Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 101

CMK Madde 101

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 101. maddesi şu şekildedir:

Tutuklama kararı

Madde 101 – (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir.

(2) (Değişik fıkra: 02.07.2012 – 6352 S.K/Madde 97) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.

(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.

(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhal serbest bırakılır.

(5) Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.


Başlık

CMK’nın 101. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KİTAP: Genel Hükümler – DÖRDÜNCÜ KISIM: Koruma Tedbirleri – İKİNCİ BÖLÜM: Tutuklama

Madde başlığı şu şekildedir: Tutuklama kararı


Gerekçe

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 101. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

Madde, adli kontrol kurumu ile de bağlantılı olarak tutuklama kararının verilmesi usulünü şüpheli veya sanığa ciddi güvence sağlamak suretiyle göstermektedir.

Tutuklamaya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim veya mahkeme karar verecektir. Bu kararda, tutuklamanın hukuki ve fiili nedenleri gösterilecek ve karar şüpheli ve sanığa sözlü olarak bildirilecektir. Tutuklamanın koşulları 119 uncu maddede gösterilmiştir. Görüleceği üzere bunların bir kısmı hukuki (maddenin birinci fıkrasında yer alan ön koşullar gibi), bir kısmı ise fiilidir, (yani failin işlediği suçun sonuç ve olası sonuca etkilerini kapsamaktadır).

Tutuklama kararının verilebilmesi için şüpheli veya sanığın, kendileri tarafından atanmış avukatları yoksa, yetkili merci adı geçenlere bir avukatın yardımından yararlanmaları gerektiğini hatırlatacak ve baro tarafından seçilmiş bir avukat, tutuklama duruşmasında mutlaka hazır bulundurulacaktır.

Hakim veya mahkeme karar vermeden önce ilgiliye savunmasını hazırlamak üzere süre isteminde bulunabileceğini hatırlatacaktır.

Süre istendiğinde ilgililere beş günü aşmayacak bir süre verilecek ve bu süre içinde adı geçen muhafaza altında tutulabilecektir. Hakim veya mahkeme gerekli gördüğünde muhafaza altına alma kararı verebilecektir. Beş günlük süre içinde, şüpheli, sanık ve avukatları ne zaman isterlerse Cumhuriyet savcısı dinlendikten sonra savunmalarını yapacaklar ve bundan sonra da karar verilecektir. Tutuklanması önerilmiş veya öngörülmüş şüpheli veya sanığa ve avukatına savunmalarını yapmaları için en çok beş günlük bir süre tanınabilecek ve böylece savunma hakkına gereken önem verilmiş olacaktır. Ancak bunun karşılığı olarak hakim veya mahkemenin, şüpheli veya sanığı savunmasını yapıncaya kadar muhafaza altına alabilmesi olanağı tanınmıştır. Böyle bir karar verip vermemek hakimin takdiri içindedir. Şüpheli veya sanık, tutuklanmayacakları kanaatini taşıyorlarsa derhal savunmalarını yaparlar ve böylece ya serbest bırakılır veya tutuklanırlar. Hukuk düzeni tutuklanması düşünülen kişiye hazırlanarak savunma yapmak olanağını tanırken adı geçenin kaçıp gitmesini engelleyecek tedbirleri de alabilecektir; çağdaş ceza usulünde dengelilik ve orantılılık ilkeleri egemendir.

Savunma için süre alan kişi, ne zaman savunma yapacağını bildirirse hakim veya mahkeme derhal gerekeni yapacak ve hiçbir gecikmeye yer bırakılmayacaktır.

Maddenin altıncı fıkrasına göre muhafaza altında tutulma, bu hususta hazırlanacak yönetmeliğe göre uygulanacaktır. Böylece yönetmelik, kişinin nerede, ne gibi koşullara uyulması suretiyle muhafaza altında tutulacağını gösterecektir.

Muhafaza süresi, 121 inci maddede belirtilen ve sınırlandırılmış olan tutuklama süresinden indirilecektir. Bu düzenlemenin amacı, sanık haklarını (savunmayı) güçlendirmektir.

Gıyabi tutuklama kararı verilmesi usulü maddenin dokuzuncu fıkrasında belirtilen bir istisna ile, adli kontrol ile birlikte kaldırılmış olduğu için, tutuklama kararı verilmesinden önce, şüpheli veya sanığın savunmalarının hazırlanması olanak dahiline girmiştir.

“Muhafaza altına alınma” yeni bir kurumdur; savunma için bir güvencedir. Böylece sanığa hak tanınırken, etkin bir adalet sisteminin işleyişi de, dengeli ve orantılı bir biçimde sağlanmak istenmiştir.

Maddenin sekizinci fıkrası, tutuklama ile ilgili, insancıl bir hükme yer vermiş bulunmaktadır: Hakkında tutuklama kararı verilmeden önce, kişinin velayeti altında bulunan onbeş yaşından küçük çocukların durumu değerlendirilecektir yani gerektiğinde bu çocukların akıbeti bakımından tutukluluğun neden olabileceği zararlar öngörülecek ve buna göre gerekli kararlar alınacaktır.

Dokuzuncu fıkra, Tasarının tutuklama usulü yönünden getirdiği yeni esaslar dolayısıyla maddede yer almaktadır. Yeni usule göre, insan özgürlüğü bakımından tutukluluk kararının verilmesi, şüpheli ile avukatının hakim huzurunda hazır bulunmalarına bağlıdır. Tasarı, kaçan şüpheli veya sanığın getirilmesi bakımından yakalama müzekkeresi çıkarmak yetkisinin yeterli olacağını kabul etmiş ve bu nedenle hakime yakalama müzekkeresi çıkarmak yetkisi tanınmıştır. Ancak yurt dışına kaçmış olanlar bakımından iade usulünün cereyanı itibarıyla tutuklama müzekkeresi gerekli olduğundan dokuzuncu fıkra bu hale özgü olmak üzere kurala bir istisna getirmiştir.

Maddenin son fıkrasında bu madde ile 119 uncu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebileceği hükme bağlanmıştır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarının 120 nci maddesinin dört, beş, altı ve yedinci fıkraları muhafaza altında bulundurma ile ilgili hükümler içermekte olup, bu müesseseye yer verilmesi uygun görülmediğinden metinden çıkarılmış, ancak, beşinci fıkranın son cümlesi dördüncü fıkra olarak muhafaza edilmiş, sekizinci fıkrası gereksiz görülerek, dokuzuncu fıkrası ise kaçaklar bölümünde düzenlendiğinden metinden çıkarılmış, madde redaksiyona tabi tutularak beş fıkra halinde yeniden düzenlenmiş ve 101 inci madde olarak kabul edilmiştir.


TBMM Kabul Metni

Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:

101 inci maddeyi okutuyorum:

Tutuklama kararı

MADDE 101. – (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.

(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.

(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest bırakılır.

(5) Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen, Aydın Milletvekili Semiha Öyüş; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SEMİHA ÖYÜŞ (Aydın) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan ve değerli üyeler; 698 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 101 ilâ 156 ncı maddeleri arasındaki düzenlemeler üzerinde, genel olarak, görüşlerimizi bildirmek üzere söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 100 üncü maddesiyle tutuklama nedenleri olarak öngörülen haller sırayla belirtilmiş ve bu alandaki, düzenlemeye göre, tutuklama nedenleri azaltılmıştır.

100 üncü maddeyle “kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde, bir tutuklama nedeninin bulunması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir” denilmiştir.

Soruşturma aşamasında kişi şüpheli durumdadır. Bu halde, şüpheli hakkında soruşturmayı yapan cumhuriyet savcısı, sulh ceza hâkiminden tutuklama kararı verilmesini talep eder. Kovuşturma esnasında kişi sanık durumundadır. Bu halde, sanık hakkında, cumhuriyet savcısı talebiyle ya da resen mahkeme tutuklama kararı verir.

Bu taleplerde gerekçe gösterilmelidir ve ayrıca, ceza adalet sistemimizde yeni bir düzenleme olarak yer alacak olan adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağının hukukî ve fiilî nedenleri izah edilir.

Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda bu kararın alınmasına dayanak olan hukukî ve fiilî sebepler gösterilecektir. Karar içeriği, şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilirken, ayrıca yazılı suretinin verildiği, kararda belirtilmelidir.

Şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımını da talep edebilir.

Tutuklama kararı verilmezse şüpheli veya sanık hemen serbest bırakılır. Tutuklama sebepleri ve tutuklama kararına itiraz edilebilir.

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler dışında, tutuklama süresi en fazla altı aydır. Gerektiğinde, sebebi belirtilerek dört ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi, en fazla iki yıl, gerektiğinde, sebebi gösterilerek, üç yıla kadar uzatılabilir.

Bu maddeyle, tutuklulukta geçecek süre, soyut bir ceza süresine bağlı olmak yerine, ağır ceza mahkemesinin görevine giren ve girmeyen suçlar ayırımı yapılarak düzenlenmiş ve buna göre, en az tutukluluk süresi altı ay, en çok iki yıl; altı aylık süre gerektiğinde dört ay uzatılabilmeli, iki yıllık süre bir yıl daha uzatılabilmeli şeklinde düzenlenmiştir.

Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adlî kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hâkiminden isteyebilir; hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafii de aynı istemde bulunabilirler; bu halde, üç gün içerisinde talebin kabulü ya da reddine karar verilmelidir.

Soruşturma evresinde, cumhuriyet savcısı, adlî kontrol ya da tutuklamanın gereksiz olduğuna kanaat getirirse, kovuşturmaya yer olmadığına karar verir ve resen şüpheliyi serbest bırakır. Şüpheli veya sanığın, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında, tutuklama kararının kaldırılmasını talep hakkı vardır ve ret kararına karşı itiraz edilebilir.

Usulü hakkında düzenlemede, şüpheli veya sanık müdafiinin dinlenmek üzere, duruşmadan kırksekiz saat önce, iadeli taahhütlü bir mektupla veya varsa telefonla çağrılacağı belirtilmektedir. Telefonla davet, teknolojiden yararlanma yönünde yeni bir uygulama olacaktır.

Salıverilme kararıyla, şüpheli ve sanığa, soruşturmanın veya kovuşturmanın sona erdirileceği tarihe kadar, önceden verdiği adreslerdeki her türlü değişikliği bildirmesi ihtar edilecektir. Böylelikle, bundan önce yaşanılan bilinen adreste bulunamama sıkıntısı aşılmış olacaktır ve yargılamanın gecikmesine neden olan bu durum ortadan kaldırılmış olacaktır.

Tutuklananın durumunu yakınlarına bildirmesinde, tutuklama veya tutukluluğunun devamına ilişkin her karar tutuklunun bir yakınına veya istediği kişiye hâkim kararıyla ve durum uygun ise, bizzat kendisi tarafından haber verilir.

“Tutuklanan şüpheli veya sanık yabancıysa, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bilgi verilir” denilerek, yabancılar bakımından yeni bir düzenleme getirilmektedir.

100 üncü madde gözönünde tutularak, soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk halinin incelenmesi en geç otuzar günlük süreler itibariyle cumhuriyet savcısı ve şüpheli tarafından sulh ceza hâkiminden istenebilir. “Hâkim resen de dikkate alır” şeklindeki düzenlemeyle de, tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunun mahkemece belli aralıklarla incelenmesi ve kişi özgürlüğünü geçici olarak sınırlayan tutuklama kararının gereksiz yere uzamaması amaçlanmıştır.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 109 uncu maddesiyle yargılama sistemimize bir yenilik getirilmektedir. Adlî kontrol, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 119 uncu maddesine göre, tutuklamayı gerektirecek bir suç işlendiğinde, cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkimi, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasını isteyebilecektir. Adlî kontrol, tutuklamanın uygulamada yarattığı sakıncaları önleyebilecek önemli bir müessese olarak düzenlenmiştir. Mevcut sistemde serbest bırakılması istemiyle hâkim huzuruna gelen kişi tutuklanıyor veya serbest bırakılıyordu. Tutuklandığı zaman hürriyetinden yoksun kalması dolayısıyla kişinin zarara uğraması söz konusu olabiliyordu. Serbest bırakıldığı zaman da kaçma riski taşıyordu. Adlî kontrol sistemiyle, tutuklamanın, kişiyi hürriyetinden tamamen yoksun bırakmakla doğan zararlar ortadan kaldırılmakta, diğer taraftan, kaçma riski minimuma indirilmektedir.

Bu yeni uygulama hem özgürlükçü hem de kamu düzenini koruyucu niteliktedir. Uygulanacak yaptırımlar, hâkimin belirlediği çevre sınırları dışına çıkmamak; bazı yerlere gidememek ya da ancak bazı yerlere gidebilmek; belirlenen sınırlar dışına her çıkışta cumhuriyet savcısına veya hâkime haber vermek; belli mercilere belli süreler içinde düzenli olarak müracaat etmek, kimlik belirten belgeyi makbuz karşılığı teslim etmek; belirli kişilerle görüşmek veya görüşememek; belli taşıtları kullanmak veya kullanamamak; özellikle, uyuşturucudan arınmak için tedavi olmak; şüphelinin maddî durumuna göre belirlenecek güvence miktarı yatırmak; suç, bir mesleğin icraı veya sosyal faaliyetler nedeniyle işlenmiş ise, bunlardan men; çek kullanamamak, silah bulunduramamak ve taşıyamamak; suç mağdurunun haklarını güvenceye almak için aynî veya kişisel güvenceye bağlamak; aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve nafakayı ödeyeceğine dair güvence vermek şeklinde özetlenebilecektir.

Şüpheli, cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararıyla soruşturmanın her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir; adlî kontrol uygulanan bir veya birden çok yükümlülük altına konulabilir, bu yükümlülük kaldırılabilir, değiştirilebilir, bazılarına uymaktan geçici olarak muafiyet tanınabilir. Adlî kontrol kararını soruşturma evresinde, cumhuriyet savcısının istemiyle sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde, görevli ve yetkili merci 100 üncü maddeyi de gözönünde tutarak, 109 uncu maddedeki yükümlülükleri azaltıp çoğaltabilecek veya tümünü kaldırabilecektir. Amacın gerçekleşmesine yönelik tam bir esneklik sağlanarak yasanın insanî yönü vurgulanmaktadır. Bu kararların kaldırılması istenebilir ve itiraz edilebilir. Tedbir kararına uymama halinde, tutuklama kararı verilebilecektir. Şüpheli veya sanığın her türlü yükümlülüğünü yerine getireceğine dair alınacak güvence, ihlal halinde, hazineye irat kaydedilecektir.

Güvence, ayrıca, masrafların, zararların, nafaka borçlarının, kamusal giderlerin ve para cezalarının karşılığıdır. Bu hükümle, mağdurun hakları koruma altına alınmaktadır. Hükümlü yükümlülüklerini yerine getirmişse, kovuşturmaya yer olmadığına veya beraat kararı verilmişse güvence geri verilebilecektir. “Şüpheli veya sanıkla ilgili arama” madde başlığıyla, yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği konusunda şüphe varsa, şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SEMİHA ÖYÜŞ (Devamla) – Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilecektir.

Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece arama yapılmaması esas olmakla birlikte, suçüstü halinde, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, firar eden kişi, tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanmasında gece de arama yapılabilecektir.

Arama kararını hâkimin vermesi asıl olmakla birlikte, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısının, cumhuriyet savcısının emrinin alınamadığı hallerde kolluk amirinin emriyle kolluk görevlileri arama yapabilir.

Arama kararında, arama nedeni, arama yapılacak yer veya eşya ve arama süresi açıkça belirtilmelidir. Arama esnasında ilgili veya yakını veya temsilcisi hazır bulunabilir. Arama sonucunda el konulan eşya varsa, listesi, aranan kimsenin isteği üzerine, belge olarak verilir. Aramada belge veya kâğıtların incelenmesi için cumhuriyet savcısı ve hâkim yetkilidir.

Suçun delili olması ihtimali olduğu görülen eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri ile rızayla teslim edilmeyen eşyaya da elkonulabilir.

125 inci maddeyle “içeriği devlet sırrı niteliğindeki belgelerin mahkemece incelenmesi” başlığıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 328 inci maddesiyle paralellik sağlanmış ve “bir suç olgusuna ilişkin bilgi ve belgelerin devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamayacağı” hüküm altına alınmıştır. Bu belgeleri, ancak mahkeme hâkimi ve heyeti inceleyebilecektir. Kovuşturma konusu suçu açıklayabilecek nitelikte görülen bu belgelerin içeriği hakkında hükümde açıklama yapılmalıdır ki, bu yöndeki savunma hakkı kullanılabilsin.

Elkoyma kararını esas olarak hâkim verir. Ancak, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, cumhuriyet savcısının yazılı emriyle, kolluk görevlileri elkoyma işlemini yapabilirler. Bu hal de 24 saat içerisinde hâkimin onayına sunulur, hâkim 48 saat içerisinde kararını açıklamazsa, elkoyma kendiliğinden kalkar.

Şüpheli veya sanık ile tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektup ve belgelere, bu kimselerin nezdinde bulundukça elkonulamaz.

Suç konusu olan veya bu yoldan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait taşınmaz, alacak ve diğer mal varlığı değerleri, şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyedinde bulunsa dahi, 128 inci maddenin ikinci fıkrasında sayılı suçlar söz konusu olduğunda, elkonulma kararı hâkim tarafından verilip, bu karar, tapuya, ilgili sicile, ilgili gerçek ve tüzelkişiye bildirilerek, icra edilir. Elkoyma kararının gereklerine aykırı hareket edilmesi halinde, Türk Ceza Kanununun 289 uncu maddesi gereğince, muhafaza görevini kötüye kullanma hükümleri uygulanacaktır.

Suçun delillerini oluşturduğundan şüphe edilen ve gerçeğin ortaya çıkarılması, soruşturma ve kovuşturmanın selameti için adliyenin elinde bulunması gerekli sayılan ve sanık tarafından veya sanığa gönderilen posta hizmeti veren, resmî ve özel kuruluş elinde bulunan gönderilere, asıl olarak hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısı kararıyla elkonulabilecektir. Kolluk güçleri, sadece hâkimin kararını veya cumhuriyet savcısının emrini yerine getirecektir.

Postada elkoyma konusu, haberleşme özgürlüğünün demokratik hayat içindeki önemi ve üstün değeri nedeniyle ayrıca düzenlenmiştir. Hâkim postayı açıp açmamaya karar verir. Açılıp da içeriği adliyenin eli altında tutulmasına gerek olmayan gönderiler hemen ilgililere teslim edilecektir. Bu hüküm, Anayasada öngörülen özel hayatın gizliliğinin korunmasına yöneliktir.

Avukat bürolarında arama, elkoyma ve postada elkoyma 130 uncu maddeyle düzenlenmiştir.

Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.

Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.

Avukatlığın amacı, hukukî münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukukî mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını, her derecede yargı organları, hakemler, resmî ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat, bu amaçla, hukukî bilgi ve tecrübelerini, adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis etmeye yetkilidir.

Avukatların sır saklama görevleri vardır; bu nedenle, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi gerekse Türkiye Barolar Birliği ve baro organlarındaki görevleri dolayısıyla, öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.

Avukat bürolarında arama, elkoyma ve avukatlarla ilgili postada yapılacak belge ve varakalara elkoymayla ilgili ve suç nedeniyle yapılacak işlemler, ayrı ve genel hükümlere göre, farklı usullere ve özel hükümlere tabi tutulmuştur; çünkü, savunma hakkı kutsaldır; savunma, yargının kurucu unsurlarındandır. Avukatların meslekleriyle ilgili bildiklerini ve müvekkillerinin sırlarını saklamaları esastır. Avukat büroları, ancak mahkeme kararı ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak, cumhuriyet savcısının denetimiyle aranabilir.

BAŞKAN – Sayın Öyüş, pozitif ayırımcılık yapıp tolerans gösteriyoruz; ama…

SEMİHA ÖYÜŞ (Devamla) – Sürem 20 dakika değil mi efendim?

BAŞKAN – Vaktinizi bayağı aştınız, toparlarsanız memnun oluruz.

SEMİHA ÖYÜŞ (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Sağ olun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) – Yeter… Yeter…

BAŞKAN – Hanımefendi gereğini yapacaktır.

Lütfen toparlayın.

SEMİHA ÖYÜŞ (Devamla) – Avukat büroları, ancak mahkeme kararı ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak, cumhuriyet savcısının denetimiyle aranabilir. Baro başkanı ve bürosu aranan avukat ile vekili avukat, aramada hazır bulundurulur. Elkonulması kararı verilen şeyler bakımından, aramada hazır bulunanlarca, avukat ile müvekkil arasındaki ilişkiye ait olduğundan bahisle itiraz edildiğinde, bu şey ayrı bir zarf veya pakete konulup mühürlenir ve yetkili hâkimin itirazı haklı bulması halinde, elkonulan şey derhal avukata iade edilir.

BAŞKAN – Sayın Öyüş, lütfen toparlayın.

SEMİHA ÖYÜŞ (Devamla) – Toparlıyorum.

Savunma hakkı kutsaldır ve bu haktan yararlanma engellenemez. Müdafi görevini yerine getirmediğinde -müdafi tayin edilirse bir suçlu veya şüpheliye- hâkim, derhal başka bir müdafi tayini ister.

Sanığın kanunî temsilcisi ve eşi, duruşma gün ve saatinde hazır bulunabilir ve istemi üzerine dinlenebilirler.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Hakkında hüküm verilinceye kadar sanık masumdur. Bu ilke doğrultusunda, tasarıda düzenlemeler yapılmıştır.

Uygulamanın yasa koyucunun iradesini tam olarak yansıtması dileğiyle ve yasa tasarısının hayırlı olması dileğiyle, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir