İslam Hukukunda Avukatlık ve Gelişimi
İslam hukuku 6 ve 7 nci yüzyıllarda şekillenmeye başlamıştır. İslam dini, inanç ve ibadet ile ilgili kurallar yanında dünya işlerini kapsayan kuralları da içeren bir dindir. Şeriat adı verilen İslam Hukuku İslam dininin temel kaynaklarından yola çıkılarak oluşturulmuş hukuk sistemidir.
İslam hukuku kapsadığı alana göre farklı adlar taşıyan bir çok dala ayrılmıştır. Bunların başlıcalan, ibadetlerin yerine getirilmesiyle ilgili sorunlarla uğraşan ibadet, her türlü alışveriş, borç mülkiyet ve mirasla ilgili konulan kapsayan muamelat, evlenme, boşanma ve aile ilişkileriyle uğraşan münahakat ve müferekat, ceza hukuku ile ilgili ukubat, kamu hukukuyla özellikle yönetim hukuku , devletler arası hukuk ile ilgili siyer, ahlak ve toplum görgü kurallanyla ilgili konulan kapsayan adaptır.
Bu kurallardan mumelat daimin bir bölümü vekaleti oluşturmaktadır. Buradaki vekalet; almaya, satmaya, nikaha, icara vekalettir. Vekaletin bir boyutu da husumete vekalettir. Husumete vekaletin bir başka adı, davaya vekalet olup, bunu yapana da “dava vekili ” denilir.
O dönemde dava vekili, bugünkü gibi kamusal hizmet yapan bir yasa adamı değildi. Yaşı ve akıl yetenekleri yeterli olan ve hatta olmayan herkes vekillik yapabilirdi.
İslam Hukukunda Müslümanlar arasında çıkan uyuşmazlıklan çözmekle görevli olan organa “şer ’i mahkeme” burada yargıç olarak görev yapan kişiye “kadı ” denir. Kadılar her iki tarafı dinler, olayın oluş şekline şer’i hükümleri uygulayarak karar verirdi.
Kadı önünde yapılan yargılamada gıyap müessesesi yoktur. Bir hukuk davasının taraflarından biri kadının huzuruna gelmezse onun gıyabında duruşma yapılmazdı. Onun için kadı, mahkeme huzuruna getirilmesi mümkün olmayan davanın taraflarına vekil tayin ederdi.
Kadının tayin ettiği vekilin müvekkiliyle bağlantısı ve ilişkisi olmadığı için, doğal olarak davaya ait olguları ve hukuki nedenleri bilemediğinden davayı savunması olanaksızdı.
Yapmakla görevli olduğu tek iş, karşı tarafın iddialarını inkardan ibaretti. İddiası vekil tarafından inkar olunan taraf, her sözünü kanıt ile kanıtlamaya zorunlu tutulurdu.
Çok güzel bir yazı olmuş yararlı teşekkürler.