Vergi Kaçakçılığı İstinaf Dilekçesi
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ NÖBETÇİ CEZA DAİRESİNE
Sunulmak Üzere
X ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO :
İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN
SANIK :
VEKİLİ :
MÜŞTEKİ :
KatılanKurum :
SUÇ :Tefecilik Yapmak, 5464 Sayılı Kanuna Aykırılık
KARAR TEBLİĞ TARİHİ :
İSTİNAF KONUSU KARAR: X Asliye ceza mahkemesinin 2016/103e. 2018/41K Sayılı kararının süresi içinde istinaf mahkemesinde incelenmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR :
Yukarıda esas ve karar numarası yazılı X Asliye Ceza Mahkemesinin kararı usul ve yasaya aykırıdır şöyle ki;
Sözkonusu atılı suç,sanık aleyhine vergi tekniği raporu ve vergi inceleme raporu üzerinden şikayet ile VUK 359/B maddesi üzerinden ayrımlanarak dava konusu olmuştur. Öncelikle, sahte evrak düzenlemek ve kullanmak suçu üzerinden anadolu 42 asliye ceza mahkemesi’nin
2016/562E.sayılı dosya halen derdesttir. Keza sanık hakkında açılan idari davalar da sanık lehine sonuçlanmıştır. Esas olan VUK 359/B maddesi gereğince yapılan yargılama halen derdest iken ve gerçekte sahte evrak kullanıp kullanmadığı tespit olmayan müvekkil sanık hakkında, sahte belgeye bağlı olarak atıf ile pos-tefecilik suçu üzerinden karar vererek cezalandırılması, haksızdır.
Keza, dosya içeriğinden görüleceği üzere, müştekiler, ifadelerinde de, teknik rapor ve inceleme tutanağında ki ifadelerini kabul etmemekle, vergi memurunca kopyala yapıştır mantığı ile raporun hazırlandığını, raporda ki beyanlarını kabul etmediklerini de belirtmişlerdir. Hal böyle iken, aksi durum sözkonusu olsa dahi 5 kişinin ifadesi ile suçun oluştuğu ve meslek haline gelip komisyon ile para kazanıldığı kanaatine varılamaz. Kaldı ki müştekiler dahi, atılı suça ilişkin bir aleyhe beyanda dahi bulunmamışlardır. Kesin bir kanaat oluşmadıkça, şüpheden sanık yararlanır ilkesine de aykırı verilen karar usule de yasaya da aykırıdır. Mahkeme tarafından kesin kanaat oluşturabilecek bir kanıt bulunmamaktadır. Vergi raporuna istinaden, bilirkişi tarafından hazırlanan rapor da, vergi raporunda ki kayıtların kopyalanıp- yapıştırma üzerine hazırlandığı aşikardır.
Mahkeme inceleme aşamasında, pos cihazından komisyon karşılığı çekim yapılarak tefecilik suçu oluştuğuna dair sanığın iş yerinde POS cihazı bulunan bankalardan veya Bankalar Arası Kart Merkezinden suç tarihlerine göre pos cihazlarından yapılan alış verişler karşılığında komisyon ödenip ödenmediği ve ödenmişse miktarı sorulup kredi kartı sahiplerinden alınan komisyon miktarından az olup olmadığının gerektiğinde bilirkişi marifeti ile saptanması, suça konu fatura ve gider pusulularındaki yazıların aidiyetine ilişkin de bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin hiç bir inceleme yapmamıştır. Sözkonusu pos cihazının taksitli – taksitsiz çekim yapıldığına dair bile kayıt bulunmamaktadır. Yargılama aşamasında delillerin toplanmasında eksiklikler mevcuttur. Bu yönden de itirazlarımız bulunmaktadır.
Bununla beraber, 5464 sayılı kanuna istinaden, mahkeme kararı da yasaya aykırıdır. Müvekkil sanık hakkında , suçu kabul etmemekle beraber, tefecilik suçuna bağlı olarak, işlediği bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet vermiş olması , TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri ile sanığın eylemine ilişkin korunan hukuki yararın ve suç kastlarının tefecilik suçuna ilişkin olması birlikte değerlendirilmesi gerekmekte, kamu davasına konu eylemlerinin kül halinde tefecilik suç tipine uygun olduğu görüşüyle, bu suça ilişkin hüküm kurulmaması gerekmektedir. Bu yönde aşağıda kararları sunmaktayız.
Ankara BAM, 5. CD., E. 2017/249 K. 2017/538 T. 5.4.2017 5464 sayılı Kanunun 36. maddesinde düzenlenen sahte belge düzenlenmesi suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesi sonucunda :
Her ne kadar sanığın tefecilik yaptığı esnada POS cihazlarını kullanarak gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi düzenlemek suretiyle 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 36. maddesinde cezaya bağlanan sahte belge düzenleme suçunu da ayrıca işlediği anlaşılmış ise de; Yargıtay 5. Ceza Dairesinin yerleşik uygulamaları ve bahsi geçen Dairenin 16/04/2015 tarih, 2013/7704 esas ve 2015/10517 karar sayılı kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, sanığın hukuki anlamda tek fiil sayılan eylemlerinin hem TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunu hem de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu, bu itibarla sanık hakkında TCK’nın 44. maddesindeki farklı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması gerektiği, işlediği bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet veren sanığın ilk derece mahkemesi tarafından tefecilik suçundan dolayı mahkumiyetine karar verildiği, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri ile sanığın eylemine ilişkin korunan hukuki yararın ve suç kastlarının tefecilik suçuna ilişkin olması birlikte değerlendirildiğinde, kamu davasına konu eylemlerinin kül halinde tefecilik suç tipine uygun olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla, CMK’nın 280. maddesinin 2. fıkrası gereğince, Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/11/2016 tarih, 2016/1 esas ve 2016/926 sayılı 5464 sayılı Kanunun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenlenmesi suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin kaldırılmasına ve bu suç yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına
Ankara BAM, 5. CD., E. 2017/102 K. 2017/539 T. 5.4.2017
Sanık müdafiinin, 5464 sayılı Kanunun 36. maddesinde düzenlenen sahte belge düzenlenmesi suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesi sonucunda :
Her ne kadar sanığın tefecilik yaptığı esnada yukarı paragraflada bahsedilen usulüne uygun arama kararı neticesinde ele geçirilen POS cihazlarını kullanarak gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi düzenlemek suretiyle 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 36. maddesinde cezaya bağlanan sahte belge düzenleme suçunu da ayrıca işlediği anlaşılmış ise de; Yargıtay 5. Ceza Dairesinin yerleşik uygulamaları ve bahsi geçen Dairenin 16/04/2015 tarih, 2013/7704 esas ve 2015/10517 karar sayılı kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, sanığın hukuki anlamda tek fiil sayılan eylemlerinin hem TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunu hem de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu, bu itibarla sanık hakkında TCK’nın 44. maddesindeki farklı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması gerektiği, işlediği bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet veren sanığın ilk derece mahkemesi tarafından tefecilik suçundan dolayı mahkumiyetine karar verildiği, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri ile sanığın eylemine ilişkin korunan hukuki yararın ve suç kastının tefecilik suçuna ilişkin olması birlikte değerlendirildiğinde, kamu davasına konu eylemlerinin kül halinde tefecilik suç tipine uygun olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla, CMK’nın 280. maddesinin 2. fıkrası gereğince, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/09/2016 tarih, 2015/686 esas ve 2016/551 sayılı 5464 sayılı Kanunun 36. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenlenmesi suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün kaldırılmasına ve bu suç yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına ;
Karar verilmiştir.
Yukarıda belirtmiş ve eklemiş olduğumuz kararlar neticesinde, 5464 sayılı kanuna istinaden, sanığın 2 sene 1 aylık cezasının kaldırılması gerekmektedir. Yapılan yargılama ve karar da bu açıdan hukuka aykırıdır.
Sonuç olarak, sanık hakkında , müştekiler de dahil atılı suçun oluşmadığına dair beyanda bulunması, bununla beraber, sözkonusu suça ilişkin olarak tüm pos alışverişlerinin tek tek incelenerek gerçekte banka komisyon ücreti dışında bir ücret alınıp alınmadığı araştırılmaksızın, pos cihazının taksitli yada taksitsiz olduğu tespit edilmeksizin ve en önemlisi VUK 359/B üzerinden yapılan yargılama sonucu beklenmeksizin, bununla beraber, vergi mahkemeleri kararları da dikkate alınmaksızın yapılan yargılama ile verilen hüküm hukuka aykırıdır., Şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırı olarak, kesin olan hiç bir delil yok iken varsayımsal kanaatlerle kişinin cezalandırılması da ayrı bir sorundur. Bununla beraber, diğer istinaf nedeni olan 5464 sayılı kanuna aykırılğa istinaden de 2 kez cezalandırılması yönünden de kararın bozulması gerekmektedir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; istinaf talebimizin kabulü ile hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasını ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesini ; aksi taktirde istinaf mahkemenizde davanın yeniden görülüp ve duruşma açılarak sonrasında beraat karar verilmesini talep ederim.