Kaparo İddialı İtirazın İptali Davasına Cevap

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

Dosya No:

CEVAP VEREN – DAVALI :

VEKİLİ :

KARŞI TARAF – DAVACI :

VEKİLİ :

KONU : Davaya cevaplarımızın arzı ve kötüniyetli davacının icra tazminatına mahkûm edilmesi talebidir.

TEBLİĞ TARİHİ :

AÇIKLAMALAR

Davacı tarafından, Adana ili, Seyhan İlçesi, Adalet Mahallesi, 11 Ada, 13 parselde bulunan dükkân niteliğindeki taşınmazın satılması hususunda 06.11.2018 tarihinde ön satış sözleşmesi yapıldığı ve müvekkile 10.000,00-TL kaparo verildiği, akabinde taşınmazın satışının gerçekleşmediği, ayrıca 10.000,00TL’nin iade için başlatılan takibe itiraz edildiği iddiası ile işbu dava ikame edilmiş olup gerçeğe aykırı iddialara dayanan davanın reddi gerekir. Şöyle ki;

1- İadesi Talep Edilen Meblağ, Bağlanma Parası Değildir

Davacı her ne kadar, dava konusu 10.000,00-TL’nin kaparo olduğunu iddia etmekte ise de bu iddia yersizdir.

Kaparo, mülga Borçlar Kanunu’nda “pey akçesi” ve yürürlükteki Türk Borçlar Kanunu’nda “bağlanma parası” olarak ifade edilen para olup, ön ödeme niteliğindedir. TBK’nun 177. maddesi “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” şeklindedir. Buna göre, davacı tarafından ödenen paranın kaparo, pey ya da bağlanma parası olarak kabulü için “sözleşme yapılırken” verilmiş olması gerekmektedir. TMK’nın 706. maddesi, mülga BK’nın 213. maddesi ve Tapu Kanunu’nun 26. maddesi gereğince taşınmaz satımına ilişkin sözleşmeler bakımından resmi şekil öngörülmüş olup, bu şekilde sözleşme yapılmadığından verilen paranın, bağlanma parası olarak kabulü mümkün değildir.

Gerek Kanun’un lafzı ve gerekse adet ile teamüller kapsamında açık olduğu üzere taşınmazın satışı hususunda “sözlü” olarak yapılan anlaşma kapsamında ve henüz resmi şekilde satış yapılmadan önce ödenen para, ancak “cayma parası” ya da “ceza koşulu” olarak kabul edilebilir. Zira söz konusu paranın ödenmesi sırasında, alıcı öngörülen semeni ödememesi halinde ödediği parayı geri alamayacağını, satıcı ise gayrimenkulü devretmemesi halinde aldığı paranın iki katını, diğer tarafa ödemek durumunda olduğunu bilmektedir ve söz konusu ödemenin amacı, alıcıyı semeni ödemeye, satıcıyı ise resmi şekilde gayrimenkulü devretmeye yöneltmektir.

Sonuç olarak, davacı tarafından müvekkile ödenen para, kaparo (pey akçesi ya da bağlanma parası) olmayıp cayma parası ya da duruma göre “ceza koşulu”dur. Ve aşağıda açıklandığı üzere iadesinin talebinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

2- Sözleşme Gereğince İadesi Gereken Meblağ Bulunmadığı Gibi Müvekkil Alacaklı Durumdadır

Taraflar arasında akdedilen 06.11.2018 tarihli sözleşmede “Satıştan vazgeçen/engel çıkaran tarafın karşı tarafa ödeyeceği cezai şart 30.000,00TL’dir” şeklinde bir şart bulunmaktadır. Sözleşmede öngörülen 06.11.2018 tarihinde ya da bu tarihten önce müvekkil ile satış işlemleri hususunda bir araya gelmekten imtina eden ve sözleşmeden cayan taraf davacıdır. Bu şart kapsamında davacıya iadesi gereken bir meblağ bulunmadığı gibi, aksine müvekkilin 20.000,00-TL tutarında alacaklı olduğu açıktır.

3- Sözleşmeden Dönen Taraf, Müvekkil Değildir

Türk Borçlar Kanunu’nun 178. maddesine göre “Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.”

Taraflar, söz konusu taşınmazın satımı hususunda anlaştıktan ve cayma parası teslim alındıktan sonra, davacı taşınmazı almaktan caymıştır. Zira dava dilekçesinde de müvekkilin caydığına dair bir beyan yer almamaktadır. Davacının bu hususta yöneltilebilecek dava ve talebin genişletilmesi mahiyetindeki beyanlarına muvafakatimiz olmadığını beyan ederiz.

4- İcra İnkâr Tazminatı Talebi Haksızdır

Davacının, davası yukarıda açıklandığı üzere haksız olup müvekkilin haklı itirazı karşısında icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. Ancak aksi halde dahi, alacağın varlığının belirlenmesi yargılamayı gerektirir nitelikte olup bu sebeple de tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.

5- Müvekkil Lehine Kötüniyet Tazminatına Hükmedilmelidir

Yukarıda izah edilen hususlar kapsamında, kendi eylemleri neticesinde kanunen iadesi gerekmeyen meblağı talep ederek haksız olarak takip başlattığı ve itiraz üzerine de işbu davayı ikame ettiği açıktır. Açıklanan nedenle kötüniyeti sabit davacı aleyhine ve müvekkil lehine %20 oranından az olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.

DELİLLER: Tapu kayıtları, icra dosyası, sözleşme, banka kayıtları, keşif, bilirkişi incelemesi, tanık, yemin ve sair deliller.

TALEP SONUCU : Açıklanan nedenlerle;

1. Haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun davanın ve tazminat talebinin reddine,

2. Kötüniyetli davacının %20 oranından az olmamak kaydı ile icra tazminatına mahkûm edilmesine,

3. Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine,

Karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim.

Davalı Vekili

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir