetlidir. Dava konusu haksız durum sebebiyle, müvekkilimizin telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı oldukça açık olduğundan davaya konu icra takibi neticesinde müvekkilimizin uğrayacağı muhtemel zararların engellenmesi için ihtiyaten durdurma kararı verilmesi gerekmektedir.
HUKUKİ DELİLLER: -Tahsilat Makbuzları -13 Esas Sayılı Dosya -Şirket Yetkilisinin Düzenlemiş Olduğu Belgeler -Tanık (Mahkemeniz Gerekli Gördüğü Takdirde Ayrıca İbraz Edeceğiz)
SONUÇ VE TALEP:
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenler ve mahkemenizce re’sen göz önünde bulundurulacak hususlar neticesinde;
1-) Müvekkilimiz adına başlatılmış bulunan Adana 4. İcra Müdürlüğü 11 Esas sayılı icra takibinin tarafımız aleyhine daha büyük zararlara yol açmadan durdurulması amacıyla gerekirse hakimliğiniz tarafından uygun görülecek teminat miktarı yatırılarak, ihtiyati tedbir kararı verilmesine,
2-) Davalı aleyhine açtığımız menfi tespit davamızın kabulüne,
3-) Müvekkilimin davalıya borcu olmadığının tespit edilmesine,
4-) Davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile söz konusu miktar olan 22.000,00 TL’nin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine,
5-) Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkilimiz adına saygılarımızla arz ve talep ederiz.
DAVACI VEKİLİ
EKİ: – Tahsilat Makbuzları – Şirket Yetkilisinin Düzenlemiş Olduğu Belgeler
Menfi Tespit Dava Dilekçesi (Mirasın Reddi ve Terekenin Borca Batık Olduğu) 4
NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
İhtiyati Tedbir İstemi Ve Adli Yardım Taleplidir.
Davacı:
Vekili:
Davalı:
Konu: İİK 72. ve TMK 605. Maddeleri uyarınca terekenin borca batık olduğunun ve takipte alacaklı görünen davalı şirkete borçlu olmadığımızın tespiti talebidir.
Harca Esas Değer: 30.000 TL (ödeme emrinde yazan miktar)
Açıklamalar:
Müvekkilim aleyhine davalı şirket tarafından Adana İcra Müdürlüğü 15 E. Sayılı dosyası ile “Murisin Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan Borcu” nedeniyle icra takibi başlatılmıştır. Yapılan takip açıkça usule aykırı olduğu gibi müvekkilim aleyhine başlatılan bu takip hukuki dayanaktan yoksundur. Böyle bir borcu bulunmadığı gibi böyle bir borcu da doğmamıştır. Şöyle ki;
Miras bırakan olan Ahmet 14.01.2020 tarihinde vefat etmiştir. Ahmet’in vefatının ardından geride mirasçı olarak müvekkilim ve kardeşleri kalmıştır. Takip her ne kadar müteveffanın ölümünden sonra müvekkilimin mirasçı olarak gözükmesi sebebiyle yöneltilmiş olsa da, Adana 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 12 Karar sayılı kararı ile mirasın gerçek reddi talebi 11 tarihinde kabul olmuş ve mirastaki tüm haklardan vazgeçmiş bulunmaktayız. Söz konusu karar sureti ektedir.
Durum böyle iken davalı şirket Adana İcra Müdürlüğü’nün 15 E. Sayılı 12 tarihli dosyasıyla müvekkilim aleyhine ilamsız icra takibine girişmişlerdir.
Miras bırakan müvekkilime herhangi bir malvarlığı değeri bırakmamıştır. Terekesi borca batıktır. Bu husus yakın çevresince de bilinen bir gerçektir. Bu sebepten dolayı da Adana 2. Sulh Hukuk mahkemesi 15 karar sayılı, 12 tarihli kararı ile mirasın reddi kararı alınmıştır.
Yargıtay’ın mirasın hükmen reddi hususunda verdiği emsal kararlarından bahsetmek davamızın aydınlanması bakımından faydalı olacaktır. Şöyle ki; “Terekenin borca batık olduğunu ve bu nedenle mirasın hükmen reddedilmiş bulunduğunu iddia eden mirasçının bu durumun tespiti için dava açmakta hukuki yararı vardır. Benzer şekilde Kendisine karşı bir icra takibi yapılmış olan mirasçının böyle bir tespit davası açmakta her halde hukuki yararı vardır.” (2. H.D. 16.06.1972 3280/3874 – İBD 1972/9-10 s. 959-960)
“Miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Hükmi reddin sonuç doğurabilmesi için herhangi bir irade açıklamasına veya dava açılmasına gerek yoktur. Mirası hükmen reddedilmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebileceği gibi bunu defi yoluyla da ileri sürebilir. Dosya kapsamından miras bırakanın menkul ve gayrimenkulü bulunmadığı gibi herhangi bir gelirinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda miras bırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle mirasın hükmen reddedildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.”(Yargıtay HGK 16.04.2008 t, 2008/4-332 E. 2008/336 K.)
Davalı alacaklı taraf kötü niyetlidir. Şöyle ki davalı sözde alacaklı şirket 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi tacirdir. Davalı tüzel kişilik tacir olduğu için Türk Ticaret Kanunun kendisine karşı bazı yükümlülükler getirmiştir. Bunlardan bir tanesi Basiretli Bir İş Adamı Gibi Hareket Etme gerekliliğidir. Bu yükümlülüğün getirileri; tedbirli, sağduyulu, ileriyi makul bir şekilde gören bir tacirden beklenen dikkat ve özeni göstermesi şeklinde sıralayabiliriz. Davalı şirket herhangi bir araştırma yapmaksızın müvekkilim aleyhine icra takibini başlatması haksız ve kötü niyetli olduğunun göstergesidir. Davalı yanın kötü niyetli olmasından dolayı %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine talep ederiz.
Anılan sebeplerle; dava konusu senetten kaynaklı asıl alacak ve tüm ferilerinden davalıya müvekkilin borçlu olmadığının tespiti için Mahkemenize müracaat zorunluluğu hasıl olmuştur.
Müvekkilin iş bu dava masraflarını karşılayabilecek durumu bulunmayıp, hiçbir gelir ve desteği yoktur. Dolayısıyla yargılama giderlerini karşılayacak durumu yoktur. Bu nedenle ilgili kurumlara müzekkere yazılmasını ve neticeten adli yardım talebimizin kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz.
HUKUKİ NEDENLER: TMK, TBK, İİK ve sair mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Karşı ve tamamlayıcı delil sunma ve beyanda bulunma hakkımız saklı kalmak kaydı ile; İcra Müdürlüğü’nün 14 E. Sayılı dosya münderecatı, Adana 2. Sulh Hukuk Mahkemesi 15 karar sayılı dosya münderecatı, Ödeme emri, Tanık beyanları, İsticvap, Yemin, Emsal Kararlar, Her türlü yasal delil
Netice-i Talep: Yukarıda arz ve izah olunan tüm nedenlere binaen;
1-) Öncelikle maddi durumu kötü olan müvekkilimizin yargılama sonunda verilecek kararın kesinleşmesine kadar adli yardımdan faydalandırılmasına,
2-) Öncelikle ileride telafisi imkansız zararların ortaya çıkması ihtimaline binaen dava konusu icra takibi ilgili olarak müvekkil hakkında başlatılan takibin teminatsız dava sonuna kadar durdurulmasına bu talebimiz uygun görülmez ise İİK’nın 72/3. maddesi gereğince icra dosyasına yapılacak ödemelerin alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesine;
3-) Müvekkillerimin murisinin terekesinin borca batık durumda olduğunun tespitiyle borca batık terekeden dolayı müvekkillerimin aleyhine icra takibine konu olabilecek herhangi bir borçlarının bulunmadığının tespitini,
4-) Haksız ve kötü niyetle açılmış bulunan takibin iptalini, davalı yanın kötü niyetli olmasından dolayı %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine,
5-) Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekil olarak saygı ile arz ve talep ederiz.
Davacı Vekili
Menfi Tespit Dava Dilekçesi (Sahte Senet) 5
ADANA NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE
DAVACI:
VEKİLİ: Adana Avukat İncekaş Hukuk Bürosu
DAVALI:
KONU: Adana İcra Müdürlüğünün 13 E. sayılı dosyası ile müvekkil aleyhine başlatılan icra takibine konu senet üzerindeki imzanın müvekkile ait olmaması ve ayrıca alacaklıya da müvekkilimin herhangi bir borcunun olmaması sebebiyle müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile aşağıda açıklayacağımız nedenlerden dolayı tedbir kararı verilerek icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi talebimizden ibarettir.
DAVA DEĞERİ: 10.000 TL
AÇIKLAMALAR
1) Davalı tarafından Adana İcra Müdürlüğünün 14 E. sayılı dosyası ile müvekkil aleyhine 10.000 TL tutarındaki bono ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılmıştır. Ancak söz konusu icra takibine dayanak bono üzerinde bulunan imzanın müvekkile ait olmaması nedeniyle müvekkilin borçlu bulunmadığının tespiti için işbu davayı açma zorunluluğu hâsıl olmuştur.
