Boşanmaya Cevap Dilekçesi Nasıl Hazırlanmalıdır? Nasıl Yazılır? Aşağıda yer alan boşanma davasına cevap dilekçesi örneği her durum için farklılık göstererek hazırlanması gereken bir dilekçedir. Dilekçe sizlere bir örnek ve taslak olabilmesi adına paylaşılmıştır. Dilekçede yer alan esasa dair çoğu husus kesilmiştir. Boşanma davası büyük hak kayıplarına uğranabilecek bir süreç olup profesyonel destek alınması önerilir. Yazımızın devamına geçmeden önce sizlerle aynı durumda olan diğer insanlarla iletişim kurmak ve bu konuda fikir paylaşmak isterseniz buraya tıklayarak Telegram sohbet grubuna katılabilirsiniz.
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -1-
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -2-
ADANA AİLE MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO :
CEVAP VEREN
DAVALI :
KARŞI TARAF DAVACI :
KONU : Davaya cevaplarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR : Sayın Mahkemenizin yukarıda esas numarası yazılı dosyasında, davacı yan, MK.’nın 178. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra, haksız olarak yoksulluk nafakası talebinde bulunmaktadır.
Boşanma davası sürerken, yoksulluk nafakası talebinde bulunmayan taraf, boşanma kararının kesinleşmesinin üzerinden 1 yıl geçmekle, artık yoksulluk nafakası talebinde bulunamaz.
Davacı yanın haksız yoksulluk nafakası talebinin, zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
İSTEM SONUCU : Yukarıda arz ve izah olunan nedenler ile;
Davacı yanın, haksız yoksulluk nafakası talebinin, zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, Sayın Mahkemenizden saygılarımla arz ve talep ederim.
Davalı Vekili
Av. Saim İNCEKAŞ
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -3-
ADANA
AİLE MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
Dosya no:
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
KONU : Davaya karşı cevaplarımızın ve diyeceklerimizin sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR : 1-Davacının dilekçesinde bildirmiş olduğu evlilik tarihi ve çocukların doğum tarihleri hakkındaki bilgilere bir diyeceğimiz yoktur.
2-Müvekkilim davacının iddiasının tam aksine evine bağlı, eşine ve çocuklarına düşkün bir aile babasıdır. Müvekkilim çevresi tarafından da böyle bilinen sevgi ve saygı gösterilen bir kişidir. Evlilik birliği boyunca çocuklarına ve eşine her zaman sevgi ve saygı göstermiş, onların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gece geç saatlere kadar kahvehanede çalışmıştır. Müvekkilim davacının iddia ettiği gibi alkolik ve içki düşkünü bir insan değildir. Tam tersine eşine ve çocuklarına daha iyi bir hayat sunabilmek için gece yarılarına kadar çalışan dürüst ve namuslu bir insandır. Müvekkilim sabah 8.00’dan gece 24.00’a kadar çalışmaktadır. Kendisinin ne içki içecek ne de eşini aldatacak vakti ve zamanı olmadığını tüm tanıdıkları ve çocukları zaten mahkemede tanık olduklarında beyan edeceklerdir. Davacı Müvekkilimin gece neden geç geldiğini bildiği halde olmayacak sebeplerle kıskançlıklar yaratmış ve bu sebeple müvekkilime sürekli iftiralar atarak kavgalar çıkarmıştır. Davacı psikolojik sorunları nedeniyle karılık görevini yerine getiremediği gibi sürekli kendi ağabey ve ablalarının etkisiyle evlilik birliliğine en büyük zararı kendisi vermiştir. Abla ve ağabeylerinin sözlerini her zaman eşinden önde tutmuş onlar işe gir çalış dediği için işe girmiş tüm verilecek kararlarında eşine danışmak yerine ağabey ve ablarına danışmıştır. Müvekkilim eşinin psikolojik sorunlarını bildiği için ona her zaman anlayışla yaklaşmış bu sorunlu dönemini atlatabilmesi için kendisine destek olmaya çalışmıştır. Yukarıda da söz ettiğimiz üzere kendisinin karılık görevlerini ifa etmediğinin farkında olan davacı eş bu bilinçle eşinin kendisini aldattığı saplantısına kapılmış ve bu yöndeki asılsız suçlamalarıyla müvekkilim için hayatı çekilmez hale getirmiştir.Müvekkilimin Hüsniye adında bir kadınla davacının iddia ettiği gibi bir gayri meşru ilişkisi söz konusu değildir.
3-Müvekkilim tüm bu yaşananlara rağmen eşine olan sevgi ve saygısı nedeniyle kaprislerine katlanmış hatta ağabey ve ablalarının verdiği karar üzerine işe giren eşinin bu isteğini bile hiç istememesine rağmen ses çıkarmamıştır. Davacı işe girdikten sonra zaten yerine getirmediği karılık görevlerini iyice bırakmış ve “ben artık kendi paramı kendim kazanıyorum seninle daha fazla uğraşamam” diyerek en sonunda evini terk etmiştir. Müvekkilim eşini bu kararından caydırabilmek için çocuklarıyla birlikte eşinin kalmakta olduğu ablasının yanına gitmiş konuşmayı teklif etmiş fakat hiçbir zaman bunda başarılı olamamıştır. Çünkü abla ve ağabeyleri nedenini müvekkilimin de bilmediği bir sebepten dolayı sürekli bu evliliği bitirmek için uğraşmaktadırlar.
4-En son duruşma gününden bir gün önce müvekkilim bana gelerek eşiyle son bir kez görüşmek istediğini bildirmiş, benimde yanlarında bulunmamı rica etmiştir. Bunun üzerine müvekkilim, iki çocuğu, müvekkilimin ağabey ve yengesi ile davacı eşi iş çıkışı çalışmakta olduğu fabrikadan aldık. Birlikte yaptığımız görüşmede müvekkilim davacı eşine kendisini çok sevdiğini, yaşanan her şeyi bir tarafa bırakarak kendileri ve çocukları için bir kez daha denemelerini ve dava dilekçesinde sözü geçen oturmakta oldukları evi kendisinin üzerine vermeyi teklif etmiş ve davacı eşte bunu kabul etmiştir. Biz kendi aracımızla onlarda kendi araçlarıyla evlerine dönmüşlerdir. Fakat birkaç saat sonra beni arayan müvekkilim ve oğlu davacının ablasına bu kararını bildirmek için oğluyla birlikte gittiğini fakat ablasının bunu kabul etmediğini bunun üzerine davacının oğluna “sen git, ablam kabul etmiyor ben gelemem” diyerek oğlunu gönderdiğini bildirmişlerdir. Bu olayda da açıkça görüleceği üzere davacı her zaman abla ve ağabeylerinin sözüyle hareket etmekte kendi başına hiçbir kararı vermemektedir.
5-Davacının bu tavırlarına rağmen müvekkilim eşiyle ve çocuklarıyla birlikte olmak istemiş ve tüm bu yaşananları yok farz edip evlilik birliğinin devamı için elinden geleni yapmıştır ve bundan sonrada yapmaya devam edecektir.
6-Müvekkilim davacı eşinin tüm kusurlarına rağmen çocuklarına duyduğu sevgi ve evlilik kurumuna olan saygısı nedeniyle, evliliğini devam ettirmek istemektedir. Fakat mahkeme boşanmaya karar verirse;
a)Evi terk etmekle davacı kusurlu bulunduğundan, ablası ve ağabeyinin emrivakisi ve kendisine bakmayı teklif etmeleri ve ev tutacaklarını vaat etmeleri üzerine yürüyen evlilik birliği zedelendiğinden, davacı kendisini garantiye alarak evi terk ettiğinden, yine çocuklardan bekar olan Onur babası ile kalmayı tercih ettiğinden,diğer çocuk eşi ile birlikte babası ve kardeşine bakmak ve birbirlerine ekonomik destek sağlamayı da düşündüklerinden müvekkilim ve çocuklarının oturacak başka evleri bulunmadığından, evde çocukları ile birlikte oturmak müvekkilimin hakkıdır. Davacı talebinin reddini talep ediyoruz.
b)Davacı sanki müşterek çocuk Onur annesi ile birilikte kalacakmış gibi taleplerde bulunmaktadır. Oysa müşterek çocuk Onur reşit olup kendi kararlarını verebilecek yaşta Üniversite öğrencisidir. Müşterek çocuk Onur babası ile birlikte kalmakta ve annesinin yanında kalmayı düşünmemektedir. Annesine haksız olduğunu defalarca söylemiş babasını tahrik etmemesini defalarca uyarmasına rağmen davacı eş psikolojik rahatsızlığı nedeniyle huzursuzluğu her zaman çıkaran taraf olmuştur. Davacı dilekçesinde eşyaların kullanımı ile ilgili karar talep etmekte ise de eşyalar müvekkilim ve çocukları tarafından kullanılmakta ve kullanılmaya hakkaniyet gereği devam etmek gerekmektedir. Davacının taleplerinde haklı çıkmak gayesi ile fikri alınmadan müşterek çocuk adına talepte bulunarak mağdur kadın imajı vermeye çalışması iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Zira evi terk eden davacıdır. Eve dönmesi için sevdiğini herkesin içinde söyleyen ve tek malvarlığı olan evini vermeyi teklif eden müvekkilimdir. İki eş birbirini sevmesine ve güvenmesine ve bu duygularla anlaşmasına rağmen sırf aile dışında davacı eşin abla ve ağabeyinin dileği olsun diye yuvasının yıkılmasına müvekkilim isyan etmektedir. Müvekkilim çocukları ile kalmakta ve birlikte yaşayabilmeleri için eşyalara ihtiyaçları olduğu açıktır. Davacının çocukları kullanarak ve onların görüşleri alınmadan adlarına yapılan talebin reddi gerekir.
c)Müvekkilimin adına kayıtlı bulunan gayrimenkulun satılmaması için tapuya konulan tedbire bir diyeceğimiz yoktur. Zira müvekkilim kendisine eşine ve çocuklarına ait olduğunu düşündüğü evi satmayacaktır.mal kaçırmayacaktır.Aile birliğinin devamı ve çocuklarının mutluluğu için evi davacıya vermeyi zaten teklif etmiştir. Ancak boşanma halinde davacı kusurlu bulunduğundan ve evin alınmasında katkısı bulunmadığından müvekkilimin hakkı olan ev müvekkilimin alın teri ve hakkıdır.
d)Davacı maddi tazminat talep etmiş ancak maddi tazminatın gerekçesini açıklamamıştır. Müvekkilimin geliri ile geçinen davacı sırf 7-8 ay çalışması nedeniyle ve aldığını vermediği bir gelir için maddi tazminat olamayacağından davacının maddi tazminat ile ilgili talebinin reddi gerekir. Davacı kusurlu ve evi terk eden taraf olduğundan manevi tazminat talebinin reddi gerekir. Karşılıklı tartışma ve itişme sonunda karakoldan alınan üç günlük rapor davada ve tazminat taleplerinde davacıyı haklı kılmaz. Zira olayın şahidi olan müşterek çocuk Onur yapacağı tanıklık ile bu dövme iddiasına açıklık getirecek ve davacının haksızlığı açığa çıkacaktır.
e)Davacı dilekçesinde Müşterek çocuk Onur için parasal katkı adı altında nafaka talep etmektedir. Davacının müşterek çocuk Onur adına parasal katkı talep etme yetkisi yoktur. Zira Onur reşittir ve akli melekeleri yerindedir. Ancak davacı oğluna katkı yapmayı ve kendisini mahkeme kararı ile bağlamak istiyorsa bir diyeceğimiz yoktur. Müvekkilim oğlunun eğitimini bitirinceye ve hatta daha sonra ayakları üzerinde durana kadar yardım edecektir. Bunun için kendisine azami meblağ koymayı da düşünmemektedir.Davcının yasal dayanaktan yoksun talebinin reddi gerekir.
f) Müvekkilim evin Toplu Konut idaresine olan borcunu aksatmadan ödemektedir ve ödemeye devam edecektir.
g) Evini terk edip, karakolda tutulan ve doğrusu mahkemede dinlenecek tanıklar ile kanıtlanacak üç günlük raporu bahane ederek evini terk eden çocuklarının bütün ısrarlı yalvarmalarına rağmen abla ve ağabeyinin sözünden çıkamadığı için evine dönmeyen boşanma davası ile maddi çıkar sağlamaya çalışan kötü niyetli davacının 24 yıllık evliliği bitirerek müvekkilime verdiği manevi acıyı karşılamak üzere 10.000.000.000.TL. manevi tazminatın davacıdan alınarak müvekkilime verilmesini talep ediyoruz.
DELİLLER:
A)TANIKLAR
B) Sair deliller
SONUÇ : Sunulu nedenlerle; Davanın reddi ile mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesini müvekkilim adına talep ile arz ederim.
Davalı vekili
Av.Saim İNCEKAŞ
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -4-
[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”reg” ihc_mb_template=”1″ ]
ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
Dosya No:
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU : Davaya cevaplarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMASI:
Davacı tarafın açmış olduğu dava haksız ve kötüniyetlidir. Aşağıda ayrıntılı olarak açıklayacağımız sebeplerle davacının talepleri haksız ve hukukî dayanaktan yoksundur.
Dava dilekçesi, müvekkile X tarihinde tebliğ edilmiş
olup; dava dilekçesinin ekleri müvekkile tebliğe çıkarılmamıştır. Mahkemeniz’e 13.02.2019 tarihinde sunmuş olduğumuz dilekçemizde bu husus belirtilmiş olup; dava dilekçesinin eklerinin tarafımıza tebliğ edilmesi talep olunmuş, ancak sözkonusu ekler tarafımıza henüz tebliğ edilmediğinden, dava dilekçesine ekli delillere karşı cevap verme hakkımız saklı kalmak kaydıyla, -süresi içinde- davaya karşı cevaplarımızı sunmaktayız.
ŞAHSİ İLİŞKİNİN TAMAMEN KALDIRILMASI VEYA SINIRLANDIRILMASI TALEBİNE VAKİ İDDİALARA YÖNELİK CEVAPLARIMIZ:
Davacı vekilinin, davacının, müvekkil ile çocuklar arasındaki şahsi ilişki tesisine yönelik kararlara son derece saygılı davrandığı yönündeki beyanları gerçek dışı olmakla birlikte, davacı taraf sözkonusu kararlarda belirtilen gün ve saatlerde dahi müvekkilin, çocukları ile görüşmesini bizzat engelleyerek, sözkonusu kararlara aykırı davranmıştır. Bu husus, Mahkeme kararları uyarınca, çocukların müvekkilde kalması gereken tarihlerde dahi müvekkil ile çocukların görüşmesi engellendiğinden, müvekkilin Savcılığa yapmış olduğu şikayetler ile varittir. Müvekkil, davacı tarafın engellemeleri sebebiyle, çocukları ile görüşememiştir. Bu sebeple, müvekkil, adli merciler vasıtasıyla çocukları görmek için emniyete başvurmuş, ancak yine de görüşememiştir. Bu husus dahi başlı başına, davacının sözkonusu iddialarının gerçeği bozmaya yönelik olduğunu göstermektedir.
Davacı taraf bununla da yetinmeyerek, gerçeği bozmaya yönelik beyanlarına dayanak oluşturmak kaygısıyla/amacıyla, müvekkilin hak kullanımı kapsamında çocukları ile görüşmek için Tekirdağ iline gitmesi ve davacıya çocuk ile görüştürülmesinin çocuğun faydası için engellememesini söylemesine rağmen, davacı, tamamen gerçeğe aykırı beyanlarda bulunarak, müvekkil aleyhine koruma kararı alarak, delil yaratmaya çalışmıştır. Davacı tarafın, tüm bu davranışları Mahkemniz nezdinde açılan bu davaya dayanak yapma planı/amacı doğrultusunda bilinçli olarak yapılmıştır. Davacı taraf, tüm bu davranışlarıyla, bizzat kendisi, çocukların yararını gözetmemiş, çocukların müvekkil ile şahsi ilişki hakkının kullanımını engellemek için çocukların yararına aykırı davranmıştır.
Müvekkil ile çocuk xxxxx xxxxxxx arasında şahsi ilişki tesisine dair Tekirdağ Aile Mahkemesi’nin xx.xx.2018 tarih, 2018/xxxE-2018/xxxK. Sayılı ilamı ile, “davalı annenin her ayın 1. Ve 3. Cumartesi günü saat 09:00’dan Pazar günü saat 17:00’a kadar, sömestr tatillerinin ilk haftası pazartesi saat 09:00’dan Pazar günü saat 17:00’a kadar, kurban bayramı ttaili süresince, resmi tatillerin hafta sonu tatilleri ile birleşmesi durumunda tatil süresince, 1 temmuz saat 09:00’dan 31 temmuz saat 17:00’a kadar önderileceği şeklinde şahsi ilişki düzenlenmesine” karar verilmiştir.
Müvekkil, En son, Mahkemenin velayet konusunda ve anlamamıza göre 15 tatilin ilk haftası çocukların bende kalması gerektiği için xxxxx xxxxx mesaj atarak 21.01.2019 günü saat 10.00 da xxxxxi almak için geleceğimi Tekirdağ otogarına getirmesini söyledim 21.01.2019 günü saat 09.30 da Tekirdağ otogarında beklediğimi mesaj atarak bildirdim ve beklemeye başladım 2 saat kadar beklememe rapğmen bir cevap alamadım benim telefonum xxxxx aramaya engelli olduğu için Otogardaki sabit bir numaradan xxxx xxxxxx aradım telefona deniz çıktı annecim senmisin dediğimde evet benim ne oldu gibi sert bir tavırla karşılaştım otogarda onu beklediğimi İzmire dönüş otobüsümüzün saatinin yaklaştığını söylediğimde Deniz bana ben seninle gelmek istemiyorum dedi, Annecim biz seninle yüzyüze konuştuk benimle gelmek istediğini biliyorum beni özlediğini İzmiri özlediğini sen kendin söyledin neden şimdi böyle diyorsun diye sorduğumda şimdi gelmek istemiyorum dedi. Bende annecim seni benden mahrum etmelerine izin verme babana enimle gelmek istediğini söyle babandan korkma dediğimde xxxxx xxxxxx yeni eşi xxxxxx xxxxxx telefonu Denizden alarak denizin yanında bana bağırarak ağır hakaretlerde bulundu Denizin psikolojisini onun annesi olduğumu hiçe sayarak ana ağır ithamlarda bulundu bende telefonu bunun üzerine kapattım ve tekrar Tekirdağ çarşı karakoluna gittim Karakol amiri bana İcra yoluyla çocuğumu alabileceğini söyledi benim ricam üzerine xxxxx xxxxxx arayarak Denizi getirmesini söyledi xxxxx xxxxxx da kesin bir dille çocuğu vermeyeceğini söyleyerek gitsin alabiliyorsa icrayla alsın dedi. Bende icraya gittim yetkili biriyle konuşarak durumu anlattım bana icrayla başvurmam halinde dosya açılacağı ve yaklaşık beş günde ancak dosya incelenerek babaya tebligat yapılacağını ve bu tebligat sonrasında Babası tarafından çocuk bana verilmezse İcra yoluyla alabileceğim söylendi benim Tekirdağ ilinde bu kadar zaman kalamayacağım ve görüşme süremizin zaten 15 tatilin ilk haftasında bende kalacağını ve bu sürenin bitmiş olacağından bir işlem yaptırmadan dönmek zorunda kaldım ve Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına gittim durumu anlatan müracaat savcısına Dilekçe ile müracaatta bulundum. Bayan Cumhuriyet savcısı ile konuştum zaten bir hafta bende kalacağını ve icaraya başvurursam bu sürenin böyle geçeceğini anlatmama rağmen kanun böyle yapılabilecek bişey yok diyerek dilekçemle Çarşı karakoluna yönlendirdi, ben dilekçemle karakola gittim orada bazı sorunlar yaşadım ve ifade vermeden Tekirdağ ilinden ayrılarak İzmire döndüm İzmir iline gittiğim zaman 23.01.2019 tarihinde İzmir cumhuriyet Başsavcılığına Oğlumu almak ve müracaat etmek için gittiğim Tekirdağ ilinde yaşadığım olaylarla ilgili gerekli şikayette ve suç duyurusunda bulundum.
Telefonla görüştürülmemesini de yaz.
Davacı tarafça, müvekkilin müşterek çocuklardan Levent’in
velayetininin babaya verilmesi ve akabinde çocuk xxxxxx’in de velayetinin babaya verilmesi için bizzat müvekkilin isteği üzerine davanın açıldığı yönündeki iddialar da gerçekdışı olup, müvekkilin çocukları istemediği yönünde bir kanı oluşturulmak istenmektedir. Sözkonusu iddialar, haksız olup, kabul edilemez niteliktedir. Bu sebeple, davacı taraf ile müvekkil arasında gerçekleşen boşanma davasındaki süreç ve akabinde çocuk Deniz’in velayetinin babaya verilmesine ilişkin dava dosyalarına ilişkin süreçte vukubulan birtakım olaylar aşağıda açıklanacaktır. Şöyle ki;
Davacı taraf ile müvekkil, …… tarihinde anlaşmalı boşanmak Çanakkale Aile Mahkemesi’nde dava açılmış olup, Mahkeme, 19.09.2014 tarih, 2014/xxxx E,2014/1306K. sayısı ile anlaşma protokolü doğrultusunda tarafların anlaşmalı olarak boşanmasına ve müşterek çocuklardan …. Velayetinin davacıya, Deniz’in ise velayetinin anneye verilmesine karar verilmiştir. Anılı protokol kapsamında, davacı ile müvekkil, müşterek çocukların velayetinin bu şekilde düzenlenmesi konusunda mutabık kalmışlardır. Ancak, davacı ile müvekkilin Çanakkale ile Mahkemsi nezdinde görülen boşanma davası derdest ikeni, dvacaının, müşterek çocuk xxxxxx üzerinde oluşturduğu etki, müvekkil anne hakkındaki olumsuz söylemleri, çocuğu anneden uzaklaştırmış, çocuk xxxxx babada kalmayı istemesi sebebiyle, müvekkil, çocuğun psikolojisi için isteğini önemsediğinden bunu kabul etmek durumunda kalmıştır. (Çanakkale Aile Mahkemesi’nin 19.09.2014 tarih, 2014/965 E,2014/1306K. Sayılı)
Müşterek çocuk xxxxx velayetinin değişikliği süreci şu şekilde olmuştur;
Denizi babasının yanına gönderdiğim ilk hafta xxxxxx ile telefonda konuşurken bana ben artık babam ve abimle yaşamak istiyorum benim velayetimi babama ver dedi Denizle iletişimimizi xxxxxx cep telefonundan sağlıyorduk. Denize söylediği şeyin çok ciddi bir şey olduğunu onun isteğine saygı duyduğumu bunu İzmire döndüğünde yüz yüze konuşmamız gerektiğini telefonda anlattım bunun üzerine xxxxxxxxx telefon ile arayarak yaptıklarının yanlış olduğunu ben bütün iyi niyetimle denizi babasını ve kardeşini özlediği için gönderdiğimi anlattım çocuğun aklını çelerek velayet istediklerini bunu yapmamalarını söyledim kendiside tamam ben bunu konuşacağım Arıkanla dedi sonraki günlerde Deniz ile her telefon konuşmalarımda Denizin bana tavrının değiştiğini benimle konuşurken hoparlörün açık yanındakilerin konuşmalarımızı dinleyerek xxxxxx yönlendirdiklerini duydum her seferinde velayetimi babama ver diyordu defalarca ağlayarak Denizle bu konuyu konuştuk xxxxxxxx normalde bana ok bağlı bir çocuktur ve benim yanımda çok mutluydu ama babasının yanına gittiğinde onların etkisi altına girdiğini ve korkudan benimle konuşurken çekindiğini her zaman ki gibi sıcak neşeli ve sevecen konuşmadığını anlıyordum. Okulların açılmasına çok az bir süre kalmıştı madem ki babanla yaşamak istiyorsun velayetini vermeden noter de xxxxxxxx Denizin eğitimi ile ilgili konularda vekalet vererek orada kalabileceğini söyledim. Noterde bu şekilde vekalet vererek kendilerine gönderdim ve Denizin okul kaydını bu şekilde yaptırmalarını söyledim. xxxxxxxx beni arayarak okula bu şekilde kayıt yatıramadıklarını velayeti vermem gerektiğini söyledi bende onlara güvenmediğim için okul müdürünü ve Tekirdağ nüfus il müdürünü kendim aradım Noter vekaleti ile neden okula kayıt yaptırılamadığını sordum onlarda bana gerekli açıklamayı yapınca ikna oldum. Bunun üzerine Deniz ile tekrar telefondfa görüştüm ve bu kararına saygı duyduğumu ama bir kez< daha dfüşünmesini istedim Denizde kesin kararı olduğunu söyleyince okulların açılmasına 1 hafta süre kaldığı için velayeti vermeye karar verdim xxxxxx beni aradı mahkemeden gün aldıklarını xxxxxxxx anlaşömmayı hazırladığını Tekirdağa gelip velayeti vermek gerektiğini söyledi anlaşmanın tamamen formalite olduğunu çocukları istediğim zaman görebileceğimi ve onlarla konuşup görüşebileceğimi söyledi sen onların annesisin çocuklarını elbette göreceksin anlaşma sadece prosedör dedi bunun üzerine bana verdikleri söze güvenerek Tekirdağa gittim. Tekirdağ Aile Mahkemesinin 07.09.2018 tar5ih 2018/665 esas , 2018/585 karar no ile xxxxxxx velayetini anlaşmalı olarak xxxxx verdim mahkemede pedagog Denizle ve benimle konuştu Deniz Kendi rızası ile babasında kalmak istediğini söyledi bende bunun üzerine velayeti verdim.
Deniz boşanma kararının kesinleştiği tarih ile velayetin değiştirilmesi davasının açıldığı tarih arasında ….. süre içerisinde GERÇEKLEŞEN VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİNİ GEREKTİRECEK BİR DURUMUN VARLIĞI VE ANNENİN VELAYET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDIĞI VEYA SAVSAKLADIĞI GEREKÇESİYLE VERİLMİŞ BİR VELAYET DEĞİŞİKLİĞİ HÜKMÜ SÖZKONSUU DEĞİLDİR.
Anılı dava dosyaları incelendiğinde, beyanlarımızın sabit olduğu görülecektir.
Davacı tarafın yaratmak istediği kanının aksine, çocukları ile ilgisiz olan ve çocuklar üzerinde psikolojik baskı yaratan davacının kendisidir. Boşanma sürecinde Deniz benimle Levent babası ile yaşadı Denizin hiçbir şekilde babası ile görüşmesine engel olmadım telefon ile konuşurken bile her zaman oğlumu yalnız bıraktım babası ile çok rahat bir şekilde görüşüp konuşuyordu boşanma sürecinde 5 ay Konya Ereğli’de geçici görevle çalıştım bu süre zarfında Denizi görmeye babası hiç gelmedi telefonla bile aramadı Deniz özlediği için abisi ve babası ile görüşmelerini telefonla ben sağladım Çanakkale’ye Levent’i görmeye ayda 1 gittim gittiğim zamanlarda Levent ile görüşmeme hep engel oldu okul çıkışında maksimum 10 dakika ancak görüşüyordum, çocuğun psikolojik baskısı vardı ve çocuk benimle korktuğu için konuşmuyordu ve kaçıyordu yanımdayken bile babası sürekli telefonda onu yönlendiriyordu boşanma sürecinde çocuklarının psikolojisini hiçe sayarak onları bana karşı kullandı hatta Levent’i 13 yaşında olmasına rağmen karakola götürüp benim hakkımda yalan ifade verdirtmişliği vardır.
Müvekkilin, çocuk Deniz’den davacının iddia ettiği şekilde davacının aile huzurunu bozmak amacıyla, evde kavga çıkarması, mahrem fotoğraflarının çekilmesini isteme ve bu konuda telefonda baskı kurduğu yönündeki iddialar, asılsızdır. Denizle telefon konuşmalarımda zaten hoparlör sürekli açık ve yanında bizim konuşmalarımızı dinleyerek onu yönlendirdikleri için oğlum ile asla yalnız konuşamadım konuşmalarımızda basit okul ve dersleri hakkında oluyordu.
Davacı taraf, kendi iddialarına dayanak oluşturmak kasdıyla bilinçli olarak hareket ettiğini her iddiasında açıkça ortaya koymakta, bu kez de , asılsız iddialarına, müşterek çocuk Levent’in duymak suretiyle tanıklık ettiğini iddia edecek düzeye vardırmış ve çocuk Levent’in bu hususlarla ilgili Mahkeme huzurunda dinlenmesini talep etmiştir. Davacı boşanma davası sürecinde çocuk Levent üzerinde psikolojik baskı kurmuş, ve müvekkilden uzaklaştırmış, ancak bununla da yetinmeyerek müvekkilin yasal haklarını tamamen ortadan kaldırmak için çocukların psikolojisini düşünmediği gibi, çocuk Levent’in üzerinde iddia olunan konularla ilgili algı ve baskı yaratacağı hususu kaygı vericidir. Bu sebeple, öncelikli olarak, çocuk Levent’in uzman bir psikolog ile görüştürülmesi ve bu konuda rahatlatılması ve tanıklık yapmak isteyip istemediğini rahat ve özgür bir ortamda ifade etmesinin sağlanması, akabinde uzman psikolog görüşü doğrultusunda, çocuk Levent’in tanık olarak dinlenmesinin Mahkemenizce uygun görülmesi halinde, bu kez, beyanlarının uygun ortamda- davacının huzurda olmadığı duruşmada ve uzman psikolog denetiminde- dinlenmek suretiyle tanıklığına başvurulmasını talep ederiz.
Dava dilekçesinde geçen xxxxxx şimdiki eşi ile gizli mahrem fotoğraflarını çekerek hafıza kartına yükleyerek bana göndermesini istediğim tamamen yalan gerçek dışı ve korku dehşet verici bir ithamdır 9 yaşında bir çocuğa bunu yapmasını söylemek hiçbir annenin yapacağı bişey değildir ki 9 yaşında bir çocuk gizli yatak odası resimleri çekecek ve bunları hafıza kartına yükleyerek başkasına atacak kapasitede değildir, xxxxxxxx xxxxxxx boşanma sebeplerimden biri benim müstehcen fotoğraflarımı çekerek porno sitelerine benden habersiz gönderdiğini öğrenmemdir, buradaki iddia da asıl xxxxxxx xxxxxxxx kendi fantazilerini ortaya koyar niteliktedir.
Hatta bu iddialara ek olarak dava açıldıktan sonra yabancı numaralardan aranmaya başlanıp, eskort muamelesi bile görmeye başladım. Bununla ilgili wats up tan yazan numarasını kendisini bilmediğim bir şahısla olan mesajlarım da mahkemeye sunabilirim. İlk başta benimle haftasonu vakit geçirmek istediğini yazan şahıs ben sizin aradığınız insan değilim bir yanlışlık var diye gerekli açıklamayı yapınca, kendisini tanımadığım şahıs benden özür dileyerek kullanıldığını itiraf dahi etmiştir. Burda da görülüyor ki boşanma sürecinde sürekli delil etme çabasıyla tarafıma asılsız iddialarda bulunan xxxxx xxxxxx, bu davada da delil elde etmek adına şahsıma çok çirkin yönlendirmeler yapmakta mahkemede kullanmak adına iftira dahi atmaya çalışmaktadır.
Dava dilekçesinde belirtilen diğer bir konu 3. bir kişiyle eve baskın yaptığım iddiasıdır. Buda gerçek dışı ve yalan bir iftiradır ben xxxxx xxxxxx evini bilmiyorum evine kesinlikle gitmedim. xxxxx xxxxxx 21.01.2019 günü Tekirdağ da görüşmem sadece telefon mesajından ibarettir kendisi ile çocukları almak için başka hiçbir şekilde görüşmem olmamıştır. Zaten tarafıma aldırdığı bu konu ile ilgili uzaklaştırma kararına itirazımı Tekirdağ Aile mahkemesine sunmuş bulunmaktayım xxxxxx xxxxxx attığım mesajlar elimde mevcuttur hiç birinde hakaret içeren bir ifade yoktur zaten uzaklaştırma kararı ile ilgili tarafıma bir tebliğ de yapılmamıştır, kararın tarih ve sayısını Polis memurundan alarak Aile mahkemesine itirazımı sunmuş bulunmaktayım.
Müşterek çocukların, müvekkil ile görüşmek istememesi, davacının çocuklar üzerinde kurduğu psikolojik baskısından kaynaklanmaktadır. Davacı müvekkil ile görüştürmemek için çocukları etkilemekte, bu şekilde çocukları ile görüşmesini engellemeye çalışmaktadır.
09.01.2018 tarihinde Oğlum Denizi görmek için Tekirdağa okuluna gittim müdür yardımcısına giderek durumu anlattım oğlumla görüşmek istediğimi söyledim müdür yardımcısı Arıkanı arayarak görüşmek istediğimi izin verip vermediğini sordu Arıkan görüşebileceğimi söyledikten sonra okul kantininde 15 dakika Denizle görüştüm. Öğle arasında Denize tekrar geleceğimi söyledim okuldan ayrıldım Denizin okulunun karşısında Leventin okuluna gittim Leventin sınıfının önünde ilin çalmasını bekledim, zil çalınca sınıfın kapısından bakarak Leventi gördüm oda beni gördü ve direkt telefonu eline alıp babasını aradı bende tek kelime etmeden sınıftan dışarı çıkıp kapıda leventin sakinleşmesini bekledim çünkü beni görünce çok şaşırmıştı, sınıf arkadaşlarıda durumdan haberdar ki Leventin annesi gelmiş diye konuşmaya başladılar ve ben duydum göz yaşlarımı tutamıyordum ama leventin üzerine gidip de bir öfke patlaması yaşamasın diye sınıfa girmedim sınıftan çıkmasını bekledim bu sırada Leventin arkadaşları sınıfın kapısını kapatmışlardı, 5 dakika kadar bekledikten sonra kapıyı açtığımda Leventin sınıfta olmadığını ve pencerenin açık olduğunu gördüm Arkadaşlarına sorduğumda Leventin sınıf penceresinden atladığını öğrendim ve Levente mesaj olarak onu çok sevdiğimi ondan asla vazgeçmeyeceğimi denizin yanına gittiğimi onunda oraya gelmesini söyledim tekrar denizin okuluna gittim denizin sınıfının önünde Levent telefonda babası ile konuşuyordu beni görünce tekrar kaçtı bende denizi dersten çıkınca alarak okul bahçesine çıktım orada 5 dakika kadar konuştuk bu konuşmamızda 15 tatilin ilk haftasında bende kalacağını ve birlikte zaman geçirip tatil yapacağımızı anlattım Deniz çok mutlu oldu beni özlediğini söyledi İzmiri özlediğini söyledi Deniz beni gördüğünü çok sevinmiş mutlu olmuştu bunu açıkça belli ediyordu ona her fırsatta kendisi istediği için ona saygı duyduğumu ve babası ile kaldığına izin verdiğimi anlatıyordum oda bunu bildiğini bana söylüyordu denizle bire bir yüz yüze yalnızken görüşmelerimde hiçbir sıkıntı sorun soğukluk ve denizin beni istememesi gibi bir sorun yaşamıyordum ve açık açık deniz benimle 15 tatilde İzmire gelmek istediğini de söylemişti Denizle okul bahçesinde iken top almak için okula girdi bende bahçede onu bekledim gelmeyince şüphelendim ve sınıfının önüne gittim bu sırada Arıkan çok sinirli ve telaşlı bir şekilde okula geldiğini gördüm Levent de yanındaydı bana aşağıda beklememi söyledi ben onu dinlemedim uzaktan çocuklarla konuşmalarını izledim Levent ve denizin sınıfının önünde duvara sıkıştırmış bir şekilde onlara teker teker sinirli bir tavırla annenizi görmek istiyormusunuz diye bağırdı denizin korkusu yüzünden anlaşılıyordu bu korkuyla babasına hayır dedi Levent de aynı şekilde sonra Deniz sınıfına girdi Levent de okuluna gitti bende arıkana konuşmamız lazım dedim tamam dedi ve beni okulun dışına arka tarafında bir yere götürdü orada bana her kafama estiğimde çocukları göremeyeceğimi söyleyerek bana tehditlerde bulundu bende çocukları annesiz bırakarak eline ne geçecek beni değil çocukları cezalandırıyorsun dedim. Bunun üzerine daha da sinirlendi okula doğru yürümeye başladı bir daha asla çocukları görmeyeceksin diyerek okul güvenliğine bu kadını asla bir daha okula almayın çocukların velayeti bende görüşmelerine izin vermiyorum diyerek bağırdı bunun üzerine bende Tekirdağ çarşı Polis merkezine giderek beni tehdit ve hakaret ettiği çocuklarla görüştürmediği için şikayette bulundum. 09.01.2019 tarih ve 2019/110 suç numarası ile müracaatım bulunmaktadır.
