Özet: Vekil, müvekkilden veya üçüncü kişilerden aldığı değerler ve kendi ücret, masraf ve tazminat alacaklar hakkında hesap vermek zorunluluğundadır. Hesap verme borcu hukuksal nitelikçe bir yapma borcudur.
Davacı, kiralarını tahsil eden ve taşınmaz malını satan davalı vekilin kendisine hesap vermediğini öne sürerek hesap vermeye mecbur tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, yargılamaya gelmemiş, davaya da cevap vermemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
BK’nın 392. maddesi, vekilin vekâleti ifa için veya ifa dolayısıyla aldığı şeyleri müvekkile verme borcu ile borç para borcu ise zamanında yerine getirilmemesi yüzünden faiz ödeme borcunu düzenlemiştir. Olayımızda olduğu gibi; geniş anlamda hesap verme yükümlülüğünün diğer bir görüntüsü de vekilin vekâleti dolayısıyla üçüncü kişilerden para aldığı takdirde söz konusu olur. Vekil, müvekkilden veya üçüncü kişilerden aldığı değerler ve kendi ücret, masraf ve tazminat alacakları hakkında hesap vermek zorunluluğundadır. Hesap verme borcu hukuksal nitelikçe bir yapma borcudur.
Burada; konuyu iki açıdan değerlendirmek zorunluluğu vardır.
a. Borcun vekilden başkasına ifa ettirmek olanağı söz konusu ise müvekkil BK. md. 97/f.1’e dayanarak hesaplar ve masrafı vekile ait olmak üzere, başkasına yaptırmak için mahkemeden izin alabilir. Müvekkil, vekilin hesap verme borcunu yerine getirmeğe mahkum eden ilâmı alıp, İİK. md. 30 uyarınca, icra memurundan bu borcun başkası tarafından ifa ettirilmesini isteme hakkına sahiptir. Eğer, hesap verme borcunu bizzat vekilden başkasının yerine getirmesi olanağı bulunmuyorsa, müvekkil vekilin bu borcu ifaya mahkum edilmesini mahkemeden isteyebilir. Böyle bir ilâm alan müvekkil, vekil makbul bir özürü olmaksızın ilâma uymaktan kaçınırsa onu İcra Tetkik Merciine şikayet ederek İİK. md. 343 gereğince bir aya kadar hafif hapis cezasıyla tecziyesini isteyebilir.
Öte yandan; vekilin hesap vermekten kaçınarak müvekkile iade ve teslim etmesi gereken şeyleri vermemesi cezayı gerektirir suç olacağından müvekkilin yarışan iki hakkı hukuken ortaya çıkar. Bunlardan biri; haksız fiile dayanan tazminat talebi, diğeri ise akdi tazminat talebidir.
Açıklanan nedenlerle ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASI gerekir.
Sonuç: Davalının temyiz itirazlarının reddine, mahkeme kararının (ONANMASI NA), oybirliğiyle karar verildi. (Y. 13. HD. 29.4.1992 T. 1992/3147 E. 1992/4041 K.)
0 Yorum