Kamu Kurum ve Kuruluşlarını Aracı Kılmak Suretiyle Dolandırıcılık Temyiz Dilekçesi

YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

Gönderilmek Üzere

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4.CEZA DAİRESİNE

Sunulmak Üzere

ADANA CEZA ÖN BÜROYA


TEMYİZ EDEN:

TEMYİZ OLUNAN KARAR : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4.Ceza Dairesi 2.Heyeti 14 Tarihli 11 E. ve 14 K. Sayılı İlamı

TEMYİZ TARİHİ:

AÇIKLAMALAR:

İLK DERECE MAHKEMESİNİN HÜKÜM ÖZETİ:

Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11 Esas 14 Karar sayılı dosyada hakkımda, her ne kadar serbest meslek sahibi kişilerin dolandırıcılığı suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış ise de; yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde sanıkların eylemlerinin Kamu kurum ve kuruluşlarını araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu ve tüm dosya kapsamı itibariyle suçun sabit olduğu anlaşılmakla, suç tarihi itibariyle sanıkların eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesi gereğince suçun işleniş şekli, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak takdiren ve teşdiden 6 YIL HAPİS VE 60.000,00 TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA karar verilmiştir.

İSTİNAF MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4.Ceza Dairesi 2.Heyeti 14 Tarihli 11 E. Ve 14 K. Sayılı İlamında; Gerekçeden sanıklar  hakkında TCK’nın 158/3 maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın ve sanıklar hakkında kurulan  hükümden TCK’nın 158/3.maddesinin uygulandığı 2’nci fıkranın ve sonuç cezanın açıklandığı 8’inci fıkranın  tümüyle çıkartılması,  C bendinin fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesi , TCK’nın  52/2 maddesinin uygulandığı fıkrada  ” 3000 gün” ibarelerinin ve ” 60.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ” ibarelerinin çıkartılarak yerlerine sırasıyla ” 2000 gün” ve “40.000 TL  adli para cezası ile cezalandırılmalarına” ibarelerinin ve “sanıkların neticeten ayrı ayrı  4 yıl  hapis ve 40.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ” şeklinde  sonuç cezanın açıklandığı hüküm fıkrasının eklenmesi suretiyle,

2- Sanık Ahmet hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulandığı hüküm fıkrasındaki  “sanık hakkında ikinci kez tekerrür hükümleri uygulandığından CGTİK 108/4 maddesinin infazda dikkate alınmasına” ibarelerinin kaldırılarak yerlerine  “sanık hakkında birinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanmasına” ibarelerinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLEREK İSTİNAF BAŞVURULARININ AYRI AYRI  ESASTAN REDDİNE, karar verilmiştir.

TEMYİZ NEDENLERİ:

Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11 Esas 14 Karar sayılı ilamını istinaf etmiş isem de İstinaf başvurum esastan reddedilmiştir. Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen Adana Bölge Adliye Mahkemesinin kararını yasal süresi içerisinde Temyiz ediyorum. İstinafın vermiş olduğu aleyhime olan karar yasaya ve hukuka aykırıdır. Suçun unsurlarında KAST unsuru şahsım açısından oluşmamıştır. Beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Gerekçeli karar ile dosya içeriğini temyiz süresi içerisinde incelemem neticesinde kararın usul ve yasaya aykırı olduğu tarafımca anlaşılmıştır. Bu nedenle izah edeceğim nedenler ve Yüksek Yargıtay’ca saptanacak sair sebeplerle zikredilen kararı lehime hüküm ifade etmek üzere temyiz ediyorum.

1-MUTLAK BOZMA NEDENLERİ MEVCUTTUR.

MAHKUMİYET HÜKMÜ 230. MADDEYE UYGUN GEREKÇEYİ İÇERMEMEKTEDİR.

Yerel mahkeme kararı hukuki ve fiili gerekçeden yoksun olup yetersiz gerekçe, vasıflandırmada hata, dosya kapsamına uymayan gerekçe, takdir hakkının dayanaklarının gösterilmemesi, cezanın belirlenmesi, bireyselleştirilmesi hususlarını gerekçelendirmemiştir. Bu kararı inceleyen istinaf bu hususu gözetmemiş ve kararın düzelterek onanmasına karar vermiştir. Verilen bu karar hukuka aykırıdır ve bozulmalıdır.

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 24.10.2016 tarihli, 2016/66 E. ve 2016/73 K. sayılı kararında mahkeme kararının yasaya uygun gerekçeden yoksun olması nedeniyle bozma kararı verilmiştir.

Gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklanmasıdır. Kararın gerekçe bölümünde; dosyada mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen bütün deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmelidir. Bu itibarla gerekçenin, dosyadaki delillerin değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olması, suçun yasal unsurları başta olmak üzere sabit ve muhakkak sayılan olaylar ve delilleri göstermesi, cezanın artırılmasını ve indirilmesini gerektiren hususların NEDEN SABİT SAYILIP SAYILMADIĞININ AÇIKLANMASI, HANGİ DELİLLERE NEDEN İTİBAR EDİLDİĞİ, HANGİLERİNİN NE SEBEPLE GEÇERSİZ SAYILDIĞI VEYA NE SEBEPLE BAZI DELİLLERİN DİĞERLERİNE ÜSTÜN TUTULDUĞU, ÇELİŞKİ VARSA BU ÇELİŞKİLERİN NEDEN GİDERİLEMEDİĞİNİN VURGULANMASI ZORUNLUDUR.

Dosya kapsamına uygun, yasal, yeterli ve geçerli gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacağından şüphe yoktur. Mahkeme kararlarının davanın taraflarını ve herkesi tatmin edecek ve de üst mahkemelerce yapılacak gerekçedeki tutarlılık denetimine olanak verecek biçimde olması gereklidir. Bu hususları içermeyen ve ulaşılan kanaat üzerinden yazılan gerekçe, şekli anlamda bir gerekçe olup, Anayasamızın ve CMK’nın aradığı anlamda bir gerekçe olarak kabul edilemez”.

Yukarıda belirttiğim Yargıtay kararı ışığında SOMUT DURUM incelendiğinde dosyadaki bilgi ve belgeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak deliller tartışılıp gerekçe yazılması gerekirken, dosya kapsamına uygun yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan hüküm kurulması açıkça yerel mahkeme kararının CMK m.280/1-b uyarınca bozulması gerektiği halde onanması durumu söz konusudur. Yüksek mahkeme bu durumu göz önüne alarak değerlendirme yapmalıdır.

2– SAVUNMA HAKKIM KISITLANMIŞTIR.

Yargılama sırasında tarafıma vekil tayin edilmemiştir. CMK’daki düzenlemeye göre; şüpheli veya sanık durumunda bulunan kimse avukat seçemeyecek durumda olduğunu belirttiği takdirde alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı kendisi hakkında yapılacak olan soruşturma ve kovuşturma aşamalarında müdafii tayin edilecektir.  Bu nedenle tüm yargılama ve kararlar usul ve yasaya aykırıdır ve savunma hakkımın kısıtlanması söz konusudur.

3- HÜKÜM HUKUKA AYKIRI YÖNTEMLE ELDE EDİLEN DELİLLERE DAYANMAKTADIR.

Ceza usul hukukunda, re’sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa’ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, ret olunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). Hukukun uygulanmasında hukuka uygun olmayan bir şeyin üzerine meşru bir şey bina edilemez. Buna “hukuka aykırı delillerin dolaylı etkisi, uzak etkisi” ya da “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” denilmektedir. Bu itibarla ikrar olarak kabul edilen bu itiraflar mahkûmiyet için geçerli ve yeterli değildir. Sanığın ifade, sorgu ve savunmasının alındığı aşamalarda hukuk kurallarına uyulmadan yapılan arama sonucu (suç eşyasının) bulunduğuna dair arama zabıtları önüne konulan ve böylece köşeye sıkıştırıldığını hisseden sanık bu baskı altında itirafta bulunmak zorunda kalabilir. Sanığın hissettiği bu baskı ve köşeye sıkışmışlık, CMUK’nun 135/a (CMK m. 148) maddesinde sayılan yasak yöntemler arasında bulunmamakla birlikte, hukuka aykırı arama ile elde edilen deliller bulunduğuna dair tutanağın kendisine her ifade alınışında gösterilmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece sanıktan, hukuka aykırı elde edilmiş delil sayesinde itiraf-ikrar delili elde edilmiş, sanığın kendisini suçlaması sağlanmıştır. CMUK’nun 254/2. (CMK m. 148/3, 217/2) maddesi hükmüne göre bu itiraf hükme esas alınamaz.

ESASA İLİŞKİN SAVUNMALARIM

ÖNCELİKLE Hakkımda atılı suçu kabul etmemekle birlikte ortada dolandırıcılık suçu olsa dahi bu suçun Kamu kurum ve kuruluşlarını araç olarak kullanılması suretiyle işlendiğine ilişkin bir durum söz konusu değildir. Şahsım tüm yargılama aşamalarında samimi ve net beyanlarda bulunmuştur. SADECE Şoförlüğüm gereği olayın içinde bulunduğum dosya kapsamında anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca dosya kapsamında verdiğim beyanları da tekrar ediyorum. Olayla bir ilgim yoktur. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Salih ve yeni gelen şoför Mehmet Mersin’den pirinç almışlar. Bu bilgiyi soruşturma açıldıktan sonra karakola gelen evraktan öğrendim. Olay tarihinden sonra bahsi geçen araçta çalışmadım. Diğer sanık ve müşteki beyanlarında görüleceği üzere suçu işlediğime dair herhangi somut delil söz konusu değildir. Sadece ve sadece şüphe ile hakkımda ceza tayin olmuştur. Ayrıca ortada kamu kurum ve kuruluş da söz konusu değildir. Nitelikli halin neye istinaden ceza tayininde olduğu anlaşılmamaktadır. Tüm bunlara ilişkin hem yerel mahkeme kararı hem de istinaf mahkemesi kararı gerekçesiz ve yetersizdir.

Diğer bir husus hakkımda atılı suçun kanuni tanımında yer alan fiillerden herhangi birini gerçekleştirmediğim dosya kapsamı ile ortadadır. Olay öncesinde de herhangi kimse ile dolandırıcılık suçuna ilişkin bir ilişkimin OLMADIĞI veya diğer sanıklardan suç kapsamı içerisinde para ALMADIĞIM, müştekilere yönelik hile içeren herhangi bir telefon görüşmesi YAPMADIĞIM veya ilgili görüşmeyi yapanlarla birlikte hareket ETMEDİĞİM dosya kapsamında anlaşılmaktadır. Suçu işlediğimi gösterir hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Olay öncesinde atılı suçu işlediğime yönelik fiziki takip, teknik takip gibi somut unsurların bulunmadığı hususu da dosya kapsamı itibari ile açıktır.

Yargıtay 15.Ceza Dairesinin 04.04.2013 tarih 2011/22707 e.2013/6218 k.sayılı içtihadında da belirtildiği üzere; dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerektiği, fail tarafından yapılan hileli davranışın belli oranda ağır, yoğun ve ustaca, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketlerin olması, kullanılan hileli davranışlarla mağdurun yanılgıya düşürülmesi ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlaması gerekmektedir. Fakat bu dosyada nitelikli dolandırıcılık veya basit dolandırıcılık suçunu işlediğime ilişkin yukarıda belirtilen hususların hiçbiri mevcut değildir. şahsımın hileli şekilde ağır, yoğun ve ustaca, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketleri yoktur. Yargılama aşamasında beyanlarımda belirttiğim üzere sadece şoförlük için gitmiş olduğum fakat hastalandığım için yapamadığım durumu söz konusudur.

Söz konusu dosyada var olan deliller ve yukarıda detaylıca açıklanan nedenlerle suçun yasal unsurlarının oluşmadığı hususu göz önüne alındığında hakkımda beraat kararı verilmesi gerekirken cezaya hükmedilmesi, mahkemenin aksi görüşte olması halinde basit dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeksizin, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek nitelikli dolandırıcılık suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir.

SONUÇ OLARAK; Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında “Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri kuşkudan sanığın yararlanması ilkesidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesi için suçun kuşkuya yer olmayacak şekilde ispat edilmiş olması gerekir. Kuşkulu ve aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet kurulamaz. Ceza mahkumiyeti ihtimallere değil kesin ve açık ispata dayanmalıdır. İspat teorik de olsa hiç bir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında, mahkumiyet büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçmenin tek yolu budur.” şeklinde ifade edilmiştir. Tüm bu nedenlerle kanaatimizce soyut deliller dışında şahsımın atılı suçu işlediğine dair dosyada hiçbir somut delil yoktur.

HUKUKİ NEDENLER: TCK, CMK ve ilgili mevzuat ile yüksek yargı içtihatları, doktrin

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda izah ettiğimiz gerekçe ve resen gözetilecek nedenler birlikte değerlendirilerek; Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4.Ceza Dairesi 2.Heyeti 14 Tarihli 11 E. Ve 14 K. Sayılı İlamı KALDIRILARAK HÜKMÜN BOZULMASINA VE DOSYANIN YENİDEN KARAR VERİLMEK ÜZERE YEREL MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİNE Karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNAN

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir