Eşler Arası Mal Paylaşımı Davasında Tapu İptali-Devri İstenemez

Tarafımıza sıkça yöneltilen sorulardan birisi de eşimin üzerine kayıtlı ev veya arabayı kendi adıma geçirebilir miyim sorusudur. Bu sorunun cevabı maalesef olumsuzdur. Mülkiyet sahibi olmayan eş boşanma sebebiyle diğer eşten ancak hakkının likit para karşılığını isteyebilir.
Yargıtay Kararı
YARGITAY Daha teknik bir açıdan neden eşin diğerinden tapu iptal veya devir isteyemeyeceğini kavramak amacıyla Yargıtay’ın bu konuyla ilgili kararını okuyabilirsiniz.

8. Hukuk Dairesi’nin 2017/8486 E. , 2019/1291 K. sayılı kararı şu şekildedir:
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile)Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR: Davacı … vekili, evlilik birliği içinde edinilen, … 126 ada 8 parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, olmadığı takdirde taşınmazın edinimine yaptığı katkı sebebiyle, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000 TL alacağın faizi ile tahsili talebinde bulunmuştur. Davalı …, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalı adına tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 tarihli 8/7 sayılı YİBK, 4721 Sayılı TMK mad.227/1, 231 ve 236/1). TMK’nin 239/1. fıkrasında; “Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3. maddede ise “Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler” hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.

Açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtilmiştir. Temyize konu davadaki somut olayda, açıklanan istisnai durumlar mevcut değildir.

Taraflar 24.06.1988 tarihinde evlenmiş, davaya konu taşınmaz, 24.08.2001 tarihli kadastro tespit tutanağına göre, 02.12.1999 tarihli harici satış senedi ile davalı kadın tarafından edinilmiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesindeki talebi, iddianın ileri sürülüş şekline göre, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı tapu iptal tescil, olmadığı takdirde katkı payı alacağı istemine yöneliktir. Gerek 01.01.2002 öncesi mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı ve gerekse 01.01.2002 sonrası edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilen mallardan kaynaklanan katılma alacağına ilişkin istekler bakımından 07.10.1953 tarihli ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca ayın (mülkiyet) istenemez. Gerek katkı payı ve gerekse katılma alacağı davalarında istenebilecek hak; kural olarak şahsi nitelikte bir alacak hakkıdır. Mahkemece; dava konusu taşınmazın davacı tarafından alındığı, davalı kadının ev hanımı olduğu, davaya konu taşınmazın alımına katkısı bulunmadığı, taşınmazın edinme tarihi itibariyle taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu, davacının katkısı ile alındığı bu nedenle davalı adına tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş ise de; yukarıda bahsedilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Daire ilke ve uygulamaları gereğince bu karara katılma imkanı yoktur. O halde bu iddia ile açılan davada ayın istenemeyeceği kuralı gözetilerek, davacı tarafın terditli talebi olan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan şahsi alacak niteliğinde olan katkı payı alacağı isteği hakkında, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir