SSÇ Mala Zarar Verme ve Hırsızlık Savunma Dilekçesi

SSÇ Mala Zarar Verme ve Hırsızlık Savunma Dilekçesi

ÇOCUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

 

Dosya Esas No: 

Duruşma Günü:

 

Suça Sürüklenen

Çocuk:

                                              

Vekili: 

 

Konu: Esasa ilişkin beyanlarımızın sunulmasından ibarettir.

 

Açıklamalar:

  • SOMUT OLAYA İLİŞKİN BEYANLARIMIZ:
  • Müvekkilin iddianamede vasıflandırılan suçları işlediğine dair hiçbir somut delil yoktur. Müvekkil suç işleme kastıyla hareket etmemiştir. Hiçbir mala zarar vermemiştir. Savcılık ifadesi ve mahkeme ifadesinde de belirttiği gibi; söz konusu malların, hırsızlık malı olduğunu bilmemekte ve bu malları 5 TL karşılığında, tanımadığı kişilerle taşımak için anlaştığını ifade etmektedir. Zaten SSÇ suçun işlendiği dönemlerde sürekli olarak ‘üç tekerlekli arabasıyla’ para karşılığı eşya taşımış, bu işi meslek haline getirmiştir.
  • Yakalama tutanağında belirtildiği üzere, müvekkil olay yerine üç tekerlekli bisikletini almak için tekrar geldiğinde yakalanmıştır. Bu husus üç tekerlekli bisikletin müvekkil için önemini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla hırsızlık kastıyla hareket etmiş olan birinin olay yerine tekrar gelmesi hayatın olağan akışına uygun değildir.
  • Öte yandan X haricindeki diğer tüm suça sürüklenen çocuklar mahkeme aşamasındaki ifadelerinde müvekkili tanımadıklarını söylemekte, bu husus müvekkilin beyanlarını doğrulamaktadır.

  • SSÇ …. ise savcılık aşamasındaki X tarihli ifadesinde; “arkadaşları X ile birlikte gezerken eski PTT binasında yaşları büyük olan iki şahsın onları çağırıp, demirleri yükleme karşılığında para teklif ettiklerini, tam gittikleri sırada ise polislerin geldiğini” beyan etmiştir. Oysa yakalama sonrasında X tarihli değişik iş kararda tamamen çelişkili bir ifadede bulunmuştur. Bu ifadesinde: “X ve X’ın yanına gelerek üç tekerlekli bisiklete ihtiyacı olduklarını ve para teklif ettiklerini, önce dışarıda beklediğini ardından binaya girdiğini” beyan etmiştir. Görüldüğü üzere SSÇ tutarsız ve gerçeklerle bağdaşmayan ifadelerde bulunmuştur. Dolayısıyla beyanlarına itibar edilmemesi gerekir.
  • Sonuç olarak, ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi de göz önüne alındığında müvekkilin suçu işlediği hususu aydınlatılmadığı sürece, müvekkil lehine sonuç çıkarılması ve buna göre karar verilmesi gerekir.
  • Müvekkil, mahkemedeki ifadesinde HAGB verilmesine dair kararı kabul etmemesini beyan etmesine rağmen, bu ifadesinden dönmüştür. Dolayısıyla olası bir mahkumiyet kararı karşısında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasını saygıyla talep etmekteyiz.
  • OLAYIN HUKUKİ NİTELENDİRİLMESİ:
  • Söz konusu suç teşebbüs aşamasında kalmıştır. Zira, TCK md 35/1’ye göre: “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.Somut olayda da hırsızlık suçu tamamlanmamıştır. Müvekkilin hırsızlık kastıyla hareket ettiğini kabul etmemekle birlikte, fiil tamamlanmadan kolluk görevlileri olay yerine gelmiş, yakalama tedbir uygulanmıştır. İddianamede bu hususa yer verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır. Hırsızlık suçuna teşebbüs hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
  • İddianamede kamu kurum ve kuruluşlarında hırsızlık şeklinde belirtilen suç yanlış vasıflandırılmıştır. Zira suçun gerçekleştiği iddia edilen bina, kamu hizmetine tahsis edilmiş olmayıp, terkedilmiş şekildedir. Dolayısıyla iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçu da gerçekleşmemiştir. Bu hususa dair Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2014/23261 E. 2016/4917 K. sayılı kararında “…hırsızlık yapılan yerin … Verem Savaş Dispanseri eski hizmet binası olduğu, Valilikçe yıktırıldığı, yıkım sonrası ortaya çıkan ve bina içerisindeki malzemelerin yıkım ekipleri tarafından kaldırıldığına ilişkin 22/11/2012 tarihli yazısına göre hırsızlığın yapıldığı binanın kamu hizmetine tahsis edilmiş bir bina olmadığı,terkedilmiş olduğunun anlaşılması karşısında, atılı iş yeri dokunulmazlığını bozma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, suça sürüklenen çocuğun beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine kararı verilmesi…” şeklinde hüküm kurmuştur.

Ayrıca yine Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2013/27259 E. 2014/16617 sayılı kararında “Sanığın suça konu bakır klima borularını, suç tarihinde kullanılmayan harabe durumundaki X Devlet Hastanesi’nin eski hizmet binasından çalmaya kalkıştığının anlaşılması karşısında, olay tarihinde suça konu eşyanın kamu kurum veya kuruluşunda bulunmadığı, kamu yararına veya hizmetine de tahsis edilmediği, bu haliyle eylemin 5237 sayılı TCK’nun 141/1 maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanunun 142/1-a maddesiyle uygulama yapılarak fazla cezaya hükmolunması, Bozmayı gerektirmiş…” şeklinde hüküm kurmuştur. Dosya kapsamındaki tutanaklarda, iddianamede ve PTT Genel Müdürlüğü vekilinin davaya katılma dilekçesinde söz konusu binanın “eski PTT” binası şeklinde geçtiği görülmektedir. Bu yüzden yukarıdaki içtihat metinleri de göz önüne alındığında, bina kamu hizmetine tahsis edilmemiş olup, kamu kurumu niteliği olmadığından TCK md 142/1.a ve m.116/2’de hüküm altına alınan kamu kurumu ve iş yeri arasına girmemektedir.

  • Mala zarar verme suçu açısından ise: mala zarar verme suçu, hırsızlık suçu ile beraber gerçekleştiğinde ve hırsızlık suçunun konusu aynı taşınır mal olması durumunda ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilmemesi gerekir. Zira bu suç, hırsızlık suçu içinde erir. Nitekim Yargıtay Genel Kurulu 2013/687 E. 2014/228 K. tarihli kararında “İki suçu bir birinden ayıran önemli özellik ise; hırsızlıkta fail faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirdiği halde, mala zarar verme suçunda mağdura zarar verme düşüncesiyle hareket etmesidir. Bu nedenle mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı tanışır mal olması halinde, ayrıca mala zarar verme suçundan da ceza verilmemesi gerekmektedir.” Şeklinde hüküm kurmuştur. Dolayısıyla somut olayda mala zarar verildiği iddia edilen ve hırsızlığa konu olan “kalorifer petekleri” aynı taşınır maldır. Bu yüzden iki ayrı ceza verilmesi gerekmektedir.

Netice ve Talep: Açıkladığımız nedenlerle, müvekkilin BERAATİNE, sayın mahkeme aksi kanaatte ise, yukarıda belirttiğimiz hususlar göz önüne alınarak karar verilmesini, mahkumiyet hükmü verilmesi durumunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasını saygıyla arz ve talep ederiz. tarih

                                                                                   SSÇ  Vekili
Av. 

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir