Fuhuş Suçu Savunma Dilekçesi

Fuhuş Suçu Savunma Dilekçesi 1

YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA

SUNULMAK ÜZERE

ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO :

TEMYİZ EDEN (SANIK) :

VEKİLİ :

SUÇ : Bir Kimseyi fuhuşa Teşvik Etmek veya Yaptırmak veya Aracılık Etmek veya Yer Temin Etmek

TEBELLÜĞ TARİHİ :

TALEP KONUSU : Usul ve kanuna aykırı olan yukarıdaki ilgi mahkeme kararının temyizen bozulması talebinden ibarettir. .

TEMYİZ SEBEPLERİ :

A USUL YÖNÜNDEN

1-) Mahkemenin Gerekçeli Kararında, (ayrıca iddianame ve diğer duruşma tutanaklarında) mağdurelerin adları ve açık kimlik bilgileri yoktur. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2010/11236 E ve 2011/1945 tarihli kararında “Mağdurelerin adı ve soyadının gerekçeli karar başlığına yazılmaması gerekçeli karar başlığına yazılmaması suretiyle 5271 Sayılı C.M.K.nun 232/2-b maddesine muhalefet edilmesi” olarak değerlendirmiş olduğundan, ilgi gerekçeli kararda şikayetçi veya mağdurların isim ve kimlikleri bulunmaması Gerekçeli Kararda olmaması usul açısından usülsuzdur.

2-) Yargılamanın tüm safahatlarında, somut olayın mağduru ve şikayetçisi durumundaki kişilerin, tam kimlik ve nüfus kayıt örnekleri yoktur. Yine 5. Ceza Dairesinin 2010/11236 E ve 2011/1945 sayılı kararında “…Suçun unsurlarına etkisi bakımından mağdurelerin nüfus kayıtlarının temin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi…” kararın bozulmasını gerektirdiğini belirtmiştir. Dosya içeriğinde mağdurelerin kimlik bilgileri yönünden sadece onaysız pasaportların fotokopileri söz konusu olduğundan, ilgili kişilerin tam ve onaylı kimlik bilgileri bulunmadığından yargılama eksik yapılmıştır..

3-) Olay Yeri İnceleme Tutanağından anlaşılacağı üzere, polis müvekkilimin evine gelmiş ve evdeki iki yabancı uyruklu bayana fahişe, sanığa fuhuşa aracılık eden kişi veya yer temin eden muamelesi yapmıştır. Başkaca hiçbir somut veri, bulgu veya bilgi mevcut değildir.

4-) Yine sanığa son savunma hakkı verilmeksizin hüküm kurulması da CMK’nun 216. maddesine aykırılık oluşturacaktır. Nitekim öğretide; “Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Sanığa karar duruşması ve diğer duruşmalar usulünce tebliğ edilmemiş ve mahkemede hazır bulunması sağlanmamıştır.

HUKUK YÖNÜNDEN

5-) Adı geçen suçun oluşabilmesi için, öncelikle fuhuş suçunun var olması gerekir. Eğer fuhuş suçu yoksa, Fuhuşta Yer Temin Etme suçunun da oluşmaması gerekir.

Sayın mahkeme öncelikle “fuhuş”un varlığını maddi olarak varlığını araştırması, kadınların fuhuş yaptığı somut olgusuna ulaşıldıktan sonra, Fuhuş için Yer Temin Etme suçu unsurlarını araştırması gerekirdi. Somut olayın tek dayandığı Olay Tespit Tutanağı ve polis tarafından alınan ifadelerdir.

6-) Tespit tutanağındaki bilgiler ile yargılama sırasında tanık sıfatı ile ifade veren her iki polis memurunun ifadeleri arasında ve memurların ifadeleri ile tutanak arasında çelişkiler vardır. Tanık GK ifadesinde “Evde bulunan yabancı uyruklu bayanlar ve Türk vatandaşı erkekleri tuttuğumuz tutanağa imza…” demiştir. Diğer tanık polis memuru MM 6. Celse duruşmasında verdiği yeminli ifadesinde “sanığın eve müşteri çıkardığını görerek orada bir müddet bekledik. Sonra zili çalınca yarı çıplak evden çıkmaya çalışan erkek şahısları durdurduk beyanlarını aldık. Evde de iki yabancı uyruklu kadın vardı.” demişlerdir.

Oysa aynı tanık polis memurlarının düzenlediği tutanakta, eve geldiklerinde evde sadece sanık G. ve iki yabancı kadın bulunmaktadır, Daha sonra … isimli şahısların asansörle kata geldikleri ve ilgili daireye yönelince polislerle karşılaştıkları yazılıdır. Zaten adı geçen her fuhuş zanlısı N. A ve C karakol ifadelerinde apartman dairesi içinde değil,asansörle kata geldiklerinde polisle karşılaştıklarını beyan etmişlerdir.

Olayın nitelendirilmesinde ve gerçek olguya ulaşmakta çok önemli olan bu çelişkiler mahkemece göz öüne alınmamış ve giderilmemiştir. Gerçek ortaya çıkarılmamıştır.

7-) Olayda adı geçen fuhuş yapan zanlısı ….adlı kişilerin ifadesine başvurulmamıştır. Bu kişilerin görgü ve bilgilerinin önemine binaen, sayın mahkeme mahkemeye getirilmeleri için gereken gayreti göstermemiştir. Polis tutanakları ile adreste olmadıkları yönündeki tutanaklara ilgi göstererek dinlemekten vaz geçmiştir. Mernis kayıtlarından ve polis ifade tutanaklarındaki cep telefonları yoluyla ulaşılabileceği halde bu yapılmamıştır. Dinlemekten vazgeçilmesi hukuka uygun değildir.

Mahkemenin fuhuş yapan erkeklerin ifadelerini almadan karar vermesi, usul yönünden eksik kovuşturmadır.

😎 Sayın mahkeme sanık G.S. savunmasına itibar etmemiş, tanıkların ifadelerinde fuhuş yaptırdığına dair bir görgülerinin olmamasına rağmen, buna rağbet etmemiş, sadece polis tutanağında dahi somut bir olgu bulunmayan sadece varsayımları kabul ederek, hiçbir somut olguya dayanmayan yer ve zaman, suçun önem ve değeri, kastının yoğunluğu tehlikenin ağırlığı göz önüne alınarak diyerek somut olgu ve olaylara dayalı değil, basma kalıp cümlelerle soyut varsayımlara dayanılarak taktiren ve teşditen, yasada tayin edilen cezanın alt sınırı yerine, yukarı bir değerden ceza tayini hukuka uygun değildir.

9-) Var sayalım ki erkekler eve fuhuş için gelmişlerdi. Ancak, ortada bir eylem başlangıcı farz edilse bile, fuhuş eylemi neticelenmemiştir. Yani teşebbüs edildiği değerlendirilmesi tartışılması gerekirdi.

10-) Sayın C. Savcılığı makamı tarafında deliller toplanırken, fuhuş yaptıkları iddia edilen mağdurelerin, Genel Adli Muayene Raporları alınırken, cinsel ilişkiye girip girmedikleri yönündeki bulgularlarla ilgili RAPOR düzenlenmemiştir.

11-) Yüce Yargıtay’ın görüşüne göre, Anayasanın 141, 5271 Sayılı C.M.K.nun 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararları sanıkları, katılanı, C.Savcısını ve herkesi tatmin etmesi gerekir. Mahkemenin gerekçeli kararında, gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulması gereklidir. Ancak olayda mahkeme somut olgular yerine, soyut ve varsayımsal hareketle karar kurmuş olması hukuka aykırıdır.

12-) Sayın mahkeme suçun ağırlığı ve kast yoğunluğu gibi soyut dayanaklar ile taktiren ve teşditen alt sınır yerine, daha üst bir değer ile cezalandırmış, sonra da sanığın iyi halinden dolayı cezası 1/6 oranında indirim yapması, kendi içinde sanık hakkında çelişkili bir görüş ve kanaati oluşması da hukuka uygun değildir.

13-) Sayın mahkeme, gerekçeli kararında, sanığın suçtan kurtulmak için hayatın olağan akışına uymayacak şekilde ileri sürdüğü savunmasında itibar edilmeyerek, cezalandırmasını uygun bulmuştur. Sayın mahkemenin bu görüşünün somut bir olguya dayandıramamıştır.

SONUÇ ve TALEP : Yukarıda açıklanan olaylar nedeni ile, ilgi karar ile sayın mahkemenin vermiş olduğu, temelinde Anayasa’ya ve Evrensel Hukuk kurallarına aykırı olan “fuhuş” suçunun cezasız olup, ona yer temin etmenin suç olması Anayasa’ya ve Evrensel hukuk değerleri ile çelişmesi tahlil edilmeden hüküm kurulması,

Ancak sayın mahkemenin, hüküm kurduğu “fuhuş için yer temin etme” suçunun varlık nedeni olan “fuhuş” suçunun varlığını veya teşebbüs edilmiş olasılığını değerlendirmeden hüküm kurması,

Sayın mahkemenin sanık lehine indirim yapmaya gerek görmediğini, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması hükümlerinden yararlandırmaması, paraya çevirme ve ertelemeyi düşünmemesinde TAKTİR HAKKINI suçun ağırlığına göre yeterince tartışmadan değerlendirmeden hüküm kurması,

Şüpheli ve çelişkili tanık ifadelerinin, çelişkiler giderilmeden, delil kabul etmesi, somut hiçbir delil olmadan hüküm kurması,

Kararın temyizen incelenmesi ve bozulmasına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederim.

Sanık Vekili

Fuhuş Suçu Savunma Dilekçesi 2

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

Sunulmak üzere

4. AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

Duruşma Taleplidir.

İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN SANIK :

TALEBİN KONUSU : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.10.2018 Tarih ve 2014/62 E.2018/245 K.Sayılı Kararının İstinaf İncelemesi Neticesinde Kaldırılarak “Davanın İstinaf Mahkemesinde Yeniden Görülmesi”, Bu Mümkün Değilse,” Hükmün Bozulmasına Ve Dosyanın Yeniden Karar Verilmek Üzere Yerel Mahkemeye Gönderilmesine “Karar Verilmesi İstemidir.

İSTİNAFA BAŞVURU NEDENLERİ VE AÇIKLAMALAR;

Sanık müvekkil ….. üzerine atılı bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek veya yer temin etmek suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılmış olan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda; 5237 Sayılı Yasanın 227/2 maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, sanığın kasta dayanan kusurunun ağırlığı ve sanığın güttüğü amaç ve saik göz önüne alınarak cezalandırılmasına yönelik kararı usul ve yasaya aykırı bulduğumuzdan istinaf etme mecburiyetimiz hâsıl olmuştur. Şöyle ki;

Sanık gerek hazırlık aşamasındaki savunmalarında ve gerekse yargılama aşamasındaki tüm savunmalarında üzerine atılı bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek veya yer temin etmek suçunu işlemediğini belirtmiştir. Ancak yargılama aşamasında yerel mahkeme toplanan deliller ışığında sanığın bu savunmasına itibar etmemiş ve sanığın üzerine atılı suçu işlediği kanaatine varılarak hakkında cezalandırılması yönünde hüküm kurmuştur.

Sanık Ayşe hakkında “Mağdurlar İdil, Melike ve Nisa’ya yönelik eylemleri nedeniyle bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek veya yer temin etmek suçunu işlediği sabit olduğundan…” şeklinde hüküm kurulması hukuka ve hakkaniyete tamamen aykırıdır. Mağdur İdil yerel mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde olayı tüm gerçekliğiyle anlatmış olmasına rağmen hükme esas alınmamıştır.

Müşteki İdil beyanında: Ben sanıklardan şikayetçi değilim; ancak ben bir şeyi düzeltmek istiyorum, benim tanıdığım bayan Ayşe isimli bayandı, Bengü diye birini tanımıyorum, emniyet aşamasında Bengü diye bayanı sordular, bana Bengü ile Ayşe’nin aynı kişi olduğunu söylediler dedi. Duruşma salonunda bulunan İdil mağdura gösterildi, soruldu; ben bu bayanı tanımıyorum dedi. …. Cumhuriyet Savcılığı’nca alınan 16/04/2013 tarihli ifadesi okundu, çelişki üzerine soruldu; Cumhuriyet Savcılığı’nda okunan ifadem kısmen doğrudur, ben İdil’i tanımıyorum, benim tanıdığım Bengü ile Melike aynı kişi değildir dedi. Mağdur vekili; müvekkilimin beyanlarına iştirak ediyoruz, Bengü ile ilgili yanlış yönlendirme yapılması nedeniyle bu sanık hakkında beyanda bulunmuştur, sanıklardan şikayetçi değiliz, davaya katılmak istemiyoruz dedi.

Huzurda alınan bu ifadeden de anlaşılacağı üzere Sanık Müvekkil üzerine yapılan yanlış yönlendirme yerel mahkemeyi de etkilemiştir.

Dosyada delil olarak değerlendirilen görüşme kayıtları Türk Ceza kanununa aykırı olarak elde edilmiştir. CMK. M. 220 de düzenlenen örgüt kurma suçundan telefon dinleme, kayda alma ve sinyal bilgileri değerlendirme mümkün olmayacaktır. Yasaya aykırı olarak elde edilen deliller yargılamada sanık aleyhine kullanılamaz .Yerel Mahkeme bu delile dayanarak cezalandırma cihetine gidemez. Yasa dışı elde edilen delillerin dosyadan çıkarılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre de telefon konuşmaları tek başına yeterli delil sayılmamaktadır.

Dosyada isnat edilen suçu işlediğine dair müdafisi bulunduğum sanık aleyhine hiç bir somut delil yoktur. Aleyhine hiç bir delil olmayan müvekkilimin cezalandırılmasında kendisiyle ilişkilendirilen , mağdur ve diğer sanık kadınlar arasında , fuhuşa aracılık etmek, yer temin etmek, fuhuşa teşfik iddiaları sadece soyut birer iddiadan ibarettir. Müvekkillim aleyhine tanık beyanı bulunmamaktadır. Sadece dosya kapsamında ceza alan diğer sanıkların Müvekkilim aleyhine beyanları söz konudur. Bu beyanlar kendilerini cezadan kurtarmak amaçlı ortaya atılmakla birlikte herhangi bir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Ne var ki Yerel mahkeme Usulsüz olarak ele geçirilen telefon dinlemelerini, Soruşturma aşamasındaki yanlış yönlendirmeleri ve Sanık Aleyhine verilmiş soyut beyanları karara esas almıştır. Yerel Mahkemece verilen kararın hakkaniyete uygun olduğunu kabul etmek kesinlikle kabul edilemezdir.

“Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan ve Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas Numarası: 2012/6-1309 Karar Numarası: 2013/258)

Bu nedenlerle yerel mahkemenin mahkûmiyete yönelik kararının sayın yüksek mahkemece bozulacağına inancımız tamdır. Gerek Ceza Hukukunun temel prensiplerinde gerekse Yüksek Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında kesin ve mahkûmiyete yeterli kesin, inandırıcı, şüpheden uzak deliller elde edilmeden mahkûmiyet cihetine gidilmeyeceği izahtan varestedir. Tüm dosya kapsamında soyut gerekçe ve varsayımlara dayanarak mahkûmiyet hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle re’sen nazara alınacak hususlar dikkate alınarak;

1-Mahalli ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı hususlarının belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle sanık lehine ortadan kaldırılmasına,

2- Duruşma talebimizin kabul edilmesini,

3-Sanık hakkında TCK ve CMK ilgili maddelerinin tatbik edilmesine karar verilmesini arz ve talep ederiz.

İstinaf Kanun Yoluna Başvuran Sanık

Fuhuş Suçu Savunma Dilekçesi 3

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE

GÖNDERİLMEK ÜZERE

5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

Duruşma Taleplidir.

DOSYA NO:

İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN SANIKLAR:

MÜDAFİİ :

SUÇ : Bir Kimseyi Fuhuşa Teşvik Etmek veya Yaptırmak veya Aracılık Etmek veya Yer Temin Etmek

SUÇ TARİHİ/YERİ :

KARAR TARİHİ :

T. TARİHİ :

T. KONUSU : Gerekçeli istinaf dilekçemizin sunulması hakkındadır.

İSTİNAF NEDENLERİ :

.. 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 20.12.2018 tarihli 2018/ Esas ve 2018/ Karar sayılı ilamında;“ sanıkların alınan ifadelerinde ve savunmalarında suçlamaları kabul etmedikleri; olayın oluş şekli, yapılan açık yargılama ve tüm dosya kapsamındaki delillerin birlikte değerlendirilmesine göre mağdurların fuhuş yapmak amacıyla … isimli kişilerin M otel isimli işyerine getirdikleri erkeklerin otel hesabına 130 TL oda parası verdikten sonra kiraladıkları odalara yabancı uyruklu kadınlarla birlikte çıktıkları, otele ait olan odaların fuhuş amacıyla kullanıldığı, sanıkların otelde olan bu eylemleri bilmemelerinin mümkün olmadığı, yapılan aramadaki tespitlerin istihbari çalışmalar sonrasında yapılan ihbarı doğruladığı, sanıkların üzerlerine atılı Fuhuş için yer temin etme suçlarının sübuta erdiği, mağdurların kovuşturma aşamasında adreslerine ulaşılamadığından soruşturma aşamasındaki ifadelerinin okunması ile yetinildiği, olayın oluş şekline göre mağdurların tekrar dinlenilmesine gerek olmadığının sabit olduğu, tanık …’ın talimat yoluyla alınan ifadesinde M.Otel’e 130 TL ödediğni 100 TL karşılığında mağdur ile cinsel ilişkiye girmek konusunda anlaştıklarını, tanık …’nin soruşturma aşamasında ifadesini kabul etmediği, …’nin ise yargılama aşamasında vefat ettiği anlaşılmakla sanıkların eylemlerine uyan TCK’nın 227/2 maddesi gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına, sanıklar hakkında yasal imkansızlık, birden çok mağdura karşı aynı eylemi birden fazla kez gerçekleştirmiş olmaları karşısında cezalarının ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması verilmesi halinde bir daha suç işlemeyecekleri hususunda olumlu kanaat oluşmaması gözetilerek 5237 sayılı TCK.nun 50, 51, 5271 sayılı CMK.nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına” denilmek suretiyle müvekkil sanıkların cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Belirtmek gerekir ki; müvekkil sanıklar …hakkında TCK’nın 227/2, 62 ve 52/2 maddeleri gereğince 3 KEZ AYRI AYRI 1 YIL 8 AY HAPİS CEZASI VE 80 TL ADLİ PARA CEZASI ile cezalandırılmasına dair verilen karar hukuka aykırı olup kaldırılması gerekmektedir.

Müvekkil m.Savunmasında: ”… Mahallesinde bulunan m.5 senedir sahibiyim. Otelin idaresini mesul müdürlerim O. ve G. yapmaktadır. Sahibi olduğum M. 3 yıldızlı olup, Kültür ve Turizm Bakanlığından ruhsatlıdır. Bu otelde fuhuş için yer temin edip aracılık yapmıyoruz, Jandarma tarafından aramanın yapıldığı gün … ilinde bulunuyordum, arama ile ilgili herhangi bir bilgim yoktu, sonradan T… geldiğimde olayı öğrendim. … isimli şahısları tanımıyorum, daha önce bu isimleri hiç duymadım ilk defa burada duydum. Mesul müdürlerim O. ve G.a otel ile ilgili talimatları ben veririm ancak onlara resmi olmayan hiç bir şeyi yapmamaları için bir çok defa talimat vermişimdir. Beş yıldır böyle bir şey ilk defa yaşanıyor, mesul müdürlerime güvendiğim için otele çok sık gidip gelmem, üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum”,

Müvekkil O.Savunmasında:”… Mahallesinde bulunan M.de yaklaşık 3-4 yıldır resepsiyon görevlisi ve mesul müdür olarak çalışırım. Otelin sahibi m. kendisi şuan il dışındadır. Nerede olduğunu bilmiyorum, yine G.da benim gibi mesul müdür olup resepsiyonda durur, otelde ikimizin statüsü aynıdır. Otelde bir gün ben bir de G.yetkili olarak bulunur. Çalıştığım M.Otel 3 yıldızlı olup Kültür ve Turizm Bakanlığından ruhsatlı bir oteldir. Bu otelde fuhuş yapılması için yer temin edip aracılık yapmıyoruz, jandarma tarafından aramanın yapıldığı gün ben izinliydim, otelde bulunmuyordum, evimde istirahat ediyordum, bu yüzden arama ile ilgili herhangi bir bilgim yoktu sonradan mesaiye başlayınca otelde arama yapıldığını, üç dört tane bayanın ve bir tane de erkek şahsın alındığını öğrendim. … isimli şahısları tanımıyorum, daha önce isimlerini hiç duymadım ilk defa burada duydum, otel sahibi m.otele fazla uğramaz, m.bilgisi dışında iş yapmayız, otelin faaliyetleri ile ilgili talimatları otel sahibi m.alırız. Gerekli durumlarda otel sahibi M.arayıp kendisi ile görüşüp bilgi veririz, üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum” ,

Müvekkil G Savunmasında:” … Mahallesinde bulunan …. Otel de 2013 yılının Haziran ayında Resepsion görevlisi ve mesul müdür olarak işe başladım, halen de aynı işe devam etmekteyim. Otel’in sahibi …’dır, kendisi şuan il dışındadır ama tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum. Ayrıca O.. de benim gibi mesul müdür olup resepsionda benim gibi durur, otelde ikimizin statüsü aynıdır. Otelin faaliyetleri ile ilgili talimatları otel sahibi M…’dan alırız. Ben ve O.. .. bilgisi dışında herhangi bir iş yapmayız. Arama günü otel odalarında yakalanan ve kendi beyanlarında fuhuş yaptıklarını söyleyen şahısları tanımıyorum, hotel 3 yıldızlı olup Kültür ve Turizm Bakanlığından ruhsatlı bir oteldir. Bu otelde fuhuş yapmak için kesinlikle yer temin etmiyoruz, aracılıkta yapmıyoruz. … isimli bayanı tanımam hangi sıklıkla otelde kalır bilmiyorum. Yüksel isimli şahsın

18/02/2018 günü otelde kalıp kalmadığını, kimlik paylaşım sistemine kayıt yapıp yapmadığımı da hatırlamıyorum. Ramina isimli bayanı da tanımam hangi sıklıkla otelde kaldığını bilmiyorum, kayıtlarını ben yaptım. Otel kayıtlarını hangi evrak üzerinden yaptığımı bilmiyorum, tek kişilik oda mı çift kişilik oda mı verdiğimi hatırlamıyorum. … isimli şahsın otelimizde kalıp kalmadığını hatırlamıyorum, otelde kimlik bilgilerini günlük olarak saat 23:45 ile 02:00 sıralarında jandarmaya göndeririz, 23:45 den önce gelen müşterilerin kimlik bilgilerini sisteme giriyoruz ancak jandarmaya 23:45 de gönderiyoruz, 23:45 den sonra gelen müşterilerin de sisteme girişini yapıyoruz ancak saat 02:00 sıralarında gönderiyoruz. Zeynab isimli bayanı tanımam otelimizde hangi sıklıkla kaldığını hatırlamadım, 18/02/2018 günü gecesi otelimizde kaldı, kimlik paylaşım sisteminden kayıtlarını ben yaptım, tek kişilik oda mı çift kişilik odamı verdiğimi hatırlamıyorum, Z isimli şahsı tanımıyorum, otelde kalıp kalmadığını hatırlamıyorum. Jandarma görevlileri arama yaptığında otelde görevli olarak sadece ben bulunuyordum, O isimli arkadaşım izinliydi, otelde bir gün ben bir gün O yetkili olarak bulunur. M. otele fazla uğramaz, yukarıda da söylediğim gibi M.n bilgisi dışında iş yapmayız, gerekli durumlarda kendisini arayarak kendisi ile görüşüp bilgi veririz. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.” şeklinde suçsuz olduklarını sarih bir şekilde dile getirmişlerdir.

Müvekkillerin üzerine atılı suçtan dolayı müvekkiller hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyetlerine hükmedilmesi hukuka aykırı olup yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmektedir. Şöyle ki;

Öncelikle mahkemece kurulan ara kararlar ile dosyadaki mağdurların dinlenilmesinden vazgeçilmesine ve mağdurların soruşturma aşamasındaki beyanları ile yetinilmesine karar verilmesi Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere savunma hakkımızın kısıtlanması niteliğinde olup bu sebeple yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmektedir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin T:17.02.2014, E:2013/14788 ve K:2014/5630 sayılı kararında “…Kovuşturma aşamasında ulaşılamayan müştekinin dinlenilmesinden vazgeçildiği ve müştekinin soruşturma aşamasındaki beyanı 5271 sayılı CMK’nin 211. Maddesi uyarınca duruşmada da okunmadığı halde, kurulan hükmün müştekinin beyanına da dayandırılmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 271/1. Maddesine aykırı davranılması…”denilmektedir.

Öte yandan mahkemece … 2.Sulh Ceza Hakimliği’nin 16.02.2018 tarih ve 2018/ D.İş sayılı arama kararına dayanarak M.hotel isimli iş yerinde arama gerçekleştiren jandarma görevlileri, tutanak imzacıları kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla dinlenilmemiştir. Aynı arama kararında dayanak olarak gösterilen mağdur beyanlarının sahiplerinin yargılama safhasında dinlenilmemesi de usul yasaya aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısı ile dinlenilmeyen tanıklar ve bu sebeple sanıklar ile yüzleştirilmemeleri kabul edilebilir değildir.

Zira, ceza muhakemesi ilkelerinden olan doğrudanlık ve yüz yüzelik ilkeleri gereğince sanık müdafii olarak tanığa soru sorarak beyanlarının doğruluğunu ve güvenilirliğini sorgulama imkanımız elimizden alınmış ve bu nedenle tanık ifadelerindeki ve arama tutanağındaki çelişkiler aydınlatılamamış ve tanıklara açıklattırılmamıştır.

“…CMK m.181’de; tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine bildirildiği, düzenlenen tutanağın örneğinin hazır bulunan cumhuriyet savcısına ve müdafine verildiği, böylece talimatla dinlenen tanıkların, sanık veya müdafileri ile yüzleştirilmesi hakkının tanındığı, talimat duruşmasının yapılacağı mahkemenin ve talimat gününün sanığa ve müdafiine bildirilmesinin gerektiği, bu usul neticesinde sanığa ve müdafiine soru sorma hakkının tanındığı, madde metninde yalnızca tanık ve bilirkişiler öngörülse de, CMK m.181’de düzenlenen bu usulün müştekinin talimatla dinleneceği celselerde de kıyasen uygulanabileceği, böylece delillerin “yüz yüze” ve “doğrudan doğruya” tartışılıp değerlendirileceği, bu usulün İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/3’ün (d) bendine de uygun olduğu ifade edilebilir…” [Prof. Dr. Ersan ŞEN, Ceza Muhakemesi Kuralları]

Ayrıca kolluk güçlerince 18.02.2018 tarihinde 2.Sulh Ceza Hakimliği’nin 16.02.2018 tarih ve 2018/ D.İş sayılı kararı ile alınan arama ve el koyma kararına istinaden .. Hotel isimli işyerinde Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın ve ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulunmaksızın arama yapılması ve bu arama neticesinde belirlenen mağdurların ifadelerinin hükme esas alınması da usul ve yasaya aykırıdır.

5271 sayılı CMK’nun 119. Maddesinin 4. Bendinde; “…Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur…” denilmektedir. Ancak somut olayda işyerinde arama yapılırken ihtiyar heyetinden veya komşulardan hiç kimse bulunmadan arama yapılması hukuka aykırıdır. Dolayısı ile hukuka aykırı şekilde oluşturulan “Adli Arama ve Yakalama Tutanağı” usul ve yasaya aykırı olup hükme esas alınması mümkün değildir.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin T:2.3.2016, E:2015/23753 ve K:2016/3954 sayılı ilamında; “….Kolluk tarafından yapılan çalışmalar neticesinde, dosyanın diğer sanığı olan …’a ait evde FUHUŞ YAPILDIĞININ TESPİT EDİLMESİ ÜZERİNE Cumhuriyet Savcısının yazılı emri ile o konutta yapılan aramanın, CMK’nın aramanın güvenirliliği ile ilgili 119/4. maddesinin “CUMHURİYET SAVCISI HAZIR OLMAKSIZIN KONUT, İŞYERİ VEYA DİĞER KAPALI YERLERDE ARAMA YAPABİLMEK İÇİN O YER İHTİYAR HEYETİNDEN VEYA KOMŞULARDAN İKİ KİŞİ BULUNDURULUR” AMİR HÜKMÜNE AYKIRI OLARAK O YER İHTİYAR HEYETİNDEN VEYA KOMŞULARDAN İKİ KİŞİ HAZIR BULUNDURULMAKSIZIN YAPILMASI SEBEBİYLE İCRASI BAKIMINDAN HUKUKA AYKIRI OLDUĞU, HUKUKA AYKIRI YAPILAN BU ARAMA SONUCU ELDE EDİLEN DİĞER DELİLLERİNDE HUKUKA AYKIRI YÖNTEMLE ELDE EDİLMİŞ DELİL NİTELİĞİNDE BULUNDUĞUNUN ANLAŞILMASI KARŞISINDA, SANIĞIN BERAATİ YERİNE MAHKUMİYETİNE KARAR VERİLMESİ,..” denilmektedir.

Dosya kapsamındaki tüm deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; müvekkil sanıkların üzerine atılı bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek veya yer temin etmek suçunun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır.

ZİRA DOSYA KAPSAMINDA MÜVEKKİLLER MEHMET AKÇAY,GÖKMEN YAVUZ VE ONUR ÇİMŞİT’İ SÖZ KONUSU HOTELDE GÖREN, TANIYAN, BU SUÇUN İŞLENDİĞİ YÖNÜNDE BİLGİSİ VE HABERİ OLDUĞUNU İFADE EDEN TEK BİR TANE MAĞDUR VEYA TANIK BULUNMAMAKTADIR.

HAL BÖYLE İKEN;MÜVEKKİL SANIKLAR YÖNÜNDEN SUÇ İŞLEDİĞİNE DAİR KUŞKU SINIRLARINI AŞAN KESİN VE YETERLİ DELİL BULUNMAMAKTADIR.DOSYADAKİ MAĞDUR,SANIK VE TANIK BEYANLARINDAN DA AÇIKÇA ANLAŞILACAĞI ÜZERE MÜVEKKİL SANIKLARIN BU SUÇU İŞLEDİĞİNE ŞAHİT BULUNMAMAKLA BİRLİKTE SOMUT BİR DELİL DE BULUNMAMAKTADIR.

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi’nin T:18.10.2018, E:2018/178 ve K:2018/192 sayılı ilamında; “…Her ne kadar sanığın üzerine atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de SANIĞIN TÜM AŞAMALARDA ATILI SUÇLAMAYI REDDETTİĞİ, sanığa ait otelde mağdurlar ile ilişkiye giren HERHANGİ BİR TANIK BEYANI BULUNMADIĞI, mağdurların fuhuş yaparken suçüstü yakalanmadıkları, MAĞDURLARIN SOYUT BEYANLARI DIŞINDA SANIĞIN CEZALANDIRILMASINA YETER SOMUT DELİL BULUNMADIĞI, bu şekilde ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 26.10.2010 gün ve 144-213 sayılı kararında da açıklandığı üzere, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Bu nedenlerle mahkumiyetine yeterli delil elde edilemeyen sanık hakkında, üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK’ın 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyetine karar verilmesi, hukuka aykırı…” denilmektedir.

Tanık N… 26.10.2018 tarihli beyanında; “…Ben Ramina Hasanova’yı 3 yıldır tanırım. Nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum. Daha sonrasında ara ara konuşuyorduk. Olay tarihinde ..da çalışıyordum. Sonrasında …na dönerken ….da Ramina’nın yanına uğradım. Birlikte oturup sohbet edecektik. Mora otelin salonunda yürürken Jandarma ekipleri gelerek bizi aldılar. Neden aldıklarını sorduğumda birşey söylemediler, benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir” demiştir.

Öte yandan yerel mahkeme gerekçeli kararında mağdurların fuhuş yapmak için Mora Hotele gittiklerini ve bu durumu istihbari bilgilerin doğruladığı ifade edilmiştir. Ancak dosyadaki beyanlara bakıldığı zaman müvekkil sanıkların ismi mağdur ve tanık beyanlarında bir kez olsun geçmemiştir.

Belirtmek gerekir ki; fuhuş suçunun temel şekli; bir kimseyi fuhşa teşvik etmek, bunun yolunu kolaylaştırmak ya da fuhuş için aracılık etmek veya yer temin etmek seçimlik hareketleriyle

işlenebilir.Fuhşun yolunu kolaylaştırma, mağdurun fuhşa yönelmesini sağlayıp bunu kolaylaştıracak fırsatlar yaratılması ve olanaklar sağlanmasıdır.

FUHUŞ SUÇU, ANCAK KASTEN İŞLENEBİLİR, TAKSİRLE İŞLENMESİ OLANAĞI BULUNMAMAKTADIR. FUHUŞ SUÇUNDA FAİLİN KASTI, YAPTIĞI HAREKETLE MAĞDURU FUHUŞ YAPMAYA TEŞVİK ETTİĞİNİ, FUHŞUN YOLUNU KOLAYLAŞTIRDIĞINI, BU AMAÇLA TEDARİK ETTİĞİNİ, BARINDIRDIĞINI, ARACILIK ETTİĞİNİ, YER TEMİN ETTİĞİNİ BİLMESİNİ VE FUHUŞ YAPILMASINI İSTEMESİNİ İÇERİR.

Ancak dosya kapsamında müvekkil sanıkların bir kimseyi fuhuşa yönlendirme ve mağdurlara fuhuş yapma fırsatı ve olanağı sağlama gibi bir eylemde bulunduğuna dair en küçük bir delil dahi bulunmamaktadır. Kaldı ki, yerel mahkeme gerekçeli kararında müvekkillerin hangi eylemi ile isnat edilen suçu işlediğini ifade etmemiştir. Dolayısı ile somut olay kapsamında atılı suçun maddi unsurlarının yanında manevi unsurları da oluşmamıştır.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin T:3.5.2018, E:2016/8957 ve K:2018/6663sayılı ilamında; “…Sanığın tüm aşamalarda üzerine atılı suçu inkâr etmesi, tanık olarak dinlenen mağdur… ‘in soruşturma aşamasında sanığın, fuhuş yaptığı hususunda bilgisi olmadığını, kovuşturmada alınan beyanında ise fuhuş yapmadığını belirtmesi; tutanak düzenleyicisi olan tanık …’nun sanığın fuhuş yapılması konusunda haberinin olup olmadığını bilmediğini beyan etmesi dikkate alındığında, sanığın savunmasının aksine, fuhuşa aracılık, yer temini, mağduru fuhuşa teşvik veya fuhuştan kazanç elde ettiği hususlarının kuşkuya yer vermeyecek şekilde kesin ve inandırıcı delillerle anlaşılamaması karşısında, sanık hakkında müsnet suçtan beraatı yerine yetersiz gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi…” denilmektedir.

Dolayısı ile müvekkil sanıklar ile ilgili suç teşkil edebilecek tek bir tane bile delil olmaması, dosya kapsamında müvekkilleri tanıyan ve iş yerinde gören müşteki veya tanığın olmaması, suçu işlemediklerinin sabit oluşu göz önüne alındığında müvekkil sanıkların beraati yerine mahkumiyetine hükmedilen yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmektedir.

AYRICA YEREL MAHKEME GEREKÇELİ KARARINDA MÜVEKKİLLER HAKKINDA “ CEZANIN SANIĞIN GELECEĞİ ÜZERİNDEKİ OLASI ETKİLERİ GÖZ ÖNÜNE ALINARAK CEZADA TAKDİREN 1/6 ORANINDA İNDİRİM YAPILMASINA” KARAR VERİRKEN HİÇBİR GEREKÇE BELİRTMEDEN SOYUT BİR ŞEKİLDE “SANIĞIN PİŞMANLIK DUYDUĞU VE BİR DAHA SUÇ İŞLEMEYECEĞİ YÖNÜNDE MAHKEMECE OLUMLU KANAAT OLUŞMADIĞINDAN” MÜVEKKİL HAKKINDA CMK 231 MADDE GEREĞİNCE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA VE TCK 51. MADDE UYARINCA HAPİS CEZASININ ERTELENMESİNE TAKDİREN YER OLMADIĞINA KARAR VERMESİ USUL VE YASAYA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR.

KALDI Kİ, MÜVEKKİL SANIKLARIN DURUŞMAYA YANSIYAN VE ZAPT ALTINA ALINAN HERHANGİ BİR OLUMSUZ TUTUM VE DAVRANIŞI BULUNMAMAKTADIR. YİNE HAGB VEYA ERTELEMEYE ENGEL TEŞKİL EDECEK BİR SABIKA KAYITLARI DA YOKTUR. DOLAYISI İLE YEREL MAHKEMEMECE MÜVEKKİL SANIKLAR

HAKKINDA HAGB VEYA ERTELEME UYGULAMASINA BAŞVURULMAMASI MEZKUR KARARIN KALDIRILMASINI GEREKMEKTEDİR.

ZİRA MAHKEMENİN, SOYUT VE MATBU GEREKÇELER İLE VE BU GEREKÇELERİNE HİÇBİR DAYANAK GÖSTERMEKSİZİN MÜVEKKİLLER LEHİNE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI VEYA HAPİS CEZASININ ERTELENMESİNE YÖNELİK KARAR VERMEMESİ HUKUKA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR. KALDI Kİ BAHSEDİLEN SEBEPLERİN HİÇBİR ŞEKİLDE GEREKÇELİ KARAR İÇERİĞİNDE TARTIŞILMAMASI, AYRINTILI BİR ŞEKİLDE BAHSEDİLMEMESİ VE SADECE HÜKÜM KISMINDA SOYUT İFADELER İLE GEÇİŞTİRİLMESİ DE AÇIKÇA USULE AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin T:8.12.2014, E:2013/12818 ve K:2014/12334 sayılı ilamında; “…Adli sicil kaydında yer alan ilamlar, suç tarihi itibariyle hukuki sonuç doğurmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair olup, duruşma tutanaklarına yansımış olumsuz hal ve tavırları bulunmayan, duruşmalardaki iyi hali sebebiyle hakkında TCK’nın 62. maddesi gereğince takdiri indirim uygulanan, kişiliği gözetilerek hapis cezaları adli para cezasına çevrilen suça sürüklenen çocuğa yüklenen suçlar sebebiyle somut olayda meydana gelmiş maddi nitelikte bir zararın söz konusu olmadığı da gözetilerek, kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenmek suretiyle yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, hangi somut veri ve olgulara dayanıldığı gösterilmeden, “sanığın daha önceden HAGB ye yönelik kararlarının bulunması bu şekilde bir daha suç işlemekten çekineceği yönünde mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmaması” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan, takdiri indirim uygulama ve seçenek yaptırıma çevirme nedenleriyle de çelişkili gerekçelerle CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına dair kararlar verilmesi,…” denilmektedir.

Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubioproreo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir.

Ceza mahkûmiyeti, herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi’nin T:10.04.2019, E:2019/505 ve K:2019/866 sayılı ilamında; “…Sanıkların aşamalarada alınan savunmalarında suçlamayı kabul etmedikleri,fuhuş suçu ile ilgilerinin olmadığının savundukları,dosyanın mağdurlarının söz konusu işyerinde buraya gelen başka müşterilerle kendi imkanları ile cinsel birliktelik konusunda anlaşıp başka bir yerde birlikte olmalarına ilişkin sanıkların bilgi,rıza ve yardımlarının bulunduğuna dair savunmalarının aksine her türlü şüpheden arındırılmış,kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği,bu şekilde ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.10.2010 gğn ve 144-213 sayılıkararında açıklandığı üzere;ceza yargılamasının en öenmli ilkelerinden biri olan ”kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca sanığın bir suçtan cexalandırılmasının temel koşulu,suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir.Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz.Ceza mahkumiyeti,yargılama süresince toplanan ancak sanıklarla irtibatı kurulamayan bir kısım delillere dayandırılarak ve asıl ilkerler gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değilkesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.Bu ispat,hiçbir kuşku ve başka bir türlü oluşa olanak vermeycek açıklıkta olamlıdır.Yükse de olsa bir olasılığa dayanılarak sanıkları cezalandırmak,ceza yargılamasının en çnemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan,varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir.O halde ceza yargılamasında mahkumiyet,büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.Bu nedenle mahkumiyetlerine yeterli delil elde edilemeyen sanıklar hakkında,üzerlerine atılı suçu işlediklerinin sabit olmaması sebebiyle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyetlerine dair karar verirlmesi hukuka aykırıdır…” denilmektedir.

Tüm dosya kapsamı, toplanan deliler, müvekkil sanığın tüm aşamalardaki istikrarlı ifadeleri, alınan diğer beyanlara göre müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılması hususunda her türlü şüpheden uzak somut, kesin ve inandırıcı bir delil elde edilemediği; varsayım ve ihtimallere dayalı doneler dışında mahkûmiyeti gerektirir her türlü şüpheden uzak kesin, inandırıcı ve yeterli somut delil elde edilemediğinden ve şüpheden sanık yararlanır genel ceza kuralı gereğince BERAATINA hükmedilmesi gerekirken cezalandırılması ile neticelenen mahkeme kararının KALDIRILMASI gerektiği ortadadır.

Belirtilen nedenlerle 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin T:21.11.2019, E:2018/ ve K:2019/ sayılı kararı usul ve yasaya aykırı olup bozulması için iş bu istinaf yoluna başvuru dilekçesini sunma zarureti hasıl olmuştur.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izahına çalışılan nedenler ve mahkemenizce dosyanın tetkikinde resen rastlanılacak diğer nedenlerden dolayı; istinaf istemimizin kabulü ile .. 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin T:21.11.2019, E:2018/ ve K:2019/sayılı kararı ile müvekkil ….n cezalandırılmasına dair usul ve yasaya aykırı kararın SANIKLAR LEHİNE KALDIRILMASINA karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz.

İstinaf Yoluna Başvuran Sanıklar Müdafii

Fuhuş Suçu Savunma Dilekçesi 4

ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

Dosya No :

ŞÜPHELİ :

MÜDAFİİ:

SUÇ : FUHŞU KOLAYLAŞTIRMAK

KONU : Örnek Karar Sunumu İle KYOK Talebi Hk.

AÇIKLAMALAR:

Adana Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda numarası yazılı dosyasında, müvekkilin ifadesi alınmıştır.

Suçun maddi unsuru hem fail yönünden hem de hareket yönünden oluşmamıştır.

Fuhuş suçu ile cezalandırılan kişi, fuhuş yapan kişi olmayıp fuhşateşvik veya aracılık eden kişidir. Ancak iddianame ile cezalandırılması isetenen kişi fuhşu yapan kişidir. Ayrıca bir suçun faili ve mağduru aynı kişi olamayacaktır.

Fuhuş yapan kişinin fail olup olamayacağı, yani bizzat fuhşun suç teşkil edip etmediği konusu da tartışılmıştır. Fuhşun suç olmamasının, bu işe atılmak konusunda kişileri tahrik edeceğini, fuhşun diğer suçların işlenmesi hususunda da zemin hazırlayacağını, bu nedenle bizzat fuhşun suç sayılmasını savunan taraftarlar olsa da bu eylemin kişilerin vücutlarını başkalarına zarar vermemek şartıyla istediği gibi kullanabilmesi hakkından yola çıkıldığında suç teşkil etmemektedir ve hukukumuzda da suç sayılmamaktadır.

Fuhuş yapan kimse işin mağduru olduğundan fuhuş yaparken yakalandığında hastaneye sevk edilmekte ve ilgili tüzük hükümleri uygulanarak ahlak bürosu tarafından tescil edilmektedir. Bu kişiye para vererek onunla cinsel duygularını tatmin eden kişinin eylemi ise 227. maddede tanımlanmadığından fail konumunda olmayacaktır. Fail ve mağdur kavramlarının ayrılması önem taşıyan bir husustur ve uygulama açısından sorun yaratabilecek niteliktedir; çünkü fuhuş yapan kimsenin bu eylemi kendi rızası ile gerçekleştirdiğinin ya da buna zorlandığının tespiti her zaman kolay olmamaktadır.

TCK hükümleri uyarınca bizzat fuhuş eylemi suç olmamakla birlikte, Fuhuşla Mücadele Tüzüğü uyarınca genel kolluk gizli fuhuş yapanları tespit etme ve bu durumu delillendirme yetkisine sahiptir. FUHUŞ YAPANLARIN VE ONLARLA BİRLİKTE OLAN MÜŞTERİ KONUMUNDAKİ KİŞİLERİN YAKALANIP SAVCILIĞA SEVK EDİLMESİNİN AMACI, HAKLARINDA CEZA SORUŞTURMASI BAŞLATMAK DEĞİL, GİZLİ OLARAK FUHUŞ YAPANLARIN ZÜHREVİ HASTALIKLARI YAYMA İHTİMALİNE KARŞI KAMU SAĞLININ KORUNMASI VE TEHDİT EDİLMESİNİN ÖNLENMESİ İLE BU KİŞİLERİN HAKLARINDA İLGİLİ TÜZÜK HÜKÜMLERİ UYARINCA İŞLEM YAPILMASIDIR. Fuhuş fiiline ilişkin delilin doktor raporuna dayanması esastır, ancak bazı durumlarda zaman ve yerin şartları uyarınca fuhuş yapıldığı kanaatinin kesin olarak verilebilmesini sağlayan durumların tutanak ile belirlenmiş olması durumunda doktor raporu alınması mümkün olmasa da tutanağa dayanılarak işlem yapılması mümkün görülmektedir.

Suçun hareket unsuru da gerçekleşmemiştir. Şöyle ki kanunda yazılı olan görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünleri vermek, dağıtmak veya yaymak, suçun hareket unsurlarını oluşturmaktadır. Ancak müvekkil sanık söz konusu hareketleri gerçekleştirmemiştir. Yukarıda da bahsedildiği gibi müvekkil sanığın telefon numarası ve kendisi kolay ulaşılabilir kişi olduğu için kendisi adına hesap oluşturulmuş ve bu hesaplarda paylaşım yapılmıştır. Söz konusu görüntüler müvekkile ait olmadığı gibi kendisine ait olan telefon numarasını ise kendisi paylaşmamıştır. Hatta buna ilişkin savcılığa şikayetimiz de mevcuttur.

Müvekkil sanık fuhuş suçunu işlememekle birlikte, müvekkil sanık para karşılığı insanlarla cinsel ilişkiye girerek geçimini sağlamaktadır. Ancak müvekkil bu eylemini gerçekleştirirken, cezalandırılması istenen sevk maddelerindeki eylemi gerçekleştirmemektedir.

Kanunun lafzına göre hazırlanmış görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünleri veren, dağıtan veya yayan kişi cezalandırılacaktır. Ama müvekkil her aşamada söz konusu görüntülerin kendisine ait olmadığını, söz konusu sosyal paylaşım platformlarında yer alan telefonu kendisinin paylaşmadığını söylemiştir. Ve bu fotoğrafların kendisine ait olduğunu kanıtlayacak bir delil de elde edilemediği gibi paylaşılan telefon numarasının ise kendisinin paylaşmadığını söylemiştir ve kendisinin paylaştığını ispatlayacak bir delil de elde edilememiştir.

Müvekkil sanığın para karşılığı insanlarla cinsel ilişkiye girmesi sebebi ile müvekkilin telefon numarası kolay erişilebilecek bir telefon numarasıdır. Yine müvekkilin bu işi yapması sebebi ile SİVAS gibi küçük bir şehirde müvekkil duyulmuş bir kişi olmuştur. Bu sebeple müvekkil adına bir çok sosyal paylaşım hesabı açılmış ve müvekkilin telefon numarası da kolay erişilebildiği için bu platformlarda paylaşılmıştır. Müvekkil sanık da bu durumdan hoşnutsuz olmuştur ve savcılığa bunun için şikayette bulunmuştur.

Müvekkil hakkında daha önce de aynı sebeple dava açılmış olup,beraat kararı verilmiştir. Bu kararları ekte sunmaktayız.

SONUÇ:

Suçun faili ile mağduru aynı kişi olamayacağından, suçun maddi unsuru oluşmadığından, söz konusu sosyal paylaşım hesaplarını müvekkil kullanmamış olduğundan müvekkilin kullandığına dair delil bulunmadığından, KYOK verilmesini talep ederiz.

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir