Dolandırıcılık Suçu Savunma Dilekçesi Örneği

Dolandırıcılık Savunma Dilekçesi 1

ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

BEYANDA BULUNAN SANIK:

MÜDAFİİ:

KONU: Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarımızdır.

AÇIKLAMALAR

Sanık X hileli hareketlerle bankayı araç olarak kullanarak dolandırıcılık suçunu mağdur sayısınca  işlediğinden bahisle TCK 158/1-f maddesi uyarınca 10’ar kez cezalandırılması istenmiştir.

İddia makamının esas hakkındaki mütalaasına katılmak mümkün değildir. Şöyle ki;

1-SUÇUN MADDİ UNSURU OLAN HİLE FİİLDE YOKTUR: 

Kovuşturmaya konu isnat atfı cürüm olup hukuki ihtilaftan ibarettir, müştekiler alacaklarını tahsil edemeyince savcılığa başvurmuştur.

Mağdurlar okuma yazma bilen, imza atmanın ne demek olduğunu bilebilecek seviyede insanlardır. Bankada imzalanan belgenin başlığına bakıldığında ve içeriğine göz gezdirildiğinde dahi kredi sözleşmesi olduğu sunucuna varılacakken 37 sayfadan ibaret olan kredi sözleşmesinin alelacele imzalatıldığı iddiası gerçek dışıdır.

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için fail, kullandığı hile ile mağduru yanıltmalı, aldatıcı davranış ve yalanlara itibar eden mağdurdan haksız çıkar elde etmelidir.

Atılı suça ilişkin somut olayda mağdurların iradesine yönelik aldatıcı bir hile söz konusu değildir. Hilenin belli ölçüde ağır ve yoğun olması ve ustaca sergilenerek mağdurun yalanı kontrol ihtimaline imkan verilmemesi gerekmektedir.

Mağdurlar imzaladıkları evrakların ne olduğunu bilmeden alelacele imzaladıklarını iddia etmektedir.

İdari soruşturma raporunda “X kendilerine gösterilen kredi evrakları üzerindeki tüm imzaların kendilerine ait olduğunu kabul etmişlerdir.”

Ayrıca yargılama sırasında X’e 10.000TL bedelli X tarihli Tüketici Kredisindeki borçlu kısmında yazılı bulunan imza ve yazı sureti gösterilip sorulduğunda “BORÇLU KISMINDAKİ YAZI VE İMZA BANA AİTTİR.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Nitekim Yargıtay 23. CD E. 2015/3723, K.2015/6062 sayılı kararında; “Sanıkların suça konu senede alacaklı ve borçlu isimlerinin aynı yazılmasının sehven yapılan bir hata olduğuna ilişkin istikrarlı savunmaları, katılanın verdiği vekaletnameye ilişkin azilnameyi, senetteki yanlışlığı öğrenmesinden sonra, kaldırarak aracın temyiz kapsamı dışında bulunan diğer sanık Barış adına ruhsatının çıkarmasına imkan vermesi ve ayrıca söz konusu özel belgenin iğfal kabiliyetinin olmadığı, katılanın senedi denetim imkanı olup yapacağı basit bir inceleme ile durumu fark edebilecek iken senede bakmadığı, alacaklı ve borçlu kısmında aynı kişi isminin yazılı olmasının hile teşkil etmeyen eylem niteliğinde kaldığı anlaşılmakla, unsurları itibarıyla oluşmayan dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır.” şeklinde basit bir incelemeyle hile durumunun fark edilebileceğini ve dolandırıcılık suçunun oluşmayacağına hükmetmiştir.

Somut olaya bakıldığında ortada gizlenen veya değiştirilen sahte bir belge olmadığı halde mağdurların imzaladıkları belgeyi incelemeden imzalamaları ve dolandırıldıklarını iddia etmeleri hayatın olağan akışına aykırıdır. Dolayısıyla mağdur olduğu iddia edilen taraflar herhangi bir hile olmadan kredi evraklarını bilerek imzalamışlardır.

Bu sebeple suçun maddi unsuru olan hile ile aldatmaya yönelik bir eylem olmaması sebebiyle sanık Ahmet FİRİDİN hakkında mahkumiyet istenmesi mütalaasına katılmıyoruz.

2-SUÇU KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE SANIK X DAVAYA KONU KREDİ BORCUNUN BÜYÜK KISMINI ÖDEMİŞTİR. TCK 168/4 HÜKMÜ UYGULANMALIDIR:

X kefil olarak bahse konu kredi borçlarının büyük bir kısmını ödemiştir. Borçların ödenmemesi üzerine gelen icra takiplerinden sonra mağdurların bir kısmı şikayette bulunarak dolandırıldıklarını ifade etmişlerdir.

Dolandırma niyetinde olan bir kişinin borcun kendisine ait olduğunu kabul edip ödeme yapar mı? Veya daha yüksek meblağlı krediler çekip yarar sağlaması gerekmez mi?

Mahkeme suçun işlendiği kanaatindeyse ödenen miktarları göz önünde tutarak cezada indirim yapmak zorundadır.

X Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan X numaralı idari soruşturma raporunun 18.sayfasında “X icra takibinin başlamasıyla krediden haberdar olduklarını X ile görüştüklerini, X’in kendilerine krediyi kullandığını ve ödeyeceğini beyan ettiğini X’e güvendikleri için olayın takibini yapmadıklarını” ifade etmişlerdir.

Taraflar arasında güven ilişkisinin bulunduğu mağdurların beyanlarında yer almaktadır. Bu sebeple güven olan yerde hilenin bulunmayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

Dosyadaki diğer sanık X idari soruşturmadaki “X’in yanında çalışan on kişi tarafından sözleşme ve kredi evraklarının imzalandığını, imza aşamasında kredi kullandırılacağından haberdar olduklarını, krediyi kullananların işler kötüye gidince ağız birliği yapmış gibi maaş kartı almak amacıyla şubeye gelip bazı belgeler imzaladık şeklindeki beyanlarının yalan olduğunu, kredi kullananlar maaş kartı çıkartmak için şubeye gelmişlerse neden kartın gelip gelmediğinin takibini yapmadıklarını, krediyi kullananlara ödeme tablosu verildiğini, ödeme tablosunun ne işe yaradığını neden sormadıklarını X’in yanında çalışan on kişi tarafından sözleşme ve kredi evraklarının imzalandığını, imza aşamasında kredi kullandırılacağından haberdar olduklarını, krediyi kullananların işler kötüye gidince ağız birliği yapmış gibi maaş kartı almak amacıyla şubeye gelip bazı belgeler imzaladık şeklindeki beyanlarının yalan olduğunu, kredi kullananlar maaş kartı çıkartmak için şubeye gelmişlerse neden kartın gelip gelmediğinin takibini yapmadıklarını, krediyi kullananlara ödeme tablosu verildiğini, ödeme tablosunun ne işe yaradığını neden sormadıklarını” şeklinde beyanları  dolandırıcılık suçunun olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Mütalaada sanıkların eylemleri sonucunda 10 tane mağdurun olması sebebiyle atılı suçun birden fazla mağdura karşı tek bir fiille işlenmediği, her kredi işleminin kredi sözleşmesinin ayrı olduğu bu nedenle zincirleme suçun koşullarının oluşmayıp mağdur sayısınca atılı suçun oluşacağı görüşüne katılmıyoruz. Şöyle ki;

İDARİ SORUŞTURMA RAPORU İNCELENDİĞİNDE İDDİANAMENİN EKSİK OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR.

BANKACILIK ALANINDA UZMAN BİLİRKİŞİ RAPORU GEREKİR:

X tarihli kredi sözleşmesinde borçlu X

X tarihli kredi sözleşmesinde borçlu X

X tarihinde borçlu X

X tarihli kredi sözleşmesinde borçlu X

X tarihli diğer kredi sözleşmesinde borçlu X

X tarihli kredi sözleşmesinde borçlu X

X tarihli diğer kredi sözleşmesinde borçlu X olduğu görülmektedir.

Kredi sözleşmelerinin sayısı toplamda yedi (7) dir. Kredi sözleşmelerinde borçlu ve kefilin aynı sözleşmeye imza atmak suretiyle kredi kullandıkları görülmektedir.

X’ın müşteki olduğu başka bir dosya ……….. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bulunmaktadır. Aynı suçtan iki ayrı ceza talebi iddianamenin eksik hazırlandığının en büyük delilidir. İddia olunan dolandırıcılık suçu oluşmamıştır çünkü kandırmaya yetecek bir fiil ortada yoktur, müştekilerin tamamı okuryazar ve orta zekalıdır 37 sayfayı okumadan imzalamaları hayatın olağan akışına aykırıdır. Kovuşturmaya konu hukuki ihtilaftır, müştekiler alacaklarını tahsil edemeyince savcılığa başvurmuştur. Bankacılık alanında uzman bir bilirkişi raporundan sonra mütaalanın yeniden hazırlanması talep ediyoruz eğer mahkeme aksi kanaatte ise sanığın beraatini bu da mümkün değilse TCK 168 hükümlerinin uygulanmasını talep ediyoruz. Saygılarımla, tarih

                                                                         Sanık Vekili

                                                          Adana Avukatı – Avukat Saim İNCEKAŞ

Dolandırıcılık Savunma Dilekçesi 2

ADANA CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO :

SANIK :

MÜDAFİİ :

MÜŞTEKİ :

VEKİLİ :

SUÇ TARİHİ :

KONU : Esasa İlişkin Savunmalarımızı İçerir Dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

1-) Müvekkilimiz hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 12 Sayılı dosyasıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesi kapsamında dolandırıcılık suçundan ceza davası açılmış ve cezalandırılması istenmiştir.

Sayın Mahkemenizin 3 tarihli oturumunda müşteki vekili tarafından verilen X tarihli dilekçede ileri sürülen iddialarına karşı, aynı tarihli oturumda tarafımıza verilen X gün süre içinde sunduğumuz esasa ilişkin savunmalarımız aşağıdaki gibidir;

2-) Müvekkilimiz katılan ile X tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalanmıştır.(EK- 1)

3-) Müşteki mahkemenize sunmuş olduğu dilekçesinde sözleşme gereği müvekkilimize yapmış olduğu ödemesine rağmen müvekkilimizce taşınmaz üzerindeki ipoteğin müştekiye söylenmediğini bu sebeple zararı oluştuğu iddiası ile müvekkilimizin dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasını talep etmiş ise de müştekinin beyanlarına katılmak mümkün değildir şöyle ki;

Müvekkilimiz ile müşteki arasında yapılmış olan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi resmi kurumlar olan noter ve tapuda gerçekleştirilmiş olup ilgili kayıtlarda sözleşmeye konu taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğu hususu müvekkilimizce saklanmamış olup yine müvekkilimizce müştekinin ipoteği görmesi engellenecek herhangi bir hileli davranışta bulunulmamıştır.

4-) Müvekkilimizin yukarıda da izah etmiş olduğumuz müşteki ile yapılan sözleşme esnasında resmi kayıtların müştekiden gizlenmediği, müştekinin kayıtları görmesine engel herhangi bir hileli davranışta bulunulmaması gözetilerek yasal unsurları oluşmamış olan dolandırıcılık suçundan beraatine karar verilmesi gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, suç işleme kastıyla hareket ettiğinin ispatlanamadığı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı hususları gözetilerek; müvekkilimizin ilgili suçtan beraatine karar verilmesini, mahkemenizce yapılacak değerlendirme sonunda aksi kanaate ulaşılırsa, sanık müvekkilimiz hakkında lehe olan yasa maddeleri ile yasal indirim nedenlerinin uygulanmasına karar verilmesini, vekaleten talep ederiz.

Sanık Müdafii

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin