Hırsızlık Akıl Hastalığı Savunma Dilekçesi
X ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’ NE
DOSYA NO :
SANIK :
MÜDAFİİ :
KONU : Esas hakkında savunmalarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR:
Söz konusu olayda müvekkilimin suçun manevi unsurlarından olan hırsızlık ve sahiplenme kastı bulunmamaktadır.
Hırsızlık kasten işlenebilecek bir suçtur. Zira, TCK md 141/1’ye göre: “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” Denmektedir. Bu hükümden hareketle kanun genel kastın yanında “kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadı” biçiminde özel kast da aramaktadır. Kasıt başkasının elinde veya kontrolünde bulunan malı zilyet olmak bilinç ve amacıyla almaktır. Eğer eylemde failin yararlanmak kastı bulunmaz ise eylem hırsızlık suçunu oluşturmaz. Yararlanmaktan kasıt suç konusu malın sahibine veya zilyedine sağladığı haklardır. Somut olayda da müvekkilim hırsızlık kastıyla hareket etmemiştir.
Müvekkilin eylemlerini yönlendiremediğini almış olduğu eşyalardan da anlaşılmaktadır. Müvekkil olay tarihinde X mağazasından “ mamma emzirme colors “ sütyeni almıştır. Müvekkil 45 yaşında olup yetişkin çocukları bulunmakta olup, emzirme döneminde çocuğu bulunmamaktadır. Hırsızlık, başkasına ait taşınır bir malı kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alınmasıdır. Bu eşyadan da anlaşılacağı üzere müvekkilimin yarar sağlayacağı bir hareket söz konusu olmayıp, suç unsuru bulunmamaktadır.
Müvekkilimin çeşitli rahatsızlıkları olup ilaç kullanmaktadır. Kullanmış olduğu ilaçlardan symra; sinir hasarına bağlı ağrının ( nöropatik ağrı ) tedavisinde ve yaygın anksiyete ( kaygı ) bozukluğunun tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Nöropatik ağrı, duygu durumunda değişikliklere, uyuma sorunlarına ve yorgunluğa neden olup fiziksel ve sosyal yaşam ve genel yaşam kalitesini etkileyebilmektedir. Diğer kullanmış olduğu ilaç yeşil reçeteye tabi zaldıar; merkezi sinir sistemi üzerine etki eden ağrı kesici bir ilaçtır. Bu ilacın yan etkisi olarak zihin bulanıklığı, ruh halinde ani değişiklikler, halüsinasyonlar, amnezi ( hafıza kaybı ) kaydedilmiştir.
“ Ruh sağlığı bilimine göre, kişide kaygı, korku, gerilim ve sıkıntı halini ifade eden anksiyete, kişinin dış ortama uyumu sırasında geliştirdiği koruyucu bir tepki olarak kabul edilmiş, Türkçede de “kaygı, bunaltı, iç sıkıntısı, stres” gibi sözcüklerle tanımlanmaya çalışılmıştır. Anksiyete, her insan tarafından bazı durumlarda yaşanabilecek bir duygu olup, esasen; denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksatmadığı sürece insanın gerek bireysel gerekse toplumsal adaptasyonu için belli ölçüde anksiyetenin de gerekli olduğu konunun uzmanları tarafından kabul edilmektedir.
Kusur yeteneği, 5237 sayılı TCY’nın 31/2 ve 32/1. maddelerinde dolaylı bir biçimde tanımlanmıştır. Bu hükümler uyarınca; fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını buna göre yönlendirme yeteneğinin bulunması halinde kusur yeteneğinin varlığı kabul edilmiştir. Kusur yeteneğinin iki belirgin görünümü vardır. Bunlardan ilki; kişinin işlediği fiilin hukuki anlamını ve sonuçlarını anlayabilme yeteneği, diğeri ise; fiilin hukuki anlam ve sonucunu kavrayan kişinin davranışlarını bu algılaması doğrultusunda ve hukuk düzeninin gereklerine uygun olarak yönlendirme yeteneğinin bulunmasıdır. Algılama ve irade yeteneği de denilen bu iki öğenin kişide bir arada bulunmaması veya bu yeteneklerinde azalma meydana gelmesi durumunda ise kusur yeteneğinin tam olmadığı kabul edilmelidir. “( Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/1-451 E. , 2012/115 K. )
Müvekkilim olay günü kullanmış olduğu ilaçlardan kaynaklanan sebeplerden ötürü yapmış olduğu eylemlerin farkında değildir. Zira müvekkil mahkeme huzurunda da alınan beyanında olaya ilişkin bir şey hatırlamadığını belirtmektedir. Müvekkil olay tarihinde idrak yeteneği azalmış olup işlemiş olduğu eylemlerle ilgili bilinçli olarak hareket etmemiştir.
“ Aşamalarda sara hastası olup, yeşil reçeteli ilaçlar kullandığını ve bu ilaçların kendisinde unutkanlık yaptığını savunan ve 22.5.2004 tarihli sorgu tutanağında ‘ ayakta duramadığı, titrediği ‘ belirtilen sanığın TCK md 46 ve 47. Maddeleri yönünden suç tarihinde cezai ehliyeti bulunup bulunmadığı araştırılmadan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. “ ( Yargıtay 6. CD. 2004/9440 E. – 2005/1733 K. )
“ Aşamalardaki savunmasında sinir hastası olduğunu beyan eden sanığın, kolluk tarafından düzenlenen iki ayrı tutanakta da akli dengesinin yerinde olmadığının belirtilmesi karşısında, suç tarihinde cezai sorumluluğunu tamamen veya kısmen kaldıracak derecede akıl hastalığı olup olmadığının usulen tespit ettirilmesi gerektiği düşünülmeden mahkumiyetine hükmolunması kanuna aykırıdır. “ ( Yargıtay 11. CD. 2003/1868 E. – 2004/3147 K. )
Yine aynı şekilde olay tarihinde müvekkilin üst aramasında çantasında;
25 tane 100 TL, 12 tane 50 TL, 5 tane 20 TL, 3 tane 10 TL, 2 tane 5 TL, 1 adet 100 AVRO, 1 adet 100 DOLAR, toplamda 18 TL madeni para, ( toplam 3258 TL TL )
4 adet 3’lü burma altın bilezik
1 adet ince altın bilezik
2 adet gremse kulplu altın
1 adet cumhuriyet altını
4 adet 3’lü burma altın bilezik
1 adet halat takımı kolye
1 adet taş süslemeli bileklik olduğu görülmüştür. Müvekkilin çantasından çıkan bu kadar nakit ve altın normal yaşantıda bir insanın yanında taşıyacağı türden değildir. Müvekkilim yaşamış olduğu sağlık sorunları nedeniyle yapmış olduğu eylemlerin çoğunu hatırlamamaktadır. Zira çantasında bu kadar nakit ve altın bulunan bir kişinin hırsızlık kastıyla hareket etmesi hayatın olağan akışına uygun değildir.
“ Sanığın aşamalardaki savunmalarında, X Cezaevi psiko-sosyal servisinde gördüğü tedavi nedeniyle kullandığı yeşil reçeteli ilaçlardan dolayı kendinde olmadığından suça konu mektupları yazdığını beyan etmesi karşısında, sanığın akıl hastası olup olmadığı, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için, varsa tedavi belgeleri, kullanılan ilaçların yazıldığı reçeteler de temin edilerek, uzman hekimden görüş alınması, sonrasında sanığın işlediği iddia olunan suç yönünden suç tarihi itibariyle 5237 sayılı TCK’nın 32. maddesi kapsamında işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı, bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalıp azalmadığı hususlarında yöntemince rapor alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, “ (Yargıtay 18. CD. 2015/11775 E. – 2015/13512 K. )
SONUÇ ve TALEP : Yukarıda anlatmış olduğumuz hususlar ve resen tespit edilecek hususlarda göz önünde bulundurularak; iddianamede anılan suçun unsurları oluşmadığından müvekkilim hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz. tarih
EK: Müvekkilin kullanmış olduğu ilaç listesi ve yeşil reçeteye tabi ilaçlar listesi
Sanık Müdafii
Av.