2) Öncelikle senet üzerinde müvekkilin ismi Ahmet olarak yazılıp yine ödeme emrinde de Ahmet olarak belirtilmiş ise de müvekkilimin adı Hasan’dır. Müvekkilin T.C. Kimlik numarası bilgisi işbu senette yer alırken müvekkilin adını yanlış yazması için herhangi bir sebep yoktur. Dikkat edilirse senet üzerinde çıplak gözle bakıldığında tek bir kalem ile senedin tamamının doldurulduğu ve yazıların tamamının da aynı kişi eli ürünü olduğu, yine imzanın da aynı renkteki kalemle atıldığı açıktır.
3) TAKİBE KONU SENETTE DÜZENLENME TARİHİNİN ALTINDA YER ALAN İMZALAR MÜVEKKİLE AİT DEĞİLDİR. Senet üzerindeki müvekkile ait olduğu iddia edilen iki imza, açıkça görüleceği üzere birbiri ile örtüşmemektedir. Mahkemenize işbu dava dilekçesi ile sunulan vekaletname suretinde de görüleceği üzere Müvekkilimin imzasının içerisinde Hasan kelimesi yer almaktadır. Oysa Bono üzerinde yer alan imzalar çıplak göz ile incelendiğinde dahi Hasan yazısı ile uyuşmayacak nitelikte farklı çiziklerin bulunduğu açıkça görülecektir. Bu nedenle müvekkilin imzasının taklit edildiği açıktır. Yapılacak Bilirkişi İncelemesi neticesinde bono üzerinde yer alan imzanın taklit imza olduğu açıkça görülecektir. İşbu taklit imza ile müvekkile icra takibi açılması nedeniyle Adana Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda da bulunacağız. Buna ilişkin soruşturma dosyası bilgilerini ilerleyen aşamalarda mahkemenize bildireceğiz.
4) Yukarıda açıklamış olduğumuz tüm sebepler dolayısıyla, öncelikle teminatsız olarak icra takibinin durdurulmasına, yargılama neticesinde de müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile davalı tarafın takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
HUKUKİ SEBEPLER: İİK, TBK, TTK, HMK ve sair mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: 12 düzenlenme tarihli senet fotoğrafı, Adana İcra Müdürlüğü’nün 12 E. sayılı dosyası, bilirkişi, yemin, tanık ve davalı tarafın sunacağı delillere karşılık her türlü delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla ikamesi mümkün her türlü yasal delil.
NETİCE VE TALEP: Yukarıda arz ve izah etmiş olduğumuz ve Sayın Mahkemenizce resen gözetilecek sebeplerle;
1- Öncelikle TEMİNATSIZ OLARAK veya müvekkilin ekonomik imkanlarının yetersiz olması sebeplerinden ötürü uygun görülecek bir miktarla icra takibinin durdurulması için İHTİYATİ TEDBİR TALEBİMİZİN KABULÜNE,
2- Müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile Adana İcra Müdürlüğü’nün 12 E. sayılı icra takibinin iptaline ve kötü niyetli ve ağır kusurlu olunması sebebiyle de davalı tarafın TAKİP KONUSU ALACAĞIN %20’SİNDEN AŞAĞI OLMAMAK ÜZERE TAZMİNATA HÜKMEDİLMESİNE,
3- Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
Davacı Vekili
Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi
Menfi Tespit Dava Dilekçesi (Kooperatif, Senet ve Çift İmza) 6
ADANA NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
KONU: İİK. md 72 gereğince müvekkilimin borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit dava dilekçemizi içerir.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil aleyhine davalı tarafından Adana İcra Müdürlüğü 12 numarasına kayıtlı kambiyo senetlerine özgü takip başlatılmıştır. Yapılan takip açıkça usule aykırı olduğu gibi davalı tarafından başlatılan söz konusu icra takibine konu alacakların kesinlikle hiçbir hukuki dayanağı yoktur. müvekkilin böyle bir borcu bulunmamaktadır. Şöyle ki;
1-) Davalı, müvekkil aleyhine 12 tanzim tarihli 13 vade tarihli 10.000 TL tutarlı bononun ödenmemesi sebebiyle 10 örnek icra takibine başlamıştır. Ancak takibe esas bono hukuken geçersiz olup takibe konu edilmesi mümkün değildir. Müvekkil kooperatifin eski başkanı olan dava dışı Ahmet, takibe esas bonoyu yönetim adına tek başına tanzim etmiş ve imzalamıştır. Öncelikle Türk Ticaret Kanunu ve Kooperatifler Kanunu hükümlerince kooperatif adına yapılan borçlanmalarda çift imza kuralı geçerlidir. Yönetim kurulu üyelerinin tek başlarına borçlandırıcı işlemlerde bulunmaları hukuken mümkün değildir. Kooperatif Ana Sözleşmesi Madde 47 “Kooperatif adına düzenlenecek olan evrakın geçerli olması veya kooperatifi ilzamı için, kooperatif unvanı altında kooperatifi temsile yetkili olanlardan 2 (İki) kişinin imzası gereklidir.” Kooperatifi borç altına sokacak ve mamelekinde eksilmeye sebep olacak işlemlerde çift imzanın varlığı zorunlu olup aksi halde düzenlenen evrak hükümsüz olacaktır. İşbu hususta Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve doktrin de bizim ile aynı görüştedirler.
“Dava ve takip konusu çek, davacı şirket ortağı İsmail tarafından keşide edilmiştir. Türk Ticaret Kanununun 321. maddesinin 3. fıkrasında, anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın geçerli olması için ana sözleşmede aksine hüküm olmadıkça temsile yetkili olanlardan ikisinin imzasının gerekli olduğu hükme bağlanmıştır. Davacı G. Metal AŞ’nin ana sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadığından, sadece İsmail tarafından imzalanan çek, şirketi sorumluluk altına sokmaz. Ancak, temsil yetkisi olmayan ortağın TTK’nın 590. maddesi uyarınca sorumlu tutulması mümkündür. Mahkemece bu yönler gözetilerek davanın kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” TC. YARGITAY 19. HD., 07.11.1996, 3017/9768
“…Davacı kooperatifin borçlu olmadığının tespitini talep ettiği çekler kambiyo takibine konu olan çeklerdir. Takibe konu olan çeklerde davacı kooperatif adına yapılan ciroların tek imza ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı kooperatif tek imza ile temsil edilemez. Bu nedenle kambiyo senedinde davacı kooperatif adına tek imza ile yapılan cirolar geçersiz olup, kooperatif tek imza ile yapılan cirolar nedeni ile sorumlu tutulamaz.” TC. YARGITAY 19. H.D. 2015/1579 E. , 2015/6478 K. 30.04.2015
“Türk Ticaret Kanunu’nun 590. maddesine göre temsile yetkisi olmadığı halde, bir kişinin temsilcisi sıfatıyla bir poliçeyi imzalayan kimse bu poliçeden dolayı bizzat sorumlu olur. Bu hüküm, Türk Ticaret Kanunu’nun 690.II ve 730, b. 3 maddeleri gereğince bono ve çekler hakkında da uygulanır. Çoğu durumda ortaklığı tek başına temsile yetkili olmayan büyük pay sahipleri bono veya çek düzenlemekte, Yargıtay da bu kişilerin TTK md 590 uyarınca söz konusu senetlerden şahsen sorumlu olduklarını, ortaklığın ise sorumlu tutulamayacağını belirtmektedir.”( Prof. Dr. Ahmet TÜRK, Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, sf.344-345)
2-) Yönetim kurulunun amacı kooperatifin başarısını ve gelişmesini sağlamak için titiz bir biçimde işleri yürütmektir. Kooperatif Ana Sözleşmesi Madde 49: “Yönetim Kurulu, kooperatif işlerinin yönetimi için gereken titizliği gösterir ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda bütün gayretini sarf eder.
“Bu doğrultuda yönetim kurulunun üçüncü bir kişiye karşı borçlanmasının kooperatifin meşru amaçlarına uygun ve faydasına olması zorunludur. Yönetim kurulu kendi adına ve yararına herhangi bir işlem ifa edemeyecektir. İşbu husus kanunlar ve ana sözleşme ile yasaklanmıştır. Bononun düzenleme tarihinde kooperatifin de böyle bir borçlanmaya ihtiyacı bulunmamakta olup işbu borç tamamen yönetim kurulu başkanının şahsi faydası amacıyla üstlenilmiştir.
3-) Bir diğer önemli husus ise Kooperatif Ana Sözleşmesi Madde 45/7’de “Kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesinde kullanılmak üzere genel kurul kararına dayalı olmak şartıyla, ilgili kuruluşlardan kredi almak, kredi alma işlerinde, kooperatife kredi açacak kuruluşlara olan taahhüt ve yükümlülüklerden ortakları haberdar etmek,” şeklinde düzenlenmiş olup kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesi amacıyla borçlanılabilecek kurumlar belirlenmiştir. Kooperatif Ana Sözleşmesi Madde 6: “Kooperatifin kredi ihtiyacının karşılanması amacı ile ilgili finansman kuruluşlarına başvurur, borçlanır, açılan kredinin zamanında ve amacına uygun kullanılmasını sağlayıcı tedbirleri alır.” Yönetim kurulu; kooperatifin amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla yalnızca kurum ve kuruluşlara borçlanabilecektir, aksi ana sözleşmeye ve kanun maddelerine aykırıdır. İşbu durumda kooperatifin borçtan sorumluluğundan söz edebilmek hukuken mümkün değildir.
4-) Kooperatif yönetim kurulu; gerekli defter ve belgeler ile genel kurul evraklarının ve ortak listelerinin muntazam hazırlanıp, tutulup, saklanmasından ve gelir-gider hesabı ile yıllık bilançonun kanuni hükümlere uygun olarak hazırlanıp incelenmek üzere denetçilere verilmesinden sorumludur. Kooperatifin iş ve işleyişleri için yapılan harcamaların usulüne uygun ve titiz bir şekilde defterlere işlenmesi gerekmektedir. Ancak kooperatif defter ve kayıtlarında, dava konusu icra takibinin dayanağı olan bonoya dayalı borca ait hiçbir kayıt bulunamamıştır. İşbu bonoya karşılık borç veyahut hizmet alınıp alınmadığı, alındı ise neyin karşılığında borç altına girildiği hiçbir suretle kayıt altına alınmamıştır. İşbu icra takibinin dayanağı olan bono, bu nedenlerle de TTK, Kooperatif Kanunu ve Kooperatif Ana Sözleşmesi hükümlerine aykırı olup hükümsüzdür. İşbu bonoya dayanarak müvekkile karşı eldeki icra takibinin açılması mümkün olmayıp işbu takip kötü niyetlidir.
“Dava konusu bonoların ise iki tarafın da ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, bonoların tanzim tarihinin taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcından önceki döneme ait olduğu, dosya kapsamına ve tanzim tarihlerine göre bonoların taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalıya verilmiş olmasının mümkün olmadığı, davalının alacaklı olmadığını bildiği bonolara dayalı olarak davacı aleyhine takip başlatmakta kötüniyetli olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, Adana İcra Müdürlüğü’nün 13 esas sayılı dosyasında takibe konu toplam 47.600,00 TL bedelli 4 adet bono ve ferileri yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,” TC. YARGITAY 19. H.D. 2015/1579 E. , 2015/6478 K., 30.04.2015
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2020/85 E. 2020/454 K. Ve 13.02.2020 tarihli kararı uyarınca ticari uyuşmazlıklardan kaynaklı menfi tespit davalarında arabuluculuk dava şartı olmamasına rağmen uygulamada yaşanan belirsizlik nedeniyle tarafımızca 18.08.2020 tarihinde arabuluculuk başvurusu yapılmış olup 24.09.2020 tarihinde anlaşmama iradesiyle oturum sona ermiştir. Arabuluculuk anlaşamama tutanağı dava dilekçemiz ekinde sunuludur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle telafisi güç zararlar doğmaması ve hak kaybı yaşanmaması için ÖNCELİKLE VE İVEDİLİKLE teminatsız veya uygun görülecek bir teminat karşılığında Adana İcra Müdürlüğü 12 Sayılı TAKİBİN DURDURULMASINI ve davalının haksız ve kötüniyetli olduğu açık olduğundan dolayı davalının fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal haklarımız saklı kalmak kaydıyla bono miktarının %20 sinden aşağı olmamak üzere takdir olunacak tazminata mahkum edilmesini ve dava konusu bononun hükümsüzlüğüne karar verilerek tarafımıza iadesini talep etmek amacıyla mahkemenize başvurma zorunluluğumuz hasıl olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER: İİK, TBK, TTK, HMK, Kooperatif Kanunu ve ilgili diğer mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Adana İcra Müdürlüğü 12 Sayılı dosyası, tanık, yemin, bilirkişi, kooperatif defter ve kayıtları ve her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen ve resen araştırılacak nedenlerle; ÖNCELİKLE VE İVEDİLİKLE teminatsız veya uygun görülecek bir teminat karşılığında Adana İcra Müdürlüğü 12 E. Sayılı TAKİBİN DURDURULMASINI ve davalının haksız ve kötüniyetli olduğu açık olduğundan dolayı davalının fazlaya dair talep, dava ve sair hukuksal haklarımız saklı kalmak kaydıyla bono miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere takdir olunacak tazminata mahkum edilmesini ve dava konusu bononun hükümsüzlüğüne karar verilerek tarafımıza iadesine karar verilmesini talep ederiz.
Saygılarımızla.
Davacı Vekili
Menfi Tespit ve İstirdat Dava Dilekçesi (Tüketici Senedi – Yurt Ücreti) 7
ADANA NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE
Davacı:
Vekilleri:
Davalı:
Davanın Türü: Menfi Tespit ve İstirdat
Dava Konusu: Müvekkilimize Tüketici Sözleşmesinin Karşılığı Olarak İmzalatılmış Kambiyo Senetlerinin İcra Takibine Konu Olması Sonucunda Maaş Hesabından Kesilmeden Borçlu Olmadığının Tespiti ile Kesinti Yapılmış Kısmının Geri Ödenmesi Talebimizdir.
AÇIKLAMALAR:
OLAYIN ÖZETİ
Müvekkilimiz davacı ile Adalet yurdu arasındaki sözleşme uyarınca, 5.000 TL alacağı yurt hizmetleri karşılığında aylık olarak müvekkilimiz tarafından ödenecektir. (Ek-2, Sayfa 1)
Ancak müvekkilimize sözleşmeyle beraber yurdun mutad uygulaması üzerine bono imzalatılmıştır. Bonoların tamamı aynı tarihte (23.09.2018) ve tek bir seferde müvekkilimize imzalatılmış olup vade tarihleri 2018’in Ekim, Kasım, Aralık ve 2019’un Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs aylarının 30’unda olacak şekilde düzenlenmiştir. (Ek-2, Sayfa 3-6)
Müvekkilimiz kızıyla beraber okul ve yurt kayıt işlemlerini tamamladıktan sonra hemen memleketine dönmüştür. Müvekkilimizin kızı ise eğitimine devam etmek için yurtta kalmıştır. Fakat sosyal ve psikolojik sebeplerle eğitimine mezkur şehir ve üniversitede devam edememiş, 16.10.2018 tarihli Adalet Turizm LTD. şirketi otobüsüyle memleketine kesin dönüş yapmıştır. (Ek-4) Artık yurt hizmetini almayacağını yurt müdürüne telefonla bildirmiştir.
Müvekkilimize yurt hizmet sunumu ücretinin karşılığı ve teminatı olarak düzenlenmiş bonoların iade edilmesi gerekirken, tamamının vadesi gelmiş bonolar kullanılarak 24.01.2020 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. Kambiyo senetlerinin sağladığı kolaylık nedeniyle müvekkilimiz almadığı bir hizmetin ücretini ödemek zorunda kalmış, İŞ-KUR elemanı olarak çalıştığı ve asgari ücret aldığı maaşından şimdilik toplam 5.000 TL kesilmiştir.
HUKUKİ İNCELEME
Davalı söz konusu işlemlerde, 6502 Sayılı Kanun uyarınca hizmet sağlayıcı konumundadır. Müvekkilimiz ise hizmet alan tüketicidir. (3. Madde/ı,k) Aynı kanunun 4. Maddesi tüketiciyi korumak için kambiyo senetlerine dair haksız şart hükümleri ile başkasının tüketici işlemine karşılık teminat ve kefaletleri özel hüküm altına almıştır.
Yine, “tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan” şartlar, haksız şart olarak belirlenmiş olup bunların hükümsüz olduğu belirtilmiştir. (Madde 5/1,2)
Söz konusu olay sebebiyle, müvekkilimizin kızının alacağı hizmet için yaptığı sözleşmede ve bu sözleşmeye göre kendisine imzalatılmış senetlerin haksız şart teşkil ettiği açıktır. Çünkü müvekkilimiz an itibariyle kızının almamış olduğu bir hizmet için para ödemektedir.
Benzer davalarda yerleşik Yargıtay içtihatları da müvekkilimiz lehinedir. Yargıtay 13. H.D, yurttan ayrılan kişinin sözleşme hükümlerinde yer alsa bile ücretin tamamından sorumlu tutulamayacağı yönünde karar vermiştir. Şöyle ki:
“Dava konusu 03.10.2006 düzenleme tarihli senedin, davacının kardeşinin yurtta kalma ücretine ilişkin olarak düzenlendiği anlaşılmakta olup, mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Her ne kadar mahkemece davacı tarafından imzalanan sözleşme hükümlerine göre davacının senette yazılı borç miktarından sorumlu olduğu kabul edilmiş ise de yurttan ayrılan öğrencinin sözleşme süresi boyunca ve ücretin de tamamından sorumlu olacağına ilişkin sözleşme hükmü haksız şart mahiyetindedir. Böyle olunca, mahkemece davacının kardeşinin yurttan ayrıldığı tarihten sonra yerine bir başka öğrencinin kaydedilme olasılığının ve süresinin araştırılması ve bu süreyle orantılı olarak davacının sorumlu tutulması gerekirken, mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” Yargıtay 13. H. D. 2011/5685 E., 2011/12249 K.
Söz konusu olayda ise müvekkilimizin kızı henüz senenin başında yurttan ayrılarak an itibariyle mukim bulunduğu yere dönmüştür. Sözleşme gereğince ilk taksitlendirme 30.10.2018 tarihinde başlamakta olup 1.000 TL peşinat ödendiği kaydedilmiştir. (Ek-2, Sayfa 1)
Müvekkilimiz sözleşmenin imzalandığı 23.09.2018 tarihinde 1.000 TL ödeme yapmıştır. (Ek-1, Sayfa 8) Mevcut olayda, henüz hizmet alanın ayın ortasındayken ayrılmış olduğu yurt hizmeti taksiti ayın otuzunda muaccel olacağı ve müvekkilimizden peşinat alındığı açıktır. Yurttan çeşitli nedenlerle ayrılan hizmet alanın yerine, henüz eğitim yılının başlangıcı olması nedeniyle gelecek ayın otuzuna kadar başka bir müşteri bulunabilecek durumda olduğundan bu geçen süre ve ödenmiş miktar, makul süre ve miktar olarak tespit edilmelidir.
Teminat
Müvekkilimizin maddi durumu elvermediği için takibin durdurulması için talep olunacak teminatı yatırma imkânı bulunmamaktadır. Müvekkilimiz asgari ücretle çalışmakta olup, ikisi üniversite, biri lise ve biri ortaokul olmak üzere üç öğrenci okutmaktadır. Bu sebeple takibin durdurulması için gerekli teminatı yatıracak maddi güce sahip değildir. Bu doğrultuda, icra takibinin tedbirsiz olarak durdurulmasını talep ediyoruz.
Hukuki Nedenler: 6502, 6100 ve 2004 Sayılı Kanunlar ve İlgili Mevzuat ile Yargı İçtihatları
Hukuki deliller: Tanık, Bilirkişi, Adana 2. İcra Dairesi 13 E. Sayılı dosya, Sözleşme, Kambiyo Senetleri ile Otobüs Bileti ve Diğer Deliller.
Sonuç ve İstem: Yukarda açıkladığımız nedenlerle;
1-) İcraya konu olan işlemde müvekkilimizin borçlu olmadığının tespitine,
2-) Karar verilinceye kadar takibin teminatsız olarak durdurulmasına karar verilmesine,
3-) İcra takibi sonucu müvekkilimizin şimdilik maaşından kesilen 700 TL’nin davalıdan geri alınarak müvekkilime verilmesine,
4-) Menfi tespiti kabil olmaması durumunda takibe konu olarak müvekkilimizden alınmış ve alınacak bütün miktarın kendisine geri ödenmesine,
Yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesi ile ücret-i vekalete hükmedilmesini mahkemeden bilvekale saygıyla talep ederim.
Davacı Vekilleri
Ekler: 1- ÖSYM Sonuç Belgesi 2- Yurt Hizmet Sözleşmesi, Senetler Vd. Belgeler. 3- Otobüs Bileti
Menfi Tespit Dava Dilekçesi (Akaryakıt Sözleşmesi Kaynaklı Senet) 8
ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA
İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
HARCA ESAS DEĞER :
KONU : Adana İcra Müdürlüğü’nün 13 esas sayılı dosyası ile başlatılan hukuka aykırı icra takibine ilişkin öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilerek davalıya borçlu olmadığımızın tespiti ile %20’den az olmamak üzere davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi talebimize ilişkin menfi tespit dava dilekçemizdir.
AÇIKLAMALAR
Davalı şirket tarafından, müvekkil şirket aleyhine Adana İcra Müdürlüğü’nün 14 esas sayılı dosyası ile haksız ve hukuka aykırı olarak ilamsız icra takibine girişilmiş, müvekkil şirketin daha önce faaliyet gösterdiği adresine Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre tebligat yapılarak kesinleşen icra takibine karşı iş bu menfi tespit davasını ikame etme zarureti doğmuştur. Şöyle ki;
1) Davacı müvekkil şirket ile davalı şirket arasında akaryakıt alım – satımı hususunda karşılıklı bir cari ilişki kurulmuş olup müvekkil, şirket akaryakıt alımına karşılık olmak üzere 14 tarihli 12 no’lu 30.000 TL bedelli çeki davalı şirket lehine keşide etmiş ve bu çek bedelini 11 tarihinde Türk Ekonomi Bankası aracılığıyla ödemiştir. (ek-çek fotokopisi)
Bu nedenle davalı yanın Adana İcra Müdürlüğü’nün 11 esas sayılı dosyası ile başlatmış olduğu takip haksız ve hukuka aykırıdır ve davalı suiniyetli olarak takibi başlatmıştır. Nitekim daha çekin vadesi gelmeden davacı müvekkil şirket aleyhine takibe girişmiştir.
Kaldı ki, davalı taraf müvekkil şirketin faaliyetlerini yürüttüğü merkezi bildiği halde suiniyetli davranarak tebligatları, müvekkil şirketin faaliyet göstermiş olduğu eski adrese göndererek takibi kesinleştirme yoluna gitmiş bu nedenle yasal süre içinde icra dosyasına itirazda bulunmak imkanımız olmamıştır. Müvekkilimiz, davaya konu hukuka aykırı icra dosyasından ancak bankaya yazılan bir müzekkereden dolayı haberdar olabilmiştir.
Müvekkil şirketin çalıştığı muhtemel bankaları dahi bilebilecek durumda olan davalı yan, her nasılsa davacı müvekkilin faaliyet merkezine değil, eski adresine tebligat göndermeyi tercih etmiştir.
2) Davalı şirket ile müvekkil şirket arasındaki ticari ilişki gereğince alınan akaryakıta karşılık müvekkil şirket, Adalet Bankası, Seyhan Şubesi’ne ait 12 tarihli 13 no’lu 30.000 TL bedelli çeki davalı şirkete keşide etmiş ve 15 tarihinde ödemiştir. Bu husus Sayın Mahkemenizin muhatap bankadan çekin kimlerce ne zaman tahsil edildiğinin sorulmasıyla sübut bulacaktır.
3) Ayrıca, ekte sunulan ve davalı yanca, çekin alınmasına müteakip 18 tarihinde davacı müvekkil şirkete verilmiş olan, üzerinde davalının kaşesi ve yetkili şahsın imzaları bulunan 15 Tarihli tahsilat makbuzu da, icra takibine konu borcun adı geçen çek vasıtasıyla ödendiğini ispat eder mahiyettedir. Nitekim Sayın Mahkemenizce icra dosyası celp edildiğinde, ödeme emrinde borcun sebebi olarak 30.000 TL bedelli evrak ve 13 No’lu fatura yer almaktadır. Dolayısıyla tarafımızca ödenmiş çek meblağı ile icra takibine konu edilen meblağ ve borcun sebebi birebir örtüşmektedir. (Ek- Tahsilat makbuzu)
Üstelik icra takibine mesnet gösterilen 12 tarihli 13 no’lu faturanın, ödemiş bulunduğumuz çeke karşılık geldiği ticari defter kayıtlarımızda da açıkça görülmektedir. (Ek – Cari hesap dökümü)
4) Yukarıda arz ve izahına çalıştığımız üzere, davalının icra takibine kötüniyetli olarak giriştiği açıkça ortadadır. Zira, icra takibine konu borcun çekle ödendiğini bildiği gibi daha çekin ödeme günü gelmeden icra takibine girişen davalı şirket, bununla da yetinmemiş davacı müvekkilin mevcut faaliyet adreslerini bilmesine rağmen, eski adresler üzerinden icra takibini kesinleştirme yoluna gitmiştir. Dolayısıyla, müvekkil şirkete maddi anlamda zarar vermek kastıyla ve alacaklı olmadığını bildiği halde haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibine girişen davalı şirket aleyhine, İ.İ.K 72/4 maddesi gereği, takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmekteyiz.
5) Son olarak davaya konu haksız icra takibi neticesinde, müvekkil şirketin devam eden ticari hayatı sekteye uğrama tehlikesiyle karşı karşıya olup, telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı şüphe götürmezdir. Bu nedenle Sayın Mahkeme uygun gördüğü takdirde teminatsız, aksi halde belirleyeceği teminat mukabili, icra takibinin davanın kesinleşmesine kadar durdurulması, bu mümkün görülmediği takdirde, teminat mektubu mukabili, icra veznesindeki paranın dava sonuçlanıncaya kadar davalıya ödenmemesi yönünde İhtiyat-i Tedbir Kararı verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz
HUKUKİ SEBEPLER : İİK ve sair ilgili mevzuat
DELİLLER : 1- İcra takip dosyası 2-Tahsilat makbuzu 3- Çekin tahsil edildiğine ilişkin banka kayıtları 4- Ticari defterler 5-Cari hesap dökümü 6- Bilirkişi incelemesi vs. diğer her türlü yasal delil (Karşı tarafın delillerine karşı delil bildirme hakkımızı saklı tutuyoruz)
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle ve Sayın Mahkemenizce re’sen nazara alınacak nedenlerle, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla;
1) Öncelikle Sayın Mahkeme uygun gördüğü takdirde teminatsız, aksi halde belirleyeceği teminat mukabili, icra takibinin davanın kesinleşmesine kadar durdurulması, bu mümkün görülmediği takdirde, teminat mektubu mukabili, icra veznesindeki paranın dava sonuçlanıncaya kadar davalıya ödenmemesi yönünde İhtiyat-i Tedbir Kararı verilmesini,
2) Haklı hukuka uygun davamızın KABULÜ ile birlikte borçlunun Adana İcra Müdürlüğü’nün 13 esas sayılı takip dosyasındaki alacağın tamamına ilişkin borçlu olmadığımızın tespitine,
3) Alacaklı olmadığını bildiği halde haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine girişen davalı aleyhine takibe konu alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile birlikte vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.
Davacı vekili
Menfi Tespit Dava Dilekçesi (Ayıplı Mal Kaynaklı – Tüketici Senedi İptali – Takibin İptali Talepli) 9
ADANA NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
Tedbir Taleplidir
ESAS NO:
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
KONU: Müvekkilimiz hakkında başlatılan Takibin İptali ve müvekkilimizin kısmen davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine ilişkin taleplerimizin sunulması hakkındadır.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil, Davalı şirkettin Seyhan Şubesinden 24.09.2017 ve 26.09.2017 tarihlerinde iki farklı sözleşme ile Yatak odası (Çift kişilik baza, gardırop, şifon, iki adet sehpa, çift kişilik yatak), Çocuk odası (İki adet baza, iki tek kişilik yatak, bir adet çalışma masası, bir tane elbise dolabı), Bir adet mutfak masası ve 4 adet sandalye, Çamaşır makinesi, buzdolabı, Sunny marka televizyon, set üstü ocak, süpürge makinesi, davul fırın, iki adet battaniye taksitle satın alınmıştır.
Müvekkilimiz, taksit tutarlarını her ay düzenli olarak ödemiştir. Ancak davalı tarafından alınan ürünlerin bir çoğu ayıplı çıkmıştır. Ayıpların giderilmesi için şirkette defalarca şifahi olarak bildirilmesine rağmen davalı, ürünlerdeki ayıpları gidermemiştir. Bunun üzerine müvekkilimiz, ayıpların giderilmemesi halinde herhangi bir ödemede bulunulmayacağını beyan etmiş ve davalı taraf da bu durumu kabul etmiştir. Tüm yapılan bu şifahi uyarılara rağmen Davalı taraf ürünlerin ayıplarını gidermemiştir. Bu sebeple davalıya, Adana 1. noterliği 14.05.2019 tarih ve 12. no’lu ihtar keşide edilmiştir. İş bu ihtarla da sonuç alınamayınca davalı aleyhine malın ayıplı olması sebebiyle ayıplı malların bedellerinden indirim yapılması istemi ile Adana 2. Tüketici mahkemesi 14 Sayılı dosyası ile dava açılmış bulunmaktadır.
A. DAVALI TARAFÇA TAKİBE KONULAN KAMBİYO SENEDİ GEÇERSİZDİR
Taraflar arasında sözleşme imzalanırken, davalı müvekkile boş senet imzalatmıştır. Davalı art niyetle müvekkilimizce imzalan açık senedin üzeri doldurularak müvekkil aleyhine fazla miktarda alacak ve TKHK’na aykırı fahiş miktarda faiz işleterek Adana 1. İcra Müdürlüğü’nün 12 Esas sayılı dosya ile kambiyo senedine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatmıştır. Söz konusu takip 03.07.2019 tarihinde kesinleşmiştir. İş bu takibin kesinleşmesi ile müvekkilimiz haciz tehdidi altına girmiştir.
Davacı tarafça üzeri sonradan doldurulan söz konusu senet TKHK’ya göre tüketici yönünden geçersiz olduğundan senede dayalı olarak açılan icra takibinin İPTALİ gerekmektedir. Nitekim TKHK’nın 4. Maddesinin 5. Bendi ”Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir” demektedir. Başta bu sebep olmak üzere aşağıdaki beyanlarımız mucibince tüketici yönünden geçersiz olan senede dayalı olarak açılan icra takibinin İPTALİNİ talep ediyoruz.
Müvekkilimizin tüketici olması, takibe konu senet hakkında TKHK’nın mezkur maddesi uygulama alanı bulacağından ve TKHK’nın Tüketici Mahkemesi başlıklı 73. Maddesi ”Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” hükmüne istinaden sayın mahkemenizde dava açma zorunluluğu hasıl olmuştur.
B. MENFİ TESPİTE İLİŞKİN BEYANLARIMIZ
Müvekkilimiz 2018 yılına ait tüm taksitleri eksiksiz olarak ödemiştir. (EK-4 ödeme makbuzları) Son olarak 09.12.2018 tarihinde 800,00 TL ve 27.12.2018 tarihinde 800,00 TL ödeme gerçekleştirmiştir. Bu taksitlerin ödenmesi ile bakiye 5.015 TL borç kalmıştır. Ancak davalı, 27.12.2018 tarihindeki ödemeyi hesaba katmamış, mevcut borçtan fazla alacak ve yüksek işlemiş faiz tahsil etmek amacı ile takibi kötü niyetle 5.815 TL üzerinden başlatmıştır.
Müvekkilimiz 2018 yılı taksit tutarlarını eksiksiz olarak ödemesine rağmen davalı, icra takibinde sanki müvekkil hiç taksit ödememiş gibi 30.06.2018 -14.06.2019 tarihleri arasında TKHK’na aykırı olarak kabul edilmez fahiş faiz işletmiştir. THKK’nun 5. Madddesi 2. Bendinde Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür, Amir hükmü mevcuttur. Aynı maddenin 3. Fıkrasında Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir” hükmünü havidir.
Yine aynı kanunun 19. Maddesinin (1) bendinde Taksitle satış sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, satıcı veya sağlayıcı, kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak satıcı veya sağlayıcının bütün edimlerini ifa etmiş olması, tüketicinin de kalan borcun en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksiti veya kalan borcun en az dörtte birini oluşturan bir taksiti ödemede temerrüde düşmesi hâlinde kullanılabilir. Satıcı veya sağlayıcının bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur. Kanunda açıkça belirtildiği gibi bakiye borcun tümünü isteyebilmesi için sağlayıcının tüm edimlerini yerine getirilmesi şartı mevcuttur. Yine aynı maddesinin 2. bendinde “Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz” demektedir. Davalı kanuna aykırı olarak haksız ve kötü niyetle sözleşme imzalama tarihinden itibaren faiz, komisyon ve benzeri masraflar işletmiştir. Davalı taraf, ödenen taksitlerin faizini ve müeccel borcun faizini talep etmektedir. İş bu işlem usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir.
Sayın mahkemeye sunacağımız faturalarda da anlaşılacağı üzere müvekkilimizin bakiye borcu sadece 5.015,00 TL’dir. Davalı tarafın taraflar arasındaki ilişkiye konu mallarda bulunan eksik ve ayıpları gidermemesi sebebiyle müvekkilimiz haklı olarak ödeme yapmaktan imtina etmiştir. Kaldı ki davalı taraf müvekkilimizin hesabına bloke koymuş, tüm haksızlıklara rağmen iyi niyet göstererek kısmi olsa da ödeme yapmak isteyen müvekkilimizi “hukuki işlem başlatılacağı” gerekçesi ile geri çevirmiştir.
Özetle davalı taraf haksız ve kötü niyetle sözleşme imzalandığı tarihte müvekkilimize imzalatılan açık senedi TKHK’ya aykırı olarak doldurmuş ve yine kanuna aykırı olarak 30.06.2018-14.06.2019 tarihleri arasında fahiş oranda ayrıca ödenmiş bulunan taksitlere dahi faiz uygulamak suretiyle icra takibi başlatmıştır. Davalı taraf ödenen taksitlere dahi faiz işletmiştir.
Açıkladığımız nedenlerle; öncelikle icra takibine konu edilen yasaya aykırı düzenlenen bononun kanunun mezkur açık hükmü icabınca geçersizliğine hükmedilerek, Adana 1. İcra Müdürlüğü’nün 12 Sayılı Dosyası ile başlatılan takibin iptaline, sayın mahkeme aksi kanaatte ise müvekkilimizin bakiye borcunun 5.015,00 TL olması sebebiyle fazlaya ilişkin hususlarda müvekkilimizin davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafın kötü niyetli olması sebebiyle davalı taraf aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, müvekkilimizin haciz tehdidi altında olması sebebiyle Adana 1. İcra Müdürlüğü’nün 16 esas sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ediyoruz.
DELİLLER : Karşı tarafın sunduğu delillere karşı delil sunma hakkımızı saklı tutarak delil listemizi sunuyoruz: Taraflar arasında imzalanan sözleşme (davalıdan talep edilecektir), 24.09.2017 ve 26.09.2017 tarihli faturalar, Müvekkilin yaptığı ödemeleri gösteren dekontlar, Adana 2. Noterliği’nin 13 Yevmiye ve 14.05.2019 tarihli ihtarnamesi, Bilirkişi İncelemesi, Adana İcra Müdürlüğü’nün 15 Sayılı Dosyası, Adana Tüketici Mahkemesi 11 Sayılı dosyası, Bilirkişi, Yemin, tanık ve sair ikamesi mümkün her türlü yasal delil,
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz edilen ve resen gözetilecek nedenlerle;
1) Adana İcra Müdürlüğü’nün 12 Sayılı dosyasının öncelikle teminatsız, sayın hakimliğiniz aksi kanaatte ise uygun görülecek teminat karşılığında İHTİYATİ TEDBİR İLE DURDURULMASINA,
2) Usul ve yasaya uygun olarak açılan davamızın kabulüne,
3) Mevzuata aykırı düzenlenen senedin geçersizliğine ve bu sebeple de senede dayalı olarak başlatılan icra takibinin İPTALİNE,
4) Sayın mahkeme aksi kanaatte ise müvekkilimizin bakiye borcu 5.015,00 TL olduğundan davalı tarafça müvekkilimiz aleyhine başlatılan icra takibine konu fazla talep edilen 800 TL (5.815,00-5.015,00) ana para borcu ile kötü niyetle söz konusu borca işletilen 1.112,02-TL faiz ve 17,45-TL komisyon hususunda müvekkilimizin davalıya borcu olmadığının TESPİTİNE,
5) Davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile davalı aleyhine %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına HÜKMEDİLMESİNE,
6) Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekil tayin edenim adına saygıyla arz ve talep ederim.
Davacı Vekili
SGK Tarafından Eczaneye Kesilen Cezai Şart Kaynaklı Menfi Tespit Dava Dilekçesi 10
Adana Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği’ne
İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR.
Davacı :
Vekili :
Davalı :
Dava : İhtiyat-i Tedbir ve Menfi Tespit
Açıklamalar :
1) Müvekkil Ahmet, Adalet Eczanesini 40 senedir işletmekte olup çok yüksek meslek tecrübesine sahip kentin duayen eczacılarındandır. Müvekkile SGK tarafından B isimli hastanın 2009 Nisan aylarında 2 adet reçetedeki yazılı olan ilaçları kullanmadığının tespitinden bahisle 2012 Eczane Protokolünün 5.3.10 maddesi gereği yazılı uyarı yapıldığı ve 422,50 TL cezai şart uygulandığı EK-1’deki yazı ile bildirilmiştir.
2) Söz konusu cezai yaptırım ve uyarı yazısının dayandığı soruşturma 2012 yılında yapılmış olup hastaya 2009 yılında kullandığı ilaçlar sorulmuş ve hasta bu ilaçları normal olarak her insandan beklenebilecek şekilde hatırlamadığını beyan etmiştir. Ancak bu beyan edilen ilaçları kullanmadım şeklinde tutanaklara geçirilmiş ve imzalatılmıştır. SGK müfettişinin bu şekilde davranması dürüstlük kuralına uymadığı gibi hakkın kötüye kullanılması yasağına da aykırıdır. Hakkın kötüye kullanılması sonucu müvekkilim aleyhine bir zarar meydana gelmiştir.
3) Nitekim hasta Mehmet 12 tarihinde bir dilekçe (EK-2) kaleme almış ve C Tıp Merkezinde muayene olduğunu ilaçları müvekkil eczaneden aldığını açıkça beyan etmiştir. Bu dilekçe soruşturma dosyasına sunulmasına rağmen dikkate alınmamıştır. Oysaki 2012 Eczane Protokolüne göre hastanın beyanı esastır. Öyle ki bu protokolün 5.3.2 maddesinde reçetenin arkasındaki imzanın hastaya veya hasta yakınına ait olmaması durumunda cezai işlem uygulanacağı ancak hastanın ilaçları kullandığını beyan etmesi halinde söz konusu cezai işlemin uygulanmayacağının belirtilmektedir ki olayımızda reçetenin arkasındaki imza dahi hastaya aittir.
4) Hasta halen müvekkil eczaneye duyduğu güvenden dolayı medikal alış verişine eczane ile devam etmektedir. Bununla ilgili 2013-2014 yılına ait hastanın Adalet Eczanesinden aldığı ilaçların güncel reçete çıktılarını ekte delil olarak sunuyoruz. Davaya konu olayın zaten gerçekten yaşanmış olması durumunda hastanın aynı eczaneden ilaçlarını almaya devam etmesi hayatın olağan akışına ters bir durum oluştururdu.
5-) Sonuç itibariyle hak sahibi hasta ilacını almış ve kullanmış olmasından dolayı herhangi bir kurum zararının ve sahteciliğin olmadığı ve reçete sahibinin reçete muhteviyatı ilaçları kullandığı açıktır. Bu durumda hakkaniyete uygun olan eczacıya cezai işlem uygulanmamasıdır.
Delillerimiz: 1) Tanıklarımız (İlaçları kullandığına ve reçete sahibi olduğuna dair.) 2) Bilirkişi Raporları 3) B tarafından SGK’ ya verilen dilekçe ( EK-2) 4) B 2013-2014 yıllarına ait X Eczanesinden aldığı reçete çıktıları (EK-3)
Hukuki Sebepler: MK, HUMK ve sair mevzuat.
Sonuç ve İstem:
1) SGK tarafından uygulanan 422,50 TL cezai şartın ve uyarının davanın sonuna kadar tüm sonuçlarıyla durdurulmasına TEDBİREN karar verilmesini ,
2) Davamızın kabulü ile birlikte yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten saygı ile talep ederim.
Avukat
Menfi Tespit Dava Dilekçesi 11
ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE
İhtiyati tedbir taleplidir.
Davacı:
Vekili: Adana İncekaş Hukuk Bürosu Avukatları
Davalı:
Dava: Menfi Tespit
Değeri:
Açıklamalar:
1- Adana 2. İcra Müdürlüğü’nün 12 Esas sayılı dosyası ile müvekkilim aleyhine 13 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatılmıştır. Takip dayanağı belgenin kambiyo senedi vasfında olmadığı yönünde, Adana İcra Hukuk Mahkemesi’nin 11 Esas sayılı dosyası ile itiraz edilmiştir. Dayanak belge, müvekkil, Ahmet’e kefil olduğu davalı banka ile olan kredi işlemleri sırasında, kredi evrakları arasında, bilgileri dışında müvekkilimize imzalatılmış boş bir belgedir. Davalı banka alacaklı olmadığı gibi kötü niyetli olarak hareket etmiştir. Nitekim;
Müvekkilin Ahmet’in kullandığı krediye kefil olduğu doğrudur. Ancak; kredi verilirken, kredi bedelinden kat ve kat fazla değerinde ipotek alınmış ve alacak ipotekle teminat altına alındıktan sonra kredi verilmiştir.
Takip dayanağı senet ve Genel Kredi Sözleşmesi celp edildiğinde görüleceği üzere, sözleşme içerisinde yer alan ve müvekkil tarafından fark edilmeyen, A4 kağıt üzerine imza attırılmak ve sonradan doldurulmak sureti ile kambiyo senedi haline getirilen senet icra takibine konulmuştur.
Genel Kredi Sözleşmesinin yapıldığı 17.03.2010 tarihinde 818 sayılı BK yürürlükte olmasına rağmen 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden önce gerçekleşmiş olup da, TBK’nın yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil, işlemlere ve sözleşmelere, TBK hükümleri uygulanacaktır. (6101 sayılı Kanun/m. 4).
Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesinin birinci fıkrası gereği, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Senet ve genel kredi sözleşmesi üzerinde yaptırılacak yazı incelemesinde, sabit olacağı üzere senet üzerindeki yazıların birden fazla kişiye ait el ürünü olduğu tespit edilebilecektir.
Diğer yandan Genel Kredi Sözleşmesinde yer alan yazıların hiç biri müvekkilimize ait olmadığı gibi, kefaletin geçerliliği için zorunlu kefaleti kabul ettiğine ve müvekkilimizin sorumluluk aldığı miktarın belirli olmaması nedeniyle geçerli bir kefillik de bulunmamaktadır. Yargıtay’ın somut olaya benzer kararlarında da görüleceği üzere; “Mahkemece yukarıda anılan madde hükmünde belirtilen hususlar kefillerin el yazısı ile yazılmamış olması sebebiyle doğmamış kefaleti geçerli kabul edip, kararda yazılı gerekçe ile hüküm tesis etmesi isabetsizdir.(T.C Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Esas:2017/3217 Karar:2018/4585)
Davalı banka tarafından verilen ve müvekkilimin kefil olduğu 65.000 TL’lik kredinin tamamı ödenerek borç ortadan kalkmıştır.
03.2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde davacı tarafından Adana Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan, 2020/3 Esas sayılı dosyada, davalı tarafın 31.01.2020 tarihli davaya cevap dilekçesinde kullanmış olduğu “müşterek ve müteselsil kefildir” beyanı ile kambiyo senedinin Genel Kredi Sözleşmesi ekinde alındığı kabul edilmektedir. Kambiyo Senedi ve Genel Kredi Sözleşmesinin düzenlendiği tarih 17.03.2010’dur.
Yargıtay’ın somut olaya benzer kararlarında; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/12000 Esas ve 2017/4971 karar sayılı kararında “Takip dayanağı bononun düzenlenme tarihi ile genel kredi sözleşmesinin düzenlenme tarihlerinin aynı tarih olduğu, sözleşmenin taraflarının, bononun keşidecisi borçlu şirket, aval veren borçlu Ahmet ve lehtar alacaklı banka olduğu görülmekte, buna göre, takip dayanağı bononun, bankadan çekilen kredinin teminatı olarak verildiğinin kabulü gerekir.” Her iki belgenin de aynı tarihli olması nedeniyle senedin çekilen kredinin teminatı olarak alındığı hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
2- Bankalar, Bankalar Kanunu çerçevesinde faaliyet göstermek zorundadır. Bankalar, faiz karşılığı para alıp veren, kredi ve kambiyo işlemleri yapan kuruluşlardır. Bu yüzden bir kimseye mal satarak veya açıktan para vererek bono alamazlar. Yargıtay’ın somut olaya benzer kararında; “Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/14044 Esas ve 2018/999 Kararı ile belirtildiği gibi bankalarca yapılan tüm işlemler kayıt altındadır ve bu hususta çıkabilecek ihtilaflarda ilgili kayıtlar inceleme altına alınabilmektedir.” Senede tanzim tarihi olarak yazılan 17.03.2010 tarihinde, ne Ahmet’e ne de Mehmet’e 100.000 USD nakit para verilmemiştir bu durum banka kayıtlarıyla sabittir. Bu senede vade tarihi olarak yazılan 07.01.2019 tarihinden sonra, miktar olarak yazılan 100.000 USD’ye mahsuben herhangi bir ödeme müvekkilim tarafından davalı bankaya yapılmamış olması nedeniyle esasen yasal unsurları itibariyle kambiyo senedi olmayan bu belgeye dayalı bir borç olmadığı gibi kambiyo senetlerine mahsus icra takibinin 25.04.2019 tarihinde yapılmış olması da yasaya aykırıdır.
a- Bir bankanın, herhangi bir şahsa ya da şirkete, 9 yıl sonra tahsil edilmek üzere, senet karşılığında 100.000 USD nakit para vermesi ve kendi halinde geçimini sağlayan hiçbir bankada döviz hesabı dahi olmayan bir şahsın bankaya Amerikan doları cinsinden borçlanması hayatın olağan akışına ve mantığa aykırıdır. Senedi işleme koyan bir bankadır ve bankaların yapılan işlemlerin haricinde başkaca bir işlemden kaynaklı alacaklı olduğu düşünülemez.
b- Dayanak belgenin boş olarak imzalatılması, sonradan müvekkilimin yokluğunda tek taraflı ve hayali olarak doldurulması kambiyo senedi olmayan bu belgeye dayalı bir borç olmadığı gibi kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapılması da yasaya aykırıdır, bu hususta yapılacak yazı incelemesi ile senedin iki farklı kalemle iki farklı elin ürünü olduğu görülecektir. Tanzim tarihinde bankadan 100.000 USD nakit borç almayan müvekkilimin, almadığı para için “Kayıtsız Şartsız 100.000 USD bedel ödeme vaadinde” bulunması akla ve mantığa aykırıdır.
3- Dava dışı Hasan tarafından farklı tarihlerde birden fazla kredi çekilmiştir. Çekilen tüm kredilere ilişkin farklı ipotekler alınmış ve her bir kredi için yeni kefalet ilişkisi kurulmuştur ve hatta ödemesi tamamlanan kredilere ilişkin ipotekler kaldırılmıştır. Yargıtay’ın somut olaya emsal kararında “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/19-689 Esas 2018/1624 Karar tarihli Gerek Yargıtay, gerekse İsviçre Federal Mahkemesi kararlarında; kefaletin ferdileştirilmesinin zorunlu olduğu, asıl borcun belirli veya en azından kefalet anında belirlenebilir olmasının gerektiği, her ne sebeple olursa olsun ileride doğacak tüm borçlara kefaletin ise geçersiz olacağı kabul edilmektedir. Kefaletin mevcut borçlar yanı sıra daha sonra doğacak tüm borçlar için de verilmesi halinde kısmi hükümsüzlük söz konusu olacak, sadece belirli veya belirlenebilir borçlar açısından kefalet geçerli olacaktır. Müvekkilimizin imzasının bulunmadığı kredi sözleşmelerinden kaynaklı müvekkilimizin borçlu olduğu düşünülemez.
4- Kaldı ki krediler için alınan ipoteklerin paraya çevrilmeden ve bakiye borç miktarı belirlenmeden işlem yapılması da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/19-689 Esas 2018/1624 Karar tarihli kararında “Alacak, teslime bağlı taşınır rehini veya alacak rehini ile güvence altına alınmışsa, rehinin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz.” Hükmü ile davalı bankanın kötü niyetli olduğunun açık göstergesidir.
5- Asıl borçlu ve müteselsil kefil, alacaklı karşısında, müteselsil borçluluğa benzer sorumlu olsa ve alacaklının tercihine göre, isterse borçluya isterse kefile müracaat imkanı bulunsa da yüzeydeki bu benzerliğe aldanıp, müteselsil kefalet ve müteselsil borçluluğun aynı şey olduğu hatasına düşmemek gerekmektedir. Müteselsil kefil ile asıl borçlu arasında BK. m. 141 vd. anlamında müteselsil borç ilişkisi bulunmamaktadır. BK. m. 141 hükmüne göre müteselsil borçlu olarak kabul edilen kimseler, alacaklı karşısında, birbirlerinden bağımsız olarak sorumluluk altına girmişlerdir. Buna karşılık müteselsil kefilin sorumluluğu her zaman için feri, bir sorumluluktur. Müteselsil kefalet ve müteselsil borçluluk birbirlerinden ayrı iki kurum olmalarına karşın, yasa koyucu müteselsil kefaletin müteselsil borçluluk hükümlerine tabi olmasını engellemek gayesiyle BK. m. 487 f. II’ de “bu babın (kefalete ilişkin) hükümleri, bu nevi kefalete (müteselsil kefalet) de tatbik olunur” ifadesine yer vermek zorunda kalmıştır. Müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmasının davanın esası ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Müşterek borçlu ve müteselsil kefil arasında sorumluluk anlamında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Nitekim ilgili kredi borcundan kaynaklı tüm ödemeler gerçekleşmiş ve borç ortadan kalkmıştır.
6- 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 5. Maddesine göre haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Bu sebeple banka ile müvekkilim arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi yasal düzenlemeler ışığında haksız şart niteliğindedir.
7- Müvekkilimiz 17.03.2010 tarihinde imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine kefil olma amacı ile sözleşmeyi imzalamıştır. Kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçlar için yazılan afaki bir ibarenin gerek 6098 sayılı yasayla getirilen genel işlem şartları ve gerekse kefalete ilişkin hükümlerde “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/19-689 Esas 2018/1624 Karar tarihli kararında kefaletin mevcut borçlar yanı sıra daha sonra doğacak tüm borçlar için de verilmesi halinde kısmi hükümsüzlük söz konusu olacak, sadece belirli veya belirlenebilir borçlar açısından kefalet geçerli olacaktır.” kefalet limitinin belli olması şartı nedeniyle böyle bir maddenin yok hükmünde olması, kefilin sorumluluğunun genişletilmesi mümkün değildir. Nitekim; Müvekkilimizin kefalet ilişkisinden kaynaklı sorumluluğu, imzalamış olduğu Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı doğmuş ve doğacak borçlar olması nedeniyle diğer genel kredi sözleşmesinden kaynaklı sorumluluğu bulunmamaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/1033 Esas ve 2012/2329 Karar sayılı kararında “Davacı imzalamadığı bir sözleşme nedeniyle kullandırılan krediden dolayı kefil olarak sorumlu olamaz” denilmiştir.
