Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 175

CMK Madde 175

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 175. maddesi şu şekildedir:

İddianamenin kabulü ve duruşma hazırlığı

Madde 175 – (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.

(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.


Başlık

CMK’nın 175. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: ÜÇÜNCÜ KİTAP: Kovuşturma Evresi – BİRİNCİ KISIM: Kamu Davasının Yürütülmesi – BİRİNCİ BÖLÜM: Duruşma Hazırlığı

Madde başlığı şu şekildedir: İddianamenin kabulü ve duruşma hazırlığı


Gerekçe

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 175. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

Mahkeme başkanı veya hakim, 178 ila 180 inci maddeler gereğince kararlar vermediği veya ıslahtan sonra verilen iddianamenin geçerli olduğunu saptadığında iddianamenin kabulü kararını verecekler ve sonra duruşma hazırlığına derhal girişip yargılamanın bir duruşmada kesintisiz bir şekilde yürüyebilmesi için aşağıdaki maddelerde gösterilen işlemleri gerçekleştirecektir. Duruşma hazırlığında yeniden keşif ve muayene yapma yetkisi 187 nci maddede veya tanık ve bilirkişi dinleme yetkisi 186 ncı maddede verilmiş, duruşma başladıktan sonra soruşturma aşamasında eksik yapıldığı anlaşılan işlemleri yapma yetkisi davanın bir duruşmada bitirilmesi amacıyla kabul edilmiştir.

Maddenin getirdiği önemli yenilik mahkeme başkanı veya hakime iddianamede yer almayan başkaca ispat araçlarının toplanmasına karar verme yetkisinin kabul edilmesidir. Böylece dosyanın duruşma hazırlığı aşamasında olgunlaşması ile davanın bir duruşmada bitirilmesinin alt yapısı oluşturulmuş bulunmaktadır.

İddianamenin kabulü kararıyla yargılamanın duruşma aşaması başlamakta, hakkında soruşturma yapılan ve bu aşamaya kadar “şüpheli” olarak adlandırılan kişi de “sanık” sıfatını almaktadır.

Aralarında bağlantı bulunması nedeniyle birleştirilerek açılmış olan davalarda, her biri yönünden mahkemece 178 ve 179 uncu maddeler ile 180 inci madde ışığında yapılan değerlendirme sonunda doğru ve tam açılmış bölüm için kabul, diğeri için de iade veya ret kararı verilebilir.

Ayrıca maddenin birinci fıkrasına göre duruşmanın yapılacağı günü mahkeme başkanı veya hakim belirler; ancak duruşma gününü belirlerken Cumhuriyet savcısının ve sanığın avukatının görüşünü de almak zorundadır. Bu zorunluk hem savunmayı güçlendiren ve hem de davanın bir duruşmada bitirilmesini sağlamaya yönelik diğer bir önlemdir. 1412 sayılı Kanunun 206 ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alıp diğerlerinden önce görülecek olan davaları belirleyecek olan hüküm bu nedenle Tasarıya alınmamıştır.

Maddenin getirdiği diğer bir yenilik celpnameleri düzenleme ve tebliğ yetkisinin doğrudan doğruya mahkeme başkanı veya hakime verilmiş olmasıdır; değişiklik, dosyaya eli değen aktör sayısını azaltmak için yapılmıştır. Gerçekten yapılan araştırmalar dosyanın aynı oda içerisinde bir masadan diğer masaya gittiği hallerde, bazen günlerle ifade edilebilen bir boşuna bekleme süresinin eklendiğini ortaya koymuştur. Tasarı, bu tür makul olmayan ve davayı uzatan uygulamaları olanaklar ölçüsünde azaltma esasını kabul etmiş bulunmaktadır;

Getirdiği yenilikler yukarıda özetlenen maddenin temel hükümleri şöylece ifade olunabilir:

1. Davanın bir veya zorunlu olduğunda birbirini izleyen duruşmalarda bitirilmesi ve parçalı adalet uygulamasına son verilmesi.

2. Mahkeme başkanı veya hakimin, davada yer alan kişileri doğrudan doğruya davet etmesi, duruşmanın bir günde bitmeyeceği anlaşılırsa, ilgilileri, hemen izleyen duruşmaya çağırabilmesi.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarının 181 inci maddesi başlığı ile birlikte redaksiyona tabi tutulmuş ve 175 inci madde olarak kabul edilmiştir.


TBMM Kabul Metni

Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:

175 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KİTAP

Kovuşturma Evresi

BİRİNCİ KISIM

Kamu Davasının Yürütülmesi

BİRİNCİ BÖLÜM

Duruşma Hazırlığı

İddianamenin kabulü ve duruşma hazırlığı

MADDE 175. – (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.

(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra, duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 175 ve devamı maddeleri üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına sizlere saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, temel amacı gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza muhakemesi alanında çok önemli bir tasarının görüşmesini yapıyoruz. Gerçekten, kendimize haksızlık etmememiz gerektiğini düşünüyorum; çünkü, elli yıldır Parlamentonun ve milletin gündeminde bulunan, toplum hayatını derinden ilgilendiren bir kanun tasarısını, hükümetimizin yoğun çabalarıyla, Parlamento gündemine getiriyoruz. Gerçekten, Türkiye, AK Parti İktidarı döneminde, sadece Ceza Muhakemesi Kanununu değil, bir taraftan Avrupa ve çağdaş dünyayla uyum yasalarını, bir taraftan da yıllardır bekleyen temel yasaları bir bir çıkarıyor ve bu yasaları çıkarırken de -burada Anamuhalefet Partimizin de büyük katkıları var- uzlaşma adına birlikte çıkarıyor. İşte, Meclisimizin yasama faaliyeti açısından yüzakı olacak çalışmaları sergiliyoruz. Bu sebeple, az önce Meclisimizin bu kürsüsünden ifade edilen, özellikle hukuk devleti anlayışının olmadığı, bu tasarının hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmadığı yönündeki eleştirilere katılmak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, hukuk devletinin üç temel öğesi var; bunlardan biri, insan haklarının geliştirilmesi; ikincisi, adaletin sağlanması; üçüncüsü, güvenliğin temin edilmesi. Hukuk devletinin ölçüsü, insan haklarının sadece metinlerde yer alması değil, gerçek ve fiilî hayata geçirilmesi. İşte, Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı, bu anlamda, insan haklarını gerçek hayatta koruyacak, yargılama hukukunda insan hakları ile sosyal düzen arasında bir denge sağlayacak çok önemli bir tasarı. Bir taraftan insan haklarına riayet edeceksiniz, sanığın haklarını, susma hakkını, savunma hakkını, yargılamanın alenîliğini vesaire, tüm kurumları sanığa sağlayacaksınız, diğer taraftan da, toplum düzenini koruyacaksınız, sosyal düzeni koruyacaksınız. Bunu sağlarken sosyal düzeni korumak kolay değil. İşte, özellikle örgütlü suçlarda, Avrupa’da da, yakından bildiğimiz, araştırdığımız Avrupa ülkelerinde de birtakım koruma tedbirlerinin, şu anda tasarıda bulunan koruma tedbirlerinin uygulandığı, orada da aynen mevcut olduğu -belki burada da eleştiriyoruz- açıkça görülmekte.

Tabiî, ceza yargılamasında amaç gerçeğin ortaya çıkarılması dedik. Gerçeği ortaya çıkarırken insan haklarına, sanık haklarına kolay gelinmedi. Tarihsel süreci izlediğimiz zaman, engizisyon döneminde, Ortaçağda, suçluların “ruhuna şeytanlar girmiş” diye yakıldığına şahit oldu insanlık. Yine, insanlık, sanığın, gerçeğin ortaya çıkarılması adına her türlü işkenceye reva görüldüğü, mahkûm edildiği dönemleri yaşadı. Özellikle, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında insanlık çok büyük acılar çekti, savaşta meydana gelen olaylar insanlara eziyet çektirdi ve insan hakları ve savaş hukuku ihlalleri doruğa çıktı.

Özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra, Avrupa’da, demokratik hukuk devletinin temellerini atmak adına, birçok evrensel belge ortaya çıkarıldı. İşte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, insan hakları belgeleri anlamında en ileri belge olarak karşımızda duruyor.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmek suretiyle, içhukukunun bir parçası haline getirdi; onunla da yetinmedi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kişisel başvuru hakkı tanıdı.

Gerçekten, bu yüzyılda insan hakları alanında en önemli gelişme şudur: Daha önceki dönemlerde insan hakları meselesi, sadece ülkelerin iç meselesi olarak kabul edilmişti. Ancak, yüzyılımızın en önemli gelişmelerinden biri, insan hakları meselesinin, sadece ülkelerin bir içhukuk meselesi olmadığı kabul edilmek suretiyle uluslararası yargıya açıldı ve insanlara, insan hakları konusunda uluslararası yargıya gitme imkânı tanındı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir anlayıştan doğdu.

İşte, bir taraftan da, insan haklarının hayata geçirilmesi anlamında, ceza usul yasaları bir bir değişti. Gerçek ortaya çıkarılırken, sanığa tanınan haklar, daha mükemmel anlamda, daha kâmil anlamda bir bir geliştirildi.

İşte, halen yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Almanya’dan müktesep bir kanun ve aradan geçen dönemde 27 kez değiştirilmiş. 1940’lı, 50’li yıllardan itibaren de yerine yeni bir tasarı hazırlanmak suretiyle Meclisin gündemine getirilmiş; ancak, 27 kez değiştirilen, sistematiği bozulan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, deyim yerindeyse, yamalı bir bohçaya dönmüş.

İşte, yıllardan beri Meclisin gündeminde ve milletimizin gündeminde bekleyen bu yasanın çıkarılması için, hükümetimiz, her alanda olduğu gibi, bu konuya da el atarak, muhalefetin de değerli katkılarını almak suretiyle, bu kanun tasarısını şu anda önümüze getirmiş durumda ve maddeleri bir bir görüşüyoruz.

Tasarıya baktığımız zaman -tek tek detaylarına girmek istemiyorum- hukukumuz açısından çok yeni, gerçekten, yargılama hukukunu çağdaş normlara uyduracak çok güzel kurumlar var. İşte, uzlaşma kurumu… Yıllardan beri söylüyoruz, avukatlık yaptığımız dönemde de gördük, adliyelere yığınla dava geliyor; özellikle birtakım ceza davaları, daha soruşturma evresinde savcının ve uzlaştırmacının devreye girmesiyle çözülebilecek türden davalar. Hakaret, basit darp, yaralamalı trafik kazası gibi birçok dava, uzlaşma sağlandığı takdirde, mahkemeleri boşuna uzatmayacak, uğraştırmayacak, meşgul etmeyecek, insanları da mahkeme kapılarında gezmekten alıkoyacak. İşte, böyle bir çağdaş kurum, şu anda tasarının içerisinde düzenlenmiş durumda.

Diğer yandan, adlî kolluk… Suç ve suçla mücadele açısından bir adlî kolluğun kurulması ve adlî kolluğun, özellikle suç delillerini araştırmada uzman bir çalışma yapmak suretiyle yargılamayı kolaylaştırması gerektiğini yıllardan beri söyleriz avukatlar olarak, hukuk adamları olarak. Ben, buradan, tasarıda emeği geçen, başta Adalet Bakanımız, Adalet Komisyonu Başkanımız, komisyonun değerli üyeleri, Adalet Bakanlığının bürokratlarına teşekkür etmek istiyorum. İşte, adlî kolluk müessesesi, yıllardan sonra tasarıda yer almış durumda. Bunun gibi daha birçok yeni kurum tasarıda mevcut.

Ben, bu tasarının milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, tasarıda emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürümü ifade ediyor, bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir