Avukatın müvekkilinden talimat almadan yürümekte olan bir davadan vazgeçmesi kusurlu bir davranış sayılır.
Yargıtay da bu şekilde düşünmektedir. Yargıtay bu durumu şu şekilde izah etmiştir:
Davacı, haksız eylem sonunda ölen davalıların miras bırakanları için davalıların açtığı tazminat davasının duruşması sonunda zararlandırıcı olayda miras bırakanın birlikte kusuru bulunduğu fakat kusur derecesinin tespit edilmediği yolunda son oturumda verilen bilirkişi raporu üzerine, düzeltme ile birlikte ileri sürülen elli yedi bin lira maddi zarar (destekten yoksun kalma tazminat) isteğinden vazgeçmiştir. Vazgeçmeye vekâletnamesinde yetkisi vardır. Bu konuda müvekkilinden emir aldığı ileri sürülmüş ve ispatlanmış değildir.
Vekilin açıkça talimat almadan müvekkilinin davada ileri sürdüğü kalemlerden her hangi birisinden dilediğince vazgeçmeye yetkisi yoktur. Borçlar Yasasının 389’uncu maddesini birinci fıkrasının 2’nci bendi hükmünce vekil müvekkilinden talimat alması halinde dahi müvekkilinin bu kalemden vazgeçmiş olmasının muhakkak bulunduğu ispatlanmış olmadığından, bu zararlandırıcı vazgeçme durumunun gerçekleşmesinden sonra meydana gelen azilde, davalı haklıdır. Çünkü, maddî tazminat isteğinden vekil son oturumda vazgeçmiş, karar o gün verilmiş, kararın verilmesini takip eden günlerde işten çıkarılmıştır.
Avukatlık Yasasının 132’nci maddesinin son fıkrası uyarınca bu olayın takdir edilerek azlin haklı olduğu benimsenerek sonucuna varılmak gerekir. Bu konu Hukuk Kurallarının ilişkisi bulunduğundan ayrıca bilirkişi incelemesi ile aydınlatılması gerekli yönlerden değildir. Belirtilen esaslar uyarınca dava REDDEDİLMELİDİR. Hükmün BOZULMA SINA karar verildi (Y. HGK, 1.7.1972 T. 4-233 E. 693 K.).
0 Yorum