Evi haksız şekilde terk eden kadına karşı bağıştan rücu etme hakkını bu yazımızda ele aldık. Bağıştan rücu nedeni olarak evi haksız terk etmek sayılabilir mi? Bu konuya birebir emsal teşkil eden Yargıtay kararını paylaşarak düşüncelerimizi yazdık.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Borçlar Kanunu 244/2. maddesi gereğince; bağışlamadan yararlanan kişi, bağışlayana veya ailesine karşı kanunen yükümlü olduğu görevleri önemli derecede ihlal eder ise bağışlayan bağıştan dönebilir.
Evlilik birliğini terk eden, ihtara rağmen eve dönmeyen ve bu nedenle hakkında boşanma kararı verilmiş olan davalı kadın, bağışlayan eşe karşı yasal olarak yükümlü olduğu görevleri yerine getirmede önemli ölçüde kusurlu davranmış olmakla, davacı koca için bağışlamadan dönme hakkı doğmuştur. Delillerin bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.10.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY : Dava Borçlar Kanunun 244/2. maddesinde yeralan bağışlamadan rücu sebebine dayalı, bağışlananın bağışlayana iadesi isteğine ilişkindir.
Aile Mahkemeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun üçüncü kısım hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama şekli hakkında kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler ile 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi davalarını görürler. ( 4787 s.K. Md.4 )
İstek, Borçlar Kanununun 244/2. maddesinden kaynaklandığına göre, Aile Mahkemesinin görevine girmez. Davada genel mahkemeler (değere göre Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemesi ) görevlidir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetilir. Daha önceki “davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması” gerektiğine ilişkin bozma, maddi yanılgıya dayalıdır. Bozmaya uyulmuş olması, temyiz eden taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturmaz. Bu bakımdan davaya Asliye Mahkemesince Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması usul ve yasaya aykırıdır. Sayın çoğunluğun aksi yönde oluşan düşüncesine katılmıyorum. (T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/19365 K. 2007/14089 T. 22.10.2007)
0 Yorum