Nafaka hukuku çerçevesinde Adana Avukat Saim İNCEKAŞ tarafından ele alınan menfi tespit davasında görevli mahkeme ve bu yönde Yargıtay kararı aşağıdaki gibidir.
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, dava dilekçesi ile; nafaka borçlarını ödemiş olmasına rağmen davalının birikmiş nafaka alacağı olduğu iddiasıyla icra takibi başlattığını; davacının, icra takip tarihi itibari ile nafaka borcu olmadığını ileri sürerek; borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; “davanın kısmen kabulüne; davacı borçlunun Çerkezköy İcra Müdürlüğünün 2013/1331 Esas sayılı icra takip dosyasından 18.500,00 TL borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin 42.500 TL alacak üzerinden devamına; davalı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin reddine” karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun üçüncü kısmı (vesayet) hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.
2004 sayılı İİK’nın 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit ve istirdat davaları genel hükümlere tabi olup, anılan kanunda göreve ilişkin özel bir hüküm öngörülmemiştir.
Davada; borcun 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen iştirak nafakasından kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Borç, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı Yasanın 4.maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Görev konusunda kazanılmış hak da söz konusu olmaz. Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde Aile Mahkemesi görevli olduğu halde, anılan yasa maddelerine aykırı olarak, genel mahkemece esasa girilip hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (3. Hukuk Dairesi 2015/15053 E. , 2015/20601 K. TARİHİ : 14/05/2015)
Bu yönde bir diğer Yargıtay kararı şu şekildedir:
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiş ise de; HUMK.’nun 438.maddesindeki koşullar oluşmadığından duruşma talebinin reddi, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesi ile; taraflar arasında görülen boşanma davasında müşterek çocuk lehine aylık 1.000TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, nafaka miktarının düzenli olarak havale edilmesi ve davalının talebi ile nafaka borcuna mahsuben davalının elektrik, su ve telefon faturalarının ödendiğini, buna rağmen davalının nafakaların tahsili için takip başlattığını ileri sürerek; davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun üçüncü kısmı ( vesayet ) hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.
İİK’ nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davaları genel hükümlere tabi olup, İcra İflas Kanununda göreve ilişkin özel bir hüküm öngörülmemiştir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir.
Davada; borcun Türk Medeni Kanununun 175 ve devamı maddelerinden kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Borç, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı Yasanın 4.maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (3. Hukuk Dairesi 2014/20362 E. , 2015/2478 K.)
Yine nafaka menfi tespit davasında aile mahkemesinin görevli olacağına dair bir başka Yargıtay kararı şu şekildedir:
Yargıtay Kararı
Davacı vekili dilekçesinde, davalı tarafından müvekkili olan davacı aleyhine birikmiş nafaka borcunun tahsili amacı ile icra takibi yapıldığını, ancak davalı tarafa nafaka borçlarının bulunmadığını beyan ederek, bu takip nedeni ile borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, nafaka borcundan kaynaklı menfi tespit talebine ilişkindir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun üçüncü kısmı (vesayet) hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.
2004 sayılı İİK’nın 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit ve istirdat davaları genel hükümlere tabi olup, anılan kanunda göreve ilişkin özel bir hüküm öngörülmemiştir.
Davada; borcun 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen iştirak nafakasından kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Borç, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı Yasanın 4.maddesi gereğince, aile mahkemesinde bakılması gerekmektedir.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir.
Görev konusunda kazanılmış hak da sözkonusu olmaz. Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde Aile Mahkemesi görevli olduğu halde, anılan yasa maddelerine aykırı olarak genel mahkemece esasa girilip hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (3. Hukuk Dairesi 2014/13251 E. , 2015/2433 K.)