Çocukla Kişisel İlişki Kurmaktan Kaçınma
Hâkimin boşanma kararında velayetin bırakılmadığı ebeveynle çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi düzenlemiş olmasına rağmen kişisel ilişki kurma hakkı olan anne veya baba yahut çocuk, kişisel ilişki kurmaktan kaçınıyor olabilir.
Velayetin bırakılmadığı ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurmaktan sebepsiz yere kaçınması ve bu durumun çocuğun yararını zedelemesi halinde cezai yaptırım uygulanmasının söz konusu olabileceği ve çocuğun tazminat talebinde bulunabileceği ileri sürülmektedir.
Başka bir görüş, çocuğun yararı ilkesinden ve kişisel ilişki kurulmasının iradi olmasından yola çıkarak, kişisel ilişki kurmaktan kaçınan kişinin cezaya çarptırılamayacağını; cezai yaptırımların, kişisel ilişki kurulmasının önünü tamamen tıkayabileceğini, bu sebeple de yapılması gerekenin, kişisel ilişkiden kaçınma sebebi üzerinde durulması olduğunu belirtmektedir.
Kişisel ilişki kurup kurmamak iradi olduğu için bir kimseyi kişisel ilişki kurmaya zorlamak onun kişilik haklarının ihlaline neden olur. Ayrıca anne veya babayı yahut üçüncü kişiyi, kişisel ilişki kurmaya zorlamak çocuk için de yararlı olmayacaktır. Bu sebeple kişisel ilişki kurmaktan kaçınan kişiye cezaî yaptırım uygulanması mümkün değildir. Ancak yine de somut durumda kişisel ilişki kurulmaması nedeniyle çocuğun yararı zedeleniyorsa bu durumda çocuğun manevi tazminat talebinde bulunabilmesi gerekir.
Ayrıca çocukla ilgilenmemek, TMK-m.324 uyarınca kişisel ilişki kurma hakkının alınması sebebi olarak düzenlendiğinden, resen veya talep üzerine kişisel ilişki kurulmasına dair karar kaldırılabilir.
Eğer kişisel ilişki kurmaktan kaçınan kişi çocuksa, sağlıklı gelişimi için üzerinde maddi veya manevi herhangi bir baskı kurulamayacağından, kişisel ilişki kurmaya zorlanması mümkün olmaz. Aksi halde, kişisel ilişki kurulmasına zorlanan çocuğun kişilik hakkına aykırılık söz konusu olur. Ayrıca, kişisel ilişkinin varlık amacı esasen çocuğun yararının sağlanması olduğuna göre, kişisel ilişki kurmak istemediğini açık şekilde ifade eden bir çocuğu buna zorlamak onun yararını zedelemekle birlikte, kendisine tanınan hakkı görev haline de getirmiş olur ki bu da kabul edilemez bir durum yaratır.