8- Ahmet’in 2010 yılında davalı bankadan kullanmış olduğu kredi için kefil olarak borç yükümlülüğü altına giren müvekkilimin, borcun ödenmesiyle sorumluluğu ortadan kalkmıştır. Daha sonradan Ahmet tarafından davalı bankadan çekilen kredilere kefil olmayan müvekkilimin bu kredilere ilişkin borcu da yoktur. Bu sebeple, kefil olmadığı halde bankanın yapmış olduğu sözleşme ve sonradan kambiyo senedine çevrilen senetten müvekkilimin sorumlu tutulması dürüstlük kurallarına aykırıdır.
9- Müvekkilimin kendisine borçlu olmadığını bilmesine rağmen Adana 2. İcra Müdürlüğünüm 15 sayılı dosyasıyla hakkında icra takibi başlatan davalı banka haksız ve kötü niyetlidir. İcra takibiyle yapılan hacizler ve akabinde yapılan takibin çevrede duyulması müvekkilimizin itibarını sarsmış olup bu denli yüksek bir borç ile karşı karşıya kalması aile düzenini sarsmıştır. Manevi taleplerimize ilişkin haklarımız saklı tutuyoruz. Bu nedenle borçlu olmadığının tespiti için dava açmak gerekmiştir.
Hukuki Nedenler: TTK, TBK, İİK, Bankacılık Kanunu, HMK ve sair ilgili mevzuat
Hukuki Deliller: Adana 2. İcra Müdürlüğünün 15 sayılı dosyası, Adana Asliye Ticaret Mahkemesi 11 karar tarihli dosyası, Adana Asliye Ticaret Mahkemesi 13 karar sayılı dosyası, 1. İcra Hukuk Mahkemesi 15 Esas sayılı dosyası, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 16 numaralı soruşturma dosyası, Ahmet’in Kuveyt Türk Bankasından kullanmış olduğu tüm kredi sözleşmeleri, kullanılan kredilere ilişkin verilmiş teminatlar, kefillikler ve krediler, banka dekontları, davalı bankanın, Merkez Bankasının ve BDK’nın 100.000 USD verilip verilmediğine ilişkin kayıtları, senet aslı, yazı incelemesi, tanık, yemin, bilirkişi, banka kayıtları kredi ödeme dökümü vb. deliller.
Sonuç ve Talep: Yargılama yapılarak sabit olacağı üzere;
1- Davacı müvekkilimizin yukarıda açıklanan nedenlerle Takip konusu yapılan 200.000 TL 15 vade tarihli senetten dolayı davacı müvekkilimizin davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine ve bu nedenle 2. İcra Müdürlüğünün 15 Esas sayılı takip dosyasına borcu olmadığının tespitine, takibe konulan senedin iptaline;
2- Alacaklı olmadığı halde icra takibi yapan davalı bankanın haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle İİK 72. Mad. gereğince talep olunan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine;
3- Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan alınmasına karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz. Saygılarımızla.
Tensip ara kararıyla;
1- Davalı Kuveyt Türk Bankasına HMK md 220/1 gereğince müzekkere yazılarak, Ahmet tarafından kullanılan kredilere ilişkin tüm kredi sözleşmelerinin, kredilere ilişkin verilen teminatların, banka dekontlarının ve diğer belgelerinin gönderilmesinin istenilmesine;
2- Ahmet’in 2020 yılında kullanılan krediye kefil olması dışında davalı banka ile başkaca herhangi bir borç doğurucu işlemin olup olmadığı hususunun sorulmasını;
3- İcra Müdürlüğüne müzekkere yazılarak asıl borçlu Ahmet aleyhine davalı banka tarafından başlatılan tüm icra takiplerinin istenilmesine,
4- Takip dayanağı senedin boş kısımlarının hangi banka personeli tarafından el yazısıyla doldurulduğunun sorulmasını talep ederiz. Saygılarımızla.
Davacı Vekili
EKLER : 2. İcra Müdürlüğünün X sayılı dosyası ödeme emri, Kredi Sözleşmesi, Kredi Ödeme Dökümü, Boş Senedin Doldurulmuş Hali, 1 Adet Arabuluculuk Tutanağı,1 Adet Vekaletname Sureti, Yargıtay kararları
Menfi Tespit Dava Dilekçesi 12 (Fatura Altındaki Alındı Kaşesinin Gizlenmesi)
NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
DAVA KONUSU: Menfi tespit
AÇIKLAMALAR
1- Davalı taraf, müvekkilim aleyhine Adana İcra Müdürlüğünün 14 Esas sayılı dosyası üzerinden 15.000 TL tutarında ilamsız takip başlatmış, takip dosyasından gönderilen ödeme emri müvekkilimin il dışında olması nedeniyle kendisine tebliğ edilmeyerek Mahalle Muhtarına bırakılmıştır. Müvekkilim, kapısına herhangi bir bildirim bırakılmaması ve Mahalle Muhtarının da tebligatı haber vermemesi nedeniyle aleyhine başlatılan icra takibini öğrenemediğinden süresinde itiraz da edememiştir.
2- Davacı, aleyhine başlatılan takibi yapılan hacizler nedeniyle öğrenmiş ancak İcra Dairesine gittiğinde tebligatın geçerli olduğu ve itiraz süresinin geçtiği kendisine bildirildiğinden takibe itiraz edememiştir. Davacı, yasal olarak itiraz süresinin kaçırdığından davalıya borcu olmaması nedeniyle işbu davayı açma zarureti doğmuştur.
3- Davalı, taraf, ödeme emrindeki borcun kaynağı olarak 13 tarihli 10.000 TL tutarındaki fatura, 12 tarihli 5.000 TL tutarındaki faturaları göstermiştir. Söz konusu faturalar incelendiğinde yapılan işin proje çizim bedeli olduğu görülmektedir. Davalı taraf, yürütmüş olduğu serbest meslek çerçevesinde doğalgaz projeleri çizerken, müvekkilim ise elektrik projeleri çizmektedir. Yani her iki taraf da serbest meslek erbabı olup, aralarında ticari bir ilişki bulunmamaktadır.
4- Taraflar, yıllardan beri sürekli olarak vatandaşlardan gelen proje talepleri karşısında işi alarak birbirine vatandaşlar namına yaptırmakta, karşılık olarak borçlanmakta ve belli aralıklarla hesaplaşmaktadırlar. Yapılan bu işlere ilişkin olarak düzenlenen faturalardan, gerek ticari teamül gerekse de kendi aralarındaki uygulama gereği ödenmeyen yani açık olanın üst kısmına kaşe basılırken ödenen faturaların, alt kısımlarına kaşe basılmak suretiyle kapatılmaktadır. Takibe konu olan ve EK-1 olarak sunduğumuz dört adet fatura aslı incelendiğinde alt kısımlarının kaşeli yani kapanmış, ödenmiş faturalar olduğu görülecektir. Davalı tarafın takip dosyasına koyduğu faturalar ise üst tarafı kaşeli açık fatura şeklindedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki davalı taraf takip işlemine başlarken faturanın alt kısmındaki kaşeyi kapatarak fotokopi çekmiş ve ödenmiş olan faturayı, gerçeği gizleyerek ödenmemiş gibi takibe koymuştur.
5- Öte yandan davalının bizzat el yazısı ve imzasını taşıyan ve EK-2 olarak sunduğumuz bizzat kendisinin tanzim ettiği belgede tarafların birbirine yaptıkları işler, bedelleri ve alacak miktarları yazılıdır. Bu belgeye göre müvekkil davacı davalıya muhtelif tarihlerde 36 adet proje ve benzeri iş yapmıştır. Yapılan bu işlerin bedelleri, davalıca hazırlanan listede rayicin altında oldukça düşük miktarlarda gösterilmiştir. Halbuki müvekkil davacı bu işlere karşılık rayiç fiyatlar üzerinden faturalar kesmiş olup, 36 adet faturayı EK-3 olarak sunmaktayız. İşbu faturalar incelendiğinde müvekkil davacının davalıdan 15.000 TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan bu liste altındaki davalı beyanından da anlaşıldığı üzere davacının davalıya dava konusu ettiğimiz 15.000 TL borcu bulunmadığı, davalının kendi el yazılı beyanından anlaşılmaktadır. Davalı imzalı bu beyanında güya davacıdan 15.000 TL alacağı olduğunu ileri sürmektedir.
6- Gerek sunduğumuz faturalar gerekse de tarafların serbest meslek makbuzları ve defterleri üzerinde bilirkişi marifetiyle yapılacak incelemede davacının davalıya borcunun bulunmadığı, bilakis alacaklı olduğu anlaşılmaktadır.
DELİLLER: 1- Adana İcra Müdürlüğünün 14 Esas sayılı dosyası, 2- Davacıya ait fatura ve defterler 3- Davalıya ait fatura ve Defterler 4- Bilirkişi incelemesi, diğer yasal ve takdiri tüm deliller.
HUKUKİ SEBEPLER: TBK ve ilgili mevzuat.
SONUÇ VE TALEP: Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, Adana İcra Müdürlüğü’nün 14 Esas sayılı dosyasındaki 15.000 TL tutarındaki borcun menfi tespitiyle davalı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini sayılarımla arz ve talep ederim.
Davacı Vekili