Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi -1-
ADANA AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİNE
DOSYA NO:
DAVAYA CEVAP VEREN DAVALI:
VEKİLİ: Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana
DAVACI:
VEKİLİ:
KONU: Davaya karşı cevaplarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR
Müvekkil davalı ile davacı taraf yaklaşık 52 sene evvel evlenmişlerdir. Bu evliliklerinden beş tane çocukları olmuştur. Aralarındaki şiddetli geçimsizlik nedeni ile Adana Aile Mahkemesinde boşanma davası açılmış olup, dava henüz sonuçlanmamıştır.
Davacı eş 25.07.2018 tarihli dava dilekçesinde müvekkilime ait menkul ve gayrimenkullerden kendisine ait olduğunu iddia ettiği %50 payın tasfiyesi için mahkemenize başvurmuştur.
Uyuşmazlık konusu davada müvekkilim tedbir konulan malları kendi maddi katkısıyla almıştır. TMK Madde 179 ‘’Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.’’ Hükmü yer almaktadır. Müvekkil 1966 yılında evlenmiştir. Bu evlilik bakımından ‘’mal ayrılığı’’ rejimine tabidir. Bu bakımdan davalı tarafın katkısıyla alınmış olunan menkul ve gayrimenkuller bakımından davacı hak iddia edemez. Çünkü tedbir konulan malların alınmasına bir katkısı olmamıştır. Müvekkil kendisi Fransa’da kazandığı parayla elde etmiştir bu malları. Müvekkil yaşamının büyük bir kısmını Fransa’da tek yaşayarak geçirmiştir.
Öncelikle, uyuşmazlık konusu taşınmazlar bakımından, az yukarıda anılan taşınmazlar 01.01.2002 tarihinden önce edindikleri için, davacının katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için, taşınmazların edinilmesinde maddi katkı sağlaması zorunludur. Davacı ev hanımıdır. Bununla birlikte davacı ev hanımı olması sebebiyle herhangi bir ek iş yapmadığı için maddi katkıda bulunması imkânsızdır. Yargıtay’ın emsal uygulamaları ise bu yöndedir.
Ayrıca daha sonra açıklayacağımız ve toplanacak delillerle sabit olacağı üzere; evlilik boyunca yaşanan olaylarda tüm kabahat, kusur ve kasıt davacıya ait olup, davacının açtığı iş bu boşanma davası ve mal rejimi davası reddi gerekmektedir.
Nitekim, TMK ve Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere;
“TMK.m.166 hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır” (Yargıtay 2.HD’nin 29.03.2007 Tarih ve 2006/16736 E, 2007/5182 K. Sayılı içtihadı).
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK.md.166/2) Müvekkil aile birliği içinde tamamen kusursuz taraftır.
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Yukarıda açıkladığımız üzere mal ayrılığı rejimine tabi olan evlilikte edinilen mallara konulan tedbirin kaldırılması gerekmektedir.
Bu nedenle müvekkilimiz hakkında açılmış bulunan işbu davanın reddini talep ediyoruz.
HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HMK ve ilgili mevzuat.
DELİLLER: Nüfus kaydı, tapu sicil kayıtları, tarafların sosyo-ekonomik durum araştırması, tanık ve yasal tüm deliller.
SONUÇ VE İSTEK: Yukarıda açıklanan ve Sayın Mahkemenizin re’ sen gözeteceği nedenler ile;
1) Müvekkilimiz hakkında açılmış bulunan işbu mesnetsiz davanın REDDİNE,
2) Davalı üzerine kayıtlı taşınmazlara konulan TEDBİRİN KALDIRILMASINA,
3) Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı/karşı davalı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini bilvekale saygılarımla arz ve talep ederim.
Davalı Vekili
Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi -2-
ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO:
CEVABA CEVAP VEREN DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
VEKİLİ:
KONU: Davalı tarafın cevap dilekçesine ilişkin beyanlarımızı ve tanık listemizi içerir dilekçedir.
AÇIKLAMALAR:
Davalı aleyhine açmış bulunduğumuz dava nedeni ile davalı dava dilekçemize karşı cevaplarını sunmuştur. Usul ve esasa aykırı hususlar olması sebebi ile cevap dilekçesindeki hususları kabul etmiyoruz.
Cevap dilekçesinde ileri sürülen olaylar tamamen dayanaksız ve gerçek dışıdır. Yapılacak yargılama, dinlenecek tanıklar ve celp edilecek deliller ve kayıtlar ile bu husus ortaya çıkacaktır. Davalı tarafın cevap dilekçesinde belirtmiş olduğu; davacı müvekkilin çalışmış olduğu iş dışında araba-taşınmaz alım satımı komisyonculuğu işi ile uğraşması hususları tam anlamıyla mesnetsiz iddialardan ibarettir. Şöyle ki; davacı müvekkilin davalı tarafın belirtmiş olduğu şekilde ek gelirleri olsa idi daha iyi şartlarda yaşamını sürdürüyor olurdu ve sadece geçimini sağlamak adına şehir dışına gitmek zorunluluğu bulunmazdı. Kaldı ki davacı müvekkilin kendine ait bir evi dahi bulunmazken davalı tarafın iddiaları hayatın olağan akışıyla bağdaşmamaktadır.
