İnsanlık Tarihinde Aile Kavramının Yeri
İnsanlığın ve toplumun oluşma ve gelişme süreci içinde «aile kavramı» türlü nitelikler göstermiştir; yani her çağın ve her toplumun kendine özgü bir aile kavramı, bir aile anlayışı vardır. Örneğin «roma ailesi» denildiği zaman, bugünkünden başka nitelikte agnatik ve ataerkil , yani bütünüyle baba egemenliğine dayanan ve birbirine sadece hukuk bağlantısıyla bağlı olan bireylerden oluşmuş aile tipi anlaşılır. Buna karşılık, bugünkü uygar dünyada «aile»den, daha çok yalnız hukuka değil, aynı zamanda kan bağlantısına dayalı aile tipi anlaşılır.
Eski çağların aile tipi sadece ana, baba ve çocuklardan değil, dede, hattâ —eğer varsa— büyük dede ve en küçük torunlar da içinde olmak üzere, üst ve alt soydan başka, kardeşler, yeğenler gibi yan soylardan oluşmuş geniş bir topluluk niteliğinde idi. Böyle aileler, kendi üyelerini başka ailelerin üyelerine karşı koruyan bir tür siyasal bütünlük niteliğini taşırdı. Ayrıca bunlar, aile üyelerinin her türlü geçim ve yaşama gereksinmelerini, o üyeler arasında uygulanan iş bölümüne dayanarak doğrudan doğruya kendileri sağlardı. Böylece ailenin ekonomik bir bütünlüğü vardı ve mülkiyet hakkı ailesel nitelikte-olarak aile başkasının kişiliğinde toplanmış bulunurdu.
Toplum gelişip devletler oluştuktan sonra, aileler, devlet içinde siyasal işlevlerini ve İktisadî bütünlüklerini az çok korudular. Ortaçağ’da feodal aileler soyluluk ve ayrıcalıklarına göre önemli siyasal rol oynadılar. Devlet memurluğu, subaylık gibi kamu görevleri ve bütün önemli yönetim katları, ayrıcalık gereği olarak, soylu ailelere özgülenmişti.
Fransız İhtilali İle Gelen Yeni Çağda Birey ve Aile
Yeniçağda bireyi, gerek toplum, gerek aile içindeki bağlardan, kilise ve loncalardan, soyluluk ve ayrıcalık ayırımlarından kurtararak ona siyasal, ekonomik ve bireysel bütün Özgürlüklerini sağlamak amacını güden bireycilik akımı ve akılcılık felsefesinin etkisiyle patlayan Fransız Devrimi, az önce ana çizgileriyle belirlenen eski tip aileyi ortadan kaldırdı. Aile ayrıcalıklarının siyasal bakımdan oynadığı üstün rol artık silindi. Soylu olsun olmasın, bütün bireyler arasında hukuksal eşitlik ilan olundu. Bundan başka kişiler kilisenin egemenliğinden kurtarıldığı gibi ekonomik meslek kuruluşları olan loncaların egemenliğinden de kurtarılarak dinsel ve ekonomik özgürlüğe kavuştu. Böylece kişi yalnız toplum içinde değil, kendi ailesi içinde de kişisel ve ekonomik bakımdan bağımsız duruma geldi.
1804 tarihinde kabul edilen Fransız Medenî Kanunu, işte bu temel görüşe dayanmakta ve aileyi bu görüş açısından düzenlemektedir. Ondan sonra 1811 tarihinde yürürlüğe giren Avusturya Yurttaşlar Yasasının 1900 yılı başında yürürlüğe giren Alman Yurttaşlar Yasasının; on yılı aşkın bir uğraşı sonucunda hazırlanıp 1907 tarihinde kabul olunan ve 1912’de yürürlüğe giren İsviçre Yurttaşlar Yasasının Aile Hukuku bölümlerinde hep bu bireycilik ruhu egemendir. Bunun nedenini, eski tip ataerkil ailenin oluşumuna ve yaşamına olanak sağlayan, hattâ bu tip aileyi zorunlu kılan sosyal, tarımsal, ekonomik koşulların ve bireysel olsun, toplumsal olsun, görüş ve düşüncelerin yeni çağda baştan başa değişmiş olmasında aramak gerekir. Çünkü hukuk, toplumun düzenidir, sosyal ve ekonomik gidişe ayak uydurmak zorundadır. Bu nedenle, eski tip ailenin oluşup yaşamasına olanak bırakmayan yeni toplum koşulları karşısında hukuk kurallarını, bireyin aile ve toplum içindeki bağımsız durumuna göre ayarlamak zorunluğu doğdu. İşte her çağın yasa koyucuları aile yasasını hazırlarken bu zorunluğa uydular.