Koca verilen iznin kaldırılmasını talep etmediği sürece, kadının kocasının soyadını kullanmasına devam edeceği açıktır
Mahkemece, tarafların anlaşmaları üzerine Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına, kadının, kocasının soyadını müşterek çocukları İrem’in ilköğretim altıncı sınıfa geçinceye kadar kullanmasına izin verilmesine karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Adalet Bakanlığının gösterdiği lüzum üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “kadının, kocasının soyadını, müşterek çocukları İrem’in ilköğretim altıncı sınıfa geçinceye kadar kullanması” konusunda anlaşmış olmalarının sadece taraflar yönünden sonuç doğuracağını, Türk Medeni Kanununun 173/son maddesine göre tarafların koşulların değişmesi halinde verilen bu iznin kaldırılmasını talep edebilecekleri de gözönüne alındığında, bu anlaşmaya göre idarece takibi yapılamayacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığını, ileri sürerek; kararın bu yönüyle yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade ettiğinden bahisle, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasını talep etmiştir.
Kanun (HUMK.m.427/6), Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan hükümlerin kanun yararına temyiz edilebilmesi için, bu hükümlerin “niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade etmesini” şart kılmıştır. O halde, temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olan hükmün, yürürlükteki kanunlara aykırı olup olmadığının belirlenmesi zorunludur.
Türk Medeni Kanununun 173/1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; boşanma halinde kadın, evlenmekle kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Bu maddenin (2.) fıkrasında; “kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa istem üzerine hakimin, kocasının soyadını taşımasına izin vereceği” (3.) fıkrada da, “kocanın, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebileceği” hükme
bağlanmıştır. Düzenlemeye göre; boşanan kadına, kocasının soyadını kullanmasına boşanma gerçekleştikten sonra açılacak davada, şartlarının varlığı halinde izin verilebileceği gibi; bunun, talep halinde boşanma davası içinde boşanma karanyla birlikte sonuca bağlanması da mümkündür.
Nitekim olayda; tarafların Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca anlaşmaları esas alınarak boşanmalanna karar verilmiş, kararla birlikte tarafların aralarında düzenledikleri protokolde bu konuya ilişkin mutabakattan dikkate alınarak mahkemece, kadının, boşandıktan sonra “müşterek çocuk İrem’in ilköğretim altıncı sınıfa geçinceye kadar kocasının soyadını kullanmasına” izin verilmiştir.
Kadına verilen bu izin, “müşterek çocuk İrem ilköğretim altıncı sınıfa geçinceye kadar” tanınmış olsa bile, bu şart gerçekleştiğinde kendiliğinden kalkması sözkonusu değildir. İznin kalkması için hakim kararına ihtiyaç vardır. Koca verilen iznin kaldırılmasını talep etmediği sürece, kadının kocasının soyadını kullanmasına devam edeceği açıktır. Dolayısıyla burada, verilen izin çocuk ilköğretim altıncı sınıfa geçince kendiliğinden kalkmayacağına göre, kalkıp kalmadığının idarece takibi de sözkonusu değildir. O nedenle, boşanan kadının kocasının soyadını kullanmasıyla ilgili hükümde kanuna aykırı bir yön bulunmamış, kanun yararına bozma isteği açıklanan sebeple yerinde görülmediğinden reddine karar verilmesi gerekmiştir. (Y2HD, 31.10.2011, E. 2010/15105, K. 2011/17697.)