Yine, Deniz’in “anlaşmada 6.30 ile 7 arasında görüşebiliriz, ya da 6.30 a 3 saniye var” ifadelerini yazarak etki altında kaldığını vurgula,
Davacının, müvekkil ile çocukların görüşmesinin tamamen kaldırılması veya sınırlandırılması talebine vaki iddiaları dayanaktan yoksun olup; sözkonusu talep, çocukların menfaatine aykırıdır.
Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bizzat davalının kendisi çocukları yıpratmış ve psikolojilerini bozmuştur. Davacı çocuklarıma, benimle görüşmelerini istememeleri için her türlü- çocuk dünyasının kaldıramayacağı ağırlıkta- psikolojik baskı uygulamaktadır. Bu yönüyle, çocukların velayetinin davacıda olması, asıl olarak çocukları yıpratmaktadır. Çocukların psikolojisindeki yıpranma ve bozulmaların sebepleri, davacının bizzat kendisinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple; çocukların psikolojik durumlarının tespiti ve çocuklarım idrak çağında olmaları sebebiyle, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. Ve Çocuk Haklarına ilişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3. Ve 6. Maddelerinde yer alan hükümler uyarınca kendilerini yakından ilgilendiren bu karardan doğrudan etkilenecek olmaları sebebiyle uzman eşliğinde görüşlerinin alınmasını talep ederim. Çünkü, çocuklarımdan İbrahim Furkan 13, Kandil Ceren 12, Osman Emir 9 yaşındadır. Çocuklarım yaşları gereği, anne bakımına, ilgisine en çok ihtiyaç duyulan yaşlardadırçocuğumun da bitlendiğini ve bakımının yapılmadığını gördüm. Çocuklarım anne şefkatinden uzak büyümektedir. Ek olarak; inceleme raporuna katkı sağlaması için çocuklarımın eğitimini sürdürdüğü ilgili İlköğretim Okulu Müdürlüğü’nden çocuklarımda gözlemlenen davranışlarının ve değişikliklerin rapor edilmesi için durum tespit raporu hazırlanmasının istenmesine karar verilmesini talep ederim.
Boşanma sürecinde ve sonrasında çocukları bana karşı kullanan Annelik duygularımı kullanarak psikolojik baskı yapan çocukların özellikle xxxxx xxxxxx ergenlik döneminde olduğunu hiçe sayarak son derece ahlaksız konularda tarafıma iddialarda bulunarak hakkımda yalancı şahitlik yapacak kadar kin ve nefretle yetiştiren geleceklerini hiç düşünmeyen ve çocuklarda telafisi olmayan psikolojik derin yaralar açan babaları xxxx xxxxx. Çocuklarla iletişimim her türlü engellenmiştir buda yetmiyor gibi görüşmenin tamamen kaldırılması talep edilmiştir, çocukların anneden mahrum bırakılması bana değil asıl çocuklara büyük bir haksızlıktır ve bunun telafisi yoktur.
Çocuklarla her görüşmek istemem de sorun çıkartan ve görüşmemi engelleyen xxxxx xxxxxxx yeğenim xxxx xxxxxx ile telefon görüşmesinde; ” Teyzene söyle doğru dursun beni sinirlendirmesin, çocukları ikide bir görmeye gelmesin aramasın yoksa nafaka davası açarım onu perişan ederim.” Tarzında konuşarak tehditlerde bulunmuştur. Açtığı dava da bunu ispatlamaktadır, çünkü karşılıklı olarak anlaşmayla verilen velayet kararında taraflar olarak birbirimizden iştirak nafakası talep etmeyeceğimiz açıkça belirtilmiş ve karara bağlanmıştır. Zaten boşanma sürecinde Levent’i inatla kendisinin almak istemesi çocuklara Nafaka vermemek içindir ve bunuda Yeğenim Elçin Akyüz le yüzyüze konuşmasında açıkça dile getirmiştir.
İŞTİRAK NAFAKASI TALEBİNE İLİŞKİN CEVAPLARIMIZ:
Arıkan xxxxxx ile evlilik birliği içerisinde iken bir evimiz bulunmaktaydı boşanırken evi 280.000 TL na satarak yarı yarıya paylaştık ve başkada bir mal varlığımız yoktu. Evli olduğumuz sürede bana sürekli olarak çektirdiği tüketici kredileri ve borçlarınıda ben bana düşen 140.000 TL nın içinden ödemiş bulunmaktayım. İzmir de Aylık 2.000 TL taksitle Kredili banka ipotekli bir Ev aldım şu anki maaşım yeni ocak zamı ile birlikte dahi geçimimi sağlamama yetmemektdir, boşanma avukatım bana avukatlık ücreti için icra davası açarak fazladan para talep etti şahsımda ev kredisi olduğu için tekrar kredi çekemedim arkadaşım Ebru Demirbilek benim için 13 bin TL tüketici kredisi çekmiştir her ay 1.000 TL sı ona göndermekteyim. Görüldüğü üzere zaten maaşımdan bana geçimimi sağlayacak para kalmamaktadır babam Mustafa AYAŞ bana sürekli para göndererek destek olmaktadır buda hesap detayımda açıkça görülecektir. Ailemin maddi desteği ile ayakta durabilmekteyim zaten xxxx xxxxxx yıllarca yapmış olduğu borçları benim maaşımdan ödendi onun paraya ihtiyacı yoktur amacı beni perişan etmek ve yıldırmaktır. Çocuklarla tamamen ilişkimi kesmektir hem anlaşmada hemde kendi beyanında ben çocuklarıma bakarım ondan da 5 kuruş istemem demesine rağmen beni yıldırmak ve zor durumlara düşürmek üzerimde maddi manevi psikolojik baskı kurarak çocuklarla tamamen bağlarımı kesmek isteyen xxxxx xxxxxx dır,
Davacı ile aramızda uzun dönemden beri devam eden hukuki süreç, çocukları olumsuz etkilemiş ve bu çekişmede örselendiklerinden çocukların daha fazla zarar görmemesi amacıyla ve çocukların üstün yararları dikkate alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Velayetin değiştirilmesi ve Mahkemeniz’ce işbu dava kapsamında çocuklar ile aramda şahsi ilişkinin kaldırılmasına yönelik tedbir kararı, adalete olan güven duygusunu sarmakta olup, tedbir ve amaç arasında orantısızlık vardır. . Zira; HMK 391. Madde düzenlemesinin gerekçesinde; Mahkemenin ihtiyati tedbir kararı verirken, asıl uyuşmazlığı çözecek mahiyette bir karar vermemesi, aksi halde geçici hukuki koruma olan tedbirin davanın yerine ikame edilmiş olacağı belirtilmiştir. Sözkonusu tedbir kararının çocukların duygusal ve psikolojik dünyalarında dalgalanmalara yol açacak olması ve velayet ve şahsi ilişkiye dair, davacının soyut iddiaları henüz ispatlanmadığı, verilen tedbir kararının orantılı olması gerektiği ve nihai karar verilmeden tedbir uygulaması ile kaybedilecek zamanın çocuklar ile aramdaki ilişkiler üzerinde geri dönülmez sonuçlar doğuracağı hususlarının çocuğun yararı ilkesi çerçevesinde gözetilerek değerlendirilmesi gerekirdi. Ancak; sözkonusu hususlar değerlendirilmediği gibi, dosyada davacı taraf, dava dilekçesinde talebinin dayanaklarını somutlaştırmadığı ve iddialarını yaklaşık olarak ispat etmediği halde, davacının soyut iddialarından hareketle verilen tedbir kararı, hem çocuklarım açısından hem şahsım açısından geri dönülmez sonuçlar doğuracaktır. Bu yönüyle, karar menfaat dengesini gözetmekten uzak, hakkaniyete aykırıdır. Bu sebeple, tedbirin kabulü kararına itiraz ederim. Ayrıca; sözkonusu karar, Anayasa’nın 20. Maddesi ile korunan aile hayatına saygı hakkının ihlalidir. Bu hak kapsamında, Devletin aile hayatını, kamusal organları ile koruma yönünde pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Gerek bu yükümlülük kapsamında gerekse de, çocukla şahsi ilişkinin tesisine ilişkin davaların kamu düzenine ilişkin olduğu hususu birlikte değerlendirildiğinde; Yargıçların, anlaşmazlıkların çözümünde, tarafsız, mevcut deliller doğrultusunda hareket etmesi ve en önemlisi de peşin fikirden uzak olması gerekir.
Dava dilekçesinde yazılanların aksine çocukların psikolojisi, davacının söz, tavır ve davranışları sebebiyle bozulmuştur. Davacının, sözkonusu davaları açmaktaki asıl amacı, şahsımı zorlamaktır. Davacı, bu gerçek nedeni Mahkeme’den gizleme gayreti içinde ve şahsımı haksız yere suçlayıcı davranmaktadır. Bu sebeplerle; davanın reddini talep ederim.
HUKUKİ DAYANAKLAR : Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Çocuk Haklarına ilişkin Avrupa Sözleşmesi, HMK, TMK Vs. ilgili mevzuat
DELİLLER : İstanbul 12. Aile Mahkemesi’nin 2016/xx.iş, x. Sayılı ilamı, Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi’nin x,x. Sayılı dosyası, Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi x, 04x tarih ve x Sayılı dosyası. – Psikolog ve sosyal hizmet raporu. -Tanık
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan sebeplerle,
- Yetki itirazının kabulü ile, dosyanın yetkili İstanbul Mahkemeleri’ne gönderilmesine,
- Davanın reddine ve dava masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygıyla talep ederim.
[/ihc-hide-content]
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -5-
[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”reg” ihc_mb_template=”1″ ]
AİLE MAHKEMESİ’NE
ADANA
DOSYA NO :
DURUŞMA GÜNÜ :
CEVAP VEREN
DAVALI :
DAVACI :
VEKİLİ : Av.
D.KONUSU : CEVAP VE BEYANLARIMIZIN SUNULMASI HUSUSUNDADIR
İZAHI :
- DAVACI HARİCEN GAYRİ MEŞRU BİR EVLİLİK YAPMIŞTIR :
- Davacı eşimle uzun zamandır davacı eşimin zorlayıcı tutum ve davranışları nedeniyle ayrı yaşamaktayız.
- Davacı bizimle müşterek bir hayat sürdürmek yerine; kendisine çalıştığı yerde yepyeni ve son derece lüks bir yaşam bir kurmuştur.
- Bu yeni yaşamında yeni de bir eş sahibi olmuştur.
- Benden ve müşterek çocuğumuzdan esirgediği imkânları gayrimeşru eşine sunmaktadır.
- DAVACININ BİRDE GAYRİMEŞRU ÇOCUĞU VARDIR:
- Davacı elde etmekte olduğu geliri sayesinde kurduğu gayrimeşru evliliğinden birde çocuk sahibi olmuştur.
- BANA TAYİN EDİLEN NAFAKA SÜRDÜRÜLEBİLİR HAYAT STANDARDI İLE İLGİLİDİR :
- Zira küçük kızım ve ben davacı eşimle birlikte yaşadığımız dönemde cemiyetin sosyal şartlarına uygun gayet tatmin edici makul bir hayat sürüyor idik.
- Daha sonra, davacı eşim tarafından küçük çocuğumla birlikte eşimden ayrı yaşamaya zorlandım.
- Zira eşim yukarıda zikrettiğim bir kısım hadiseleri gerçekleştirmiştir.
- Birlikte yaşadığımız dönemden sonra çocuğumun hayatının önceki halinin devamı amacıyla yüce mahkeme, eşimin bugün davaya konu kıldığı nafakayı tayin etmiştir.
- Bu gün benim çalışmakta olduğum doğrudur.
- Lakin benim kendi ailemin ekonomisi iyi değildir.
- Dahası kendi aile fertlerim( Bilhassa anne ve babam) kendi hayatlarını idame ettirmekte güçlük çekmektedirler.
- Çocuğumuz hızla büyümekte ve ihtiyaçları da katlanarak artmaktadır.
- Ben çalıştığımdan çocuğumu paralı kreşe göndermek durumunda kalıyorum.
- Yani geçen zaman zarfında benim ekonomik şartlarımda gerçek manada bir düzelme meydana gelmemiştir.
- Hatta maaş alıyor olmama rağmen eşimle birlikte yaşadığım sosyal ve ekonomik şartların çok daha altında bir hayatı sürdürmekteyim.
- TANIKLAR :
1-
2-
3-
HUKUKİ DELİLLER : İlgili Mevzuat
MADDİ DELİLER : Her türlü yasal delil
NETİCE-İ TALEP :
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz veçhile,
- Yapılacak yargılama sonucunda, davacı tarafın davasının reddi ile;
- Eğer mahkeme aksi kanaatte ise : Zaten çocuğuma harcamakta olduğum, davaya konu nafakamın, çocuğuma münhasır kılınarak; azaltılmaksızın ve de çocuğum adına ek olarak devamla tayinine dair karar ihdasını;
- Masarif-i muhakeme ve ücret-i vekâletin, karşı tarafa tahmiline dair, karar ihdasını;
Bilvekale saygıyla arz ve talep ederiz.
[/ihc-hide-content]
Boşanma Davası Cevap Dilekçesi Örneği -5-
[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”reg” ihc_mb_template=”1″ ]
ADANA AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NE
ESAS NO :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU : Cevap dilekçesi ile tanık beyanlarına karşı dilekçemizdir.
AÇIKLAMALAR
- Dava dilekçesinde zikredilen hususlar; abartılı, çarpıtılmış ve gerçekliği olmayan soyut iddialardan ibarettir. Şöyle ki;
Davacı yan, Davacı ‘in yıllardır şiddet gördüğünü, psikolojik baskıya maruz kaldığını iddia etmiştir. 45 yıllık bir evlilikte, evliliğinin ilk yıllarında olduğu iddia edilen ve gerçek olmayan olaylara dayanılarak boşanma davası açılamaz.
Evlenmeden sonra ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasından önceki olayların üzerinden uzun bir süre geçmişse evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasının reddi gerekir. Nitekim Yüksek Mahkeme’nin kararları da bu yöndedir.[1]
Kaldı ki iddia olunduğu gibi sürekli baskı ve şiddete maruz kalmış birinin söz konusu evliliği 45 yıl devam ettirmesi; çocuklarının büyümesine, Türk örf ve aile yapısına bağlılıkla veya korkmakla açıklanamayacak kadar hayatın olağan akışına aykırıdır.
Davacı yanın dava dilekçesi ile ileriye sürdüğü iddiaların hiç biri gerçekleşmediği gibi, tam aksine müvekkil ile davacı eş etraflarında her zaman örnek çift olarak gösterilmiş, komşular ve akrabalar tarafından bu konuda hep takdir edilmişlerdir.
- Davacı yan, Müvekkil Davalı……’ in eşini ….. isimli bir bayanla aldattığını iddia etmiştir. Söz konusu olayın gerçekle hiçbir alakası olmadığı gibi ……. isimli kişinin kim olduğu da net değildir. Müvekkil Davalı … ……’ in tanıdığı tek ……, tarafların komşuları olan ….. ……… dir. Eğer karşı tarafın iddia ettiği kişi ……… …… ise bu konuda kendisinin tanık olarak dinlenmesini talep ederiz.
Davalı müvekkil ikamet ettiği muhitte çok sevilen bir kişidir. Zira müvekkil yardıma muhtaç herkese yardım etmeye çalışan komşuluk ilişkilerine önem veren bir insandır. Müvekkil, komşulara yaptığı bu yardımların tamamından eşini haberdar etmiş, müvekkilin eşi de kendisine bu konuda destek olmuştur. Davacı ….. ……, eşi ele birlikte Adapazarı’nda olduğu zamanlarda sabah kahvaltıları, mangal organizasyonları düzenlemiş ve komşularını davet etmiştir. Davacı yan tarafından bu tür aktivitelerin hepsine komşu .…… …….. de davet edilmiştir. Davalı müvekkil, komşuları ile olan ilişkilerine hep dikkat etmiş ve her konuda eşini bilgilendirmiştir. Müvekkil, bu konuda bu kadar hassas davranmasına rağmen iş bu boşanma davası ile kendisine çok çirkin bir iftira atılmış ve bu duruma üzülen müvekkil aylardır kendini eve kapatmıştır. Tarafların komşusu olan …… ……….. ın yaşanan bu olayların hepsinde bulunmuş olmasından dolayı mahkemenizde tanık olarak dinlenmesini talep etmekteyiz.
Ayrıca Davacı yan, Müvekkil …….. ………. hakkında “haysiyetsiz” bir yaşam sürdüğünü söyleyerek ağır ithamlarda bulunmuştur. Davacı yan, dava dilekçesinde bu hususu tanık beyanlarıyla ispatlayacağını iddia etmiş, tanık olarak gösterilen kişilerde bu olaya ilişkin herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını ifade etmiş ve davacı yanca dosya kapsamına herhangi bir somut delil sunulmamıştır.
Davacı yan, Müvekkil Davalı …….. ……. hakkında dedikodu çıkarmış ve iftira atmıştır. Bu “haysiyetsiz” yaşam sürme ve aldatma olayları Davacı yanca ispatlanamadığı takdirde “iftira atmak” ve “dedikodu çıkarmak” eylemlerinin Davacı yana kusur olarak atfedilmesini talep ederiz.
O halde iş bu davanın 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 166 f. I hükmüne göre açılmış bir dava olması ve yukarıda zikredilen vakıalar neticesi itibariyle 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu m.166 f. II hükmüne göre itiraz hakkımızı kullanma zorunluluğu hâsıl olmuştur.
- Davacı yan, Davalı ……. ……. in ekonomik şiddete maruz kaldığını da iddia etmiştir. Bu hususun gerçekle alakası yoktur zira davacı yanın aylık geliri 2340 Euro civarındadır. Davacı; uzun süreden beri müvekkilimize ait hesap kartından müvekkilimizin emekli maaşını aylık 1500 Euro olarak kullanmaktadır. Bu hususu ispat amacıyla Almanya’ da bulunan ……… Bankası’na müzekkere yazılarak Müvekkil …… …….. e ait ………………… İban numaralı kart için “çekilen para miktarı” ve “çekildiği yeri” gösteren dökümlerin istenilmesini talep ederiz.
Ayrıca Davacı yan Davalı ……… …….. in emekliliğinin yapılmadığından bahisle asılsız iddialarda bulunmuştur. Kaldı ki eşin emekliliğinin yapılmaması diğer eşe kusur olarak atfedilemeyeceği gibi iddia olunan husus da doğru değildir.
Nitekim Davacı …….. ……., Almanya’da Müvekkil Davalı ……. …….. tarafından emekli edilmiştir. Davacı her ay hesabına yatmakta olan emekli maaşını yine kendi kullanmaktadır. Ayrıca müvekkil, eşini Türkiye’de de emekli yapmak için işlemleri çoktan başlatmış olup davacının ilgili kuruma gidip imza atması beklenmektedir. Bu hususları ispatlamak amacıyla Deutsche Rentenversicherung Baden- Württemberg kurumuna ve SGK’ ya müzekkere yazılmasını talep ederiz.
Davacı yanın yukarıda belirttiğimiz gelirlerinin haricinde ki gelirleri; davacıya babasından kalma her yıl kardeşleriyle birlikte topladığı 25 ton fındık veren bahçe ve yine aynı şekilde kardeşleriyle birlikte ortak olduğu anneden kalma Trabzon’ un Of ilçesindeki çay bahçesidir.
- Davacı yan, Davalı …… ……. in …….. i Türkiye’ye göndermediğini, ailesiyle görüştürmediğini ve yıllarca psikolojik şiddet uyguladığını iddia etmiştir. Ayrıca söz konusu iddialar davacı ile davalının üç yıldır fiili ayrılık içinde bulunduğu şeklinde devam etmektedir. Bu hususların hiçbiri doğru değildir.
Müvekkil ve ailesi okulların kapanmasıyla yaz tatili ve aile ziyareti için her sene Türkiye’ye gelmektedirler. Müvekkil ile eşi tatillerinin ilk haftasını kendilerine ait ………… bulunan konutta geçirerek aile ve komşu ziyaretlerinde bulunmakta; bu ziyaretlerin bitimiyle davacı eş çocuklarıyla birlikte ……… bulunan baba evine gitmekte ve dört hafta boyunca burada kalmakta ve bu sürenin bitimiyle davacı ve çocuklar tekrar ……… dönerek müvekkil ile birlikte ………. ya dönüş yapmaktadırlar. Bu husus müvekkil ve ailesi için her sene rutin haline gelmiş bir şekilde devam etmektedir. Davacı yanın iddia ettiği gibi müvekkilin davacıyı ailesiyle görüştürmemesi gibi bir durum hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Kaldı ki; davacının müvekkilden talebi doğrultusunda müvekkil Almanya’ da ikamet ettikleri eve davacının Türkiye’ de bulunan dost ve akrabalarıyla görüşebilmesi için sınırsız konuşma paketi ve sınırsız internet bağlatmış, davacı istediği an Türkiye’ yi arayarak istediği kişiyle konuşmuştur.
Nitekim bu hususları ispat amacıyla tarafların Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı tarihleri gösteren bilgilerin istenilmesi için Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasını talep ederiz.
Ayrıca Davacı …… ……… in her sene Türkiye’ye geldiği ve ailesiyle görüştüğü, bu görüşmeler sırasında cebinde bolca para olduğu ve üstünün başının gayet yerinde olduğu, herhangi bir ailevi probleminin olmadığı hususlarında davacının dayısı olan ……. ……….. ın tanık olarak dinlenmesini talep ederiz.
Davacı yan sunmuş olduğu dava dilekçesi ile; tarafların üç yıldır fiili ayrılık içinde olduğunu, müvekkilin ailesinden kopuk bir hayat yaşayarak dilediği zaman Almanya’ da dilediği zaman Türkiye’ de olduğunu son olarak ise müvekkilin Türkiye’ ye kesin dönüş yaptığını, iddia etmiştir. Davacı yanın iş bu iddiaları tamamen gerçeklikten uzaktır.
Müvekkil …….. ……… Almanya’ da 2010 tarihine kadar fiili olarak çalışmış ve bu tarihte emekli olmuştur. Müvekkil, emekli olduktan sonra ise her sene ailesinden üç ay önce Türkiye’ ye gelmekte ve bu konuda da eşinin rızasını almaktadır.. Müvekkilin Türkiye’ ye her sene erken gelmesinin sebebi ise; İstanbul ve Sakarya illerinde bulunan taşınmazların bakımı, hukuksal işleri ve Trabzon ilinde bulunan müvekkilin anne- babadan kalma çay bahçesi hasatının toplanmasıdır. Müvekkil yine bu işleri ailesi için yapmakta ve ailesinden bu konuda destek almaktadır.
Müvekkilin Türkiye’ ye kesin dönüş yapması gibi bir durum söz konusu değildir. Müvekkil, yukarda bahsettiğimiz gibi işlerini halletmek için her zaman ki tarihte Türkiye’ ye ye gelmiş, geldikten sonra iş bu boşanma davası ile karşı karşıya kalmıştır. Müvekkil şu aşamada boşanma davasının neticesini beklemektedir. Müvekkil aynı zamanda ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakta ve bu konuda çocuklarıyla durmadan iletişime geçmektedir.
Tarafların üç yıldır fiili ayrılık içinde olduğu iddiası ise kabul edilebilir nitelikte değildir. Zira bu husus tanık beyanları ve yurt dışı giriş çıkış kayıtları ile de sübut bulacaktır.
- Davacı yan, Boşanma Davalarında bilinen bütün şiddet türlerinin işlendiğini iddia etmiş ve buna ilişkin dosya kapsamına herhangi bir delil sunmamıştır. Davacı yanın iddia ettiği gibi söz konusu şiddete maruz kalmış birinin değil 45 yıl evlilik sürdürmesi, taş olsa 1 yıl dayanamayacağı aşikârdır. İş bu nedenle kanaatimizce Davacı yanın somut delillerle desteklenmeyen hiçbir iddiasına itibar edilmemesi gerekir. Nitekim, 45 yıllık bu uzun evliliğin en büyük şahitleri tarafların müşterek çocuklarıdır. Bu yüzden müşterek çocuklardan …………….. ın tanık olarak dinlenilmesini talep etmekteyiz.
6-Müvekkil ile davacı yan ………. yılında evlenmiş olup, evliliğin ilk yıllarından itibaren sürekli olarak davacı yanın kız kardeşleri davacıyı müvekkilden soğutmaya çalışmışlardır. Davacı yanın kız kardeşleri, davacıyı her gördükleri yerde “ Git şu adamı boşa.”, “ Gittin baban yaşında adamla evlendin.” gibi cümleler söyleyerek davacı ile müvekkilin huzurunu bozmuşlardır. Müvekkil bu durumdan her zaman haberdar olmasına rağmen evlilik kurumunun önemini bilerek eşine ve çocuklarına daha çok bağlanmış ve hayatını onlara adamıştır.
TANIK BEYANLARINA KARŞI AÇIKLAMALARIMIZ
- Davacı yanın dinletmiş olduğu tanıkların hepsi daha önceden başka bir olaydan dolayı Davalı …………… ile aralarında husumet olduğuna ilişkin beyanlarda bulunmuştur. Tanıkların beyan ettiği gibi, tanıklar ile müvekkil arasında borç ilişkisinden kaynaklı husumet bulunmaktadır. Müvekkil iş bu davada tanık sıfatıyla dinlenen kişilere 1987 yılında borç vermiş ve bu borç ilişkisi yüzünden çıkan olaylar neticesinde 1993 yılında müvekkil Kocaali’ de tanıklar tarafından darp edilmiştir. Müvekkil bu olayın akabinde eşinin ailesiyle görüşemez olmuştur. Tüm bu açıklamalar ışığında husumetli tanık anlatımlarına dayanılarak hüküm kurulması kanaatimizce yerinde olmayacaktır.
- Tanıkların ifadeleri sebep ve saiki açıklanmayan, yer, mekân ve zaman bildirmekten uzak soyut iddialardan ibarettir. Bu nedenle tanık anlatımlarına kanaatimizce itibar edilmemesi gerekir.
- Davacı tanığı …………. beyanında “ Türkiye’ye geldiklerinde davacıda şiddet izleri yaralar gördüm, bunun tarihi de geçen sene yada daha önceki seneydi..” ifadesinde bulunmuştur. Tarafların Almanya’ da ikamet ettikleri evin yanında polis karakolu bulunmaktadır. Bu hususa rağmen, taraflara ait adli makamlara intikal etmiş hiçbir dosya mevcut değildir. Dilekçemizde daha önce de belirttiğimiz gibi Müvekkil davalı eşinden üç ay önce Türkiye’ ye gelmektedir. Darp izlerinin kaybolma süresi dikkate alındığında davacı tanıklarının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu aşikardır.
Yukarıda sayılan hususlar doğrultusunda davacının davasında haksız olduğu ortadadır. Müvekkil davalı ……….., aile birliğini korumak için her türlü çabayı göstermiş ve göstermeye devam edecektir. Nitekim her daim ailesinin menfaatini düşünen müvekkil davalı Kamil SEMİZ, eşinin kusurlu olmasına rağmen aile birliğinin salahiyeti açısından davanın reddini istemektedir.
HUKUKİ NEDENLER : MK, HMK, ve sair ilgili mevzuat
DELİLLER :
Tanıklar;
a- .
b- .
1- Bilirkişi,
2- Keşif,
3- Tarafların Türkiye’ye giriş çıkış tarihlerini gösteren belgenin bir örneğinin dosyaya celbi için Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasını
4- Ve her türlü yasal delail.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda sayılan ve izahı yapılan sebepler doğrultusunda;
- Davanın reddine,
- Davacının, 50.000,00 TL olan Maddi Tazminat talebinin reddine,
- Davacının, 50.000,00 TL olan Manevi Tazminat talebinin reddine,
- Müşterek çocuk Esra SEMİZ için talep edilen iştirak nafakasına döndürülmek üzere talep 1000,00 TL TEDBİR NAFAKASININ reddine,
- Davacı Remziye SEMİZ adına, daha sonra yoksulluk nafakasına döndürülmek üzere talep edilen 1000,00 TL TEDBİR NAFAKASININ reddine,
- Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini vekâleten saygılarımızla arz ve talep ederiz. 30.05.2016
DAVALI VEKİLİ
[/ihc-hide-content]
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -6-
[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”reg” ihc_mb_template=”1″ ]
ADANA 4. AİLE MAHKEMESİ‘ NE
Dosya No : ………….E
DAVALI : .
VEKİLİ :.
DAVACI :
KONUSU : Dava karşı cevaplarımızın ve delillerimizin bildirilmesi dileğidir.
OLAYLAR :
1- Davacı ile müvekkilim ………. tarihinde evlenmişlerdir. Bu Evlilikten ……. doğumlu müşterek bir çocukları vardır.
2- Davacı evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebine dayandırarak açılan huzurdaki dava hukuki ve fiili dayanaktan yoksun olup, reddi gerekir. Çünkü davacının dava dilekçesinde müvekkilime kusur izafe etmeye yönelik iddia etmiş olduğu olayların tamamı gerçek dışı ve subjektif olup, maddi hakikat ile bağdaşmamaktadır. Müvekkilim, davacı ile evliliğin en başından itibaren evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu tüm edinimleri hakkı ile yerine getirmiş, eş ve anne olmanın bilinç ve sorumluluğu daima üzerinde taşımış ve buna uygun hareket etmiştir.
3- Davacı evlilikleri süresince sosyal medyadan başka kadınlar ile arkadaşlık kurup, telefonla görüntülü ya da normal arayıp karşıdaki kadınlara sevgilim canım diye hitap etmektedir. Müvekkilim konuştuğun kadınlar kim dediğinde ise sözlü ve fiziksel şiddeti en üst seviyede uygulamıştır. Davacı müvekkilim ile anlaşarak evlenmesine rağmen sanki müvekkilimi daha önce hiç görmemiş tanımamış gibi müvekkilimin giyim tarzına, fiziksel görüntüsüne, davranışlarına ve ailesine çocuk yetiştirmesine karşı ağır eleştirilerde bulunmaya başlamıştır.Zamanla bu eleştiriler hakaret düzeyine ulaşmıştır. ( Beyanlarımız aşağıda belirdiğimiz delillerimiz ile ispat olunacaktır) Davacı, müvekkilime her canı sıkıldığında bir bahane bulup fiziksel ve psikoloji şiddet uygulamış ve dışarı çıkmasını yasaklamıştır. Aşağılayıcı ve küçük düşürücü sözlerden de çekinmemiştir. Davacının, müvekkilime şiddet uyguladığı 28/12/2018 tarihinde Adana 6. Aile Mahkemesi’nin ………… D.İş E ve …….. D.İş sayılı kararı ile 6284 sayılı kanuna göre koruma kararı kanıtlar niteliktedir.
4- Davacı ile müvekkilimin evlilikleri iyi kötü devam ederken kardeşinin nişanından sonra davacı ayrılma kararı almıştır. 2019 Kurban bayramının 3. Günü sabahında Zübeyde kalk eşyalarını topla seni babanın evine Adana’ya bırakacağım demiştir. Zorla eşyalarını toplatıp aracıyla müvekkilimi babasının evine bırakmıştır. Müvekkilim evde direnmiş hem küçük çocuğuna hem de müvekkilime şiddet uygulamıştır. Yol boyunca müvekkilim yalvarmıştır fakat davacı kararından vazgeçmemiştir. Davacı müvekkilim ile kaldıkları evi taşımış evdeki müvekkilimin şahsi eşyaları da dahil olmak üzere müvekkilimden bihaber dağıtmıştır.
5-Davacı,müvekkilimi babasının evinde üvey annesi olduğundan çocuğunu ve kendisini istememiştir. Bu sebeple müvekkilim Adana’ya annesinin yanına gelmiştir. Annesi de başkası ile evli olduğundan annesi çocuğu babasına vermesini söylemiştir. Çocuğundan vazgeçmesi müvekkilimin imkansız olduğundan müvekkilim mecburen kadın sığınma evinde kalmaya başlamıştır. Evi ve kurulu bir düzeni olan müvekkilimin evini terk edip kadın sığınma evinde kendi isteği ile kalması hayatın olağan akışına aykırıdır. Müvekkilim şu an işsizdir, müvekkilim maddi imkansızlıklarla boğuştuğundan . Oğlunu ise belediyenin kreşine göndermektedir.
6-Müvekkilim davacıyı her şeye rağmen barışmak için aradığında davacı ‘Sen kadın mısın? Ne kadınlar var, ben seni kadın olarak görmüyorum. Başka kadınlar neler yapıyorlar. Senden sonra en az 10 kadınla birlikte oldum.’ Demiştir. Müvekkilimin kadınlık gururunu kırmıştır.
7-Kadın sığınma evinde kalırken müvekkilim, davacı baba-oğul ilişkisi kesilmesin oğulları baba sevgisinden mahrum kalmasın diye oğlu ile görüştürmüştür. Fakat davacı bu görüşmelerde de şiddet uygulamıştır.Müvekkilim bu şiddetlere daha fazla dayanamayıp 28/12/2018 tarihinde Adana 6. Aile Mahkemesi’nin ……. D.İş E ve ….. D.İş sayılı kararı ile 6284 sayılı kanuna göre koruma kararı çıkarmıştır.
8-Davacı sırf nafaka vermemek maksadıyla kötü niyetli olarak kendisini işten çıkmış gibi göstermektedir. Fakat davacı gerçekte çalışmaktadır. Bu nedenle müvekkilime nafaka bağlanmasını istemek zarureti hasıl olmuştur. Müvekkilim şu anda çalışmamaktadır. Çocuk annesine çok bağlı olup müvekkilim evlilikleri boyunca sırf çocuğu için davacıya katlanmış hatta annesi çocuğu babasına ver, sen burada kalırsın demesine rağmen çocuğundan vazgeçmemiştir.Müşterek çocuk henüz çok küçük olup anne bakımına ve ilgisine muhtaçtır. Müvekkilim evden atıldığı tarihten bu yana çocuğuna gözü gibi bakmaktadır. Çocuk müvekkilime verilir ise çocuğuna bakmak için elimden geleni fazlası ile yapacağı aşikardır.
9- Davacı koruma kararına rağmen 28/05/2019 tarihinde oğlunun rahatsızlanmasını haber verip hastanede yatıyor demesi üzerine Adana Çocuk Hastanesi’ne gelip müvekkilimi uzaklaştırma kararına rağmen darp etmiştir. Olayla ilgili tutanak mevcut olup durum hastane kameraları tarafından da görüntülenmiştir.
HUKUKSAL NEDENLER : MK.,HUMK, ve ilgili yasalar.
DELİLLER : Adana 6. Aile Mahkemesi’nin ….. D.İş E ve …. D.İş sayılı kararı, Davacının telefon kayıtlarının incelenmesi ve mesaj görüşme ve watsap mesaj kayıtların ilgili yerden celbi, tanık ve her türlü yasal delil.
İSTEM VE SONUÇ : Yukarıda kısaca arz ve izah edilen ve resen takdir edilecek nedenler ile davaya cevaplarımızın kabulüne ,
- Boşanma davasının reddine
- Boşanma davasının kabulü halinde ortak çocuğun velayetinin müvekkilime verilmesini ve ortak çocuk için aylık 500 TL iştirak nafakasına ,
- İşsiz olduğundan dolayı müvekkilime 500 TL tedbir nafakası , boşanmaya karar verilmesi halinde yoksulluk nafakası olarak devamına ,
- Müvekkilim lehine 200.000TL maddi ve 200.000TL manevi tazminata hükmedilmesine;
- Yargılama giderleri vekalet ücretinin davacı üzerende bırakılmasına karar verilmesini saygılarımla Arz ve talep ederim. 03/05/2019
Davalı Vekili
[/ihc-hide-content]
Boşanmaya Cevap Dilekçesi -7-
[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”reg” ihc_mb_template=”1″ ]
ADANA AİLE MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO :
CEVAP VEREN
DAVALI :
KARŞI TARAF DAVACI :
KONU : Davaya cevaplarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR :
Sayın Mahkemenizin yukarıda esas numarası yazılı dosyasında, davacı yan, MK.’nın 178. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra, haksız olarak yoksulluk nafakası talebinde bulunmaktadır.
Boşanma davası sürerken, yoksulluk nafakası talebinde bulunmayan taraf, boşanma kararının kesinleşmesinin üzerinden 1 yıl geçmekle, artık yoksulluk nafakası talebinde bulunamaz.
Davacı yanın haksız yoksulluk nafakası talebinin, zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
İSTEM SONUCU : Yukarıda arz ve izah olunan nedenler ile; Davacı yanın, haksız yoksulluk nafakası talebinin, zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, Sayın Mahkemenizden saygılarımla arz ve talep ederim.
Davalı Vekili
Av.
[/ihc-hide-content]
Boşanmaya Cevap Dilekçesi
ADANA X AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
DOSYA NO:
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU : Davaya cevaplarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALARIMIZ :
1)-YETKİ İLE İLGİLİ İLK İTİRAZIMIZ :
Türk Medeni Kanunu’nda belirtildiği (TMK m. 168) ve Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere; boşanma davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
Taraflar evlilikleri süresince İstanbul Beyoğlu’nda ikamet etmişlerdir. Bu hususta yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleridir.
Ayrıca yerleşim yeri Türk Medeni Kanunu m. 19’da belirtildiği üzere bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Geçici olarak bulunulan yerler bu kapsamda yerleşim yeri olarak nitelendirilemez. Davacı tarafın yerleşim yeri İstanbul, Beyoğlu’dur. Müvekkil ile boşanma aşamasına gelmeleri sebebiyle geçici olarak ailesinin yanına Gebze’ye gitmiştir. Davacı tarafın kanunda belirtilen şartları taşıyan yerleşim yerinin ve ikametgah adresinin İstanbul’da olması ve Gebze’de ailesinin yanında geçici olarak kalıyor olması sebebiyle işbu davaya bakmaya yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleridir.
Kaldı ki, İstanbul 1. Aile Mahkemesi’nde 2019/560 Esas No ile tarafımızca Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması sebebiyle açılmış boşanma davası bulunmaktadır. Her iki dosyanın arasında sebep, kişi, konu yönünden bağlantı olması ve sonuçlarının birbirini etkileyecek olması sebebiyle davaların birleştirilerek yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir.
2)-ESASA İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ :
Davacı taraf ile müvekkilimiz 06.06.2010 tarihinde evlenmişlerdir ve bu evlilikten dünyaya gelen 13.01.2012 doğumlu bir müşterek çocukları bulunmaktadır. Eşler arasında evliliklerinin birinci senesinden itibaren anlaşmazlıklar ve huzursuzluklar başlamış, ortak hayat müvekkilim için çekilmez hale gelmiştir. Şöyle ki;
1-DAVACI TARAF AİLE SIRLARINI KORUMA (DUYGUSAL SADAKAT) YÜKÜMÜNE AYKIRI DAVRANMAKTADIR.
Bilindiği gibi Türk Medeni Kanunu m.185/3’e göre evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine karşı sırları açıklamak suretiyle duygusal sadakat yükümüne aykırı davranışta bulunması boşanma sebebi olarak görülmektedir. Davacı taraf, müvekkil ile evliliği süresince kendi ailesi ile özel hayatı arasında koruması gereken dengeyi sağlayamamış ve ortak konutta yaşanan her türlü olayı en özel hususlara kadar aktarmış ve aile sırlarını saklama yükümünü ihlal edici davranışlarda bulunmuştur.
Ayrıca her iki ailenin de olduğu bir ortamda müvekkile karşı “aşırı çirkinsin” , “zayıfsın”, “erkek dediğin yapılı olur fare gibisin”, “kepçe kulaklı”, “seni kimse beğenmez, ben de beğenmemiştim aslında”, “yüzüne bakan yok”, “çocuğum inşallah ileride sana benzeyip çirkin olmaz” , “eve getirdiğin para çerez parası ancak” gibi sözler kullanarak hakaretlerde bulunmuş ve müvekkili küçük düşürmüştür.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ, 14.06.2012 T., 2011/19681 E., 2012/16290 K.;
“… aile mahremiyetine ilişkin sırları yakınlarına anlatan davacı-davalı kadın yanında herhangi bir sağlık problemi olmamasına rağmen cinsel ilişkiyi gerçekleştiremeyen davalı-davacı koca da kusurludur. Gerçekleşen bu durum karşısında dava açmakta haklı bulunan davacı-davalı kadının da davasının kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”
Davacı, evliliklerinin ilk senesinden beri evlilik birliğinin gerektirdiği şekilde davranmamıştır. Çalışmadığı dönemler de dahil olmak üzere evde yemek yapmamış, çamaşır yıkamamış, ütü yapmamış, müvekkille aynı yatakta dahi uyumamıştır. Dava dilekçesinde iddia edildiği gibi eve ve aileye karşı ilgisizleşen kişi müvekkilimiz değil, davacı taraftır.
2-HİÇBİR ZAMAN AİLE KONUTUNA HACİZ MEMURLARI GELMEMİŞTİR.
Dava dilekçesinde 2017 yılında eve haciz memurları geldiğinden ve evde müvekkil olmadığı gerekçesiyle memurların geri döndüklerinden bahsedilmiştir. Bilindiği üzere eve haciz memurlarının gelebilmesi için öncelikle bu konuda ihtarların yapılmış olması gerekmektedir. Davacı taraf gerçekte böyle bir olay yaşanmadığı için bu asılsız iddiasını herhangi bir belge ile destekleyememiştir. Ayrıca eve hacze gelen memurların evde müvekkil olmadığı gerekçesiyle hiçbir işlem yapmadan geri dönmeleri hayatın olağan akışına ve hukuki prosedüre uygun değildir.
3-MÜVEKKİLİN BİLGİSAYAR OYUNUNA PARA YATIRARAK BORÇLANDIĞI VE EVE MADDİ KATKISININ OLMADIĞI İDDİASI DOĞRU DEĞİLDİR.
Müvekkilin dava dilekçesinde iddia edildiği üzere borçları olmuştur. Ancak bunlar bilgisayar oyununa para yatırarak yapmış olduğu borçlanmalar değildir. Bu iddia tamamen asılsızdır. O dönemde henüz yeni evli bir çift olarak kredi kartı ile bazı harcamalar taraflarca yapılmıştır. Tüm bunların ödenmesi için müvekkil bankadan kredi çekmiştir. Yani yapılan borçlanmalar tamamıyla yeni bir ev kurma ve düğün masraflarından kaynaklanan borçlardır. Kaldı ki bunların ödemesi de müvekkil tarafından yapılmıştır. Bu hususta kredi kartı dökümü ve kredi bilgileri Sayın Mahkemenizce ilgili bankalardan talep edilirse konu daha net anlaşılacaktır.
Bunun dışında müvekkilin eve hiçbir maddi katkısının olmadığı iddia edilmiştir. Müvekkil, evin tüm giderlerini ve müşterek çocuğun eğitim giderlerini kendi banka hesabı aracılığıyla ödemiştir. Yapmış olduğu ödemelerin hesap dökümleri ilgili bankalardan talep edilerek incelenecek olursa durum daha net anlaşılacaktır.
4- DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR DAVACI TARAFIN KENDİ AİLESİNDEDİR. MÜVEKKİLİN ZİYNET EŞYALARININ AKIBETİ İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR BİLGİSİ YOKTUR.
Davacı tarafın dilekçesinde de ikrar ettiği üzere düğünde takılan altınların tamamı Gebze’de kendi ailesindedir. Bileziğin kaybolması gibi bir durum yaşanmadığı gibi müvekkil Gebze’de olan altınlarla ilgili herhangi bir bilgi sahibi değildir.
5-DAVACI TARAFIN ÖFKE KONTROLÜ SORUNU BULUNMAKTADIR.
Kendisi evlilik birliği içinde muhtelif zamanlarda psikolojik sorunları olduğunu dile getirerek doktora gideceğini söylemiş ancak gitmemiştir. Davacı eş bir defasında birlikte gittikleri doğum günü yemeğinde aşırı derecede alkol almıştır. Eve döndüklerinde kıskançlık sebebiyle tartışma çıkarmış, müvekkile saldırmıştır. Müvekkil her ne kadar bu olay üzerine sağlık raporu almamışsa da vücudunda çizikler ve yaralar oluşmuştur. Karşı taraf öfkesini kontrol edemeyerek müvekkile zimmetli şirket telefonunu fırlatarak evin dışına atmış, iş hayatını da riske sokmuştur.
Sıklıkla yaşanan bu öfke kontrolü problemlerinden dolayı müvekkil, müşterek çocuğunun psikolojik sağlığı ve kişisel gelişiminin sağlıklı gerçekleşememesinden endişelenmekte ve velayetinin çocuğun üstün menfaati gereği kendisine verilmesini istemektedir. Kaldı ki müşterek çocuk müvekkilin yanında sık sık ağlayarak kendisiyle kalmak istediğini dile getirmektedir.
6-ZİNA İDDİASI TAMAMEN ASILSIZ VE HUKUKİ MESNETTEN YOKSUNDUR. DAVACI TARAFIN AŞIRI KISKANÇLIK PROBLEMİ BULUNMAKTADIR.
Dava dilekçesinde müvekkilin patronu ile görüntülü telefon görüşmesi yapması sebebiyle zinaya dayalı boşanma kararı verilmesi talep edilmiştir. Böyle bir olay yaşanmadığı gibi, iddiayı kabul etmemekle birlikte yaşanmış olsa dahi bu bir zina sebebi değildir. Davacının zinanın gerçekleşmiş olduğunu destekleyici herhangi bir beyanı yoktur.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/20278 K. 2010/1423 T. 1.2.2010;
“…2- Davalı-davacı ( koca ) vekili, birleşen boşanma davasını 31.7.2008 tarihli oturumda zina ( TMK. m. 161 ) sebebine dayandırdıklarını açıklamış, mahkemece de birleşen boşanma davasının bu sebebe dayandığı kabul edilmiştir. Dosyada davacı-davalının zina yaptığına ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Aynı işyerinde çalışan bir başka erkekle telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina sübut bulmamıştır. Açıklanan nedenle davalı-davacnın zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır….SONUÇ : Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA,…oybirliğiyle karar verildi. “
Müvekkilin çalışmakta olduğu iki patronu da kadındır ve bu husus zaman zaman eşler arasında sorun yaratmaktadır. Karşı taraf patronlarını müvekkile karşı kötülemekte ve bu şekilde işinden soğumasını sağlamaya çalışmaktadır. Hatta bir keresinde durumu abartarak müvekkilin patronlarının ve annelerinin cep telefonlarına hakaret içerikli sözler içeren mesajlar yollamış, kendisinin işten çıkarılmasını talep etmiş ve müvekkilin iş hayatında küçük düşmesine sebep olmuştur. Bu mesajları gönderdiğini de dava dilekçesinde (madde 10) kabul etmiştir.
Davacı eşin patronlarının kadın olmasından dolayı müvekkili kıskanması ve bunun üzerine patronlarının telefonuna hakaret içerikli mesajlar göndermesinin ardından patronları müvekkil ile görüşmek istemiştir. 10 yılı aşkın süredir aynı iş yerinde çalışması ve bu güne dek bir sorun yaşanmamış olması sebebiyle iş akdi feshedilmemiştir. Ancak bir daha özel hayatını iş ortamına taşımaması ve daha dikkatli olması gerektiği konusunda yazılı olarak uyarı almıştır. (EK-1) Müvekkile çalıştığı işyerinden noter kanalıyla gönderilen ihtarname Sayın Mahkemeniz tarafından değerlendirilecek olursa durum daha net anlaşılacaktır. Yaşananların ardından müvekkilim çalıştığı kurumda bu olay ile anılır olmuş, belki de iş akdi feshedilecekken kurumda başarılı bir çalışan olması sebebiyle uyarı almasına karar verilmiştir. Daha önce hiç bu tarz bir uyarı almamış olan ve başarılı bir çalışan olan müvekkil, davacı eşin kıskançlıktan kaynaklı davranışları yüzünden çalışma ortamında, iş arkadaşları önünde küçük düşürülmüş, patronları nezdinde onur ve saygınlığı zedelenmiştir.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ T. 03.02.2015, E. 2014/9628, K. 2015/807.;
“…Mahkemece davalı-karşı davacı ( kadın ) tamamen kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı ( kadın )’ın, aşırı kıskanç olduğu, eşine sürekli ağır hakaretlerde bulunduğu ve aşağıladığı, buna karşılık davacı-karşı davalı ( koca )’nın da, ortak konutu terk ederek birlik görevlerini yerine getirmekten kaçındığı, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı ve eşine “eşyalarını alıp, evden ayrılmasını” söyleyerek müşterek konuttan kovduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı ( kadın )’ın ağır kusurlu olduğunun, evlilik birliğinin devamında taraflar bakımından yarar kalmadığının ve Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesindeki boşanma koşullarının gerçekleşmiş bulunduğunun kabulü gerekir…”
YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ 2015/7797 E., 2015/23163 K.;
“davacı-davalı kadının da eşini sürekli azarlayıp küçük düşürücü sözler söylediği, aşırı kıskançlık gösterdiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre erkek de dava açmakta haklıdır. Öyleyse erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
7-MÜVEKKİLİN DAVACI TARAFI DARP ETTİĞİ İDDİASI DOĞRU DEĞİLDİR.
Davacı taraf dilekçesinde müvekkilin patronu ile görüntülü konuşması sırasında tartışma çıkartarak kendisini darp ettiğini iddia etmiştir. Oysa tartışma bu sebepten değil, davacı tarafın müvekkilden habersiz bir şekilde ve ödeyemeyeceği miktarda müvekkil adına borçlanması sebebiyle yaşanmıştır. Müvekkil tartışma üzerine kendisine mutfak bıçağı ile saldıran davacı tarafa karşı kendisini korumaya çalışmış ve herhangi bir darp olayı yaşanmamıştır. Kaldı ki, yaşanan olayın ardından müvekkil de kendisi hakkında şikayetçi olmuş ve ifadesini vermiştir. (EK-2) Dilekçe ekindeki ilgili ifade tutanağı Sayın Mahkemenizce incelenecek olursa yaşanan olayın aslı ve sebebi daha net anlaşılacaktır. Olayın sıcaklığı ile yaşananların ifadede eksiksiz yer alması gerekirken davacı tarafın iddia ettiği gibi bir olaydan tutanakta hiç bahsedilmemiştir.
8-DAVACI TARAF, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN YAŞAM STANDARTLARI, EĞİTİMİ GİBİ ÜSTÜN MENFAATLERİNİ GÖZETMEMEKTEDİR. BU SEBEPLE MÜŞTEREK ÇOCUĞUN VELAYETİNİN MÜVEKKİLİM ÜZERİNE BIRAKILMASINA KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.
Davacı tarafın ailesi Gebze’de yaşamaktadır. Yaşanan tartışmaların ardından müşterek çocuğu da alarak ailesinin yanına yerleşmiştir. Zaten davacı eş, evlilik süresi boyunca Gebze’ye taşınmaları konusunda baskı uygulamıştır. Kendisi her ne kadar sırf ailesine yakın yaşam sürmek amacıyla böyle bir teklifte bulunsa da, müvekkilin iş hayatının İstanbul’da olması, müşterek çocuğun yaşam standartlarının İstanbul’da daha yüksek olması ve okuyacağı okulların kalitesinin Gebze’ye göre daha iyi olması gibi sebeplerle davalı tarafın bu teklifini müvekkil geri çevirmiştir. Bu konuda müşterek çocuğun Gebze’de ve İstanbul’da yaşamış olduğu standartlar Sayın Mahkemeniz tarafından incelenecek olursa durum daha net anlaşılacaktır.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi müşterek çocuk, davalı eşin öfke kontrolsüzlüğü ve patlamalarından dolayı annesinden çekinmektedir. Babasının yanında olduğu zamanlarda sık sık müvekkilimle yaşamak istediğinden bahisle ağlamaktadır. Çocuğunun psikolojik ve akıl sağlığını, güvenliğini gözeten, daha iyi bir geleceğe sahip olmasını isteyen müvekkilim üzerine velayetin bırakılması çocuğun üstün menfaati için daha yararlı olacaktır.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ, 16.06.2005, 8216-9351.;
“…Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. (TMK.339/3) Müşterek çocuklar 1991 ve 1996 doğumludur. Velayet hakkının düzenlenmesinde aslolan küçüklerin sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. Maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. Ve 6. Maddeleri hükümleri nazara alınarak ve davacı annenin mesleği ve davranışları da değerlendirildiğinde küçükler Hakan ve İpek’in velayetlerinin davalı babaya verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Tüm bunların yanında davacı taraf, müşterek çocuk ile müvekkilimin görüşmesine müsaade etmemektedir. Bilindiği üzere çocuğun sağlıklı kişisel gelişimi için anne rolünün olduğu kadar babanın rolü de çok önemlidir. Bu sebeple müşterek çocuk, özellikle eşler boşanma aşamasında iken muhakkak anne ve baba ile sağlıklı ilişki kurabilmelidir. Davacı tarafın bu sağlıklı ilişkinin kurulmasına yardımcı olması gerekirken tam aksine, müşterek çocuğun babası olan müvekkilimi hafızasından silmek için elinden geleni yapmaktadır. Bu sebeple müvekkilim ile müşterek çocuk arasındaki kişisel ilişkinin Sayın Mahkemeniz marifetiyle ve ivedilikle kurulması gerekmektedir.
HUKUKİ NEDENLER :TMK, HMK, Yargıtay kararları ve İlgili Mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER :Tanık beyanları (isimleri daha sonra bildirilecektir.), işyerinden verilen uyarı belgesi, 01.01.2019 tarihli ifade tutanağı, banka kredi kartı ve kredi hesap dökümleri, uzman raporu, ikrar, yemin, bilirkişi, keşif vs. her türlü deliller.
NETİCE ve TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle;
1-Açıklanan sebeplerle yetki ilk itirazımız kabul edilerek, dosyanın yetkili olan İstanbul Mahkemelerine GÖNDERİLMESİNE,
2- İstanbul 1. Aile Mahkemesi’nde 2019/560 Esas No ile tarafımızca Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması sebebiyle açılmış olan boşanma davası ile işbu davanın arasında bulunan bağlantı sebebiyle dosyaların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
3- Davacı tarafın AĞIR KUSURLU sayılarak tarafların evlilik birliğinin temelinde sarsılması nedeniyle BOŞANMALARINA,
4- Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı tarafın ağır kusurlu oluşu göz önünde tutularak TAZMİNAT TALEPLERİNİN REDDİNE,
5- Davacı tarafın sigortalı bir işte çalışması, müşterek çocuğun ihtiyaçlarının müvekkilim tarafından karşılanması, davacı tarafın ailesi ile yaşıyor olması ve boşanma ile birlikte yoksulluğa düşmeyeceğinin açık oluşu gibi sebeplerle TEDBİR NAFAKASI VE YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİNİN REDDİNE,
6- Müvekkilimin ekonomik durumu da göz önüne alınarak müşterek çocuk lehine UYGUN BİR MİKTARDA İŞTİRAK NAFAKASINA HÜKMEDİLMESİNE,
7- Dava dilekçesinde talep edilen ziynet eşyalarının davacı tarafın ailesinde oluşu, müvekkilin söz konusu altınları hiç kullanmamış oluşu ve altınların nerede olduğu ve akıbeti konusunda bir bilgisinin olmaması sebepleriyle ZİYNET EŞYASI TALEBİNİN REDDİNE,
8- Anlatılan sebeplerle müşterek çocuk ile müvekkilim arasındaki KİŞİSEL İLİŞKİNİN İVEDİLİKLE TESİS EDİLMESİNE,
9- Uzman görüşü sonrasında alınacak çocuğun rızasıyla birlikte, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN VELAYETİNİN MÜVEKKİLİM ÜZERİNE BIRAKILMASINA,
10- Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini vekaleten saygılarımızla arz ve talep ederiz. 07/08/2019
EK 1)- Müvekkile çalıştığı kurumdan noter aracılığıyla gönderilen ihtarname.
EK 2)- Müvekkile ait 01.01.2019 tarihli ifade tutanağı.
Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi
Anlaşmalı Boşanmaya Cevap(Sürelerden Feragat)
ADANA 2. AİLE MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO :
CEVAP VEREN DAVALI :
DAVACI :
KONU: Cevap dilekçesi ve sürelerden feragat beyanıdır.
OLAYLAR:
1. Mahkemenizin yukarıda esas nosu belirtilen dosyasında dava dilekçesi tarafıma tebliğ edilmiştir.
2. Davacı eşimin de dilekçesinde belirttiği üzere aramızda şiddetli geçimsizlik söz konusu olup evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Bu nedenle boşanma ve diğer hususlarda anlaşmaya varılmıştır.
3. Dava dilekçesinde ve ekindeki protokolde belirtilen şartları kabul ediyorum ve mahkemenizce anlaşmalı boşanmaya karar verilmesini talep ediyorum.
4. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince tarafıma tanınan cevap sürelerinden de feragat ediyorum. Sayın Mahkemenizce en kısa sürede duruşma yapılması suretiyle boşanmamıza karar verilmesini talep ediyorum.
HUKUKİ SEBEPLER : Medeni Kanunun, HMK ve ilgili sair mevzuat.
SUBUT DELİLLER : Nüfus kayıtları ve gerektiğinde her türlü hukuki deliller.
SONUÇ ve TALEP : Yukarıda saydığım nedenlerle; kendi aramızda kararlaştırdığımız ve davacı tarafından dosyaya sunulan anlaşmanın esasları doğrultusunda anlaşmalı olarak boşanmamıza karar verilmesini, HMK’da belirtilen cevap sürelerinden feragat ettiğimi saygılarımla arz ve talep ederim.
Davalı
Esim babasıyla gidip mahkemede beni boşanmış bunu iptaledebilirm
iyiz
İsteğiniz dışında zorla imza attırıldığını iddia ediyorsanız itiraz süresi içinde başvuruda bulunmanız gerekmektedir.
Boşanma dava dilekçesine cevap yazmak isek ne olur? Eksisi artısı nedir?
Aleyhinize maddi ve manevi tazminat, ortak çocuk var ise çocuğun velayetini alamamak, karşı tarafa ve cocuga nafaka vermek, ortak taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde hak iddia edememek. Bunlar eksi olarak sayılabilir. Herhangi bir artısı yoktur.
1 ekim 2019 tarihinde dava tarihi 28.08.2019 tarihi olan boşanma davası kağıdı yazısı geldi elimize,biz boşanmak istemiyoruz 2 hafta içinde cevap yazılması gerekiyor yoksa inkar edilmiş sayılıyor deniliyor ,bizim ne yapmamız gerekir yardımcı olabilir misiniz,bir de avukat tutacak durumumuz yok baronun bize avukat atama gibi bir durum söz konusu mu yardımlarınızı rica ederiz.
GAYET BASARILI