Son olarak; davalı eş, davacı müvekkilin kendisinin zor zamanlarında yanında bulunmadığını beyan etmiştir ancak bu beyanlar asılsız iddialardan ibarettir. Şöyle ki; taraflar evlendikleri günden itibaren davalı eş ruhsal birtakım rahatsızlıklar yaşamıştır. Ancak bu dönemlerde de davacı müvekkil davalının her zaman yanında olmuştur ve boşanma konusunu gündeme dahi getirmemiştir. Yukarıda ve dava dilekçemizde değindiğimiz hususların görgü tanıklarınca desteklenmesi açısından tanık listemizi beyan ederiz
TANIK LİSTEMİZ :
SONUÇ VE İSTEM:
Davalının asılsız ve mesnetsiz iddialarının tamamını reddeder, dava dilekçemizde belirtmiş olduğumuz taleplerimizi aynen tekrar eder, sunulmuş olan tanık listemizdeki şahısların tanık olarak dinletilmesini talep ederiz.
Davacı Vekili
Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi -3-
ADANA AİLE MAHKEMESİNE
DOSYA NO:
CEVABA CEVAP VEREN DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
KONU: Cevaba cevap dilekçemizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR
1- Mahkemenizin daha önceki dilekçelerden de anlayacağı üzere tarafların evlilik birliğini devam ettirecek düzeyde olmadıkları, bu yüzden öncelikle boşanma kararının ne kadar yerinde olacağı açıkça ortadadır.
Bilindiği üzere evlenme, tam ve sürekli bir hayat ortaklığı yaratmak üzere, cinsiyetleri ayrı iki kişinin hukuken makbul ve geçerli bir şekilde birleşmesidir. Ancak evlilik süresince tarafların evlilik birliğinden doğan ortak yükümlülükler de birliğin mutluluğunu sağlama, sadakat gösterme, birlikte yaşama, dayanışma ve yardımcı olma, giderlere katılma, meslek ve iş seçiminde özen gösterme olarak toplanmakta ve yine TMK 185 ve devamı maddelerinde sayılmaktadır. Söz konusu maddelerden de anlaşılacağı üzere tarafların evlilik kurumunu layıkıyla sürdürebilmeleri için yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir.
2- Davalı eş eşinin ihtiyaçlarını giderdiğini ve kendisine saygıda kusur etmediğini bir dediğini iki etmediğini iddia etmektedir. Öncelikle davalı eş evinin ihtiyaçlarını giderirken bunu eşinin yüzüne vurmakta, aldığı her şeyi davacı müvekkilimin ailesini anlatarak sanki eşine bir lütuf da bulunuyormuş gibi hareket etmesi, evlilikte kendisine bir yükümlülük olan şeyleri eşine sadaka veriyormuş gibi lanse etmesi müvekkilimin gururunu incitmiştir.
Eşine saygı gösterdiği iddiası ise gerçek değildir her ortamda, her durumda ve fırsatta eşini aşağılayarak ve kişiliğini hiçe sayarak onurunu zedeleyecek hareket ve sözlerden hiçbir şekilde kaçınmamıştır. Müvekkilime karşı hakaret ve küfürlerine hiç çekinmeden ailesinin yanında da devam ettirmiştir.
3-Davalı eş düğün merasiminde takılan altınların eşinde kaldığını söylemektedir.
Yargıtay’ın bu konudaki güncel kararı açıktır. 3.Hukuk dairesi 2018/7705 E. , 2019/25 K.: “Düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.”
Bu nedenle davalının altınlar üzerinde herhangi bir hakkı yoktur. Davalının bu iddiaları hukuken geçersizdir.
4- Davalı eş müvekkilimin kardeşine borç para verdiğini söylemiş ve paranın tamamını alamadığını iddia etmiştir. Müvekkilimin kardeşi davalı eşten dilekçede belirtilmiş olan 3000 tl+715 dolar borç parayı almıştır. Ancak davalının iddia ettiği 2500 TL’yi aldım gerisini oğluma hediye ettim beyanı doğru değildir. Müvekkilimin kardeşi borcunun tamamını ödemiştir.
5- Davalı eş eşinin gebelik sırasında gıda zehirlenmesinden kendisinin alakası olmadığını iddia etmektedir. Müvekkilimin başına gelen zehirlenmenin asıl sebebi stres ve sıkıntıdır. Bu sıkıntının kaynağı da davalı eşin müvekkilime karşı yaptığı hakaret, küfür ve psikolojik baskıların neticesidir.
Davalı eş müvekkilimin şu ifadeyi kullandığını iddia etmektedir.
“Sen bana ayrı bir ev alacaksın anneme ziynet eşyası alacaktın. emekli oldun halen almadın ve ikimize de bir miktar harçlık vereceksin yoksa beni ve oğlunu unut.
Müvekkilim kesinlikle böyle bir ifade kullanmamıştır. Davalı eşin iddiaları tamamen temelsiz iddialardır. Herhangi bir dayanağı ve kanıtı yoktur.
6-Davalı eş bir gün çocuklarının kendisini arayarak müvekkilimin evde olmadığını, telefonlara bakmadığını söylediğini ifade etmiştir. Kendisi de bu durumu çok şaşırdığını beyan etmektedir. Ancak müvekkilimin evden neden ayrıldığını aslında kendisi de bilmektedir. Müvekkilime uyguladığı psikolojik şiddetin neticesi sonucunda, böyle bir durumun meydana geleceği çok açık olmasına rağmen neden şaşırdığı ilginçtir.
7-Müvekkilimizin bunca olaydan sonra aile konutuna dönmesi de hakkaniyet kuralları çerçevesinde kendisinden beklenemez. Müvekkilimizin bunca olaydan sonra aile konutuna dönmesi de hakkaniyet kuralları çerçevesinde kendisinden beklenemez.
8-DAVALI EŞ CEVAP DİLEKÇESİNDE KÜFÜR ETMİŞLİĞİM OLABİLİR AMA ONUR KIRICI KÜFÜR ETMİŞLİĞİM KESİNLİKLE YOKTUR.
Diyerek küfür ettiğini ikrar etmiştir.*Küfür her insanın onurunu kırar. Küfrün edilmesinin amacı zaten karşıdaki kişinin onurunu kırmaktır. Onur kırıcı olmayan küfür yoktur. Zaten onur kırıcı değilse küfür değildir, başka bir şeydir.
*Eşe hakarette bir bakıma duygusal şiddettir.
*Bu durumda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcuttur.
Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamak gereksiz olacaktır.
Bu nedenle davalı erkeğin daha kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir
8-Whatsap mesajları ile ilgili cevaplarımız
Davalı eş Whatsapp mesajlarını delil olarak sunmuştur. Dilekçe ekinde sunulan mesajlarda müvekkilimi kusurlu gösterecek herhangi bir mesajlaşma yoktur.
Müvekkilim numarasını değiştirdikten sonra eski numarasına gelen WhatsApp mesajlarının tamamı silinmiştir. Bu nedenle WhatsApp mesajlarını delil olarak kullanamıyoruz. Davalı eş bunu bildiği için de mesajlarda istediği yerleri silmiş, özellikle kendisinin hakaret ettiği yerleri silerek buradan müvekkilimi kusurlu gösterme çabası içine girmiştir. Ancak mesajlarda da görüldüğü gibi müvekkilime kusur atfedilecek herhangi bir mesaj yoktur.
9- Söz konusu nedenlerle kusursuz olan müvekkilimizin kusurlu olan davalıdan 4721 sayılı kanunun 174/1. Maddesi uyarınca mevcut ve beklenen menfaati boşanma sebebiyle zedelenmiş olup maddi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Zira kadın olan müvekkilimiz evlilik içerisinde ev işleri ile ilgilenmiş, evlilik nedeniyle var olan işinden ayrılmış , bu nedenle maddi anlamda bir tasarruf yapma imkanı bulunmayan müvekkilimizin boşanmada maddi tazminat talebinde bulunma ihtiyacı doğmuştur.
10- Medeni kanunun 174/2 maddesi uyarınca da kusursuz olan müvekkilimizin kişilik hakları saldırıya uğramış ve bu zararın giderilmesi amacıyla manevi tazminat istemi ortaya çıkmıştır. Müvekkilimizin çektiği manevi acılar sebebi ile yaşadığı sağlık problemleri, sosyal çevresinde yaşadığı olumsuzluklar, mahalle ve aile baskıları sebebiyle kişilik hakları zedelenmiştir.
HUKUKİ NEDENLER: İlgili Yasal Mevzuat Hükümleri
HUKUKİ DELİLLER: Aile nüfus kayıt tablosu, Yerleşim yeri belgesi, Mersin barosu adli yardım görevlendirme yazısı, SGK dökümleri, Fakirlik belgesi, Tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, Tanık ve Her türlü yasal delil.
SONUÇ VE İSTEM:
1-) Adli yardım talebimizin kabulüne
2-) Tarafların boşanmalarına
3-) Müşterek çocuğun velayetinin müvekkilime verilmesine
4-) Halen müvekkilin yanında olan müşterek çocuk için dava tarihinden itibaren her ay 1.000 TL Tedbir Nafakası olarak, davanın kesinleşmesinden itibaren ise her ay iştirak nafakası olarak davalıdan tahsiline
5-) Dava tarihinden itibaren müvekkilim için aylık 1.000 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini, davalı eşten alınarak müvekkilime verilmesini, dava kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak devam etmesini
6-) Davalı tarafın kusurlu davranışları nedeniyle 50.000 TL manevi tazminat, 50.000 tl maddi tazminata hükmedilmesini
7-) Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
Av. Saim İNCEKAŞ
Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi -4-
ADANA AİLE MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO:
Davacı/Karşı Davalı :
Davalı/Karşı Davacı :
Vekili:
Konu: Cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesi
AÇIKLAMALAR:
Davalı/Karşı Davacı tarafından mahkemenize sunulan ve hem davaya cevap hem de karşı dava dilekçesinde belirtilen hususlar tamamıyla gerçeğe aykırı olup somut hiçbir belge ve bilgiye dayanılmadan mahkemeyi yanıltma amacı gütmektedir.
Şöyle ki:
1- Öncelikle belirtmek isteriz ki, dava dilekçemde tüm hususlar gerçektir ve tanık beyanları ve sair deliller ile gerçekliği ispat edilecektir. Dava dilekçesinde yer alan hususlar asgari ölçülerde, karşı tarafı rencide etmemek üzere ifade edilmiş olup, yargılama sonucunda hangi tarafın gerçek beyanda bulunduğu açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.
2- Karşı dava dilekçesinin yetki itirazı yönünden beyanları haksızdır. Şu anda ben ikametgah adresimi X’ a aldırdım hukuki yönden bir aykırılık mevcut değildir. Ayrıca benim X iline gitme gibi bir durumum bulunmamaktadır, maddi yönden imkanlarım el vermemektedir. Babam hasta olup X’ ye gidip gelmem mümkün değildir. Bu yönden mağduriyetimin göz önünden bulundurulmasını talep ediyorum.
3-Karşı davacının esasa ilişkin olan iddia etmiş olduğu beyanları da tamamıyla kurgudan ibarettir. Hiç bir hukuki dayanağı bulunmayıp somut kanıtı dahi yoktur.
İlk olarak “ her istediği zaman ailesi ile telefonla veya bizzat giderek görüşmesi mümkün olmuştur” ifadesi tamamıyla yalan beyandır. Bana kesinlikle böyle bir imkan sunulmadı. Bana sürekli yalan söyleyip “Ailen seninle görüşmek istemiyor, seni sevmiyorlar, seni istemiyorlar” diyerek aslı olmayan sözlerle beni kandırıp aileme karşı doldurmuşlardır. Beni de ailemle iki yıl boyunca görüştürmemişlerdir eşim ve ailesi. Daha sonra bana “Aileni ara onlarla görüşmek istemediğini söyle” demişlerdir Bende “Ben görüşmek istiyorum neden böyle bir şey söyleyeyim” demiştim bunun üzerine yine ailemi aratmadılar. Bana ben ailemin beni arayıp sorduğunu, benimle görüşmek istediğini yeni öğrendim annem teyzem sürekli karşı davacıyı ve annesini arayıp benden haber almaya çalışmışlar ama izin vermemişlerdir bunlardan hiç haberim olmadı. Benim ailem ne kadar alttan almışsa da (tüm mesajlar mevcuttur bu konuda tanığımız da vardır.) ailem hakaretler edip umursamaz umursamaz konuşmuştur. Babama hakaret ettiğinde babam da karşı davacının babasına oğlunun hakaret ettiğini söylediğinde “ ne var bunda ben de zamanında kendi kayınpederime hakaret ettim sonra da karşısına geçip oturdum” diyerek saygı çerçevelerini bu sözleri ile belli etmişlerdir.
Her ne kadar “Bir dediğini iki etmemişler, ekonomilerinin el verdiği ölçüde isteklerine yerine getirmişlerdir, Fitness kursuna tek başına gitmiştir” beyanlarında bulunmuşlarsa da bunlarda asılsız ve mesnetsizdir. Fitness kursuna karşı davacının annesi ile birlikte gidip kendisi getirip götürmekteydi. Bana kredi yatıyordu devletten benim kartım sürekli kendisinde durmaktaydı kendisi kullanıyordu bana ait olan bu kartı en sonunda parayı yatırmadığı için faiz binmiş ve ödememiş bunun üzerine buraya geldiğimde kendi babam onun borcunu yatırmıştır.
Sürekli benim evliliğe zorladığımdan bahsedilse de cevap dilekçesinde böyle bir durum yoktur. Ben zorlamadım evlilik için kendi ortak irademizle verdik bu kararı ben kendisini asla bu konuda zorlamadım. Zaten önemli olan evliliği kimin istediği değil evliliği yürütebilmektir. Davacı bu evlilik sürecinde beni bir hayli yıpratıp psikolojik şiddete maruz bırakmıştır. Evliliğin yükümlülüklerini yerine getirmemiştir. Kuzenlerimin kendisini darp ettiğini beyan ettiğini belirtmiştir bu da asılsızdır bir iddiadır kendisi kuzenlerime küfür edip saldırmıştır ve bununla da olay bitiminde övünmüştür.
Diğer bir iddia olan annesine ev işinde yardım etmediğimi, akşam yemeklerini dışarı da yemek istemediğimi, sürekli dışarı çıkmak istediğimi beyan etmişlerse de bunlarda yalandan ibarettir. Ayrıca karşı davacı bana evlenmeden önce ayrı evde yaşayacağız yemeklere ben yardım ederim sen yemek yapmayı bilmiyorsan benim bir dediğimi iki etmeyeceğine dair vaatlerde bulunup hiç birini yerine getirmemiştir. Evde yemekleri ve temizliği ben yapardım gerçekte olan durum iddia edilenin tam aksidir.
Karşı davacı sürekli evliliğin bitmesinin nedeni olarak annemi sebep göstermektedir. Annemin hiçbir alakası bulunmamaktadır tamamen kendi aramızda olan problemlerden kaynaklanıp evlilik birliğimiz temelden sarsılmıştır. Bu dava da kusurlu olan karşı davacıdır benim ailemle görüştürmeyip ve beni kıskanıp(kendi erkek kardeşinden dahi) her şeyden kısıtlayarak psikolojik baskı uygulamıştır. Aileme, anneme, babama nefret besleyip beni soğutmaya çalışmıştır. Ayrıca annem benim geldiğim de dahi boşanmak istemiyorsan arayı bulalım evine git eşinin yanına şeklinde telkinde de bulunmuştur. Bende bunu düşünerek açık kapı bırakmıştım ama karşı davacı kuzenimi arayarak “ X benden boşanınca kiminle evlenecek annesi babası kaç gün bakacak ben erkeğim bana bir şey olmaz” demiştir. Bende bunun üstüne boşanma kararı aldım.
Sürekli emniyete gittiğimden bahsedip annemden babamdan şikayet olduğumdan bahsedilmişse de ben annemden babamdan şikayetçi olmadım kardeşlerimle görüşmek için talepte bulunmuştum. Bu iddia da asılsızdır.
Karşı davacı işini bu olaylardan sonra kaybettiğini iddia etse de evlilik birliğimiz sonlanmadan 3 ay önce bitmişti. Bu durumla da evliliğin bitmesi ile işini kaybetmesinin bir alakası bulunmamaktadır.
Bir diğer iddia olan istemeye geldiklerinde ailemin evden kovduklarını iddia etmiş olsalar da buda asılsızdır fotoğraflar mevcuttur böyle bir durum söz konusu değildir.
Eşyalarımı kendisinin topladığını iddia etse de eşyalarımı kendim toplamıştım fotoğrafları mevcuttur.
4- Evlilik birliği tarafım açısından çekilmez hale gelmiş olup karşı davacı evliliğin yüklediği sorumlulukları yerine getirmemektedir. Evliliğin bitiminden dolayı ailemin ve tarafımın bir kusuru bulunmamaktadır.
DELİLLER: Nüfus kaydı, tanık telefon mesajları, fotoğraflar, her türlü yasal delil
SONUÇ VE TALEP:
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve mahkemenizce re’sen gözetilecek hususlar da dikkate alınarak ve evlilik birliği içindeki görevlerini yerine getirmeyerek evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan tarafın davalı/karşı davacı olması nedeni ile davalı/karşı davacının davasının ve tüm taleplerinin reddine,
Davamızın kabulü ile tarafların boşanmalarına ile birlikte,10.000 TL MADDİ, 50.000 TL MANEVİ tazminatın ağır kusurlu davalı/karşı davacıdan alınarak tarafımıza ödenmesine,
Davamızın kabulü ile 1.000 TEDBİR NAFAKASINA, dava sonunda da yoksulluk nafakasına,
Karşı davacıdan ziynet eşyalarımızı tarafıma iadesine,
Dava dilekçesinde de belirttiğimiz üzere evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması ve eşler arasında müşterek hayatın yeniden tesisinin mümkün olmaması sebebiyle tarafların BOŞANMALARINA KARAR VERİLMESİNİ,
Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa ödetilmesini davacı olarak saygılarımla arz ve talep ederiz.
Davacı/Karşı Davalı
Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi -5-
ADANA AİLE MAHKEMESİ’NE
ESAS NO :
DAVACI:
KONU: Cevap dilekçesine karşı beyanlarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Yukarıda esas numarası belirtilen mahkemeniz dosyasında davalının dava dilekçemize karşı cevaplarını içeren cevap dilekçesini 02.10.2019 tarihinde tebliğ almış bulunmaktayız. Yasal süresi içerisinde cevap dilekçesine karşı beyanlarımızı sunuyoruz.
Öncelikle belirtmek isteriz ki davalı-karşı davacının cevap dilekçesinde belirttiği hususlar hiçbir somut dayanağı olmayan, gerçek dışı, haksız ve kötü niyetli beyanlardan oluşmaktadır. Davalı ayrıntılı şekilde izah edeceğimiz üzere haksız maddi kazanç sağlamak amacıyla adaleti yanıltmak maksadıyla hareket etmektedir. Bunun tarafımızca kabulü mümkün değildir. Evlilik birliğini temelden sarsılmasına sebep olan ağır kusurlu davalı eştir. Şöyle ki :
Davalı taraf cevap dilekçesinde davalının çocuklarına ve eşine karşı fiziksel veya psikolojik şiddet göstermediğini iddia etmiş olup bu husus adaleti yanıltma ve ağır kusuru örtme çabasından başka hiçbir şey değildir.
Davalının da cevap dilekçesinde belirttiği gibi müvekkil davalı tarafla kaçarak evlenmiştir. Müvekkilimiz, davalı taraf ile aile kurabilmek için kendi ailesini bile karşısına almış ve sevgisinin arkasında durmuştur. Evliliğin devamı boyunca süregelen ve arkası gelmeyen kötü ve kusurlu davranışları aile birliğini ve sevgisini korumak adına tolare eden müvekkil acaba müşterek çocuk doğduktan sonra düzelir mi düşüncesiyle evliliğinin sonuna kadar arkasında durmuştur. Tüm bu özen ve dikkate rağmen davalının kusurlu hareketlerinde bir düzelme meydana gelmediği gibi müşterek çocuklara karşı da bu hareketler devam etmiştir. Çocuklarının psikolojisi kötü etkilenmesin diye adli makamlara şiddet olaylarını bildirmeyen müvekkilin bu davranışının davalı taraf tarafından bir savunma argümanı olarak kullanılmasını üzülerek karşılamış bulunmaktayız. Hiç kuşkusuz psikolojik ve fiziksel şiddet olayları ispata muhtaç olgulardır. Bu hususta davalı tarafın havada kalan inkar iddialarını yerine müşterek çocukların dinlenmesini sayın mahkemenizden talep etmekteyiz. Zira davalı tarafından müvekkilimize ve müşterek çocuklara uygulanan psikolojik ve fiziksel şiddet şüpheye yer bırakamayacak şekilde açıktır.
DAVALI TARAFIN ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞAN BİR İŞÇİ OLDUĞU İDDİASI ABESLE İŞTİGALDEN İBARET OLUP GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR.
Davalı taraf huzurdaki boşanma davasında kusurlu olduğunun açığa çıkacağını bildiği için olası tazminat ve nafaka miktarlarını düşük ödemek maksadıyla adaleti yanıltmak amacıyla kazancını düük göstermeye çalışmaktadır. Davalı eşin aylık 20-30.000 TL kazancı vardır. Davalı taraf cevap dilekçesinde yüksek limitli kredi kartı ve müşterek çocukların okul taksitlerinin ödenmesi hususuna değinmiş olup bu konuda çelişkili ifadeler kullanılmıştır. Şu sorulara davalı tarafın cevap vermesi gerekmektedir:
Asgari ücretle çalışan bir işçinin eşine yüksek limitli bir kredi kartı çıkarması mümkün müdür, banka bu kredi kartını davalı tarafın hangi gelirine dayanarak vermiştir?
Asgari ücretle çalışan bir işçi lüks bir 4*4 aracı nasıl almıştır?
Asgari ücretle çalışan bir işçi çocuklarını özel okula nasıl kayıt yaptırmıştır?
Davalı tarafın çelişkili ifadeler içeren cevap dilekçesine karşı bu soruları cevaplaması gerekmektedir. Davalı taraf aylık gelirini maksimum 3500-4000 TL olarak bildirmekle birlikte ailesi ve kardeşlerinin yardımıyla birikim yaptığını belirmiştir. Hangi asgari ücretli bu olguları satın alabilecek birikime sahiptir? Davalı taraf huzurdaki boşanma davasında kusurlu olduğunu bildiğinden tamamen mal kaçırmak ve nafaka-tazminat limitini en asgariye çekmek amacıyla kötü niyetli olarak mahkemeye ve adalete yalan söylemektedir. Bu husustaki her türlü delilimizi saklı tutmakla birlikte sayın mahkemenizce de araştırılmasını talep ediyoruz.
DAVALI TARAF EŞİNE VE ÇOCUKLARINA KARŞI ÖZEN YUKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEMİŞTİR.
Davalı taraf ne kocalık ne babalık görevini ailesine karşı ifa etmemiştir. İşinden kalan tüm zamanlarını alkole, gezmeye ve eğlence ortamlarına harcamıştır. Dava dilekçemizde de belirtildiği üzere çocukların okul masrafı hariç hiçbir maddi ihtiyacını karşılamayan davalı taraf çocuklarını manevi anlamda da ilgiye muhtaç bırakmıştır. Davalı taraf cevap dilekçesinde okul masraflarını ödediğinden dem vurarak her türlü ilgiyi ve maddi anlamda yardımı yaptığını öne sürerek dava dilekçemizde çelişki görmüş olsa da bunun dikkat eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Zira dava dilekçemizde özellikle belirttiğimiz üzere davalı tarafından –okul masrafları- hariç çocukların sosyal ve sağlık ihtiyaçları karşılanmamaktadır. Ne müvekkilimiz ne de müşterek çocuklar davalı tarafından ilgi gömememiştir. Okul masrafları dışında yapılan zorunlu harcamalar da dahi davalı taraf müvekkile kan kusturmuştur.
DAVALI TARAF MÜVEKKİLE ŞİDDET UYGULAMIŞ OLUP GEREKLİ ADLİ VE TIBBI BAŞVURULAR EVLİLİK BİRLİĞİ CABA KURTARILABİLİR Mİ DÜŞÜNCESİYLE YAPILMAMIŞTIR.
Evliliğin başından beri aile birliğinin arkasında duran müvekkil hiçbir kadına ve hatta insana layık görülmeyecek şiddet olaylarını adli makamlara bildirmemiştir. Müvekkilimizin tek amacı evlilik birliğini ve müşterek çocuklarını korumaktır. Tüm bu acılara göğüs geren müvekkil karşısında davalının şiddet eylemleri devam etmiştir. Bu hususta birincil ve doğrudan şahit olan bu dehşeti yaşayan müşterek çocukların dinlenmesini talep ediyoruz.
DAVALI TARAFIN MÜVEKKİLİN AİLESİYLE GÖRÜŞMESİNE KARIŞMADIĞI CEVABI DA GERÇEK DIŞI BİR BEYAN OLUP SOMUTLUĞU SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.
Müvekkilimiz, eşinin kendi ailesini ziyaret etmesine hiçbir zaman karışmamış ve hatta Türk örf adet ve geleneklerine bağlı olan müvekkilimizi büyüklere ve aileye saygı gösterilmesi memnun etmiştir. Fakat ne yazık ki müvekkilimiz aynı saygı ve sevgiyi davalı taraftan görmemiştir. Aile olma, aile ile iletişime geçme, birlikte vakit geçirme gibi toplumun yapıtaşı, çekirdeği olan önemli bir unsurun engellenmesine karşın müvekkilimiz eşine ya da ailesine tek bir saygısızlık dahi yapmamıştır. Bu duruma çok fazla üzülen müvekkilimiz her ne kadar alttan almaya çalışsa da kendisinde derin yaralar açmıştır. Devamla , davalı taraf müvekkilimizin ailesi dışında arkadaşlarıyla da görüşmesini engellemek istemiş müvekkili adeta bir başına bırakarak bunu kıskançlık kılıfıyla açıklamaya çalışmıştır. Bu husustaki şahitlerimizi de ilerleyen celselerde sayın mahkemenizde dinleteceğiz.
DAVALI SOSYAL HAYATINDA ÇOK FAZLA ALKOL ALAN BİR BİREY OLUP EVE ALKOLLÜ ŞEKİLDE GELMEKTEDİR.
Davalı işinden kalan zamanlarını eğlenceye ayırmış olup alkollü bir şekilde eve dönmektedir. Alkollü olarak eve geldiği hemen hemen her gece huzursuzluk ve kavga çıkartan davalı taraf ortak yaşamı çekilmez hale getirmiştir. Davalı tarafın alkol bağımlılığı hakkında görgü şahitleri mevcut olup somut bir şekilde ortaya konacaktır.
DAVALI TARAFIN MÜVEKKİLİMİZE KARŞI CİNSEL İSTİSMARDA BULUNMADIĞINA İLİŞKİN BEYANI TAMAMEN GERÇEK DIŞI OLUP ADALETİ YANILTMA VE KUSURU KENDİ ÜZERİNDEN ATMA ÇABASINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.
Dava dilekçemizde de belirtiğimiz üzere müvekkilimiz evlilik birlği içerisinde defalarca cinsel istismara maruz bırakılmıştır. Müvekkilimiz intiharın eşiğine gelmiştir. Kişilerin hayatında bu kadar özel yer eden bir durumu davada haklı çıkmak amacıyla kullanmak kuşkusuz her birey için utanç verici bir durumdur. Müvekkil eşi tarafından defalarca cinsel istismara maruz kaldığı için bu husus bu davanın konularından biri olmuştur. Her şeyden öte bilinçli bir anne olan çocukları için her türlü zorluğa göğüs geren müvekkil olmayan bir cinsel istismar olayını çocuklarını düşünerek dile getirmezdi. Kaldı ki bu hususta maddi kanıtlarımız da mevcut olup tarafların cinsel terapistinin görüşlerinin alınmasını sayın mahkemenizden talep ediyoruz. Devamla, aile terapistine gitmek eşlerin ortak kararı değil müvekkilimizin evliliklerini kurtarmak adına attığı bir adımdır. Müvekkilimizi davalı tarafı zorla da olsa terapiste gitme hususunda ikna etmiştir. Davalı tarafın ortak karar dediği aile terapistine gitme beyanı tamamen sorumluluğu ve kusur üzerinden atmak için verilmiş olan kötü niyetli bir beyandır. Bu nedendir ki bu terapiler sonucunda başarı sağlanmamıştır. Müvekkil her zaman olduğu gibi yine tek başına savaşmış ve uğramıştır.
Boşanma Davasında Cevaba Cevap Dilekçesi -6-
ADANA AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO:
CEVABA CEVAP VEREN DAVACI:
DAVALI:
VEKİLİ:
KONU: Davalının cevap dilekçesine karşı cevaplarım ile itiraz ve beyanlarımın ve de delillerimin sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR: Sayın Mahkemenizin yukarıda numarası yazılı dosyası ile görülmekte olan davaya ilişkin tensip zaptı ve dava dilekçeme verilen cevap dilekçesini tebellüğ etmiş bulunmakla, yasal süresi içerisinde, dava dilekçeme verilen cevap dilekçesine karşı yazılı cevaplarım ile itiraz ve beyanlarımı sunuyorum. Davalı tarafın iddia ettiği hususlar, tamamen gerçek dışı olup, işbu davanın kabulü gerekmektedir. Şöyle ki;
Davalı tarafın sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, iddia etmiş olduğu hususlar, yasal dayanaktan yoksun, somut bir delile dayanmayan ve tamamen soyut iddialardan ibaret olup, bu beyanlara itibar edilmesi hukuken mümkün değildir. Davalı tarafın, iddia etmiş olduğu hususlar hakikat hilafında olup davaya delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin hiç biri, usul kuralları çerçevesinde, iddia edilen vakıayı ispata elverişli araçlar değildir.
Cevap dilekçesinin 2 numaralı benden de her ne kadar davalı ile birlikte yaşamış olduğum söylenmiş ise de bu durum hayatın olağan akışına aykırı olmakla beraber hiçbir mantıki izahı da bulunmamaktadır. Zira davalı ile 6 yıldır ayrı yaşamış olduğumuz hususu tanıklarım tarafından davanın esasına yönelik verilecek beyanlarla sübuta erecektir.
Diğer bir husus ise davalıyla olan görüşmeler ise sadece ve ihtiyaç durumunda müşterek çocuğumuzun sıkıntıları ve ihtiyaçlarının giderilmesi ile ilgili olmuştur. Bu durum dışında davalı ile kesinlikle aynı hanede yaşama durumumuz söz konusu olmamıştır. Davalı vekili her ne kadar defaatle davalı ile aynı çatı altında yaşadığımızı vurgulamak istemiş ise de bu durum karşısında kendisi bile inandırıcı ifadelerde bulunamamış ve dayatma ile bu ifadeleri yazmak zorunda kaldığı anlaşılmaktadır.
Müşterek çocuğumuz 28 yaşında olup bu güne kadar gerek maddi gerekse de manevi olarak her türlü sıkıntısı ile yakından ilgilenmiş olmakla beraber askerlik için verilmesi gereken bedelli parası da benim tarafımdan ödenmiştir. Diğer yandan davalının oturmuş olduğu ev de bizzat benim tarafımdan alınmış ve tapu kaydı kendisine devredilmiştir. Dava dilekçemde de belirtildiğim üzere davalı ile 6 yıldır ayrıyız. Fiilen biten bir evliliğimiz söz konusudur. Kendisi ile bundan sonra bir araya gelerek bu evlilik birliğini sürdürmemiz iki tarafa da yarar sağlamayacaktır. Her ne kadar davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesi, etkileyici ve acıtasyon vari bir üslupla kaleme alınmış ise de, yukarıda da değindiğimiz üzere, iddia edilen hususların hiç biri, gerçeği yansıtmadığından, davanın reddi halinde, hakkaniyete tamamen aykırı bir hüküm tesis edilmiş olacaktır.
Yine davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde kendime ait bir kahvehanemin olduğu ve aylık 10.000 TL gelir elde ettiğim hususuna değinilmiştir. Bu durumda tamamen aslı astarı olmayan hilafı hakikat iddialardır. Keza sözü edilen kahvede emekli olmamdan dolayı sadece arkadaşlarımla zaman geçirmek üzere bulunmaktayım. Ayrıca emekli maaşımdan da başka hiçbir gelirim bulunmamakla beraber üçüncü kişilerden de herhangi bir hak ve alacağım yoktur. Hayatımı sadece emekli maaşımla idame etmekteyim. Zorlaşan hayat şartları ayrıca bu para ile yaşamamı neredeyse imkansız hale getirmektedir.
Müşterek çocuğumuz yaşı itibariyle her ne kadar kendi ayakları üstünde durabilecek güç ve kudrette ise de şimdiye kadar kendisine gerekli olan tüm maddi ve manevi destekler eksiksiz verilmiştir. Davalı taraf kendisine vermiş olduğum evde kira ödemediği gibi sigortasız da olsa çalışmaktadır. Keza 6 yıl boyunca kendisinden ayrı yaşadığım göz önüne alındığında çalışmadan hayatını idame ettirebilmesi düşünülemez. Bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu sebeple annemle beraber kirada kalıyor olmam da göz önüne alınarak davalı tarafın nafaka hususundaki taleplerinin reddi gerekmektedir. Bilakis ekonomik zorluk çeken davalı değil şahsımdır.
HUKUKİ SEBEPLER: İlgili yasal mevzuat
SUBUT DELİLLER: tanık beyanları, ekonomik ve sosyal durum araştırması ve her türlü yasal delil.
TANIKLARIM:
Tanıklarıma duruşma gün ve saatini bildirir davetiye çıkarılmasını talep ederim. (DAVALININ SUNACAĞI HER TÜRLÜ DELİLE KARŞI DELİL SUNMA HAKKIMI SAKLI TUTUYORUM.)
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerden ve sayın mahkemenizce res’en göz önünde bulundurulacak sair sebeplerle, fazlaya ilişkin haklarım saklı kalmak kaydı haklı davamın kabulünü, davalı yanca verilen cevap dilekçesindeki hiçbir husus gerçeği yansıtmadığından nafakaya yönelik taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekil ile temsil edilmem durumunda ücreti vekalatin davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
DAVACI
Sonuç olarak bu yazımızda paylaştığımız boşanma davasına cevaba cevap dilekçelerinin sizlere yol gösterici olmasını temenni ederiz. Bir başka boşanma cevaba cevap dilekçesini buraya tıklayarak inceleyebilirsiniz.