Ceza Mahkemesi Kanun Yararına Bozma Dilekçesi
ADALET BAKANLIĞI
CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
BAKANLIK MUHABERE BÜROSU
YEREL MAHKEME :
YEREL MAHKEME DOSYA :
KANUN YARARINA BOZMA
TALEP EDEN MÜŞTEKİ :
VEKİLİ :
KAŞI TARAF SANIK :
VEKİLİ :
KONUSU : X İcra Mahkemesi’nin X Esas X sayılı X İcra Ceza Mahkemesinin X tarihli X Değişik İş sayılı kararı ile kesinleşen beraat kararının kanun yararına bozulması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulması talebidir.
KANUN YARARINA BOZMA
İSTENİLEN KARAR :
X İcra Ceza Mahkemesinin X sayılı X İcra Ceza Mahkemesinin X tarihli X Değişik İş sayılı kararı ile kesinleşen beraat kararının kararın CMK 309 maddesi gereğince KANUN YARARINA BOZULMASI taleplerinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkilimizin, borçlu şirketten alacağına karşılık X İcra Müdürlüğü X sayılı icra takibine konu kambiyo senetlerini teslim almıştır. Borçlu şirket, kambiyo senetlerini vadesinde ödememesi nedeniyle aleyhine icra takibi başlatılmıştır.
Borçlu şirket yetkilisi X İcra Müdürü huzurunda icra dosya borcunu kabul ederek icra dosyasına ödeme taahhüdünde bulunmak istemiştir.
İcra Müdürlüğü tarafından dosya borcu tüm ferileri ile birlikte X TL olarak hesaplanmıştır. Borçlu, X tarihinde dosya borcunun X TL’sini, X tarihinde X TL’sini, X tarihinde X TL’sini ödemeyi X İcra Müdürü huzurunda kabul ve taahhüt etmiştir.
Borçlu şirket yetkilisi X ve X tarihlerinde ödemeyi taahhüt ettiği borcunu ödememiştir. Taahhüdü ihlal suçunun tüm unsurları oluşmuştur. İİK.’nun 340. Maddesini ihlal etmiş bulunan borçlunun tecziyesi için X İcra Ceza Mahkemesi X Esas dosyasından borçlunun ödeme şartının ihlali gerekçesiyle şikayet edilmiştir.
X İcra Ceza Mahkemesi “Somut olaya bakıldığında sanığın borçlu sıfatına sahip olmadığı, aleyhine takip başlatılan şirketin temsilcisi olması nedeniyle icra dairesine vermiş olduğu taahhüdün icra kefaleti niteliğinde olduğu, ancak taahhütte sorumlu olduğu miktarı, tarihi, müteselsil kefil anlamına gelen ifadeyi sanığın kendi el yazısı ile taahhüt tutanağında belirtmediği görüldüğünden geçersiz olan icra kefaletine dayanılarak alınan ödeme taahhüdü usulüne uygun olmadığı” gerekçesiyle sanığın beraatine karar vermiştir.
X İcra Ceza Mahkemesinin beraat kararına karşı itiraz mercii olarak X İcra Ceza Mahkemesine başvurulmuştur. X İcra Ceza Mahkemesi X Değişik İş Sayılı kararında “Sanığın beraatine ilişkin verilen mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından itirazın reddine karar vermiştir.”
Karar usule ve yasalara aykırı bu kararın tarafımızca kabulü mümkün olmayıp kanun yararına bozulması gerekmektedir. Şöyle ki;
2004 Sayılı İcra İflas Kanununun Hükmi Şahısların Muamelelerinde Kimlerin Ceza Göreceği Başlıklı
345 Maddesinde “Bu kanunda yazılı suçlar, hükmi bir şahsın idare veya muamelelerini ifa sırasında işlenmiş ise ceza o hükmi şahsın müdürlerinden, mümessil ve vekillerinden, tasfiye memurlarından, idare meclisi reis ve azasından veya murakıp ve müfettişlerinden fiili yapmış olan hakkında hükmolunur.” şeklinde belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun Yönetim ve temsil başlıklı Müdürler alt başlıklı 623.maddesinde
“(1) Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.”
Şeklinde belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun Görevler, yetkiler ve yükümlülükler başlıklı ve Devredilemez ve vazgeçilemez görevler alt başlıklı 625.maddesinde
“(1) Müdürler, kanunların ve şirket sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği bütün konularda görevli ve yetkilidir. Müdürler, aşağıdaki görevlerini ve yetkilerini devredemez ve bunlardan vazgeçemezler:
a) Şirketin üst düzeyde yönetilmesi ve yönetimi ve gerekli talimatların verilmesi.
b)Kanun ve şirket sözleşmesi çerçevesinde şirket yönetim örgütünün belirlenmesi.”
