Aile Konutunun Devredilmesi Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davası Dilekçe Örneği

Aile Konutunun Devredilmesi Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davası Dilekçe Örneği 1

ADANA NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİNE

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVA KONUSU: Açık Rıza Alınmadan Aile Konutunun Devredilmesi Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davası

DAVA KONUSUNUN DEĞERİ:

DAVANIN DAYANDIĞI VAKIALAR:

Davalı ile 15 tarihinde evlendik. Bu evliliğimizden 12 doğumlu Ahmet ile 13 doğumlu Mehmet adlı iki çocuğumuz dünyaya gelmiştir. (Ekli belge: 1)

Eşim davalı Hasan kendisine ait olan 12 parselde tapuya kayıtlı bulunan taşınmazın 15 no’lu bağımsız bölümdeki meskenini (Ekli belge: 2) evlilik birliğimizin devamı sırasında aile konutu olarak özgülemiştir.

Eşim davalı Hasan kendisine ait olan ve evlilik birliğimizin devamı sırasında aile konutu olarak özgülenen bu taşınmazını açık rızam almadan kardeşi olan diğer davalı Kemal’e 17 tarihinde satmıştır. (Ekli belge: 3)

Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri üçüncü kişilerle “her türlü hukukî işlemi” yapabilirse de (TMK md 193) kanunda aksine hüküm “bulunan hallerde” eşlerden her biri üçüncü kişilerle “her türlü hukukî işlemi” yapamaz.  Kanun koyucu eşlerin fiil ehliyetine ilişkin sınırlama içeren bu tür düzenlemelerden ilkini TMK md 194 f. I hükmüyle gerçekleştirmiştir. TMK md 194 f. I hükmüne göre eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutunu devredemez.

Davacı eşin satıştan haberi olması bile bir an için “örtülü rıza” kabul edilse dahi Kanun Koyucu “örtülü” değil “açık” rıza aradığı için bu açık rıza ancak yazılı bir belge ile kanıtlanabilir. Aile konutunun devredilmesine ilişkin açık rızanın kanıtı olabilecek hiçbir belge de bulunmamaktadır. Ses çıkarmama, bilgisi olma gibi olayların “açık rıza” sayılması Kanun Koyucunun iradesi ile açıkça aykırılık oluşturacaktır.

Malik olmayan eşin açık rızası alınmadan aile konutunun devrine ilişkin işlem TMK md 193 yollamasıyla TMK m. 194 f. I hükmü ile getirilen eşlerin “fiil ehliyetinin sınırlanmasına” aykırılık oluşturmaktadır. Fiil ehliyeti sınırlamasına aykırı işlemin “kesin hükümsüz” olduğu herkes tarafından bilinen bir kuraldır. Kesin hükümsüz işlem karşısında “iyiniyet iddiasının” dinlenemeyeceği ise izahtan varestedir.

Kanun koyucu TMK md 194 hükmüyle malik olmayan eşin aile konutundan onun açık rızası dışında sokağa atılmamasını hedeflemiştir. Açık rızam alınmadan yapılan bu “kesin hükümsüz işlem” iyiniyet iddiasıyla “hukuken geçerli işlem” haline getirilirse TMK md 194 hükmünde yer alan koruma ortadan bir şekilde kaldırılarak “açık rızam” olmadığı halde sokakta kalmama sebebiyet verilmiş olacaktır.

Sokakta kalma gibi aciz bir duruma düşme riskimin ortadan kaldırılması için bu davanın açılması zorunluluğu doğmuş bulunmaktadır.

DELİLLER: Nüfus aile kayıt tablosu, tapu kayıt örneği, akit tablosu.

HUKUKİ SEBEPLER: 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun md 4, TMK md 193, 194.

TALEP SONUCU: Yukarıda açıkladığımız sebeplerle 15 parselde tapuya kayıtlı bulunan taşınmazın davalı Kemal adına olan tapu kaydının iptali davalı Hasan adına tesciline karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederim.

Davacı Vekili

EKLİ BELGELER: Nüfus aile kayıt tablosu, Tapu kayıt örneği, Akit tablosu., Vekaletname

Aile Konutunun Devredilmesi Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davası Dilekçe Örneği 2

ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR!

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALILAR:

KONUSU : Aile konutu sebebine dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptali ve davalı eş adına tescili ile taşınmaza aile konutu şerhi verilmesi veya bunun mümkün olmaması halinde davacı eşe bilirkişi incelemesi neticesinde belirlenecek taşınmaz değerinin yarısının katkı payı olarak ödenmesi isteminden ibarettir.

HARCA ESAS DEĞER: Taşınmazın tapu kaydındaki son satış değeri 110.000 TL üzerinden

AÇIKLAMALAR

Müvekkilim, davalı eşi ile 15 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evliliklerinden 12 doğum tarihli İdil ile 16 doğum tarihli Ezgi isimli 2 müşterek çocukları bulunmaktadır. (EK-1: Aile Nüfus Kayıt Örneği)

Aile; Adana adresinde bulunan tapuda kain daire niteliğindeki taşınmazda yaklaşık 1 senedir ikamet etmektedir. (EK-2: İkametgah Belgesi)

Müvekkilim tarafından 12 tarihinde açılan boşanma davası Adana Aile Mahkemesi’nin 15 E. sayılı dosyasında derdesttir.

Davacı ile davalı eş., davaya konu taşınmazı davalının babası olan diğer davalıya bankaya para yatırmak suretiyle satın almışlardır.

Bu taşınmaz; eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşamlarının merkezi hâline getirdikleri, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı ve anılarla dolu bir mekân olduğundan bu yönüyle aile konutu olduğu tartışılmazdır.

Davalı eş ile müvekkilim 12 tarihinde tartışmışlar ve müvekkilim, davalı tarafından fiziki şiddete maruz bırakılmıştır. Bunun üzerine müvekkilim evini terk etmek zorunda kalmış ve darp raporu almıştır. (EK-3)

Bunun üzerine davalının müvekkilime olan fiziki ve psikolojik şiddetini engellemek adına tarafımızca 6284 sayılı Kanun uyarınca uzaklaştırma kararı alınmak üzere 15 tarihinde Adana Aile Mahkemesi’nin 11 D.İş sayılı dosyası üzerinden ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuş ve anılan mahkemece de 18 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.

Ayrıca anılan mahkemeye sunmuş olduğumuz talep dilekçemizde 6284 sayılı Kanun gereğince; davalının maliki olduğu ve eşlerin ikamet ettikleri aile konutuna davalının mal kaçırma hazırlığı içinde olabileceği yönündeki haklı şerh konulması talebinde bulunmuş isek de mahkemece, bu talebin yargılamaya tabi olduğu gerekçesiyle bu yöndeki talebimiz reddedilmiştir. İşbu talebimizden haberdar olan davalı, akabinde AİLE KONUTUNU DAVACI EŞİN AÇIK MUVAFAKATİNİ HİÇBİR ŞEKİLDE ALMADAN MUVAZAALI OLDUĞU AÇIK OLARAK TAPUDA DİĞER DAVALI BABASINA DEVRETMİŞTİR.

Evlilik birliği süresince tarafların aile konutu olarak kullandığı söz konusu taşınmaz, davalılardan müvekkilimizin eşi Hasan hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi için başvuru yapmamızın yalnızca 1 gün, müvekkilimin gördüğü şiddet nedeniyle evi terk etmesinden yalnızca 4 gün sonra mal kaçırmak amacıyla babası olan diğer davalıya açıkça muvazaalı bir şekilde 24 tarihinde tapuda resmi işlemler gerçekleştirilerek satılmıştır. (EK-5: Tapu Kaydı)

Üstelik tapuda gösterilen 110.00 TL tutarlı satış bedeli, taşınmazın emsallerine göre oldukça da düşüktür ve davalı eş hâlâ mezkur taşınmazda ikamet etmektedir.

Ayrıca önemle belirtilmelidir ki davalı eş, müvekkilim ile aralarında yapılacak ve anlaşmaları muhtemel olan anlaşmalı boşanma müzakerelerinden (görüşmelerinden) faydalanarak vakit kazanmış ve aile konutunu elden çıkarma gayreti içerisine girerek babası olan davalı Ahmet’e eşi olan müvekkilimin açıkça rızasını almadan devretmiştir.

Bu satış işlemine müvekkilimin herhangi bir şekilde RIZASI BULUNMAMAKTADIR. TMK’nın md 194/1 gereğince “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” yapılan satış işlemi geçersizdir.

Davalılardan Ahmet, müvekkilimizin kayınbabasıdır ve aileyle sıkı ilişkiler içerisinde olduğu izahtan varestedir. Dolayısıyla davalının, konutun aile konutu olduğunu bildiği ve bu nedenle KÖTÜ NİYETLİ OLDUĞU apaçıktır.

Nitekim emsal Yargıtay içtihatları da bu yöndedir:

Yargıtay 2. HD. 2016/22561 E., 2018/10248 K., 01.10.2018 tarihli ilamında;

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz,” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “Konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa dahi aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “Kurucu” değil “Açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır.

Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde taşınmazın aile konutu olduğunu bilebilecek durumda bulunan diğer davalı lehine satış işlemi tesis etmiş olup, yapılan yargılama ve toplanan delillerle bu işlem sırasında davacı eşin açık rızasının alındığı ispatlanamamıştır.”  söz konusu taşınmaz üzerinde şerh konulmasa bile taşınmazın aile konutu olduğu ve konulan şerhin açıklayıcı nitelikte olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Yargıtay 2. HD. 2010/9123 E., 2010/12688 K., 24.6.2010 tarihli ilamında da;

“Eşlerin davaya konu olan evi aile konutu olarak kullandıkları tartışmasızdır. Davalı A. B.’nin bu yeri satın alırken aile konutu olduğunu ve davacı eşin satışa rızası bulunmadığını bildiği dosya kapsamı ile sabittir. Davalı kocanın borçları için de olsa aile konutunu satması açık rıza koşulunu ortadan kaldırmaz. Tapuda aile konutu şerhi olmasa da iyiniyetli olmayan alıcının iktisabı korunmaz ( T.M.K. md 1023 ). Açıklanan sebeplerle davacı kadının tapu iptali, tescil ve aile konutu şerhi konulmasına ilişkin istemlerinim kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”

Taşınmazı satın alırken aile konutu olmadığını bilen ya da bilmesi gereken (iyi niyetli olmayan) davalının bu kazanımının korunmaması gerekir.

Kaldı ki, taşınmaz satış bedeli bankaya yatırılmak suretiyle davalı babadan satın alınmış iken aradan geçen kısa süre içinde ve davacı ile davalı eşin tartışmasının hemen akabinde yeniden davalı babaya ve taşınmazın emsallerine göre oldukça düşük olan bedel üzerinden satılmış olması işbu satış işleminde muvazaa olduğunu tartışmasız hale getirmektedir.

Yukarıda bahsedilen Adana Aile Mahkemesinin 15 E. sayılı boşanma davasında kurulacak hüküm açısından da satış işleminin iptali ve konutun aile konutu olarak belirlenmesi önem arz etmektedir. Açıkladığımız tüm bu nedenlerle söz konusu taşınmazın davalılardan Hasan adına olan tapu kaydının iptali ve davalılardan müvekkilimizin eşi olan Ahmet adına tescili ile tapu kaydına aile konutu şerhinin verilmesini sağlamak için işbu davayı açmak zorunluluğu hasıl olmuştur.

Tüm bu nedenlerle yapılan satış işleminde alıcı ve satıcının kötü niyetle hareket ederek mal kaçırma amacıyla yapmış oldukları satış işleminin muvazaa nedeniyle iptalini ve Hasan adına yeniden tescilini; bunun mümkün olmaması durumunda müvekkilimin yıllar boyu emek vermek suretiyle alımına destek olduğu dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak davacı eşe, bilirkişi tarafından mezkur ev için yapılacak inceleme neticesinde belirlenecek taşınmaz değerinin yarısının katkı payı olarak ödenmesini talep ederiz.

HUKUKİ NEDENLER: TMK, HMK ve diğer mevzuat hükümleri.

DELİLLER: Aile nüfus kayıt örneği, tapu kaydı, Adana Aile Mahkemesi’nin 12 D.İş sayılı kararı, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık, yemin ve her türlü yasal delil.

TALEP VE SONUÇ Yukarıda açıklanan ve re’sen takdir edilecek hususlar doğrultusunda fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla;

1) Davamızın KABULÜ ile tapunun Adana adresinde bulunan tapuda kain daire niteliğindeki taşınmazın 12 tarihli MUVAZAALI SATIŞ İŞLEMİNİN İPTALİNE ve taşınmazın eski maliki olan davalı eş Hasan adına TESCİLİNE,

2) Yukarıda açıkladığımız sebeplerden dolayı tapuda mezkur BAĞIMSIZ BÖLÜM ÜZERİNE “AİLE KONUTU” ŞERHİNİN KONULMASINA,

3) Bunun MÜMKÜN OLMAMASI DURUMUNDA davacı eşe, bilirkişi tarafından ev ile ilgili olarak yapılacak inceleme neticesinde belirlenecek TAŞINMAZ DEĞERİNİN YARISININ KATKI PAYI OLARAK ÖDENMESİNE,

4) Davanın niteliği de dikkate alınarak dava konusu taşınmazın üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi açısından, tapu kaydına İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA,

5) Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederim.

EKLER: Aile Nüfus Kayıt Örneği, İkametgah Belgesi, Adana Aile Mahkemesi’nin 12 D.İş sayılı Kararı, Tapu Kaydı, Vekâletname

Davacı Vekili

Aile Konutunun Devredilmesi Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davası Dilekçe Örneği 3

ADANA AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALILAR:

DAVA KONUSU: Aile konutu sebebine dayalı, davacının eşi üzerine kayıtlı ve maliki olan, Adana adresindeki kat irtifakı şeklindeki taşınmazın, Hasan adına 12 günlü satış ile satımına ilişkin tapu iptali ve davacının eşi adına tescili talebi ile aile konutu şerhi verilmesi isteminden ibarettir.

HARCA ESAS DEĞER: Taşınmazın tapu kaydındaki değeri itibariyle 8.500-TL

AÇIKLAMALAR

1-) Davacı ile Davalı 12 tarihinde evlenmişlerdir. Kesin tarihini tam hatırlayamamakla birlikte,  Davacı ile Davalı davaya konu, Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazı, 2009 yada 2010 yılında satın almışlardır. (Davaya konu taşınmazın Davacı ile Davalı tarafından satın alındığı tarih, gitti ve geldileri ile birlikte istenecek, tapu kayıt suretleri ile tespit olunacaktır.)

2-) Davaya konu taşınmazın Davacı ile Davalı tarafından satın alındığı tarihten itibaren, müşterek çocukları ile birlikte oturmuşlar ve aile yaşamı sürdürmüşlerdir.

3-) Davacı ile Davalının müşterek çocukları doğumunu mütekaip, davacının şeker hastası olması, ikamet ettikleri evin zemin katı olup bulundukları bölgenin nem oranı de dikkate alınarak, aşırı nemli olması nedeniyle, davacı ile davalı, davaya konu taşınmazdan 2018 yılı başında taşınarak, nem oranı çok daha az olan başka bir konuta kiracı olarak taşınmışlar ancak davaya konu taşınmazı kiraya vererek, kendi taşınmazlarındaki kira karşılığı, ikamet ettikleri konutun kirasını karşılamışlardır. Yani davaya konu taşınmaz, sürekli olarak, davanın açıldığı tarihe kadar ve halen, bu şekilde aile konutu olarak kullanmışlardır.

4-) Bu arada, davalı, davaya konu, Adana ili 14 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazı, davanın açılması aşamasında tespit edemediğimiz ancak Sayın mahkemeniz tarafından, gerek davaya konu taşınmazın tapu kayıt suretlerinin celbi ve gerekse davalı Kooperatifi’nin adına kredi veren bankanın kredi olarak verdiği kişiye verdiği kredi sözleşmesinin celbi ile tespit edilecek kişiye, davalı A Kooperatifi’nin kredi olarak verdiği kişiye verdiği kredi sözleşmesi ve kredinin teminatı olarak, A Kooperatifi ve krediyi veren banka lehine, davalının eşi olan davacının muvafakati ve rızası olmaksızın ayrıca haber vermeksizin, ipotek tesis ettirmiş ve yine, davalı A Kooperatifi’nin kredi olarak verdiği kişiye verdiği kredi sözleşmesinin celbi ile ipoteğin paraya çevrilmesi şeklinde, davaya konu taşınmazın, davalı A Kooperatifi’ne, davalının eşi olan davacının muvafakati ve rızası olmaksızın ayrıca haber vermeksizin 15 tarihinde satışı yapılmıştır.

(İpotek tesis işlemi ve taşınmazın satım işlemi, davaya konu taşınmazın gitti ve geldileri ile birlikte istenecek, tapu kayıt suretleri ile davalı A Kooperatifi’nden ve A Kooperatifi adına krediye veren bankanın tespit edilmesi ile kredinin kullanıldığı bankadan celp edilecek belgeler ile tespit edilecektir.)

5-) İş bu davaya konu ipotek tesisi ve taşınmazın, davalı A Kooperatifi’ne satışından, taşınmazın, satımdan önceki malik davalının eşi olan davacının muvafakati ve rızası olmadığı gibi ayrıca davalının, eşi olan davacıya haber vermediği, hatta, söz konusu taşınmazın satımından, davalının dahi haberinin olmadığı, ipoteğin tesisinden itibaren, davalıya gerek davalı A Kooperatifi’nden ve gerekse krediyi veren banka tarafından, hiçbir belge verilmediği, davalının eğitimi ve kültürü ile yetiştiği ve yaşadığı çevrenin kültürel düzeyi de dikkate alınarak, bu konu üzerinde hiç durmadıkları, davalının eşi olan davacının, söz konusu olaydan, ipotek ve taşınmazın satımı ile ilgili kendisini bir avukatın, Cuma günü araması ile haberdar olmuş ve tarafımıza vekaletname çıkartıp olayı anlatmıştır.

6-) Aile konutu eşlerin yaşamlarında oldukça önemli bir yer tutar. Eşler birlikte yaşamlarını burada yürütmüşler, tüm anılarını bu alanlarda paylaşmışlardır. Eşler uzun yıllar birlikte oturdukları konutu çoğu zaman yerleşim yeri ve adresi olarak göstermişlerdir. Bütün bunlar dışında, eşler yıllarca çoğu zaman çok büyük güçlüklerle edindikleri, zevklerine ve gereksinimlerine göre yerleştirdikleri ev eşyasıyla adeta bütünleşmişlerdir, bunları yaşamlarının bir parçası haline getirmişlerdir. Tüm bunlardan sebep, mülkiyet hakkına sahip eşin bunu diğer eşin rızasını almadan devretmesi ya da başka bir hakla sınırlandırması ailenin mutluluk ve geleceğini olumsuz yönde etkiler ve rızası alınmayan eş için telafisi güç zararlara yol açabilir.

Aile düzeni kamusal bir düzen olup bozulması halinde telafisi güç zarar vermesi kaçınılmazdır. Aile kurumunun sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için bu kurum içerisinde yer alan bireylerin, kişisel hak ve yükümlülükleri ile ailenin ortak menfaatlerin çağdaş nitelikte düzenlenmiş kanunlarla etkin bir şekilde korunması gerekir. Her devlet, kendi bekası için, karşılıklı sevgi, saygı ve fedakârlık esaslarına göre yürütülmesi gereken bu kurumu, sosyal devlet ilkesinin bir gereği korunup, geliştirilmesini sağlayıcı tedbirler almak zorundadır.

Aile konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yer verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır. Bu kadar önemli olduğu açık olan bir malvarlığı ile ilgili olarak, eşlerin tek başlarına hukuki işlem yapması, diğer eşin önemli yararlarını zedeler.

Eşlerin ve çocukların yaşantısı bakımından büyük önem taşıyan aile konutunda ayni ya da şahsi hak sahibi olan eşin bununla ilgili hukuksal işlemlerde tek başına söz sahibi olması birlikte yaşamanın amacı, geleceği ve mutluluğuyla bağdaştırılamaz.

Bu nedenledir ki; Bilindiği üzere 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Yeni Türk Medeni Kanunu 194, 240, 254, 279 ve 652. maddelerinde “aile konutu” adı altında yeni bir hukuki kavram getirmiştir.

TMK’nın 194/1.maddesi “eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez; aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki haklarını sınırlandırmayacağını” hükme bağlamıştır. Bu düzenleme ile Tapu Sicilinde konutun maliki olarak gözüken eşin hukuki işlem özgürlüğü diğer eşin katılımına, onamına bağlanmıştır. Yani aile konutu olarak kullanılan taşınmazın mülkiyetinin devri, diğer eşin rızasına bağlı bir hukuki işlem olarak kabul edilmiştir. 

Amaç aile konutunu ve bu konut ile ilgili kanuni hakları koruma altına almaktır. Bu koruma, evlilik birliği devam ettiğine göre 4721 sayılı Kanunun yürürlüğe girişinden önceki edinilmiş aile konutları için de geçerlidir.

TMK’nın 194/3. maddesine göre, “…Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir..” hükmü getirilmiştir.

Bununla birlikte aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesi istenilmemiş olsa bile, işlem tarafı, iyi niyetli 3. kişinin ayni hak kazanımı, TMK’nın 1023. maddesi ile korunmuştur. Şerhin etkisi ise, eşin rızası alınmadan gerçekleştirilen kazandırıcı işlemlerin 3. kişinin iyiniyetine rağmen, geçersiz sayılacağına yöneliktir.

Bilindiği üzere, TMK’nın 1023. maddesi, tapuya güven ilkesini öngörmektedir. TMK’nın 194/3.maddesi ise, tapuya güven ilkesinin aynen sürdürülmekte olduğunun bir ifadesidir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2005/2547 esas, 2005/7234 karar sayılı ve 03.05.2005 günlü ilamında aynen “…4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş, yeni kanunda 194, 240, 254, 279 ve 652. maddelerde “aile konutu” adı altında yeni bir hukuki kavram getirmiştir. Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi “eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez; aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki haklarını sınırlandıramayacağını ” hükme bağlamıştır. Bu düzenleme ile Tapu Sicilinde konutun maliki olarak gözüken eşin, hukuki işlem özgürlüğü diğer eşin katılımına onamına bağlanmıştır. Amaç aile konutunun ve bu konutla ilgili kanuni hakları koruma altına almaktır. Bu koruma evlilik birliği devam ettiğine göre 4721 sayılı kanunun yürürlüğe girişi 1.1.2002’den önceki edinilmiş aile konutları için de geçerlidir. Toplanan delillerden dava konusu taşınmazın eşler tarafından kendilerine aile konutu olarak özgülendikleri tartışmasızdır. Davalılar Harun ve Hadi’nin taşınmazı satın alırken bu yerin aile konutu olduğunu ve davacının da satışa rızasının bulunmadığını bildikleri sabittir. Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koşulları da gerçekleşmemiştir. Bu açıklamalar karşısında davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi uygun görülmemiştir…” şeklinde ilamı, bu açıklamayı teyit etmektedir.

Bu hukuki durum karşısında somut olay değerlendirildiğinde;

Davalı, davaya konu, Adana ili  14 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazı, davanın açılması aşamasında tespit edemediğimiz ancak Sayın mahkemeniz tarafından, gerek davaya konu taşınmazın tapu kayıt suretlerinin celbi ve gerekse davalı A Kooperatifi’nin ve A Kooperatifi adına kredi veren bankanın kredi olarak verdiği kişiye verdiği kredi sözleşmesinin celbi ile tespit edilecek kişiye, davalı A Kooperatifi’nin kredi olarak verdiği kişiye verdiği kredi sözleşmesi ve kredinin teminatı olarak, A Kooperatifi ve krediyi veren banka lehine, davalının eşi olan davacının muvafakati ve rızası olmaksızın ayrıca haber vermeksizin, ipotek tesis ettirmiş ve yine, davalı A Kooperatifi’nin kredi olarak verdiği kişiye verdiği kredi sözleşmesinin celbi ile ipoteğin paraya çevrilmesi şeklinde, davaya konu taşınmazın, davalı A Kooperatifi’ne, davalının eşi olan davacının muvafakati ve rızası olmaksızın ayrıca haber vermeksizin 15 tarihinde satışı yapılmıştır.

Gerek Yargıtay 2. Hukuk dairesinin, gerekse Hukuk Genel Kurulu’nun güncel kararlarında belirtildiği üzere, ipotek tesisi için, TMK’nın 194/1. maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Gayrimenkul kaydında, her ne kadar aile konutu şerhi bulunmamakta ise de, davalı A Kooperatifi ve davalı A Kooperatifi adına kredi veren banka, eksperler vasıtası ile kıymet takdiri yaptırırken, bu gayrimenkulün aile konutu olarak özgülendiğini bilebilecek durumdadırlar. A Kooperatifi ve davalı A Kooperatifi adına kredi veren banka, basiretli bir tacir gibi davranmamışlardır.

Gayrimenkulün aile konutu olarak kullanıldığını bilebilecek durumda olan A Kooperatifi ve davalı A Kooperatifi adına kredi veren bankanın, davalının eşi olan davacının muvafakati ve açık rızasını almadan ipotek tesis edip bilahare A Kooperatifi’ne satış yapmak suretiyle tapuya tescili işleminin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle, eşin “açık rızası alınmadan” yapılan davaya konu tapu tescili işleminin geçersiz olduğunu kabul etmek zorunludur. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki dava konusu taşınmazın satış işleminin iptali karar verilmesi gerekir.

Açık rıza alınmadan, davaya konu taşınmaz üzerine ipotek konulup bilahare A Kooperatifi’ne satış yapmak suretiyle tapuya tescili işlemi, hak sahibi olan davalının tasarrufu veya konut üzerindeki hakları sınırlandırıcı işlemi, rızası gereken davacı bakımından bağlayıcı değildir.

Dava konusu taşınmazın, davalı A Kooperatifi’ne satış yapmak suretiyle tapuya tescili işleminden önce taşınmazın tapu kütüğünde aile konutu olduğuna ilişkin bir şerh bulunmamasına rağmen, davalı A Kooperatifi ve Davalı A Kooperatifi adına krediyi veren bankanın kazanımı, iyiniyetli olması halinde korunabilir. (TMK md 1023) Kanunun iyi-niyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda da aslolan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. (TMK. M.3) Davalı A Kooperatifi ve Davalı A Kooperatifi adına krediyi veren banka, tacirdir. Her tacir ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. (TTK Md 20/2) Basiretli hareket etme yükümlülüğü, teminat olarak gösterilen taşınmazın fiili ve hukuki durumunu bilmeyi de gerektirir. Davalı A Kooperatifi, buna uygun hareket etmemişse, özen yükümlülüğünü yerine getirmemiş demektir. Bu nedenle Davalı A Kooperatifi’nin olası iyiniyet iddiası haklı olamayacaktır.

Kaldı ki gerek Davalı A Kooperatifi ve gerekse davalı A Kooperatifi adına krediyi veren banka, basiretli bir tacir gibi hareket ederek ve gerekli özeni göstererek, kimlik tespiti ile birlikte, davacı kadının açık rızasını gösteren muvafakatname istemesi gerekirdi.

Davaya konu, Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın tapu kaydında, niteliği “depo” olarak gözükse de, gerek nüfus kayıtları, gerekse keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığı taktirde de görüleceği üzere, davaya konu gayrimenkul, aile konutu olarak özgülenmiştir ve aile konutu olarak kullanılmış ve kullanılmaktadır.

Dolayısıyla, aile konutunun belirlenmesindeki bütün unsurlar dava konusu konutta mevcuttur. Dava konusu konut, aile konutudur. (Bu husus, bilahare ibraz edilecek tanık beyanları ve yapılacak keşif ile ispat edilecektir.) 

7-) Yukarıda açıklanan nedenlerle, Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın, A Kooperatifi adına 15 günlü satış ile satımına ilişkin tapu iptali ve davacının eşi olan davalı adına tescili talebi ile aile konutu şerhi verilmesini sağlamak için iş bu davayı açmak zorunluluğu hasıl olmuştur.

8) Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/18639 esas, 2016/1447 karar sayılı ve 01.02.2016 günlü ilamında aynen “…4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira davaya konu taşınmaz şerh konulmasa dahi aile konutudur.

Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu sebeple aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil “açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi “tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu sebeple söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dâhi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir…Somut olayda, davalı eş davaya konu aile konutunu, diğer davalıya satmıştır. Bu işlem sırasında davacı eşin açık rızası alınmamıştır…Hukuk Genel Kurulunun 15.4.2015 tarih ve 2013/2-2056 esas, 2015/1201 karar tarihli kararında açıkça ifade edildiği ve Dairemizce de aynen benimsendiği üzere eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin “açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “geçersiz olduğunu” kabul etmek zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında yukarda açıklanan yasal düzenleme ile ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne, tapu kaydının iptali ile davalı eş A. adına tesciline ve taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki ilamı,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2010/9123 esas, 2010/12688 karar sayılı ve 24.6.2010 günlü ilamında aynen “…Türk Medeni Kanununun 194. maddesi uyarınca, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Eşlerin davaya konu olan evi aile konutu olarak kullandıkları tartışmasızdır. Davalı A. B.’nin bu yeri satın alırken aile konutu olduğunu ve davacı eşin satışa rızası bulunmadığını bildiği dosya kapsamı ile sabittir. Davalı kocanın borçları için de olsa aile konutunu satması açık rıza koşulunu ortadan kaldırmaz. Tapuda aile konutu şerhi olmasa de iyiniyetli olmayan alıcının iktisabı korunmaz ( T.M.K. m. 1023 ). Açıklanan sebeplerle davacı kadının tapu iptali, tescil ve aile konutu şerhi konulmasına ilişkin istemlerinim kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır….” Şeklindeki ilamı,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2009/1911 esas, 2009/5425 karar sayılı ve 24.3.2009 günlü ilamında aynen “…Uyuşmazlık malik olan davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktası toplanmaktadır. Aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerinde eşlerin tek başlarına, hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve rıza alınma yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir.

Davalı ipotek alacaklısı bankanın ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla birlikte basiretli bir biçimde davranıp taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını eksperleri marifetiyle yaptıkları inceleme sırasında görmeleri nedeniyle bu konutta oturduklarını bildiği davacı eşin rızasını da almaları gerekir. Davacı eşin muvafakati olmaksızın davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmelidir…” şeklindeki ilamı…”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/2-2056 esas, 2015/1201 karar sayılı ve 15.4.2015 günlü ilamında aynen “…Davalı T.V. Bankası T.A.O. vekili, dava konusu taşınmazın tapu kaydında aile konutu olduğuna dair bir şerhin bulunmadığını, müvekkili bankanın iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı M.P., yapılan usuli tebligata rağmen yargılamalara katılmamıştır. Mahkemece, TMK’nın 194/1. maddesinde eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlamanın aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı, üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının herhangi bir öneminin bulunmadığı, eldeki davada davacı eşin rızası alınmaksızın aile konutunun ipotek olarak davalı eş tarafından gösterilmesinin TMK’nın 194/1 maddesine aykırılık teşkil ettiğinden bahisle davanın kabulü ile dava konusu aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına dair verilen karar, davalı T.V. Bankası T.A.O. vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle oyçokluğu ile bozulmuştur…Mahkemece, önceki gerekçelerle ipoteğin kaldırılmasına dair ilk kararda direnilmiştir. Direnme kararı, davalı T.V. Bankası T.A.O. vekili tarafından temyiz edilmiştir…Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ipotek işleminin davacı ve ipotek veren davalı ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasına göre, bu hususun davacının ipotek işleminden haberdar olup bu işleme muvafakat ettiği anlamına gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır…4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”..Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir…TMK’nın 193. maddesi ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte TMK’nın 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz…Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi tek başına bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir…TMK’nın 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle sözkonusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir ( GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler; Vedat Kitapçılık, İstanbul 2007, Birinci Basıdan İkinci Tıpkı Bası, 41-42 sh. )…Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin açık rızası şarttır…Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır…Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde ipotek işleminin, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasının da önemi bulunmamaktadır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; ipotek işleminin kurulmasına neden olan, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediden ve dolayısıyla da ipotek işleminden davacı eşin haberdar olmadığını kabul etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir…” şeklindeki ilamı,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/2-2096 esas, 2015/2322 karar sayılı ve 21.10.2015 günlü ilamında aynen “…Uyuşmazlık; davalı tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporu dikkate alındığında lehine ipotek tesis ettirilen bankanın iyiniyetli olup olmadığı, varılacak sonuca göre tapu kaydında aile konut şerhi bulunmayan taşınmaz üzerine konulan ipoteğin TMK 194 ve 1023 maddeleri dikkate alındığında kaldırılıp kaldırılmayacağı noktasında toplanmaktadır…İlgili iç hukuk mevzuatına bakılacak olursa: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Eşlerin hukuki işlemleri” başlıklı 193. Maddesi “Madde 193- Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.”..şeklindedir…4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Aile konutu” başlıklı 194/1. maddesinin ilgili bölümü,

II. Aile konutu

Madde 194- Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.…”

ve “İyiniyetli üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1023. maddesi,

Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.

şeklindedir.

TMK 193 maddesi dikkate alındığında, kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi Türk Medeni Kanunu felsefesi içinde kabul edilmişken, TMK 194 maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş, aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bir diğer deyişle, aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi tek başına bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir…Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1023. maddesi hükmünden yararlanacağı kabul edilmektedir (HGK. 24.04.2013, E. 2012/2-1567, K. 2013/579). Bu durum aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydında, konutun bu niteliğini gösteren şerh olmaması hali ile ilgilidir ve taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen ya da bilemeyecek durumda olan üçüncü kişinin tapuya güven ilkesinden yararlanması asıldır. Tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen kişinin iyiniyetinin bulunduğunun kabul edilmesi mümkün değildir…Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 ve 2015/1201, 19.06.2015 gün ve 2015/2-528, 2015/1713 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir….Somut olay gelince, dava konusu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Ne var ki, davalı banka tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporunda dava konusu taşınmazın vasfı ve kullanımının mesken olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edilmiş, bu işlem sırasında davalı Banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır…Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir….” şeklindeki ilamı, 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2015/2-53 esas, 2016/211 karar sayılı ve 2.3.2016 günlü ilamında aynen “…Somut olay gelince, davaya konu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Ne var ki, 26.10.2011 tarihinde düzenlenen değerlendirme raporunda davaya konu taşınmazın dava dışı … tarafından mesken vasfı ile kullanıldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar taşınmaz bu değerlendirme raporundan sonra ancak ipotek tesisinden önce 01.11.2011 tarihinde davalı …’e satılmış ve davalı … tarafından ipotek verilmiş ise de davalı banka basiretli bir tacir gibi davranarak satın alınan evin aile konutu olarak kullanılıp kullanılmadığına yönelik bir tespit yapmamıştır. Bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edilmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Bu durumda, TMK’nun 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Hal böyle olunca, mahkemece, yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir…” şeklindeki ilamı,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/2-1420 esas, 2016/210 karar sayılı ve 2.3.2016 günlü ilamında aynen “…Somut olay gelince, davaya konu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Ne var ki, 26.10.2011 tarihinde düzenlenen değerlendirme raporunda davaya konu taşınmazın dava dışı Orhan Ö. tarafından mesken vasfı ile kullanıldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar taşınmaz bu değerlendirme raporundan sonra ancak ipotek tesisinden önce 01.11.2011 tarihinde davalı Saffet Ö.’e satılmış ve davalı Saffet Ö. tarafından ipotek verilmiş ise de davalı banka basiretli bir tacir gibi davranarak satın alınan evin aile konutu olarak kullanılıp kullanılmadığına yönelik bir tespit yapmamıştır. Bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edilmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.Hal böyle olunca, mahkemece, yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir….Somut olay gelince, davaya konu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Ne var ki, davalı banka tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporunda davaya konu taşınmazın vasfı ve kullanım şekli tespit edilmiştir. Bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edilmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Ayrıca aynı kredi için iki tane taşınmaz üzerine lehine ipotek koyduran davalı banka, dava dışı olan taşınmaz malikinin eşinden rıza almasına rağmen eldeki davanın konusu olan taşınmaz maliki davacıdan rıza almamıştır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.

Hal böyle olunca, mahkemece, yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir…”şeklindeki ilamı ve benzer içtihatları ile Bölge Adliye Mahkemeleri kararları ve uygulama, dava konusu taleplerimizin haklılığını ortaya koymaktadır.  

9-) Aile konutu sebebine dayalı, davacının eşi olan davalı üzerine kayıtlı ve maliki olan, Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın, A Kooperatifi adına 15 günlü satış ile satımına ilişkin tapu iptali ve davacının eşi olan davalı adına tescili talebi ile aile konutu şerhi verilmesi isteminden ibaret olan iş bu davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Çünkü¸ Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesine dayanmaktadır ve aile hukukundan doğmaktadır. 4787 Sayılı Kanunun 4/1. maddesi gereğince Aile Mahkemesinin görevine girmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2005/12409 esas, 2005/11944 karar sayılı ve 13.09.2005 günlü ilamında aynen “…Dava, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin (kocanın), davacı eşinin rızasını almadan aile konutunu devriyle ilgili işlemin iptali ve aile konutunun yeniden davalı eş üzerine tescilinin sağlanması isteğine ilişkindir. Aile konutuyla ilgili devir işleminin geçerliliğinin, davacı eşin rızasına bağlı olduğu, bu rıza alınmadan yapılan işlemin geçersiz olduğu, devralan üçüncü kişilerin de kötü niyetli oldukları iddia edilerek iptal ve tescil talep edilmiştir. İstek, Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesine dayanmaktadır. Ve aile hukukundan doğmaktadır. 4787 Sayılı Kanunun 4/1. maddesi gereğince Aile Mahkemesinin görevine girmektedir. ( 2.HD.’nin 5.7.2004 tarihli 2004/7861 E., 2004/8887 K. sayılı kararı ) İşin esasının incelenmesi gerekirken iptal ve tescil istemi yönünden bu istemin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir. …” şeklindeki ilamı,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2007/2341 esas, 2007/3377 karar sayılı ve 05.03.2007 günlü ilamında aynen “…Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Davacı kadın, dava konuşu taşınmazın aile konutu olduğunu iddia ile diğer davalı Ö’ye yapılan satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle tapu kaydının iptali ve tescilini istemiştir. İstek Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine dayanmaktadır ve Aile Hukukundan doğmaktadır. 4787 Sayılı Yasanın 4/1. maddesi gereğince Aile Mahkemesi görevlidir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün düşünülmemesi isabetsizdir…” şeklindeki ilamı,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/12124 esas, 2010/2589 karar sayılı ve 15.02.2010 günlü ilamında aynen “…4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un, 5133 Sayılı Kanun’da değişik 4/1. maddesi uyarınca, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun üçüncü kısmı hariç olmak üzere, ikinci kitabından kaynaklanan davalara aile mahkemelerinde bakılır. Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında dikkate alınması zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur …” şeklindeki ilamı ve benzer içtihatları,  söz konusu davada aile mahkemesinin görevli olduğunu teyit etmektedir.

10-) TEDBİR İSTEMİ

Aile konutu sebebine dayalı, davacının eşi olan davalı üzerine kayıtlı ve maliki olan, Adana ili  12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın, davalı A Kooperatifi adına 15 günlü satış ile satımına ilişkin tapu iptali ve davacının eşi olan davalı adına tescili talebi ile aile konutu şerhi verilmesi davası süresinde, davacının hak ve hukuki menfaatlerinin korunması, , davalı A Kooperatifin, iş bu dava konusu taşınmazın satışından kaynaklı tapu iptali davasının kabul edilmesi nedeniyle, söz konusu taşınmazı kaçırma veya haksız menfaat elde etme ve bu maksatla müvekkilimizin haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunma ihtimali vardır. Davalı A Kooperatifin, dava konusu taşınmazı, dava süresince 3. Kişilere satması veya başka bir şekilde devretmesi yada ipotek vs. gibi tasarrufu sınırlayıcı işlemde bulunması halinde, müvekkil davacının mağduriyeti daha da artacaktır.

Bu nedenlerle; dava süresince ve kesinleşinceye kadar, Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın tapu kaydına, satılamaz-devredilemez-ipotek edilemez-başkaca tasarrufu sınırlayıcı işlem yapılamaz şerhinin ve bu amaçla ihtiyati tedbirin konulmasını istemek zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER: 4721 S.Y 194 ve vd. maddeleri, 6098 S.Y,  HMK.m.400 vd. ve sair mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER:

1- Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın gitti ve geldileri ile birlikte tapu kayıt suretleri, (Seyhan Tapu sicil Müdürlüğü’nden celp edilecektir.)

2- Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın davaya konu ipotek resmi senet sureti ve taşınmazın satım işlemi, (ipotek tesis işlemi ve taşınmazın satım işlemi davaya konu taşınmazın gitti ve geldileri ile birlikte istenecek, tapu kayıt suretleri ile davalı A Kooperatifi’nden ve A Kooperatifi adına krediye veren bankanın tespit edilmesi ile kredinin kullanıldığı bankadan celp edilecek belgeler ile tespit edilecektir.)

3- Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın davaya konu ipotek tesis işlemine konu kredi sözleşmesi ve kredi sözleşmesinin yerine getirilmemesi ve kredinin ödenmemesi nedeniyle başlatılmış olan icra dosyası,

4- Bilahare, açık kimlik ve adresleri ile TC numaralarını bildireceğimiz, dava konusu taşınmazın konut olarak kullanıldığına ve ipotek ve satış işlemlerinden, davacının rızası ve muvafakatı olmadığına dair bilgileri olan tanıklarımız.

5- Mahallinde yapılacak keşif ve akabinde ibraz edilecek bilirkişi raporu,

6- Bilahare sunacağımız delil listesi.

7- Aile Nüfus kayıt tablosu,

8- Davalıların mukabil olarak sunacağı delil listesine karşı sunacağımız delil listesi hakkımızı mahfuz tutuyoruz.

9- Her türlü yasal delil.

SONUÇ VE İSTEM: Arz ve izah edilen sebeplerle; fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla;

1-) Öncelikle HMK İlgili maddeleri gereğince Adana ili  12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmazın iyiniyetli 3. kişilere devrinin önlenmesi açısından, Tapu Kaydı üzerine, satılamaz-devredilemez-ipotek edilemez-başkaca tasarrufu sınırlayıcı işlem yapılamaz şerhine havi İHTİYATİ TEDBİR KONMASINA, 

2-) Neticeten Davamızın KABULÜ İLE , Tapunun Adana ili 12 parsel no’lu kat irtifakı şeklindeki taşınmaz üzerindeki 15 tarihli SATIŞ İŞLEMİNİN İPTALİNE, Taşınmazın eski maliki davacının eşi olan davalı adına TESCİLİNE,

3-) Tapu kaydına “Aile Konutu” şerhinin İŞLENMESİNE,

4-) Tensiben, ipotek tesis işlemi ve taşınmazın satım işleminin hangi hukuki işleme dayandığının (ihale-cebri icra vs) tespit edilip sunacağımız delil listesi içerisinde yer alan belge ve dosya numaraları ile diğer evrakın celbi için,  Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere;

a- Tapu kayıt suretleri itibariyle Seyhan Tapu Sucul Müdürlüğü’nden,

b- A Kooperatifi adına krediye veren bankanın tespit edilmesi ile kredinin kullanıldığı bankadan celp edilecek belgelerin celbi için davalı A Kooperatifi’nden ve ilgili bankalardan celp edilecek kredi sözleşmeleri, icra dosya ve evrakının temini için elden takip yetkisi verilmesine,

c- Celp edilecek belgelere göre, A Kooperatifi adına krediyi veren bankanın tespit edilmesi halinde, ipotek işleminin iptali ve taşınmazın satımı ile ilgili, krediyi veren bankanın, ayrıca kredi kullanan kişinin açık kimlik ve adresinin tespit edilmesi halinde, krediyi kullanan kişinin, dahili davalı olarak davaya katılımlarının sağlanması için, tarafımıza süre verilmesine,

4-) Yargılama giderleri ve vekil ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini,

Bilvekale saygı ile arz ve talep ederim.

DAVACI VEKİLİ

Aile Konutunun Devredilmesi Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davası Dilekçe Örneği (Sade Şablon) 4

ADANA AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİNE

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

DAVA KONUSU : Dava konusu Adana ili, Seyhan ilçesi, Adalet Mahallesinde bulunan 12 Ada, 13 parselde tapuya kayıtlı aile konutunun davalı üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile eski malik Ahmet adına tapuya tescili istemidir.

AÇIKLAMALAR:

1- Davacı ile davalı, 2000 tarihinde evlenmiş, eşler bu tarihten itibaren Adana adresindeki davacı müvekkilin eşine ait olan konutta birlikte oturmakta olup bu konutu fiilen kullanmaktadırlar. (EK-1- Tapu kaydı)

2- Söz konusu konut aile konutu niteliğini taşımaktadır. Şöyle ki: … .

3- Dava konusu aile konutu davacı müvekkilin rızası alınmadan 12 tarihinde diğer davalıya satılmıştır. (EK-2- Sözleşme)

4- Satış işlemi davacı eşin rızası alınmadan yapıldığından kesin hükümsüz bir işlem olup, iş bu dava ile davalı üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile aile konutunun tekrar eski malik olan müvekkilin eşi adına tapuya tescili gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu aile konutunun davalı üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile eski malik olan eş üzerine tapuya tescilinin sağlanması için iş bu davanın açılması zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER: TMK md. 194 ve ilgili mevzuat

DELİLLER: 1- Tapu kaydı 2- 13 tarihli sözleşme 3- Tanıklar 4- Keşif 5- Bilirkişi incelemesi vs. diğer yasal deliller

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve duruşmalar sırasında re’sen nazara alınacak sair nedenlerle, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla;

1- Davanın kabulü ile Adana ili, Seyhan ilçesi, Adalet Mahallesinde bulunan 12 Ada, 13 parselde tapuya kayıtlı aile konutunun davalı üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile eski malik olan davacının eşi üzerine tapuya tesciline,

2- Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekil eden adına saygı ile arz ve talep ederim.

DAVACI VEKİLİ

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir