Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi
X BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE
sunulmak üzere
X ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO :
KARAR
TEBLİĞ TARİHİ :
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA :
BULUNAN
MÜDAFİİ : Av.
D.KONUSU : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR :
Yerel mahkeme 2015/266 E. 2017/73 K. Sayılı kararında müvekkile ‘’Mala zarar verme’’ , ‘’Bina içersisinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık’’ ve ‘’Konut dokunulmazlığını ihlal etme’’ suçlarından hüküm vermiştir.
Yerel mahkemece verilen karar hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
1-YEREL MAHKEMECE VERİLEN KARAR ‘’ NE BİS İN İDEM’’ İLKESİ GEREĞİ HUKUKA AYKIRI OLUP, KARARIN TASHİHİ ZORUNLULUĞU HASIL OLMUŞTUR.
Nitelikli hırsızlık
MADDE 142. – (2) Suçun; ‘’ h) (Ek: 18/6/2014-6545/62 md.) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ Demektedir.
Yerel Mahkeme kararlarının denetlendiği ve adli yargının üst derece mahkemesi olan Yargıtay’ımızın, vermiş olduğu kimi kararlarda, hukuk fakültesinde öğretilen teorilerle taban tabana zıtlık olabilmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 142.maddesinde hırsızlık suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir. 142/2-h fıkrasında “…Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında…” işlenmesi durumunda, Türk Ceza Kanunun 116.maddesinde yer alan konut dokunulmazlığını ihlali suçundan da ceza verileceği şeklinde kararlar verilmektedir.
Fakat hırsızlığın “…bina ve eklentileri…” içinde işlendiği kabul edildiğinde, aynı zamanda Konut Dokunulmazlığını İhlal suçunun da oluşacağı kaçınılmazdır. Bu durumda ise teoride BİLEŞİK SUÇ diye tanımladığımız durum ortaya çıkar.
Ceza Kanunumuzun 42.maddesinde “…Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz…” denilmektedir. Maddeden de anlaşılacağı üzere bileşik suç; biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil olarak kabul edilen suç olarak tanımlanmaktadır. Maddede “…tek suç…” terimi yerine “…tek fiil…” terimi kullanılmıştır.
T.C.K.’nın 142/2-h maddesi gereğince bina içinde yapılan hırsızlık ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir. O halde T.C.K.’nın 116.maddesinde yer alan konut dokunulmazlığını ihlal suçu anılan maddenin ağırlaştırıcı sebebi olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle somut olayda TCK md 42 gereğince tek fiil sayılmalıdır.
Başka bir deyişle konut dokunulmazlığını ihlal suretiyle işlenmiş hırsızlık suçlarında, TCK. md 42 açık hükmü gereği tek fiil sayılmalı, nitelikli hırsızlık maddesi olan 142/2-h maddesi uygulanmalı ancak fail hakkında ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ceza verilmemelidir.
Yerel mahkemenin vermiş olduğu karar bileşik suç hükümlerine aykırı olarak “…ne bis in idem…” ilkesi de dikkate alınmadığından hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Ceza Hukukuna hakim ilkelerden olan “…ne bis in idem…” ilkesi, aynı eylemden dolayı mükerrer veya çifte ceza verilmesi yasağını, diğer bir deyişle aynı suç için iki kez ceza verilmeyeceğini ifade etmektedir.
5560 SAYILI YASA İLE YAPILAN DEĞİŞİKLİK:
19.12.2006 tarihinde yapılan değişiklikle T.C.K.’nun 142.maddesine 4. fıkra eklendi. Bahsi geçen değişiklikte “….Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz…” denilmektedir. Yasa koyucu soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı olan, aynı zamanda uzlaşma kapsamında olan “…mala zarar verme…” ve “…konut dokunulmazlığını ihlal…” suçlarının ayrı yürütülmemesi için hırsızlık dosyası ile bir görülmesi amacını gütmüştür.
Adalet Komisyonunun 5560 sayılı yasa için gerekçesi şöyledir:
“…”Kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza” kuralı gereğince hırsızlık suçunu işlemek için başkasının konutuna girilmesi veya mal varlığına zarar verilmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmetmek gerekir. Ancak her iki suçun temel şekli, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olduğu için; örneğin konut dokunulmazlığını işlemek suretiyle hırsızlık suçunun işlenmesi halinde, konut dokunulmazlığının temel şekli uzlaşma kapsamına girmekte ve fakat, hırsızlık suçu uzlaşma kapsamı dışında kalmakta ve bu durumlarda, uygulamada hırsızlık suçundan dolayı soruşturmanın bekletilmesi veya ayrı yürütülmesi gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Belirtilen sakıncanın ortadan kaldırılması amacıyla 5237 sayılı Kanunun 142 nci maddesine fıkra eklenmesini öngören önerge kabul edilmiş ve diğer madde numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir…”
TCK md 42 bileşik suç tanımı yapılırken biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olan suç tek fiildir denilmektedir. Uygulamada ise hem ağırlaştırıcı ( hırsızlık suçunun nitelikli hali) neden olan “…bina ve eklentileri içinde…” yapılan hırsızlıktan dolayı ceza verilmekte, hem de konut dokunulmazlığını ihlalden ceza verilmektedir. Bina ve eklentilerine girme şeklindeki hırsızlıktan ceza verildiğinde aynı zamanda konut dokunulmazlığından da ceza verildiği kuşkusuzdur. Çünkü suçun nitelikli halinden ceza verilirken aynı zamanda konut dokunulmazlığından da ceza verilmektedir. Yani konut dokunulmazlığı suçu cezasız kalmamaktadır.
Bileşik suç halinde, ilk bakışta aynı olaya Kanunun birden fazla hükmünün uygulanabilir görünmesine rağmen esasen bunlardan sadece biri uygulama alanı bulur. Örneğin somut olayda girilen ve içinde hırsızlık yapılan bina, konut veya açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışındaki iş yeri ya da bunların eklentisi ise, hem 116. maddenin hem de Kanunun 142/2-h maddesinin ihlal edildiği düşünülebilir.
Zira konutun ya da işyerinin ya da bunların eklentisinin bina tanımı içinde yer aldığı kuşkusuzdur. Ancak bu durumda özel hükmün önceliği ilkesi gereği yalnızca 142/ 2-h maddesi ihlal edilmiştir ve bu hükmün uygulanması gerekir.
Hâlbuki özel normun önceliği, faile bir fiilden dolayı iki ayrı hükmün dolayısıyla iki ayrı cezanın uygulanmasını önleyen temel bir hukuk ilkesidir. Bu itibarla Kanunda bileşik suçu tanımlayan bir hüküm bulunmasa idi bile, hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali halinde anılan ilke gereği fail hakkında sadece TCK md 142/2-h’nin uygulanması gerekirdi.
Sonuç olarak, TCK md. 142/4, hukuk devletinin bir gereği olan cezaların işlenen suçla orantılı olması ilkesine uygun düşmemekte ve bu yönüyle Anayasaya aykırı bir nitelik taşımaktadır.”
2- YEREL MAHKEMENİN VERMİŞ OLDUĞU AYRICA MALA ZARAR VERME SUÇU KARARI CEZA GENEL KURULU KARARLARINA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR.
Hırsızlık ve mala zarar verme suçları 5237 sayılı TCK’nın onuncu bölümünde “mal varlığına karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup her iki suçun da koruduğu hukuki değer kişinin mal varlığıdır. Hırsızlık eyleminde fail zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden tamamını veya bir kısmını almak suretiyle, müştekinin mal varlığına zarar vermektedir. Mala zarar verme suçunda ise başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkıp, tahrip etmek ya da yok edip bozmak suretiyle kullanılamaz hâle getirip veya kirleterek zarar vermektedir. Her iki suç tipinde de mağdur mal varlığı itibarıyla zarar görmektedir. Hırsızlık suçunda suça konu mal, alıp götürülmek suretiyle mağdurun zilyetliği tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Mala zarar verme suçunda ise malın mutlaka alınması gerekli olmayıp, çoğunlukla malın tamamı ortadan kaldırılmamakta, zarar verilerek kısmen veya tamamen kullanılmaz hale getirilmektedir. İki suçu bir birinden ayıran önemli özellik ise; hırsızlıkta fail faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirdiği halde, mala zarar verme suçunda mağdura zarar verme düşüncesiyle hareket etmektedir. Mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı tanışır mal olması halinde, ayrıca mala zarar verme suçundan da ceza verilmemesi gerekmektedir.
Ancak hırsızlık eylemi gerçekleştirilirken suça konu mal dışında bir başka eşyaya zarar verilmiş ise, mala zarar verme suçu ayrıca gerçekleşecektir. Örneğin, aracın camı kırılarak içerideki telefonun alınması halinde hırsızlık suçu yanında, ayrıca hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaya araç camının kırılmış olması nedeniyle mala zarar verme suçu da oluşacaktır. Bununla birlikte hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın çalınması sırasında ayrıca bu eşyaya zarar verilmesi de söz konusu olduğu hallerde, bu durum 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın hırsızlık suçunun konusunu oluşturan aracın kapısına zarar verip, kontak kilidini kırarak düz kontak yapıp çalıştırarak aracı götürmesi suretiyle çalması şeklindeki olayda, eylem gerçekleştirilirken suç konusu aracın direksiyon muhafazasının kırıldığı ve sağ ön kapının zarar gördüğü sabittir. Sanığın suç konusu araçla ilgili olarak hırsızlık eylemini gerçekleştirebilmek için araçtan bağımsız olan başkaca bir mala zarar vermesi söz konusu olmayıp, bizzat suç konusu olan araç üzerinde meydana gelen bir zarar bulunmaktadır. Burada suçun konusunu oluşturan mal, aracın tamamı olup, zarar da aracın çalınmasıdır. Bu nedenle sanığın, suça konu aracın kapısına zarar verip düzkontak yaparak çalması biçimindeki eylemi nedeniyle hırsızlık suçunun yanında, ayrıca mala zarar suçundan da hüküm kurulması isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçuna yönelik Özel Daire onama kararının kaldırılmasına..
Ceza genel kurulunun bu kararı dikkate alındığı takdirde yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın bozulması gerekmektedir. Zira kilit ayrı bir mal olmayıp suçun maddi konusu olan malın eklentisi olup asıl eşyanın kaderine bağlıdır. Bu sebeple asıl eşyaya tabi olduğu için ayrıca mala zarar verme suçu oluşmamaktadır.
NETİCE VE TALEP:
- İstinaf başvurumuzun kabulüne,
- Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
- Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve mahkemenizce re’sen yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine/lehe olan hükümlerin uygulanmasına karar verilmesini talep ederiz.
vekili