Şeklinde belirtilmiştir.
Sanık şirket yetkilisi X sanık şirkete X tarihinde yapılan genel kurul ile tek ortak olarak Müdür seçilmiştir. ………, sanık şirketin tek ortağı ve yetkilisidir. Tabir-i caizse şirket ve ………. iç içe geçmiş durumdadır.
Tek ortaklı şirketin fiili anlamda şahıs işletmelerinden çok da farklı olmayacağı, sadece görüntü icabı “tabela” şirketlerden ibaret olacağını söylemek mümkündür. Aslında bu açıdan tek kişilik şirket kavramının ortaklık kavramı ile uyuşmadığını, şirket ve organizasyon teorilerine ters düştüğünü söylemek mümkündür.
X ve sanık şirketi birbirinden farklı gerçek ve tüzel kişi olarak nitelendirilemez. Limited şirketlerde, şirket yetkilisi nasıl şirketi borçlandırıyor ise borçlandırdığı şekilde de ödemekle yükümlü olmalıdır. Yine yukarıda paylaştığımız düzenleme kapsamında tüzel kişinin İcra İflas Kanunu kapsamına her türlü işleminden yetkili yada müdür sorumludur. Aksi halde kambiyo ve takip hukukuna hukuken güvenilirlik kalmayacaktır.
Hukuki güvenlik ilkesi, temel haklarda korunan ortak bir değerdir. Bu ilke, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur. ve Anayasa’nın bütününe egemen olan temel bir ilke görünümündedir. Hukuk devleti ilkesi, en kısa tanımıyla; “vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır. Hukuk devleti hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir.
YEREL MAHKEMENİN KARARI ANAYASANIN EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRIDIR.
Aynı şekilde icra iflas kanununda düzenlenen suçlarda şirket yetkilisi sorumludur. Karşılıksız çek keşide etme suçundan sorumluluk şirket yetkilisine aittir.
Anayasanın 10.maddesinde,
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Denilmektedir.
Karşılıksız çek keşide eden şirket yetkilisini şikayet eden alacaklı ile müvekkilimiz aynı hak ve özgürlüklere sahiptir. Birinin hakkı diğerinin hakkından üstün değildir.
Şirket adına çek keşide eden şirket yetkilisi karşılıksız çek keşide etmekten şahsen sorumlu olurken aynı şekilde şirketi borçlandıran şirket yetkilisi şirketin borcunu ödemek için ödeme taahhüdü verememektedir. Şahıs kendi özgür iradesi ile ödeme taahhüdünde bulunmuş olsa dahi taahhüt geçerli kabul edilmemektedir. Anayasamızda düzenlenen Hak arama hürriyeti bireylerin kendi özgür iradeleri ile hareket edebileceklerini belirtmektedir. Tersten düşünülmesi halinde de kanun koyucu borçlu şirket yetkilisini şirket borcunu ödemesi için bazı şekil şartlarına tabi tutamaz, zorlayamaz. Somut olayımızda Şirket yetkilisi X, yetkilisi olduğu X Tic.Ltd.Şti.’nin borcunu ödemek isteği ve arzusu ile ödeme taahhüdünde bulunmuştur.
Somut olayda sanık şirket adına X şirket yetkilisi sıfatıyla müvekkilimizden otomotiv yedek parça almış yetkilisi olduğu şirket adına kambiyo senedi düzenleyerek müvekkilimize teslim etmiştir. Sanık şirketin tek yetkilisi kambiyo evrakı ile şirketi borçlandırarak sonucuna katlanmanın sorumluluğunu kabul etmiş durumdadır. Sorumluluğun kabulüne göre de müvekkilim borçlu/sanık şirket yetkilisinden kambiyo evrakı almıştır. Her iki taraf da kambiyo evrakının ödenmemesi halinde sorumluluklarını ve karşılaşacağı durumları bilmektedir. ……….. bilerek ve isteyerek kendi rızası ile Gemlik İcra Müdürlüğüne gelerek yetkili/müdür sıfatıyla ödeme taahhüdünde bulunmuştur.
Mahkemenin gerekçesinde belirtildiği üzere şirketi borçlandıran şirket yetkilisinin şirketin borcunu ödememesi halinde şirket yetkilisinden tahsil edilememesi hukuka güvenilirliği ortadan kaldıracaktır.
Şirketlerin borçlarını ödememek için çok basit bir şekilde içlerini boşaltmaları bilinen bir yöntemdir. Böyle durumda İcra İflas Kanununda düzenlenmiş olan Ticareti Kanuna Aykırı Terk Edenler hakkında düzenleme ile şirket yöneticileri hakkında şikayet edilmekte ve bu doğrultuda ceza verilmektedir.
İcra İflas Kanununun Ticareti Terk Edenlerin Cezası başlıklı 337/a maddesine göre
44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Şeklinde belirtilmektedir.
Aynı kanunda düzenlenen icra iflas suçlarından ticareti kanuna aykırı terk eden şirket yetkilisine ceza verirken borcu ödemek için şirketi adına ödeme taahhüdü veren şirket yetkilisi hakkında ceza verilmemesi kanuna ve usule aykırı olacaktır.
YEREL MAHKEMENİN KARARI HAK ARAMA HÜRRİYETİNE AYKIRIDIR.
Yerel Mahkeme, beraat kararı verirken müvekkili kanuna aykırı bir şekilde hareket ve eylemlerde bulunması için zorlamaktadır. Şöyle ki; Yerel Mahkeme, şirket yetkilisinin şirket borcuna ödeme taahhüdünde bulunmasını kabul etmemektedir. Kararına gerekçe olarak tüzel kişilik ve gerçek kişilik olarak ayrı ayrı nitelendirmektedir. Eğer şirket yetkilisi şirket borcunu ödeyecek ise şirket borcuna kefil olması söz konusu olacaktır.
Şikayete konu borcun konusu şirket borcu nedeniyle verilmiş kambiyo evrakıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 20.4.2018 tarihli 2017/4 Esas ve 2018/5 Karar sayılı ilamına göre Kambiyo evrakları ile ilgili aval olunması halinde eş rızası aranmayacaktır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 20.4.2018 tarihli 2017/4 Esas ve 2018/5 Karar sayılı ilamı
“ÖZET : Kefalette eşin rızasına ilişkin Türk Borçlar Kanununun 584. maddesindeki düzenlemenin aynı Kanunun 603. maddesi uyarınca “aval”de de uygulanması gerekmemektedir.” Denilmektedir.
Aynı şekilde evlilikte eşin korunmasına yönelik bu hükümler ticari hayatta büyük problemlere neden olmuş ve 11.04.2012 Tarihli değişiklikle; Ticaret siciline kayıtlı ticari işletme sahibinin işletmesi ile ilgili ve Ticaret Şirketi ortağı veya yöneticisinin şirketle ilgili olarak verilecek kefaletlerde eşin rızası aranmayacağı düzenlemesi getirilmiştir.
Anayasa’nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenerek herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu ifade edilmektedir.
Hak arama hürriyeti, kişilere davadan vazgeçme, dava açma-açmama konularında özgür iradesi ile karar verebilme hakkını da sağlamaktadır. Bu bağlamda borçlu şirket yetkilisinin eşi şirket yetkilisinin şirket borcuna kefil olmasına rıza göstermeyebilir. Kanun şahsın özgür iradesi ile karar vereceğini belirtmiştir. Böyle bir durumda şirket borcunu ödemek isteyen borçlu şirketin yetkilisi borcu ödemeyecek ve bu hukuki boşluktan faydalanacaktır. Bu olumsuz durum müvekkilin aleyhine borçlu şirket yetkilisinin de lehine olacaktır. Her halde zarar gören müvekkil olacaktır. Müvekkilimiz borçlu şirket yetkilisini, şirket borcunu ödemesi için son bir hamle ile ikna etmiştir. Tüzel kişi şirketlerin bir gecede faaliyetlerini sonlandırarak sırra kadem basmaları bilinen bir durumdur. Hatta bunun için İ.İ.K.’nun 337/a madde başlığı altında Ticareti Usulsüz Terk Cezası düzenlenmiştir.
Borcu ödemek için ikna olmuş bir kişi adeta borcunu ödemekten vazgeçmesini sağlarcasına şirket borcuna kefil olmasını, kefil olabilmesi için eşinin o anda yazılı rızasının alınmasını şart koşmak bireylerin hak arama hürriyetinde özgür iradesi ile karar verebilme haklarını elinden almaktadır. Anayasanın ilgili maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Kefillikle ilgili eş rızası aranmayacağı kanuni zorunluluk olmasına rağmen tabiri caizse hukuku arkadan dolanarak alacağına karşılık kambiyo evrakını alan müvekkilimizi şirket borcuna taahhüt alınması aşamasında borçlunun eşinden kefilliğe rıza almaya zorlamak Anayasamızda düzenlenen hak arama hürriyetine aykırı olacaktır. Şirket yetkilisinin şirket borcuna kefil olması da öyle kolay olmayacak eşinin o anda rızası alınması gerekecektir.
ŞİRKET YETKİLİSİNİN ÖDEME TAAHHÜDÜ VEREBİLECEĞİ HUSUSUNDA AÇIKLAMALARIMIZ
Yüksek Mahkemenin şirket yetkililerinin ödeme taahhütlerinin kabulü yönünden birden fazla kararı bulunmaktadır. Kararları dilekçemiz içeriğinde paylaşıyoruz. Açıklamalarımız doğrultusunda sanık şirket borcuna taahhüt veren şirket yetkilisi hakkında verilen beraat kararının kaldırılarak cezalandırılmasına karar verilmesini talep ediyoruz.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 18.4.2001 tarihli 2001/1082 Esas ve 2001/9389 Karar sayılı ilamında
“DAVA : Taahhüdü ihlalden sanıklar Ender …, Ahmet …nin yapılan yargılanmaları sonunda; İİK.nun 340 maddesi uyarınca 1er ay hafif hapis cezasıyla hükümlülük- lerine dair (AFYON) İcra Ceza Mahkemesinden verilen 30.5.2000 gün ve 1116 esas, 3023 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanıklar vekili tarafın- dan istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile 18.1.2001 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Ticaret Sicil Memurluğunun yazısının, sanık Ahmet …nin on yıl süreyle şirketi temsile yetkili olduğuna ilişkin 2 Şubat 1998 tarihli yetki belgesinin içeriğine göre yorumlanması gerektiği ve sanığın taahhüt tarihinde şirketi temsil yetkisinin devam ettiği anlaşıldığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine katılınmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, uygulanan kanun maddelerine ve kararda yazılı gerektirici sebeplere göre sanıklar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün kısmen istem gibi, İİK.nun 366. maddesi uyarınca (ONANMASINA), 18.4.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 31.01.2000 tarihli 1999/19994 Esas ve 2000/1244 Karar sayılı ilamında
“Taahhüdü ihlalden sanık Şakir, E… Ayakkabı Sanayi ve Anonim Ortaklığı yetkilisi Şakir’in yapılan yargılanması sonunda; İlK.nun 340. maddesi iki sefer tatbik edilerek 2 ay hafif hapis cezasıyla hükümlülüğüne dair (İzmir Üçüncü İcra Ceza Mahkemesinden verilen 03/03/1999 gün ve 5123 esas, 717 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından istenmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile 23/12/1999 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:
Aynı borç nedeniyle şirket yetkilisi ve asaleten borçlu olan sanığın, 18/05/1998 günlü tutanakta şirket ve kendi adına taahhüdde bulunmasının iki ayrı suçu oluşturmayıp tek suç oluşturacağı gözetilmeden, şirketle müteselsil borçlu durumunda bulunan sanığa aynı taahhüt nedeniyle iki ayrı ceza verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş sanık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi (BOZULMASINA), 31/01/2000 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.”
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 31.01.2000 tarihli 1999 / 19994 Esas ve 2000 / 1244 Karar sayılı ilamında
“ÖZET: Aynı borç nedeniyle şirket yetkilisi ve asaleten borçlu olan sanığın, 18.5.1998 günlü tutanakta şirket ve kendi adına taahhüde bulunmasının iki ayrı suçu oluşturmayıp tek suç oluşturacağı gözetilmeden, şirketle müteselsil borçlu durumunda bulunan sanığa aynı taahhüt nedeniyle iki ayrı ceza verilmesi hukuka aykırıdır.”
NETİCE-İ TALEP :
Yukarida arz ve izah ettiğimiz üzere, hukuka açıkça aykırı olan X İcra Mahkemesi’nin X sayılı X İcra Ceza Mahkemesinin X tarihli X Değişik İş sayılı kararı ile kesinleşen beraat kararının kanun yararına bozma istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulmasını saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz. tarih
Kanun Yararına Bozma İsteyen
Müşteki Vekili
0 Yorum