Boşanmada Kişisel Mallar Nelerdir?

Boşanmada Kişisel Mallar Nelerdir?

Eşlere Ait Kişisel Mallar Nelerdir?

TMK nun 220. maddesinde aynen:

“Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya; Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri; Manevi tazminat alacakları; Kişisel mallar yerine geçen değerler”

Özetle belirtmek gerekirse; kişisel mallar, evlilik birliğine değil fakat sahibi bulunan eşe ait olan mallar şeklinde de tanımlanabilirler. Kanunun sıralamasına göre; kanuni kişisel mallar başlıca altı grup şeklinde toplanabilirler:

1) Eşlerden Birinin Yalnız Kişisel Kullanımına Yarayan Eşyalar

Bu tip eşyaların neler olabileceği; kullanım amacına göre tespit edilebilir. Kişisel kullanım için öngörülmeyen eşya ya da mal değerleri bu gruba giremezler. Örneğin para, hiçbir şekilde eşya olarak kabul edilemez. Ancak bir koleksiyondaki paralar bu sıfatı alabilirler’. Özetle söylemek gerekirse; “eşlerden birinin kişisel kullanımına yarayan eşya” kişisel eşyadır. Belirtilmesi gerekir ki bu kişisel kullanım ancak malik olan eş tarafından yerine getirildiğinde mezkur eşyaya kişisel olma vasfı kazandırılabilir. Aile fertlerinden herhangi birinin de kullanmakta olduğu eşya kişisel olma vasfını kazanamaz. Bu bakımdan vurgulanmak gerekir ki, aile içindeki işbölümü ya da gelenekler icabı yalnızca bir eş tarafından kullanılan örneğin yemek pişirme gereçleri ya da bulaşık.

Eşlerden birinin mesleğinin icrası için gerekli olan eşyalarının, kişisel mal sayılıp sayılmayacağı hususunda ise, bazı duraksamalar bulunmaktadır. Belirtmek gerekir ki; bir eşin mesleğini icrası için kullanmak durumunda olduğu eşyaların sırf bu sebeple kişisel eşya sayılması mümkün değildir. Ancak; mesleki eşyalar arasında, eşin kişisel kullanımına özgülenmiş eşyalar doğal olarak kişisel eşya sayılacaklardır. Örneğin mesleğin ifası sırasında kullanılan ve standart olmayıp ancak eş için hazırlanmış eşyaların, eşin kişisel kullanım eşyaları sayılması gerekecektir.

Bu arada belirtmek gerekir ki, niteliği ve fiziki yapısı itibariyle belli bir kişiye özgülenecek eşyalardan olmasalar da kanun gereği kişisel olması konumunda olan malvarlıkları da ait oldukları eşlerin kişisel malları sayılırlar. Örneğin; Kooperatifler Kanununun 19. maddesi gereğince kooperatif paylarının kişiye özgü olmaları ve pay üzerinde ortaklık olamayacağı ve yine şirket hisseleri nitelikleri gereği kişisel bulunduklarından bu malvarlıklarının da maliki olan kişilerin kullanımına özgülenmiş oldukları kabul edilmek gerekecektir.

2) Mal Rejiminin Başlangıcında Eşlerden Birine Ait Bulunan Malvarlığı Değerleri

TMK nun 220. maddesinin 2. fıkrasında yer alan bu mal çeşitleri; Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin başlangıcından önce, eşlerden birine ait olan malvarlıklarını ifade etmektedirler. Bu hükme göre; eşler hakkında yasal mal rejiminin yürürlük kazanmasından önce, eşler tarafından edinilmiş olan mal değerlen, eşlerin artık yasal mal rejimine girmelerinden sonra, kişisel mallar konumunu kazanırlar. Bu kural; EMKR nin, evlilik süresince geçerli olduğu ana kuralının da doğal sonucudur.

Nitekim; mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait olan mallar onun kişisel malıdır. Mal Ayrılığı döneminde edinilmiş olup eşlerden birine ait mallar; EMKR ne geçişte kişisel mal olarak nitelendirilir . TMK nun yürürlüğünden önce alınan ve fakat diğer eşin alımda katkısı ispat edilemeyen meskenin, malikin kişisel malı olduğu kabul edilir.

3) Bir Eşin Sonradan Miras Yoluyla Elde Ettiği Malvarlığı Değerleri

TMK nun 220. maddesinin 2. fıkrasına göre: eşlerden birinin, EMKR nin devam ettiği sırada kanuni ya da mahsup mirasçı sıfatıyla herhangi bir miras bırakandan karşılıksız elde ettiği malvarlığı değerleri o eşin kişisel malı sayılır. Ancak kanun metninden de açıkça anlaşılacağı üzere; miras yoluyla vuku bulacak bu kazanımlann karşılıksız olması gerekir. Nitekim örneğin, TMK nun 527. maddesinde belirtildiği şekilde: ‘”Miras bırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belir bir malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü alıma girebilir.” İşte. “Böyle bir ölüme bağlı tasarrufla, eşin mirasçı sıfatını kazanması, eğer karşılık vererek gerçekleşti ise miras yoluyla karşılıksız kazandırmadan ve dolayısıyla kişisel maldan söz edilemez”

4) Bir Eşin Herhangi Bir Şekilde Karşılıksız Kazanma Yoluyla Elde Ettiği Malvarlığı Değerleri

TMK nun 220. maddesinin 2. fıkrasında yazılı olduğu üzere; “Bir eşin sonradan herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri de kişisel mal sayılırlar. Örneğin; “Tüm bağışlar, piyangodan, spor totodan, sayısal lotodan, çekilişlerden kazanılan mallar ve paralar” kişisel mal kabul edilirler. Keza; TMK nun 767. maddesi uyarınca sahipsiz bir malın mülkiyetinin elde edilmesi; TMK nun 771.ci maddesi gereği bulunan bir şeyin sahiplenilmesi; TMK nun 776. maddesinde tanımlanan karışma ve birleşme ya da TMKnun 777 maddesi icabınca zamanaşımıyla olan kazanımlar, TMK nun 772 maddesi uyarınca define bulunması ve nihayet hayat sigortası uygulamasında risk ya da sürenin gerçekleşmesi sonucu lehtara yapılan ödemeler; karşılıksız kazanım niteliklerinde olup kişisel mal sayılırlar”.

Özet olarak yinelemek gerekirse; karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen malvarlıklan, kişisel maldır”. Buna örnek olarak: evlilik sırasında kayınpeder tarafından kadına bağış olarak verilen para, evlenme sebebiyle kadına bağışlanan altınlar, evlenilirken kocanın karısına vaki bağışları, kadının getirdiği çeyiz mehir senedinde yazılı eşyalar ’ gösterilebilir.

Vurgulamak gerekir ki; EMKR bağlamında; kazanımlarında diğer eşin herhangi bir katkısının bulunmadığı mal değerleri kişisel mal sayılmaktadır.

Karşılık; bir davranışın karşı tarafla uyandırdığı, gerektirdiği başka bir davranış, mukabele anlamındadır . Bu kelimenin hukuk dilindeki özdeşi ise İvaz ya da ödün veya Bedel kelimeleridir. Karşılıksız olmaktan ise; “maddi neticelerine göre değil, tipik muhtevalarına nazaran ancak fayda temin eden ve kasır için hiçbir külfet tevlit etmeyen hukuki muamele ve hukuki fiiller anlaşılır”’  İşte eğer bir hukuki muamele ya da fiil; bir kazanımın elde edilmesi için hiçbir borçlanmayı ve buna bağlı olarak bir ifayı gerektirmiyorsa bu hukuki muamele ya da hukuki fiil karşılıksız demektir. Buna örnek olarak; hiçbir çaba gösterilmediği halde yalnızca konjektürel sebeplerle, mesela imar durumunun değişmesi sebebiyle, değeri artan bir arsanın sağladığı pozitif edinimlerdir. Keza yine TMK nun 186, 196 ve 177. maddeleri gereğince eşlere verilen nafakalar da eşin kişisel malvarlığı değerleri arasında olmak gerekir . İşte; bunlar gibi “kişisel olarak veya malvarlıksal bir değerle karşılığı verilmeksizin edinilen mallar, bu gruba girerler”‘ Onun içindir ki; bir malın kişisel sayılıp sayılmayacağı hususunda en iyi ölçü, ediniminde bir karşılık verilip verilmemiş olma olgusudur. Ancak miras kazanından önceki bölümde söz konusu olduğundan;TMK nun 220/2 maddesinde düzenlenen “Karşılıksız Kazanımlar” kavramına bu bölümde, yalnızca, sağ kimseler arasındaki hukuki işlemlerden kaynaklananların alındığı da vurgulanmalıdır.

5) Manevi Tazminat Alacakları

TMK’nun 220. maddesinin 3. fıkrasında manevi tazminat alacakları da, hak eden eşin kişisel malvarlığından sayılmıştır. “Manevi zarar; manevi varlığımızda uğradığımız bir tecavüz dolayısıyla  duyduğumuz derin elem ve teessürdür. Mesela isme tecavüz, nişanın bozulması dolayısıyla duyulan acı, hakaret, hürriyetin tahdidi gibi hallerde vukua gelen zarardır. Yani şahsiyet haklarına vaki tecavüzün meydana getirdiği manevi sarsıntıdır.” İşte manevi tazminat bu zararın parayla giderilmesini hedefleyen bir tatmin biçimidir.

Manevi tazminat talep etme, şahsa bağlı bir haktır. Onun içindir ki bu hak başkasına devredilemeyeceği gibi, mirasçılara da geçmez. Ancak hak sahibi murisin açtığı manevi tazminat davalarına, ölümünden sonra TMK nun 25/4 maddesine göre mirasçıları devam edebilirler. Manevi tazminata BK nun 47. maddesine dayanarak cismani zarar ya da ölüm sebebiyle hükmcdilcbilcceği gibi; BK nun 49. maddesine istinaden şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi yaranına da hükmedilebilir. Veya TMK nun 26. maddesi gereğince kendi adı başkası tarafından haksız olarak kullanılan kişiler yararına ya da yine TMK nun 121. maddesi uyarınca nişanın bozulması veya TMK nun 174. maddesi uyarınca boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişlik hakları saldırıya uğrayanlar lehine karalaştırılabilecek ödenceler ve yine Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunun 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanununun 58. maddesinde yazılı haksız rekabete ilişkin manevi tazminat kazanından da manevi tazminata örnek olarak gösterilebilirler.

6) Kişisel Mallar Verine Geçen Değerler

TMK nun 220. maddesinin 4. fıkrasında yer alan bu kişisel mal nevileri; kişisel mallardan yapılan ödemelerle elde edilen malları kapsamaktadır. Yani kişisel malvarlığı kullanılarak elde edilen yeni bir malvarlığının da kişisel mal olacağı kabul edilmektedir.

Ancak burada vurgulanması gereken çok önemli bir husus da: “Kişisel malların yerine geçen değerler” kavramının; kişisel mal gelirleriyle elde edilen malları değil fakat kişisel bir malvarlığının kendisinin kullanılmasıyla elde edilmiş malvarlıklarını anlattığı hususudur. Çünkü kişisel mallarının gelirleriyle elde edilen malvarlıklan, kişisel bir mal değil fakat edinilmiş mal sınıfına girmektedirler. Kişisel malların yerine yine kişisel mal olarak geçebilecek mallar ise; kişisel malların o yeni mallarla değiştirilmesi şeklinde sağlanmış olmak gerekirler. Örneğin bağışlanan parayla alınan ev de kişisel mal sayılırken; o evin kira gelirleriyle alınan mallar edinilmiş mal niteliğinde olurlar.

7) Sosyal Güvenlik Kurullarınca Yapılan Ya Da Çalışına Gücünün Kaybı Sebebiyle Verilen Toptan Ödemelerin, Mal Rejiminin Tasfiyesinden Sonraya Kalan bölümü

TMK nun 228. maddesinde; mezkur ödemeler hakkında: “Toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kumullarınca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktar kişisel mal olarak hesaba katılır”
hükmü konulmuştur.

Bu hüküm gereği olarak; mal rejiminin tasfiyesi halinde, söz konusu toptan ödemeler, hak sahibinin ortalama yaşam süresi ve aktueryal hesap esaslarına göre aylık ödemeler şeklinde yeniden belirlenecektir. Belirlenen bu aylık ödemelerin evlilik süresine rastlayan kısmı edinilmiş mal olarak kabul edilerek hesaba katılacak ve hak sahibine evliliğin sona ermesinden ölünceye kadar verilmesi gereken diğer bölümü ise, kişisel mal değeri olarak kabul edilecektir. Ne var ki burada; evliliğin ancak boşanma ya da iptal gibi sebeplerle sona ermesi ve hak sahibi eşin yaşamakta devam ediyor olması durumlarında yapılacak ödemelerin kişisel mal değeri olabileceğini belirtilmek gerekir. Çünkü, evlilik eğer hak sahibi eşin ölümüyle sona ermişse artık kendisine aylık bağlanması da söz konusu olamayacağından; bu sebeple yapılacak tasfiyelerde; mezkur toptan ödemenin kişisel mal şeklinde betimlenmesinin anlamı olamayacağı açıktır.

Kişisel Malların Özellikleri

Kişisel Malların Genel Özellikleri
Kişisel Malların özelliklerinden birinin karşılıksız bir kazanım sonunda elde edilmiş olmaları şeklinde betimlenebileceğine yukarıda değinilmişti. Ancak bu belirgin özellik dışında, mezkur malvarlığı değerlerinin iki önemli özelliğinin daha vurgulanması gerekir.

1) Kişisel Mallar Üzerinde Malik Olmayan Eşin Genel Hukuk Kurallarının Sağladıkları Dışında Rejim Sebebiyle Hiçbir Hakları Bulunmamaktadır

Kuşkusuz ki hukukun kamu düzenini ilgilendiren ilkeleri ya da insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyene temel kuralları nasıl bütün hukuki işlem ve eylemler üzerinde etkili oluyor ise; eşler arasındaki mal rejimlerinde de öylesine düzenleyici bir işleve sahiptirler. Keza Kişiler Hukuku, Aile Hukuku, Miras Hukuku ve nihayet Eşya Hukukunun olduğu gibi diğer ilgili hukuk kuralları da diğer bazı ilişkilerinde olduğu gibi mal ilişkilerinde de eşleri; türlü haklarla donatırken onları bir takım yükümlülüklere de tabi tutmuştur. Ama bu sayılanlar dışında ve sırf aralarındaki mal rejimi ve EMKR sistemi yönünden; malik olmayan eşin, diğer eşe ait kişisel mallar üzerinde hiçbir etkisi ve hakkı bulunmamaktadır.

2) Eşler Kişisel Mallarını, Mal Rejiminin Tasfiyesine Gidilmeden De Diğer Eşten İsteyebilirler

EMKR ni devamı sırasında eşler, kural olarak, birbirlerinden katkıları sebebiyle oluşmuş Değer Artış Payı ve Katılım Alacaklarını talep edemezler. Yani edinilmiş mallardan doğan “Değer Artış Payı” ve “Artık Değer Alacakları’ ancak eşler arasındaki mal rejiminin sonra ermesi halinde istenebilir.

Halbuki EMKR, eşlerin, diğer eşte kaldığını veya diğer eş tarafından kullanıldığını ileri sürdüğü kişisel malının aynen iadesini veya bedelinin ödenmesini isteme hakkını engellemez. Eşler, kişisel mallarıyla ilgili istemlerini rejim sora ermeden, tasfiye söz konusu olmadan da ileri sürebilirler.

Yargıtay’a göre: “Davacı, kişisel eşyalarını ve gönderdiği para ile alınan altınların mevcutsa aynen değilse bedellerinin yasal faizleriyle davacıdan tahsilini istemiştir. 0.01.2002 tarihinden sonra gönderilen para ile alınan altınlar varsa bu altınların edinilmiş mal olduğu açıktır. O halde mahkemece yapılacak iş, kişisel eşyalarla, edinilmiş malları belirlemek. Kanıtlanan kişisel eşyalar yönünden davayı kabul etmek, dava konusu edinilmiş mallar varsa bu mallarla ilgili açılan boşanma davasının sonucunu beklemek, buna göre bir karar vermekten ibarettir. kabule göre de. mal rejimi sona ermediği takdirde bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurmaktır.”

Kişisel malların belirlenmesi konusu boşanma davalarında önem arz etmektedir. Kişisel malların belirlenmesinde mutlaka uzman bir avukattan tavsiye almanız önerilir.

Şirket Hisseleri Kişisel Mal Mıdır?

Şirket hisseleri kocanın kişisel malıdır. Kişisel malın yerine geçen değerler de kişisel mal sayılırlar. Ancak kişisel malların gelirleri, aksine bir sözleşme yapılmamışsa, edinilmiş mal olarak kabul edilir. Mahkemece yapılacak iş: TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihi ile taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği tarihleri arasında şirket tarafından davalıya payı oranında bir temettü verilip verilmediğinin tespiti ve eğer kar payı verilmemiş ancak şirkete ayın olarak ilave yapılmış ise bunun belirlenmesidir. Katılma Alacağı bu tespit ve belirlemelere göre hesap edilecektir. (Yargıtay 2. HD, 2009 Tarih ve E. 2007/16052 K. 2009/ 18X5 Sayılı)

Kişisel Malların Geri Alınması

Dava, kişisel malların geri alınmasına ilişkindir. Kişisel malların, bu nitelikte oldukları kanıtlanması koşulu ile geri istenebilmesi için mal rejiminin sona ermiş olması gerekmez. Tarafların gösterdikleri delillerin değerlendirilip bu istekler hakkında olumlu olumsuz bir karar vermek gerekir. (Yargıtay 2. HD 27.11.2008, Tarih ve E. 2007/16345 K. 2008/16155 Sayılı)

2002’den Önce Edinilen Mallar Kişisel Mal Sayılır

4721 Sayılı TMK 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce 743 sayılı TKM yürürlükte iken, taraflar; evlenme mukavelesiyle kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmediklerine göre, aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir. Taşınmaz ve araç, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir.

Mal ayrılığında; eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkında sahiptir ve malların idaresi kendisine aittir. Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir.

743 sayılı TKM* nin 152. maddesi gereğince, evin intihabı, kan ve çocukların münasip veçhiyle iaşesi kocaya aittir. 153. madde gereğince de eve kadın bakar. Başka bir ifade ile. 743 sayılı TKM ne göre; kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir. 743 sayılı Yasa’ da, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eş katkı yapmış ise sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, Yargıtay kararları ile; katkıyı sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat talep edebileceği kabul edilmiştir. Şayet, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez.

Başka bir ifade ile kadının, ev işlerini yapması ve çocuklara bakmış olması, diğer eşin edindiği mala katkı sayılamaz. Sonuç olarak; 01.01.2002 tarihinden önce, eşler arsında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın veya kocanın diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka, parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle bir katkısının olması gerekir.

4721 sayılı TMK. 227. maddesinde getirdiği düzenleme ile bundan önceki yasadaki boşluğu doldurmuştur. Evvelce Yargıtay kararlarıyla doldurulan boşluk, açık hüküm konularak yasal hale getirilmiştir. 4721 sayılı TMK’ nun 227. maddesi gereğince; “eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında, bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak, o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.

4721 sayılı TMK evi dışında çalışmayan ve herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan kadının, ev işlerinde sarf ettiği emeğini, yasal rejim olan “edinilmiş mallara katılma rejiminde’* diğer eşin mal rejiminin devamı süresince edinilen malları üzerinde, “Katılma alacağı” hakkı tanımak suretiyle yasal karşılığa bağlamıştır. Yasanın 236. maddesinde yer alan hüküm gereği; “her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar” 231. madde “artık değerin” ne olduğunu ve nasıl bulunacağını göstermiştir. “Artık değer, eklemeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz. Katılma alacağının hesabında “eklenecek değerler” Yasa’nın 229. maddesinde, denkleştirmeden elde edilen miktarlar da Yasa’ nın 230. maddesinde gösterilmiştir.

Somut olayda; taşınmaz ve araç, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Bu mallar, yeni edinilmiş mallara katılma rejimine kocanın kişisel malları olarak girmiştir. Edinilmiş mal değildir. Çalışmayan, her hangi bir geliri ve kazancı bulunmayan davacı kadının, bu malların edinilmesine herhangi bir katkısı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, davacı; katkı payı karşılığı veya değer artışı payı nedeniyle davalıdan alacak talebinde bulunamaz. Taraflar arasındaki 01.01.2002 tarihinden itibaren başlamış olan edinilmiş mallara katılma rejimi, boşanma davasının açıldığı 18.04.2003 tarihinde sona ermiştir. Kocanın kişisel mallarının, yeni rejim döneminde geliri varsa, kişisel malların geliri edinilmiş mal sayılmakta olduğundan, kadın ancak, bu edinilmiş mal üzerinde “katılma alacağını” isteyebilecektir. Davacının edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiye edilerek katılma alacağının tahsiline ilişkin bir davası ise bulunmamaktadır.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı, 18.06.2008 Tarihi ve E. 2008/2-432 K. 2008/444 Sayılı)

Mal Rejimi Öncesi Sahip Olunan Mal Kişisel Maldır

Edinilmiş mal her eşin mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait malvarlığı değerleri o eşin kişisel malıdır. (Yargıtay 2. Dairesi, 25.12.2007 Tarih ve E. 2007/1097 K. 2007/ 17749 Sayılı)

2002 Öncesi Alınan Malda Hak İddia Etmek İçin Katkının İspat Edilmesi Gerekir

Dava konusu mesken TMK nun yürürlüğünden önce 21.11.2000 tarihinde alınmıştır. Davacı eş. bu aracın alınmasına katkısı olduğunu ispat edememiştir. Bu bakımdan bu mesken davalının kişisel malıdır.(Yargıtay 2. HD, 01.11.2006 Tarih ve E.2006/6845 K. 2006 14701 Sayılı)

Terzi Makinası Kadının Kişisel Malıdır

Koca terzisi olmadığına göre; evlilik birliği devam ederken alınmış olan dikiş makinesinin, niteliği itibariyle kadınların kullandıkları bir gereç olması nedeniyle kişisel mal olarak kabulü gerekir.(Yargıtay 2. HD, 25.02.1986 Tarih ve E. 1986/1748 K. 1986/ 1941 Sayılı)

Kişisel Mal Alacağı Aile Mahkemesinden Talep Edilir

Dava, 23.01.2003 tarihinde açılmıştır ve kişisel mallara yönelik bir alacak davasıdır. 5133 sayılı yasa ile değişik 4787 sayılı yasanın 4/1 maddesi gereğince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (üçüncü kısmı hariç) İkinci Kitabı’ndan kaynaklanan davaların Aile Mahkemesi’nde bakılacağı belirtilmiştir.(Yargıtay 2. HD, 23.06.2005, Tarih ve E. 2005/7002 K. 2005/ 9838 Sayılı)

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir