Marka Davasında Bilirkişi Raporuna İtiraz

Marka Hakkı Davasında Bilirkişi Raporuna Nasıl İtiraz Edilir?

Bilirkişi heyeti raporunun 16. Sayfasında yer alan KANAAT VE SONUÇ kısmında her ne kadar “markalar her ne kadar görsel ve işitsel olarak benzer olsa da kapsamlarında yer alan hizmetlerin tamamen farklı olması nedeniyle taraf markalar arasında iltibas ihtimalinin oluşacağı,” şeklinde bir ibare kullanılmışsa da raporun üst kısmında yer alan açıklamalar ve sonuç kısmında yer verilen cümlenin akışı dikkate alındığında “OLUŞMAYACAĞI” yazılması gerekirken sehven “OLUŞACAĞI” yazıldığı görülmektedir. Bu haliyle bilirkişi heyeti raporu davacı yanın iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

Marka ihlal ve tecavüz davaları uzmanlık gerektiren bir hukuk dalıdır. İncekaş Hukuk ve Danışmanlık Bürosu olarak fikri sinai mülkiyet alanında profesyonel avukatlık hizmeti sunmaktayız.

Marka Davasında Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi

İSTANBUL … FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

SAYIN HÂKİMLİĞİ’NE

 

Dosya No                       :

 

 

 

DAVALI                          :

 

 

 

VEKİLİ                            :

 

 

 

DAVACI                          :  

 

 

 

 

VEKİLİ                            : 

 

 

 

 

KONU                             :    

 

Tarafımıza tebliğ edilen bilirkişi heyeti raporuna itiraz ve beyanlarımızın süresinde sunulmasıdır.

 

AÇIKLAMALAR :

 

  • Sayın mahkemeye sunulan bilirkişi heyeti raporunda, tarafların davaya yönelik iddia ve beyanlarına yönelik açıklamaların ardından dava konusu marka başvurusuna ait işlem dosyası incelenmiş ve dosyanın değerlendirilmesine geçilmiştir.

 

  • Bilirkişi heyeti raporu içeriğinde davaya konu “ ” sayılı “THE   ” marka başvurusu ile davacı yanın YİDK aşamasına ve işbu davaya dayanak yaptığı markaları aralarında ilişkilendirme ve karıştırma olasılığının olmayacağı değerlendirilmiş ancak raporun kanaat ve sonuç kısmında SEHVEN markalar arasında iltibas ihtimalinin oluşacağını bildirmiştir.

 

  • Bu nedenle müvekkile ait “ ” sayılı “THE ” marka başvurusu ile davacı tarafa ait markalar arasında benzerlik bulunmadığını ve davacı yanın markasının tanınmış marka olmadığı konusu ile bilirkişi heyet raporunda bulunan maddi hatanın vurgulanması amacıyla beyanda bulunma zarureti hasıl olmuştur.

MÜVEKKİLE AİT “THE ” MARKASI İLE DAVACI TARAFA AİT MARKALAR BİRBİRLERİYLE BENZER OLMAYIP KARIŞTIRILMA İHTİMALİ BULUNMAMAKTADIR.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. Maddesi;

Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.

şeklinde düzenlenmiştir.

Anılan madde hükmü çerçevesinde;

  • Uyuşmazlığa konu markalarda yer alan işaretler aynı/benzer olması,
  • Markaların üzerinde kullanıldığı emtia/hizmet aynı/benzer olması,
  • Ayrıca sonra müracaat edilen markanın ilk marka ile halk nezdinde karıştırılması ve ilk marka ile ilişkili olduğu ihtimali söz konusu olması gerekmektedir. Açık ve net bir şekilde ifade etmek gerekir ki, vakıa açısından bu hususlar bulunmamaktadır. Bu durumda müvekkil markası ile itiraza dayanak gösterilen marka arasında benzerlik olmadığı ve halk nezdinde karıştırılmayacağı açıktır.

Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın, ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaya göre, tüm faktörler bir arada gözetilerek “global/bütüncül değerlendirme” yapılması gereğine ilişkindir. Avrupa Adalet Mahkemesi karıştırılma ihtimalinin tartışıldığı hemen her olayda, görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik incelemesini de içerecek şekilde, “global/bütüncül değerlendirme” yapılması gereğine işaret etmektedir.

Bütüncül değerlendirme sırasında bazı hususların dikkate alınması gereklidir. Davaya konu edilen markaların karşılaştırmasında doktrin ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde “i) Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik, ii) Çağrıştırma, iii) Bütünlük ilkesi ve toplu kanaat, iv) Malın ve hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, v) Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, vi) Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları”[1]ilkelerin dikkate alınması ifade edilmiştir.

Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu 03.06.2013 Tarih, 2011/15498 E. ve 2013/11572 K. sayılı “MİSS- MİSS SLİM” kararı[2]nda aynen ;

Dava konusu başvuru, Türkçe karşılığı “Bayan İnce” anlamına gelen “Miss Slim” kelimelerinden oluşmaktadır. Davacının itirazına dayanak markaları ise “Mis” asıl unsurunu içermektedir.556 SayılıKHK’nin 8/1-b maddesi uyarınca işaretler arasında iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı hususunda yapılacak değerlendirmede inceleme konusu işaretler arasında görsel, işitsel, anlamsal ve yazılış benzerlikleri ve işaretlerin bir bütün olarak ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde bıraktığı genel izleniminin dikkate alınması gerekir. Somut uyuşmazlıkta işaretler arasında anlamsal farklılıklar olduğu gibi yazılış ve telaffuz açısından da bir benzerlik bulunmadığı, ayrıca işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimin de iltibas tehlikesine yol açacak derecede benzerlik taşımadığı görülmüştür.

şeklinde içtihatta bulunulmuştur.

Markaların hitap ettiği müşteri kitlesinin bilgi ve uzmanlık düzeyi, algısı, grubun emtianın satımında ayırdığı zaman, markalarla ne sıklıkla karşılaştığı, markaların üzerindeki kullanıldığı emtianın fiyatı, sergilendiği alan düşünüldüğünde davaya “ ” sayılı “THE  ” marka başvurusu ile davacı markaları arasında iltibas ihtimali bulunmadığı ve markaların birbirinden farklı markalar olduğu açıktır.

MÜVEKKİLE AİT KONU “ / ” SAYILI “THE ”  MARKA BAŞVURUSU İLE DAVACI TARAFA AİT MARKALAR ARASINDA EMTİALARIN BENZERLİĞİ BULUNMAMAKTADIR.

Bilirkişi heyeti raporunun 12. ve 13. sayfalarında söz konusu emtia benzerlik değerlendirmesinde;

Tabloya göre; taraf markaları 41. Sınıfta yer alan hizmetleri kapsamaktadır. Davaya konu olan markanın “Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo rogramları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetlerini kapsadığı, davaya mesnet olan markanın ise “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” kapsadığı değerlendirilmektedir. Zira; bu hizmetler, emtia benzerliği kriterleri” açısından ele alındığında; benzer ihtiyaçları gidermediği, dağıtım kanalları ve satışa arz/sunuluş yerlerinin farklı olduğu, birbirleri yerine ikâme imkanları mevcut olmayıp, birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunmadığı, tüketicilerin bu hizmetleri sağlayan farklı işletmeler arasında bağlantı kurmansın mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle davalının markasının kapsamında geriye kalan hizmetlerin, aynı tür/benzer hizmetler olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir. Bir “televizyon programı yapım hizmeti”, bir “fotografçılık/muhabirlik hizmeti” ile “Spor, kültür ve eğlence hizmeti”nin benzer ihtiyaçları giderdiği, satışa arz/sunuluş yerlerinin aynı olduğu, birbirleri yerine ikâme imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin mevcut olduğunu ve tüketicilerin bu hizmetleri sağlayan farklı işletmeler arasında bağlantı kurmasının muhtemel olduğu, söylenemeyecektir. Dolayısıyla, markaların kullanıldığı hizmetlerin ayniyeti/benzerliği şartı somut olayımızda gerçekleşmemiştir.

Tüm bu tespitler neticesinde dava konusu marka ile davacı markalarının bütünsel anlamda yapılan karşılaştırma sonucunda, taraf markalar görsel ve işitsel olarak benzer olsa da MARKALARIN KAPSAMLARINDAKİ YER ALAN HİZMETLERİN TAMAMEN FAKLI OLDUĞU, HİZMETLER ARASINDA BİR İLİŞKİNİN BULUNMAYACAĞI GÖZ ÖNÜNE ALINDIĞINDA MARKALARIN BİRBİRLERİNİN FARKLI VERSİYONLARI, ALTERNATİFLERİ VEYA BİR SERİNİN DEVAMI OLARAK NİTELENDİRİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN İŞARETLER OLDUKLARI TESPİT EDİLMİŞTİR. Buna bağlı olarak, başvuru konusu marka ile davacı yanın YİDK aşamasına ve işbu davaya dayanak yaptığı markaları aralarında ilişkilendirme ve karıştırma olasılığının olmayacağı değerlendirilmektedir.

şeklinde değerlendirmelerde bulunarak markalar arasında ilişkilendirme ve karıştırma ihtimalinin olmayacağı tespit edilmiştir.

Bilirkişi heyeti raporunun 16. Sayfasında yer alan KANAAT VE SONUÇ kısmında her ne kadar “markalar her ne kadar görsel ve işitsel olarak benzer olsa da kapsamlarında yer alan hizmetlerin tamamen farklı olması nedeniyle taraf markalar arasında iltibas ihtimalinin oluşacağı,” şeklinde bir ibare kullanılmışsa da raporun üst kısmında yer alan açıklamalar ve sonuç kısmında yer verilen cümlenin akışı dikkate alındığında “OLUŞMAYACAĞI” yazılması gerekirken sehven “OLUŞACAĞI” yazıldığı görülmektedir. Bu haliyle bilirkişi heyeti raporu davacı yanın iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

Anılan nedenlerle müvekkil markası ile davacı markalarının benzer olmadığı, kapsamlarında yer alan hizmetlerin tamamen farklı olduğu ve davacının mesnet gösterdiği esas unsurlu “THE ” ibareli markaların tanınmış marka olmadığı göz önünde bulundurularak kötü niyetli olarak açılmış davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

DAVACI TARAFA AİT ESAS UNSURU “THE” OLAN MARKALAR TANINMIŞ MARKA DEĞİLDİR.

Davacı yanın huzurdaki davaya dayanak kıldığı esas unsuru “THE ” olan markalar sektöründe bilinirliği/tanınmışlığı yeterli bir düzeyde değildir. Markalar görüldüğü anda refleks olarak belirli bir hizmet çağrıştırmadığı gibi davacı yanın belirli bir hizmetini de çağrıştırmamaktadır.

Nitekim bilirkişi heyet raporunda “DAVACININ MESNET GÖSTERDİĞİ ESAS UNSURLU “THE ” İBARELİ MARKALARIN TANINMIŞLIĞININ İSPAT EDİLEMEDİĞİ” şeklinde ifade edildiği üzere, davacının tanınmışlık iddiasına yönelik herhangi bir delili bulunmamaktadır.

 

NETİCE VE TALEP  : Yukarıda izah edilen açıklamalar kapsamında re’sen gözetilecek nedenlerle;

  1. YİDK’nın  kararının kısmen iptaline karar verilmesi isteminin reddine,
  2.  sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi isteminin reddine,
  3. Yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,

karar verilmesini saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz.

Vekili

[1]Prof. Dr. Ünal TEKİNALP: Fikri Mülkiyet Hukuku, 3. Bası, Beta, 2004, s. 405;

Prof. Dr. Hamdi YASAMAN: Maraka Hukuku, Vedat Kitapçılık, İst. 2004, s. 398

[2]Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 03.06.2013 Tarih, 2011/15498 E. ve 2013/11572 K.

Marka Davasında Bilirkişi Raporuna İtiraz

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir