Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 166

CMK Madde 166

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 166. maddesi şu şekildedir:

Değerlendirme raporu yetkisi

Madde 166 – (1) Cumhuriyet başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adli kolluğun sorumluları hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülki idare amirlerine gönderir.


Başlık

CMK’nın 166. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Soruşturma – BİRİNCİ KISIM: Suçlara İlişkin İhbarlar ve Soruşturma – İKİNCİ BÖLÜM: Soruşturma İşlemleri

Madde başlığı şu şekildedir: Değerlendirme raporu yetkisi


Gerekçe

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 166. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarıya 163 üncü maddeden sonra gelmek üzere adli kollukla ilgili yeni 164, 165, 166 ve 167 nci maddeler eklenmiştir.


TBMM Kabul Metni

Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:

166 ncı maddeyi okutuyorum:

Değerlendirme raporu yetkisi

MADDE 166. – (1) Cumhuriyet başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adlî kolluğun sorumluları hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülki idare amirlerine gönderir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Değerli arkadaşlarım, tekrar saygılarımı sunuyorum.

Sayın Bakanın talihsiz açıklama ve değerlendirmelerini bu bölümde anlatmak istiyorum. Bakıyoruz, tam demokratikleşme süreçlerinde, hukuk devleti yapılanmalarında, Sayın Bakanın “her ülkenin kendine özgü şartları vardır”, “demokrasi türküsü çok güzel; ama, kafiyesi tutmuyor” anlamındaki değerlendirmelerini son derece üzücü, son derece talihsiz değerlendirmeler olarak görüyorum.

Sayın Bakan, mevcut yapının sürdürülmesinin hukuk devleti yapılanmasına engel teşkil ettiğini artık görelim lütfen. (Gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Kart…

Değerli arkadaşlarım, sükûneti bozmayalım, dinleme ortamını ihlal etmeyelim.

ATİLLA KART (Devamla) – Bunu, bu mevcut yapısal bozuklukları neden sürdürmek istiyoruz? Demek ki, bu olumsuz sonuçları yaratan tabloyu, bünyemize uymayan, olumsuz sonuç veren bu tabloyu değiştirmemiz gerekiyor. Evet, bu anlamda gerçekten kafiye tutmuyor, hukuk devleti uyumluluğu adına kafiye tutmuyor.

Sayın Bakan, hukuk ve yargı sistemimizde, gerçekten, bir devrimi ve değişimi başlatmak istiyorsanız, o başlangıcı yapmanız gereken bir tercihle karşı karşıyasınız. Bu tercihinizi, lütfen, artık, yapın ve kullanın. Neden bu yapıyı ısrarla sürdürmek istiyoruz?! Bunun sebebi gayet açık; kolluk gücünü elimizin altında tutup, yargı denetiminden kaçmak istiyoruz veya yargı denetimini etkisiz hale getirmek istiyoruz; bunun başka bir anlamı yok değerli arkadaşlarım.

Bir taraftan, 58 inci hükümetin kuruluşu aşamasında Adalet Bakanlığı bütçesi olarak yüzde 2’yi hedefleyip -ki, Sayın Bakanın bu tespitini son derece iyimser ve gerçekçi bir tespit olarak kabul ettiğimi ifade etmek istiyorum- diğer taraftan, üçüncü yılda halen yüzde 1’lerin altındaysak, bunun anlamı, hukuk devleti yapılanmasında benim bir önceliğim yok demektir, benim böyle bir kaygım yok demektir, benim böyle bir arayışım yok demektir; bunun başka bir açıklaması yok değerli arkadaşlarım. Siz, hükümet olarak, siz Bakanlık olarak gerçekten hukuk devleti yapılanmasına inanıyorsanız, hukuk devleti yapılanmasının etkinliğine inanıyorsanız, her halde, bu noktada üzerinize düşeni, bu noktadaki tercihinizi, bu noktadaki kararınızı artık vermeniz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Ankara Barosunun yaptığı bir çalışmayı anlatmak istiyorum. 1940’lı yıllardan itibaren devlet bütçesinden Adalet Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğünün almakta olduğu payları gösteren bir tablo. Ben, 1970’li yıllardan sonraki gelişmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum; ama, dikkatinizi çekiyorum, Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı bütçesini kıyaslamıyorum; Adalet Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesini kıyaslıyorum değerli arkadaşlarım. 1970’li yıllarda, Adalet Bakanlığı 144 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 143 paya sahip, aynı paya sahipler. 1980’lı yıllarda Adalet Bakanlığı 178 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 260 paya sahip. 1990’lı yıllarda Adalet Bakanlığı -düşmeye başlıyor- 122 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 287 paya çıkıyor. 1990’lı yılarda 1’e 2,5; 1’e 3 olarak Emniyet lehine değişen bu dengenin, 2002 yılından itibaren daha da hızlandığını görüyoruz değerli arkadaşlarım. Onun için, hukuk devleti, demokrasi nutuklarını atarken, bu gerçekleri lütfen gözden kaçırmayalım; birbirimizi kandırmayalım, toplumu yanlış yönlendirmeyelim.

Enteresan ve düşündürücüdür; 1940’lı ve 1950’li yıllarda Adalet Bakanlığı payı, sırasıyla, 342 ve 312, Emniyet Genel Müdürlüğü payı ise 279; yani, daha demokrasinin, çokpartili rejimin işlemeye başlamadığı yıllarda bile Adalet Bakanlığı bütçesinin Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden daha üst seviyede olduğunu görüyoruz. Bu size bir şeyler anlatmıyor mu değerli arkadaşlarım? Bu, bir bakış açısını, bir toplum yönetimi anlayışını, bir hukuk devleti anlayışını anlatmıyor mu? Bunu görmemiz gerekiyor, bunu değerlendirmemiz gerekiyor.

Yine, yanlış değerlendirilmemesi için ifade ediyorum. Kolluk gücünün teknik imkânlarının artırılmasına karşı olmamız gibi bir düşüncemiz söz konusu değil. Kolluk gücünün teknik imkânlarını, bütçesini, olanaklarını elbette artıralım. Bu, Emniyet için de geçerlidir, Jandarma için de geçerlidir; ama, sorun, olayın özü, yargının ve savcılık makamının güç ve imkânlarını kısıtlamak için neden bir gayret içine giriyoruz, neden bir psikoloji içine giriyoruz, neden bir davranış içine giriyoruz; bunu, herhalde, anlattığım oluş şekli ve anlatım karşısında çok net olarak açıklamak ve değerlendirmek mümkündür değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, mevcut Emniyet yapılanmasındaki hukuksuzluklar, yapısal bozukluklar, bu tasarıdaki soyut ve belirsiz kavramlarla bir araya geldiği zaman, orada kişi hak ve özgürlükleri bakımından telafi edilmesi çok zor sonuçların doğması kaçınılmaz. Bu tasarı, bu yönüyle de ciddî sakıncalarla dolu olan bir tasarı.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Günümüzde iletişimin teknolojik olarak geldiği seviye karşısında, kolluk gücü ile savcının her an haberleşmesi mümkündür; yani, kolluk gücünün herhangi bir olay karşısında savcıya zamanında ulaşamaması gibi bir durum, bir gerekçe söz konusu olamaz. Bu sebeple, savcıya ulaşamamak gibi bir değerlendirmeyi hiçbir şekilde kabul etmek ve bunu, bu soyut ve belirsiz kavramlar için, bu düzenlemeler için bir gerekçe olarak ortaya getirmek doğru ve yerinde bir davranış olmaz. Esasen, böyle bir durum, yani, savcıya ulaşamamak gibi bir durum, savcının da sorumluluğunu gerektiren bir husus olmakla, bu konudaki gerekçenin yine tutarlı bir yönü ve açıklaması olamaz. Bu sebeple, böyle bir gerekçenin ardına sığınmak, tekrar ifade ediyorum, doğru ve yerinde bir gerekçe olmaz değerli arkadaşlarım.

Usulî ve yasal düzenlemelerde soyut ve belirsiz kavramları sıkça kullanmaya başladığınız zaman, bu kavramların ardına sıkça saklanmaya çalıştığınız zaman, orada, o ölçüde hukuktan uzaklaşıyorsunuz demektir; o ölçüde belirsiz ve istismara yönelik, istismara hizmet edecek, kötüye kullanıma hizmet edecek bir süreci başlatıyorsunuz demektir değerli arkadaşlarım.

Buna göre bir değerlendirme yapıldığı zaman, 138 inci maddedeki tesadüfen elde edilen deliller, gizli izlemeyle ilgili maddeler, arama ve elkoymayla ilgili birtakım düzenlemeler, gecikmesinde sakınca olan haller kavramı, tasarının 250, 251, 252 nci maddelerindeki özel yargılama usullerine ilişkin düzenlemeler hep birlikte değerlendirildiği zaman, hukukî denetimle birlikte teminat altına alınmadığı takdirde bu düzenlemeler, orada, kişi özgürlükleri bakımından, temel hak ve özgürlükler bakımından ciddî haksızlıkların doğması kaçınılmazdır değerli arkadaşlarım. Bunu, bir sonraki maddede anlatarak bu konudaki görüşlerimi sonlandıracağım.

Genel Kurulu, bir defa daha, saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

  • İlk yayınlanma tarihi: 18 Haziran 2021

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İçindekiler
Bize WhatsApp'tan ulaşın!