Sebepsiz zenginleşme cevap dilekçesi

Sebepsiz zenginleşme konulu açılan bir davaya ne şekilde itiraz edilir ve cevap verilir? Av. Saim İncekaş sizler için bu konuyu ele aldı.

Sebepsiz Zenginleşme Davasına Cevap Dilekçesi

SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİME

DOSYA NO:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Davaya Cevaplarımız

AÇIKLAMALAR:

Müvekkilimiz, kira sözleşmesi ile … İli, … İlçesi, … Köyü, … mevkii … pafta, … ada, … parsel deki taşınmazını davacı … İletişim Hizmetleri A.Ş’ ye kiralamıştır.

Müvekkil kira sözleşmesi süresince sözleşmeye aykırı davranmamış ve bütün yükümlülüklerini yerine getirmiştir.

Türk Borçlar Kanunu 301. Maddesi hükmünde belirtilen “kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda… “ teslim etmiştir ve “sözleşme süresince bu durumda “ bulundurmuştur.

Müvekkilimiz sözleşmeler hukukuna hakim temel ilkelerden olan Ahde Vefa İlkesine sadık kalmıştır.

Davacı sözleşmenin tarafında yanıldığını belirtmiştir. Ancak olayımızda bu husus mevcut değildir. Yanılmanın söz konusu olabilmesi için, kişinin, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklaması gerekir.

Halbuki, olayımızda baz istasyonunun kurulacağı belirtilen taşınmazın mevkii, pafta, ada ve parsel numarası belirtilmiştir ve o taşınmazın sahibi ile de sözleşme akdedilmiş ve yükümlülükler yerine getirilmiştir.

Olayımızda ki sorun ise müvekkilimizden değil tamamen davacıdan kaynaklanmaktadır. Çünkü; Baz istasyonunun kurulumu tamamen davacıya ait bir iştir. Belirtilen taşınmazdan başka bir taşınmazda kurulmuş olması ise davacının bir kusurudur.

Kaldı ki yine davacının iddia ettiği sebepsiz zenginleşmenin de şartlarının oluşmadığı ortadadır. Sebepsiz zenginleşme TBK 77. hükmünce; “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür .“ şeklinde tanımlanmıştır.

Olayımızda ise haklı bir sebep olarak sözleşme vardır ve sözleşmede belirtilen taşınmaz müvekkilimiz tarafından davacıya baz istasyonu kurulması için tahsis edilmiştir. İşbu tahsis edilmiş taşınmaz, sözleşme süresi boyunca ne başkasına tahsis edilmiş ne de müvekkil tarafından kullanılıp yarar sağlanılmıştır.

Davacının kusuruyla baz istasyonunun başka bir taşınmazda kurulmuş olması, ortadaki mevcut ve geçerli sözleşmeyi etkilemez. Kimse kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemez.

SONUÇ VE İSTEM: Görülüyor ki baz istasyonunun kurulumunun sözleşmede belirtilen taşınmazın sınırları dışında kurulması davacıya ait bir kusurdur ve müvekkilimiz de kendisine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmiş, ahde vefa ilkesine sadık kalmış, kendisini sözleşme ile bağlı hissetmiştir. Kaldı ki olayımızda tarafta yanılma ve sebepsiz zenginleşme de yoktur. Aksine davacı, kendi kusuruyla baz istasyonunu başka bir taşınmaza kurmuştur ve kendi kusuruna dayanarak hak iddia etmektedir. Kısaca dava haksız ve dayanaktan yoksundur. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını arz ve talep ederim.

DAVALI VEKİLİ

Sebepsiz Zenginleşme Davasına Cevap Dilekçesi

ADANA … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO                :

 

DAVALI                      :

VEKİLİ                        : Av.

                                   

DAVACILAR             :

VEKİLİ                        : Av.

KONU                        : Davaya cevaplarımız ile haksız ve mesnetsiz davanın reddine ve müvekkilin mağduriyetine neden olacak şekilde taşınmaz kaydına konulan tedbirin kaldırılmasına ilişkin talebimizdir.

AÇIKLAMALAR

Davacıların, sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat talebi ile açtığı haksız ve mesnetsiz davanın reddi gerekmektedir. Zira; davacıların iddia ve talepleri tamamen haksız, ayrıca kötüniyetlidir. Şöyle ki;

Müvekkil ile davacıların elbirliği ile malik olduğu ….l ili, …. ilçesi, …. mah, …. ada, 13 parselde bulunan arsa nitelikli taşınmaz, tarafımızca … Sulh Hukuk Mahkemesi … Esas, … Karar sayılı dosyası ile açılan ortaklığın giderilmesi davasına konu edilmiş, dava sonucunda taşınmazın satışına ve PAYLAŞTIRMANIN HER MALİKİN HİSSELERİ ORANINDA YAPILMASINA karar verilmiştir. Ortaklığın giderilmesine ve satışına dair iş bu karar, davacılar tarafından temyiz edilmişse de, Yargıtayca onanarak kesinleşmiştir. Mahkeme kararında paylaştırmanın şekli açıkça belirlenmiştir.

Müvekkilin dava konusu taşınmazdaki arsa payı Mahkeme kararı ile belirlenmiştir. Davacı taraflar, her ne kadar arsadaki hisselerle orantılı paylaşım yapıldığından zarara uğradıklarını iddia etmişlerse de, bu iddianın kabulü mümkün olmadığı gibi, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir zararın söz konusu olması halinde dahi, bu zarardan müvekkilin sorumlu olduğu düşünülemez. Zira; müvekkilin, kendi arsa payı oranında hak sahibi olmasının hukuka uygun olduğu açıktır, bunun yanında, müvekkilin arsa payının usul ve yasaya uygun Mahkeme kararınca belirlendiği de dikkate alındığında, davacıların iddialarının dayanaksız ve kötü niyetli olduğu da açıkça görülmektedir. Müvekkilin arsa payına ilişkin açmış olduğu davaya ilişkin bilgiler ve Mahkeme kararının sunulması için tarafımıza süre verilmesini talep etmekteyiz.

Davacıların; müvekkilin, müteahhitte arsa payları olduğunu farkedince kimseye haber vermeden, arsa paylarını kendi üzerine aldığı şeklindeki davacı iddiaları anlaşılabilir değildir. Bahsi geçen işlemler, iki tarafın bir araya gelerek kağıt üzerinde yaptıkları adi nitelikte işlemler olmadığı gibi, müvekkilin, gerçekte olması gerekenden düşük gösterilen arsa payı nedeniyle yasal hakkını kullanarak dava açmış olmasının; bu şekilde anlatılması dahi, davacıların kötü niyetini ortaya koymaktadır. Müvekkil, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, kendi adına kayıtlı olması gereken arsa payına dair, iş bu dava dışı müteahhite dava açarak, Mahkemenin davayı, dolayısıyla söz konusu payların müvekkil adına kayıtlı olması gerektiğini  kabulüyle hak sahibi olduğu arsa payını tapuya kaydettirmiştir. Aksi durumda müvekkil tarafından açılan davanın Mahkemece red edileceği açıktır. Müvekkilin arsa payı oranı, dava dışı müteahhitle imzaladığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca Mahkeme kararıyla tespit edilmiş olup, müvekkilin arsa payı oranı, davacıların, arsa payı aleyhinde çoğalmamıştır. Başka bir anlatımla, davacıların arsa payı oranı, müvekkilin arsa payı oranına bağlı olarak değişmemiştir, aralarında illiyet bağı yoktur.  Bu husus açıkça, müvekkilin, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda yapılan satışla sebepsiz zenginleşmediğini ortaya koymaktadır.

Davacıların, satıştan dolayı zarara uğradığı iddiası da yerinde değildir. Ortaklığın giderilmesine ilişkin kararın kesinleşmesi ile söz konusu taşınmazın ihalesi ……………. İcra Müdürlüğünün ………..Satış dosyası ile yapılmış, yapılan ilk ihalede davacılar ihaleye katılarak, …………… TL’ye ihaleyi almaya hak kazandıkları halde; süresi içinde ihale bedelini ödememişlerdir. Davacılar, satış işlemlerinin uzamasına ve masrafların artmasına sebebiyet vermişlerdir. Kötü niyetle hareket eden davacılar, dava dilekçesinde ilk ihaleyi kendilerinin aldıklarından fakat, ihale bedelini yatırmadıklarından hiç bahsetmemişler, sadece müvekkilin söz konusu ihalede ……………… TL ileri sürdüğünü anlatmakla yetinmişlerdir.

Davacılar ihale bedelini ödemediğinden, taşınmaz ikinci defa aynı şekilde ihaleye çıkarılmış ve bu kez taşınmaz müvekkile satılmıştır. İkinci kez yapılan ihaleye, yasal olarak tüm 3. şahıslar katılabileceği halde, kimse katılmamıştır. Satış bedeli İcra Memurluğu tarafından belirlenmiştir. Müvekkilin satış rakamlarına bir dahli olmamıştır. Yapılan ikinci ihalenin feshi için karşı tarafça, …………. Sulh Hukuk Mahkemesi ……. Esas sayılı dosyası ile açılan dava  reddedilmiş ve ihale kesinleşmiştir. İcra satışlarında ilk ihalede verilen bedelle bağlı kalınacağı şeklinde bir kural olmadığı da açıktır.

Müvekkilin mağduriyeti ile ilgili; ……….. Sulh Hukuk Mahkemesinin ……… Esas, ………… Karar sayılı dosyasında ek karar verilmiştir. Davacılar, bu konu ile ilgili iki ihale arasındaki farka ilişkin olarak alınan ………. tarihli bilirkişi raporuna dava yoluyla itirazda bulunmuşlar, Mahkemece yapılan bu itiraz reddedilmiş ve şu an davacılar tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay aşamasındadır. Dolayısıyla, davacıların bu talepleri, derdestlik nedeniyle de  reddedilmelidir.

Yine; davacıların iddiasını kabul anlamına gelmemek kaydıyla; her ne kadar  sebepsiz zenginleşmeden bahsedip, tazminat talebinde bulunulmuşsa da, bu hususta henüz müvekkille yapılmış bir ödeme söz konusu değildir. Bu nedenle, davacıların sebepsiz zenginleşme ve tazminat davası değil ancak; menfi tespit davası açabilirler, zira ödenmeyen bir bedelin tazmin edilmesi de mümkün değildir.

Ayrıca yapılan izale-i şuyu ve satış işlemlerinin tamamı yasal prosedürler çerçevesinde ve denetimden geçerek yapıldığından tamamen yasal işlemler olup müvekkilin davacıları zarara uğratması mümkün değildir. Eğer; davacılar zarara uğradıklarını iddia ediyorlar ise müvekkilin eylem ve işlemlerinden dolayı değil hakimlikçe yapılan işlemlerden dolayıdır. Bu nedenle davacılar tazminat taleplerini Adalet bakanlığına karşı açmaları gerekmektedir.

Davacıların müvekkilin kendilerini oyaladığı şeklindeki iddiasının da kabulü mümkün değildir. Aksine; uzun yıllar süren yargılamada, davacıların haksız ve yargılamayı sürüncemede bırakmaya yönelik beyan ve itirazları ile oyalanan müvekkil olmuştur. Öyle ki; yasaya uygun olarak taşınmaz ihalesini alan müvekkilin taşınmazı tahliyesini engellemek için de davacılar haksız itiraz ve taleplerde bulunmuş ve taşınmaz bu itirazlar nedeniyle bugüne kadar halen tahliye edilememiştir.

Davacılar, iddia edilenin aksine müvekkille aralarında görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasını da avukat vasıtasıyla takip etmişlerdir, kaldı ki, davacıların davayı avukatla takip edip etmemelerinden dahi müvekkilin sorumlu tutulmaya çalışılması anlaşılabilir değildir. Medeni yargılama hukukunda, avukatla temsil zorunluluğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. HMK. uyarınca; taraf ve dava ehliyetine sahip her kimse, davasını bizzat takip etmeye de ehildir, tarafın davasını bir vekil ile yürütmesi ihtiyaridir.

Açılan bu davada, Mahkemenizce verilen tedbir kararı müvekkilin mağduriyetine neden olacak niteliktedir. Davacıların açtığı dava tazminat talebine yöneliktir, taşınmazın mülkiyeti ile ilgili bir iddia ve talep bulunmamaktadır. Müvekkil … tamamen yasalar çerçevesinde hareket etmiştir. Kaldı ki; satış dosyasında, müvekkilin, davacılardan, iş bu davada talep ettikleri tazminat bedelini karşılayacak miktarda alacağının  bulunduğu da göz önüne alındığında, taşınmaz kaydına tedbir konulmasının haksız ve müvekkili mağdur edecek nitelikte bir tedbir olduğu açıktır.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 05.07.2012 tarihli, 2012/8405 Esas ve 2012/11646  Karar sayılı kararı; “…Eldeki davada davacı, kaydına ihtiyati tedbir şerhi konulan taşınmazın mülkiyeti ile ilgili bir hak iddiasında bulunmadığına göre, aynı ihtilaflı olmayan konuda ihtiyati tedbir kararı verilmiş olması doğru değildir. Yerel Mahkemece 6100 sayılı HMK m.394/1,4 uyarınca yapılan itiraz yerinde görülerek ihtiyati tedbir şerhinin kaldırılması yönünde karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ihtiyati tedbir şerhinin kaldırılması isteminin reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde olup, talebimizin haklılığını ortaya koyar niteliktedir.

Taşınmazın tüm satış bedelleri  satış dosyası içerisinde bulunmaktayken, taşınmaz kaydına tedbir konulmasının talep edilmesi müvekkili zor durumda bırakmaya yöneliktir. Ayrıca; davacıların ihale bedelini ödememeleri nedeniyle müvekkilin zararı ile ilgili de kendisine yapılmış bir ödeme de mevcut değildir. Davacıların iş bu davada haklı çıkmaları halinde haklarını elde etmelerinin zorlaşmayacağı değerlendirilerek; öncelikle, taşınmaz üzerine devir, temlik, ayni  ve şahsi hak tesisini önleyecek şekilde tedbir konulmasına dair kararın kaldırılmasını talep etmekteyiz.  Davacıların, tedbir talepleri her ne kadar haksız olsa da, Mahkemece tedbir uygulanmasının yine de gerekli görülmesi halinde,………. İcra Müdürlüğü ……. Satış sayılı dosyasında mevcut bedel üzerine tedbir konulmasına ve taşınmaz kaydına konulmasına karar verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmekteyiz.

Davacıların açtığı iş bu dava kötü niyetli ve mesnetsiz olup, haksız menfaat elde etmeye yöneliktir. Yukarıda açıkladığımız tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde,  haksız ve mesnetsiz olarak açılan iş bu davanın reddini talep etmek zorunluluğumuz doğmuştur.

HUKUKİ NEDENLER    : HMK., B.K., M.K., İİK. vs. yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER     : 

1- … Sulh Hukuk Mahkemesi ……… Esas, …… Karar sayılı kesinleşmiş kararı ve ek kararı,

2- … İcra Müdürlüğü ………… Satış sayılı dosyası,

3- …………… Sulh Hukuk Mahkemesi …………….. Esas sayılı kesinleşmiş kararı,

4- Müvekkilin arsa payının belirlenmesine ilişkin açtığı dava dosyası ve tüm dosya içeriği, (Dava dosyasına ilişkin dosya numarası bildirilecektir.)

5- Tapu kayıtları,

6- Tanık beyanları, (Tanık isim ve adresleri bildirilecektir.)

7- Bilirkişi incelemesi, yemin, keşif ,

8- Emsal Mahkeme ve Yargıtay kararları vs. her tür yasal deliller.

Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımızı saklı tutmak kaydıyla sunmuş olduğumuz delillerin celbi ile incelenmesini talep etmekteyiz.

İSTEM VE SONUÇ: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle;  her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla,

– Öncelikle; müvekkil adına kayıtlı taşınmaz üzerine konulan tedbir kararının kaldırılmasına,

– Mahkemece tedbir kararının devamına karar verilecek olması halinde, ……….. İcra Müdürlüğü  ……….. Satış sayılı dosyasında mevcut müvekkil alacağı üzerine tedbir konulmasına ve taşınmaz kaydına konulmasına karar verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına,

–  Mahkemece tedbir kararının taşınmaz üzerinde devamına karar verilecek olması halinde ise; davacılarca yatırılacak teminatın dava neticesinde müvekkilin zararlarını karşılayabilecek miktara yükseltilmesine,

–  Haksız ve mesnetsiz davanın reddine,

– Yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine

karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.

                                                                                                              DAVALI VEKİLİ

Sebepsiz Zenginleşme Cevap Dilekçesi

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

No :

DAVACI               :

VEKİLİ                 :

DAVALI               :

KONU                  : Davalının cevap dilekçesine cevaplarımızın sunulması hakkındadır.

 

AÇIKLAMALAR

  1. Müvekkil banka müşterisi ali …. Ya ait 2 adet telefon(0533…… nolu cep telefonu ile 0424241…..nolu sabit telefonlarının faturası) 2005 yılında müşteri tarafından otomatik ödeme talimatı verilmiştir ancak sistemde oluşan bir olumsuzluk nedeniyle bu telefon numaraları bankaya aitmiş gibi (bankanın kendisine aitmiş gibi) … şubesi bünyesinden ödenmiştir. Davalı tarafça verilen cevap dilekçesinde hatanın sistem ile ilgisi olmadığı iddia olunmuştur. Günümüzde bütün veriler sisteme yüklenilmekte ve hemen hemen bütün işlemler sistem üzerinden yürümektedir. Kaldı ki davaya konu meblağ davalının cep telefonu ve ev telefonu faturalarıdır. Müvekkil bankaya ait faturalar olmayıp ödeme yükümlülüğü davalıya aittir. Müvekkil bankanın ödememesi gereken davalıya ait faturaları keyfi olarak ödemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Hata sonucu davalıya ait faturalar ödenmiştir.

  2. Bu ödemeler, cep telefonu için 4.053,30 TL ve ev telefonu için ise 2.137,00 TL olup toplam 6.190,30 TL dir. Bu durum … tarihli teftiş raporunda ortaya çıkmıştır. Müvekkil bankanın sebepsiz zenginleşmeden haberdar olduğu tarihte … tür. Davalının iddia ettiği gibi kendisinin müvekkil bankaya verdiği … tarihli dilekçe neticesi ortaya çıkan bir durum olmayıp davalının … yılından … tarihine kadar ev ve cep telefonu faturası ödemediğini fark etmeme imkânı yoktur. Ortalama düzeydeki her insandan beklenilecek davranış biçimini sergilemediği/sergileyemediği savunması hukukun genel ilkelerine aykırı olup kendisinden beklenen özeni göstermemiş olması iyiniyetli olmadığının açık göstergesidir. Bu durumun farkına varılması halinde de ödemeye yanaşmaması ve herhangi bir girişimde bulunmaması ise davalının iyiniyetli olmadığının bir başka göstergesidir.

  3. Davalı ………’ e (0533……. nolu cep telefonu ve 0424241….. nolu sabit telefon fatura bedeline karşılık yapılan) 6.190,30 TL hatalı ödeme nedeniyle davalı sebepsiz zenginleşmiştir.

 

NETİCE VE TALEP       : Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle davalının

cevap dilekçesindeki hayatın olağan akışına, usul ve yasaya aykırı beyanlarına itibar edilmeyerek haklı davamızın kabulüne karar verilmesini yüce mahkemenizden vekaleten arz ve talep ederim. tarih

                                                                            Saygılarımla;

  • İlk yayınlanma tarihi: 06 Ekim 2020

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İçindekiler
Bize WhatsApp'tan ulaşın!